Kültür Sanat Haberleri

Yazarlık Atölyeleri İle Yazar Olma Hayalinizi Hayata Geçirin

Yazar olmak ve kitap yayınlatmak için yazarlık atölyeleri. Yaratıcı yazı yazma eğitimi.

PEK çok insanın hayalidir kendi adını taşıyan bir kitap yayınlatmak. Kalemine güvenen, geniş bir hayal gücüne sahip olan, köreltilmemiş, sınırlanmamış fikirlerini başkalarıyla paylaşmak isteyenler er ya da geç bu yola girer. Diyelim ki, kitabınızı yazdınız ve yayınlatmak istiyorsunuz, dosyalarınız hazır veya yazım aşamasında, ya da daha yeni başladınız. Peki, bundan sonra ne yapacaksınız? Yayınevlerine nasıl ulaşacaksınız?

Yazar olmak ve kitap yayınlatmak

Öncelikle, hangi yayınevi olursa olsun, istediğiniz yayınevine kitap dosyanızı e-mail yolu ile gönderebilirsiniz.

Ancak bundan sonra sizin için altı aylık bir bekleme süresi başlıyor. İşin uzmanları bir uyarıda bulunarak yazar adaylarının dosyalarını yollamadan önce yayınevlerinin son yıllarda ne tür kitaplar yayınladığına bakarak yollamaları gerektiği konusunda uyarıyor ve her yayınevine dosyayı-göndermenin iyi bir fikir olmadığını söylüyorlar. Her gün ortalama beş ile altı arasında dosya başvurusu gelen yayınevlerine yıllık neredeyse iki bin dosya geliyor.

Yazar olmak isteyenlerin sayısı artınca, yazarlık atölyelerinin popülerliği de arttı. Bu atölyelerde yazar adayları tecrübeli yazarlarla birlikte kurmaca sanatının inceliklerini keşfediyor. Programların içeriği kişiye göre değişip, katılımcının eğitimi, kültürel durumu, ilgi alanları, yetenekli olduğu yönler, mizacı ve istekliliğine göre de şekil alabiliyor. Sektörün önde gelen isimleriyle eğitim modellerini, atölyelerdeki dersleri ve katılımcıları konuştuk…

Yazar olma
Yazar olmak ve kitap yayınlatmak

“Fiyatı Baskı Maliyeti Belirliyor”

Yılda üç veya dört yeni yazarın esirini yayınlayan Tara Kitap’ta baskı adetleri genellikle 1000-1500 arasında. Kadın okurları hedefleyen kitabevi, genellikle alanında uzman kişilerin, psikologların ve araştırmacıların kitaplarına ve Türk yazarların romanlarına öncelik veriyor. Yayınevinin kurucusu Selcen Gür, “Bir kitap dosyası bize ulaştıktan sonra iki veya üç aylık bir çalışma neticesinde basılabilir duruma geliyor” diyor. Son dönemde aforizmalar ve kısa denemelerden oluşan kitapların, kolay okunan biyografik özellikteki eserlerin ilgi gördüğünü söyleyen Gür, “Bu tarz kitapları basan çok yayınevi olduğu için biz daha farklı bir çizgide ilerliyoruz. Bunun nedeni tabii ki popüler kültür, sosyal medya ve insanların daha hafif içerikli okumalara duyduğu ih tivaç” diyor.

Kağıt maliyetinin baskı maliyetinin üçte ikisini oluşturduğu bilgisini veren Gür, “Fiyatlandırmayı belirleyen ana etken baskı maliyetidir. Yazarla olan sözleşmelerimizde yazarlar kitabın satış geliri üzerinden yüzde 7-10 arasında bir rakam alıyor” diyor.

Gür yeni kitap sayısı konusunda ise şaşırtıcı bir yanıt veriyor “Bir kitabı oluşturmanın maliyetlerini düşündüğümde bu kadar çokgeni kitabın çıkmasını gerçekten anlamakta zorlanıyorum. Türkiye’de 2005’ten bu yana kitap kağıdı üretilmiyor. Kağıt yurtdışından geliyor, kur artışları kağıt fiyatlarını çok artırdı. Diğer maliyetleri de üstüne eklediğinizde ortaya ciddi rakamlar çıkıyor. Tablo bu halde olunca bu kadar çok yeni kitabın çıkmasının ancak yazar adaylarının bazı maliyetleri üstlenmesiyle mümkün olduğunu düşünüyorum” diyor.

