Turizm sezonunu 12 aya yükselten ve İstanbul’un turizm potansiyelini artıran spa merkezlerine ilgi karşısında şehir otelcileri yatırım atağına geçiyor. Bu tesislerin otellere sağladığı ek ciro yıllık 2 milyon euro’yu aşıyor.
DÜNYANIN gözde turizm şehirleri arasında yer alan İstanbul, tarihi, kültürel ve doğal güzellikleriyle ilgi odağı olurken, sağlık turizminde de en çok tercih edilenler listesine yerleşmeyi başarıyor. İstanbul II Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamaya göre şehri, 2011’de 8 milyonu aşkın yabancı turist ziyaret etti. Elde net veriler olmasa da, bu rakamın yaklaşık 500 binini sağlık turizmi için gelen yabancı konukların oluşturduğu hesaplanıyor.
Sağlık turizminde İstanbul’un yükselişinin ardında birçok farklı etken bulunuyor. Türk cerrahların başarısı, şehirde gerçekleşen sağlık kongrelerinin artması, zincir hastanelerin yüksek donanım ve konforu, beş yıldızlı yerli ve yabancı otellerin tüm dünyaca tanınması, bu etkenlerden sadece birkaçı… Öte yandan son 10 yıldır İstanbul’un sağlık turizminde atılım yapmasında kuşkusuz, şehirde sayıları hızla artan “Spa ve \vellness” tesislerinin rolünün büyük olduğu da inkar edilemez. Özellikle dört ve beş yıldızlı otellerin içinde kurulan spa tesisleri şehrin turizm potansiyelini artırırken, otellerin cirosunu ve yarattığı istihdam potansiyelini de olumlu etkilemeyi sürdürüyor.
50 MİLYAR DOLARLIK PAZAR
Orijinal adı ile “Salus Per Aquam” (SPA), yani “Sudan Gelen Sağlık” anlamına gelen spa ve sağlıklı yaşam, zindelik tesislerine olan talep tüm dünyada hızla artıyor. Öyle ki dünya spa rakamları göz önünde bulundurulduğunda, İstanbul’da bu konuda henüz çok büyük bir potansiyel olduğu da ortaya çıkıyor. Çünkü yapılan araştırmalara göre, dünyadaki spa sayısı 100 bini aşmış durumda; spa merkezlerinin yarattığı istihdam ise 1.5 milyona yaklaşıyor. Dünyada spanın oluşturduğu pazarın ise 50 milyar dolara yaklaştığı hesaplanıyor.
Doğal ve kültürel güzellikleri için İstanbul’a gelen yabancı turistlerin ise konaklamada artık spa tesisleri bulunan otelleri tercih etmeye başlamasıyla tablo iyiden iyiye değişmeye başladı. Hal böyle olunca son 10 yılda sektörün Türkiye’de hızla büyümesi gözlerden kaçmıyor. Rakamlar da bunu doğrular nitelikte. Spa tesisine sahip dört ve beş yıldızlı otel sayısı 500’e yaklaştı. Turizm Bakanlığının yaptığı açıklamaya göre, ülkemizde yabancı ziyaretçilere hizmet verebilecek nitelikte en az bir termal havuzu bulunan 20 bine yakın Turizm Bakanlığı ve Belediye belgeli yatak kapasitesi bulunuyor. Bu kapasitenin 9 bini 4 ve 5 yıldızlı tesislerden oluşuyor.
Yine bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, Türkiye spa ve wellness tesisleriyle yılda yaklaşık 250 bin turist çekiyor. Avrupa’da milyonlarca hastaya hizmet veren sigorta şirketlerinin sağlık poliçelerine bu tesisleri de dahil etme kararı ise diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de sevinçle karşılanmış durumda. İskandinav ülkelerini takiben Alman ve HollandalI sigorta şirketleri de müşterilerinin Türkiye’deki spa tatillerinin masraflarını karşılama kararı aldı. Bu karar sonrasında yakın zamanda Türkiye’nin spa turizminde rakamın 1 milyona ulaşması bekleniyor.
SEZON UZUYOR, ÇAUŞAN KAZANIYOR
Spa tesislerinin İstanbul’un turizm pastasına katkıları ise oldukça büyük. Öncelikle sağlık turizminin diğer kategorilerinde olduğu gibi, spa turizmi de şehrin turizm sezonunu 12 aya yayabiliyor. Hatta yabancı turistler SPA tatili için bahar ve kış aylarını seçtiğinden, bu tesislerle birlikte ölü sezon da değerlendirilmiş oluyor. Bu tesise sahip oteller özellikle Avrupa’nın geniş sayıdaki yaşlı nüfusu için de cazibesini koruyor.
Bu arada tesislerde çalışanların gelir seviyesinin oldukça parlak olduğunu da söylemek lazım. Türkiye’de iyi yetişmiş bir spa elemanının aylık kazancı 1500 – 2000 euro’yu aşıyor.