Yazar adayının dosyasını her yayınevine göndermesinin doğru olmadığını vurgulayan Gür, her yayınevinin farklı bir çizgisi olduğunu, yazar adayının benzer tarzda yayınlar yapan kanallara yönelmesinin doğru olacağını söylüyor. Büyük yayınevlcrinde süreçlerin daha uzun olduğunu, buralara talep daha fazla olduğu yanıt alma süresinin en az altı ay alabileceğini belirtiyor.

Yaratıcı yazma eğitmeni ve roman yazarı Gülayşe Koçak

Gülayşe Koçak’ın kitaplarına linklerden ulaşabilirsiniz:

Yaratıcı Yazmanın Hazzı: https://amzn.to/3bfe3NI
Çifte Kapıların Ötesi: https://amzn.to/3tuUTcR
Topaç: https://amzn.to/3fbBs3U
Denemedi Demeyin: https://amzn.to/3o1iBwc
Gözlerindeki Şu Hüznü Gidermek İçin Ne Yapmalı?: https://amzn.to/3f7cQJf
Siyah Koku: https://amzn.to/3vQwDU8

“Kendi Kağıdımızı Üretmeliyiz”

Türkiye’nin önde gelen yaymevlerinden İthaki Yaymları’na günde ortalama beş yeni dosya başvurusu yapılıyor. Bin adedin altında baskı yapmadıklarını söyleyen firmanın Türkçe Edebiyat Editörü Burak Albayrak, Kitabını yayınlatmak isteyen yazar adayının dosyasını dosyabasvuru@ithaki.com.tr adresine gönderdikten sonra altı aylık bir bekleme sürecinin başladığını söylüyor. Bu süreçte yollanan eserlerin yüzde 99’unun elendiği bilgisini veren Albayrak, tüm bunlara rağmen yeni yazarlara şans vermenin öncelikleri arasında olduğunu söylüyor. Albayrak bir kitabın maliyeti hakkında ise şunları söylüyor:

“Maliyetler matbaa masrafları nedeniyle bir yıl öncesine göre birkaç kat arttı. Yazarın kazancı yüzde 5 ile yüzde 7 arasında değişiyor. Matbaa ve dağıtım masrafları, çalışan ücretleri, yazar telifi hesaplandıktan sonra ortalama bir fiyat belirleniyor” diyor. Albayrak, sektörde ithal kağıt sorununu ve baskısının en önemli dert olduğunu söylüyor ve “Bir an önce Seka gibi bir kurum tekrar kurulmalı. Kendi kâğıdımızı üretmediğimiz sürece bitmeyecek sorunlar yaşamaya mahkumuz” diyor.

“Her Yıl 10 Yeni Yazar”

Epsilon Yayınevi çocuk kitaplarından dünyaca ünlü serilere, kurgu dışı kitaplardan aşk romanlarına kadar çok farklı kategorilerde kitaplar yayınlayan bir firma. Her gün ortalama beş ile altı arasında başvuru aldıklarını söyleyen Epsilon Yayınevi Yayın Yönetmeni Aslı Tunç, “Başvuru dosyalarını elektronik posta yoluyla alıyoruz. Kitabını yayınlatmak isteyen yazar adaylarının bize ulaşabilecekleri ve yalnızca bu başvurular için oluşturulmuş bir adresimiz var. Bu sebeple yaymevimize ait sosyal medya hesapları aracılığıyla yapılan ya da çalışanlarımıza farklı yollarla ulaştırılan başvuruları dikkate almıyoruz” diyor. Yayınlanması istenen dosya ile birlikte iki sayfayı aşmayacak bir özetin kitapdosyasi@epsilonyayinevi.com adresine gönderilmesinin yeterli olduğunu söyleyen Tunç, “Her yıl en az 10 yeni yazara şans vererek kitaplarını yayınlıyoruz” diyor.

Ağırlıklı olarak yabancı eserleri okurlarla buluşturan bir yayınevi olduklarını belirten Tunç, çeviri, redaksiyon, kapak ve görsel düzenlemelerin uzun ve emek isteyen bir süreç olduğundan dolayı sözleşmenin onaylanmasının ardından kitabın önem ve önceliğine göre altı ay ile bir yıl arasında değişen bir hazırlık dönemine ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor.

Kitapların okurlarla buluşması için imkânlar arttıkça, yayımlanan kitap sayısının da arttığını söyleyen Tunç, “Bir tarafta farklı ölçeklerde ve farklı okur kitlelerine hitap eden pek çok yayınevi, diğer tarafta da kitaplarını yayımlatmak isteyen çok sayıda yazar ve yazar adayı var. Hal böyle olunca ortaya devasa bir sektör ve binlerce kitap çıkıyor. Özellikle son yıllarda perakende sektöründeki gelişmelerin de sektörü pozitif anlamda etkilediğini söylemeden geçemeyiz. On yıl önceki kitap satış noktası sayısı ile bugünkü arasında dağlar kadar fark var” diyor.

Ayrıntılı Maliyet Analizi

2018’i yaklaşık 380 ismin 420 dosyasını değerlendirerek kapattıklarını söyleyen Can Çocuk Yayınları Editörü Mehmet Erkurt, “Yayınlayacağımız kitaplarda mantıklı bir kurgu, estetik bir kaygı, çocuğa ilişkin bir bilinç dahilinde olmak üzere, dilin zenginliğini yansıtacak, edebi bir anlatımla kaleme alınmış metinlere ağırlık veriyoruz” diyor.

Bu kadar çok kitap çıkmasının yayınevleri sayısındaki artıştan kaynaklandığı bilgisini veren Erkurt, “Çocuklar için edebiyat kitapları yayınlayan yayınevleri, alt markalar ya da yayınevi departmanları git gide artıyor” diyor. Erkurt, yazar atölyeleri, okuma eğitimleri, drama çalışmaları, okur ve yazar buluşmalarının aynı oranda çeşitlendiğini de sözlerine ekleyerek çocuk edebiyatında şansım denemek isteyenlerin sayısının günden güne yükseldiğini de sözlerine ekliyor.

Erkurt’a fiyatlandırmanın nasıl belirlendiğini sorduğumuzda ise,

“Maliyet belirlenirken pek çok değişken söz konusu. Kullandığınız kağıt, çalıştığınız matbaa, kitabın renkli ya da renksiz olması, yaratıcı ekip (yazar, çizer, çevirmen) ve telif ücretleri, yurtdışı telifler… Her kitap için ayrı bir maliyet çalışması yapmalısınız. Yazarın alacağı telif yüzdesi de belirlenen etiket fiyatı ve baskı adedi üzerinden hesaplanıyor” diyor.

Hayal Gücü Geliştirme Modeli

Dört yılda bini aşkın kişiye eğitim verdiğini dile getiren Yazarlık Atölyesi Kurucusu Lüset Kohcn Fins, kişiye özel bir program hazırladıklarını, paylaşılan bilgilerin doğaçlama olarak aktarıldığını ve sunulan tekniklerin evrensel kuramlar, dünya gerçekleri ve eğitimi veren kişinin konuyla alakalı birikimlerinden baz alınarak hazırlamadıklarını dile getiriyor.

En önemli kriterin, paylaşılan bilgilerin klişe olmaması, ve Goog-le aramalarında bulunmaması olduğunu sözlerine ekleyen Fins, “En büyük korkum popüler kültüre kurban edilmek” diyor. Çocuk kitapları yazmak isteyenler için özel bir eğitim modeli geliştirdiğini dile getiren Fins, “Yeni yetişen nesillere ahlak, kültür ve deneyimlerimizi masallarla aktararak vermek istediğimiz mesajları öyküleştirip, çocuklarımızı 3-4 yaşından itibaren hayata hazırlamayı hedefliyoruz” diyor. Fins’e ‘Metanoia’ adım verdiği hayal gücü geliştirme metodununun çalışma işlevini sorduğumuzda şu yanıtı veriyor:

“Metanoia zihin yogası olarak kullanabileceğimiz bir teknik. Görsel uyarıcılarla çok kısa bir sürede sizi seçim yapmaya yönlendiren ve ister istemez hayal gücünüzü esneten bu yöntemle daha önce hiç duyulmamış veya denenmemiş seçimlere ulaşma fırsatını keşfediyoruz. Ve unutmayalım ki bir sanatçı, özellikle edebiyat ve kurmaca üzerine kafa yoran bir birey için hayal gücünün yeterince esnemiş olması bu yolculuğun olmazsa olmazıdır.”

“Atölyeler Üretme Yeridir”

Yazarlık Atölyesi Yöneticisi ve Yazar Koçu Can Akkiriş ise “Yazarlığa her yaşta ilginin olduğunu fakat genellikle insanların otuzlu yaşlardan sonra içlerinde biriktirdiklerini anlatmaya, çevrelerine mesajlar vermeye gereksinim duyduklarını söylüyor. Her katılımcı için farklı programlar uyguladıklarını belirten Akkiriş, “Katılımcının eğitimi, kültürel durumu, ilgi alanları, yetenekli olduğu yönler, mizacı, istekliliği, her şey ayrı programlar uygulanmasını gerektiren kriterlerdir. Bu nedenle tek tip çalışmalar yapmıyoruz” diyor.