İLK YATIRIM BEDELİ YÜKSEK
Hem pastanın cazibesi hem de turizm ekonomisine katkısı nedeniyle spa tesisleri, özellikle beş yıldızlı şehir otellerinin adeta restoranlar gibi standart birimlerine dönüşmüş durumda. Böyle olunca, yatırımcılar da yeni otel projelerine mutlaka spa ve vvellness tesislerini eklemeyi ihmal etmiyor. Şehrin klasik otelleri ise sonradan ekledikleri spa tesisleriyle, İstanbul’un bu turizm kategorisinde rekabete katılmaya başladı bile. Öyle ki bugün bünyesinde suyla ilgili (spa, hamam, kür, güzellik merkezi) ünitesi olmayan konaklama tesisleri artık neredeyse hiç tercih edilmiyor. Spa tesisini iki masaj odası ve bir havuzdan ibaret gören otellerin bu rekabette başarılı olduğunu söylemek zor. Profesyonel bir spa ve wellness tesisi için yatırım miktarı, metrekare başına 5 ila 10 bin euro arasında değişiyor. Bazı otellerin, daha fazla müşteri çekebilmek için, kendileri yatırım yapmak yerine, ünlü uluslararası spa zincirlerinin şubelerini kurmayı tercih ettiklerini de ekleyelim.
GELEN ÇOK HARCIYOR
Yatırım bedeli yüksek olsa da, bu bedelin çok kısa zamanda geri dönüşünün aldığını söylersek abartmış olmayız. Çünkü bu tesisler yüksek karlılığıyla da dikkat çekiyor. Spa yatırımları, otel sahiplerine saatte 50 ila 300 euro kazandırarak yatırımlarını kısa sürede karşılamalarını sağlıyor, öyle ki elde edilen verilere göre İstanbul’da birçok otelin sadece spa cirosu yıllık 2 milyon euro’yu aşıyor. Türkiye’nin spa Otelleri ve termal tesislerle yıllık ciro hedefinin 6-7 milyar dolar seviyesinde olduğunu da ekleyelim. Bu yatırımların genel turizm pastasını da olumlu etkilediğinden bahsetmek mümkün. Çünkü spa turizmi amacıyla Türkiye’ye gelen bir yabancı turistin günde minimum 150 dolar harcadığı hesaplanıyor. Ülkemizi ziyaret eden yabancıların ortalama gecelemeleri 4-5 gün ve ortalama harcamaları 650-700 dolar iken, spa için ülkemize gelen yabancılar ortalama 10 gün kalıp 1500 doları aşkın harcama yapıyor.
Sağlık turizminde yeni bir kategori: “Thalasso”
Avrupa ülkelerinde oldukça sık kullanılan ve deniz suyunun ısıtılarak “termal tesis” gibi kullanılmasını sağlayan “Thalasso” turizminde de Türkiye’de yatırımlar start aldı.
Başta Mersin ve Antalya olmak üzere özellikle Akdeniz Bölgesi’ndeki yatırımcılar, son yıllarda adından sıkça söz edilmeye başlanan “Thalasso” tesislerine gözlerini çevirdi.
Fransız, İngiliz ve İtalyanlar başta olmak üzere tüm Avrupa tarafından tercih edilen bu gözde turizm dalı, “Hem tatil hem sağlık” diyen turistleri cezbediyor. Yüksek gelir grubuna hitap eden bu sistem, Avrupa’da sıkça kullanılmasına rağmen, konuyla ilgili Türkiye’deki tesis sayısı oldukça sınırlı. “Thalasso” tesisleri yılın 12 ayında hizmet verebileceği için, bu yatırımlarla birlikte kış aylarında da Akdeniz’de oda ve yatakların boş kalmayacağı vurgulanıyor. “Deniz suyu ile tedavi şekli” olarak bilinen Thalasso’nun geçmişi eski Roma dönemine kadar uzanıyor, içeriği, ısıtılmış deniz suyu, çamur, yosun, tuz gibi maddelerden oluşuyor. Vücuttaki toksinleri atmak için kullanılan deniz çamurunun içinde bitki özlerinde, vitamin ve mineraller bulunuyor.
Toksinlerden temizlenen hücreler oksijen almaya başlayarak besleniyor. Ortalama 30-35 derece olarak ısıtılan deniz suyu, solunum yoluyla iyot alınmasına olanak tanıyor. “Thalasso” terapi, kendi içinde birçok uygulamayı barındırıyor. En yaygın olanı ise deniz yosununun vücuda bandajlama yoluyla yedirilmesi. Bu yöntemin selülit tedavisi, toksin atma, sinir ve dolaşım sisteminin düzenlenmesi, romatizma ağrıları, anti-stres, doğum öncesi ve sonrası çatlakların tedavisi amacıyla uygulanabildiği kaydediliyor. Ancak, uzmanlar, “Thalasso” için mutlaka deniz suyu kullanılması gerektiğini söylüyorlar. Bu nedenle denize yakın yerler öneriliyor.