Ücreti program başına göre belirlediklerini de sözlerine ekleyen Akkiriş, “Ücret hiç bir zaman ilk planda olmuyor. Önemli olan programın bütünüdür, sadece sonuç odaklı çalışmayı tercih ediyorum” diyor. Akkiriş’e adları “Yazarlık Atölyesi” olan bu kurumların sayısında artış olup olmadığını sorduğumuzda, “Gözle görülür derecede bir artış yaşanıyor, ancak bu artışın temel nedeni kesinlikle talep patlamasından kaynaklanmıyor. Asıl neden, insanların kendilerine yapacak herhangi bir iş arıyor olmaları” diyor.

Bu konuda yeterli bilgi, deneyim ve birikime sahip olmayanların kolay olduğunu düşünüp bu tür bir girişimde bulunduklarını söyleyen Akkiriş, “Yanılgıları yazarlık konusunu ve eğitim, öğretim metodolojilerini yeterince araştırmamış olmalarından kaynaklanıyor. Oysa bu iş yıllar süren çok ciddi bir eğitim ve hazırlık gerektiriyor” diyor.

Gerçek anlamda atölye çalışmasının ne olduğunun ülkemizde bilinmediğini savunun Akkiriş, öncelikle bunun seminer, ders sistemlerinden tamamen farklı bir şey olduğunun bilincinde olunması gerektiğini vurguluyor.

“Herkes Yazar Olamaz”

Akkiriş’in yazarlık konusundaki görüşleri ise çok net:

“Herkes yazabilir ama herkes yazar olamaz. Ancak bu söz, bu alanda çalışmak isteyenlerin önünü tıkamamalı çünkü sanattan spora her işin bir tekniği var. O tekniği öğrenmedikçe o işi yapamazsınız. Önemli olan teknikleri öğrenmek ve kullanabilmektir.”

Atölye olarak yaptıkları şeyin “Yazar olabilecek insanlara bu şansı verebilmektir” diyen Akkiriş, çok okumanın bir yazar adayı için oldukça önemli ancak yeterli olmadığını, başka şeyler de yapmak gerektiğini savunuyor.

“Bunlardan ilki, karşılaştığı olayları, okuduğu şeyleri gerçekten tam anlamıyla anlıyor ve analizini yapabiliyor olmak. Diğeri ise, okunanlardan bir şeyler çıkarabilmiş olmak. Bunlar olmadan yazılan yazı, insanı yazar yapmaz. Tabii bir de çok geniş bir hayal gücü. Yazar olabilmek için eğitimin yanı sıra bunların da mutlaka olması gerekiyor.”

Yazarlık Kampları Düzenliyor

Yazarlık kursu atölyelerinin genellikle 8-12 hafta sürdüğünü söyleyen Yaraticiyazarlik.net sitesi editörü Seyfi Genç, “Atölyelerimizde katılımcı gruplarına göre farklı program hazırlıyoruz” diyor. Derslere başlamadan önce atölye çalışması yapacağı kişiyle en az bir hafta önceden buluşup sohbet ettiğini, onu tanımaya, edebiyatla ilişki düzeyini anlamaya ve yazarlıktan beklentisini öğrenmeye çalışıp ona göre bir hazırlık yaptığını söyleyen Genç, atölyelerine özellikle İstanbul’dan yoğun bir ilgi olduğunu, Ankara’da katılımcı potansiyelinin yüksek ama atölye sayısının yetersiz kaldığını, Anadolu’da ise durumun daha da kötü olduğunu söyleyen Genç,

“Bu nedenle birkaç yerde çeşitli dönemlerde yoğunlaştırılmış eğitim uygulayan Yazarlık Kampları düzenliyoruz. Böylece başka şehirlerde yaşayan kişilerin bu eğitimi almasını sağlıyoruz” diyor.

Kurslara ağırlıklı olarak üniversite öğrencilerinin ve emekliliğe hazırlanan veya emekli olan orta ve üst düzey yöneticilerin katıldığını söyleyen Genç,

“Gençliğinde istedikleri içlerinde ukde kalmasını istemedikleri yazarlık mesleğine adım atmak istiyorlar. Bu ikisine ek olarak 9-13 yaş aralığındaki çocuklar da ailelerin yönlendirmesiyle geliyor” diyor.

Yazarlık atölyesi nasıl kurulur?

Seyfı Genç yazarlık atölyesi kurma sürecini şöyle anlatıyor:

“Yazarlık atölyesi kurabilmek için çok okuyor olmak yeterli değil. Bu konuda eğitim almış olmak ve öğretim metodolojisini iyi bilmek şart. ‘Bu işi çok seviyorum’ diye bu işe başlayan çok insan var. Durum böyle olunca kendi dağarcıklarındaki kadarla bir şeyler yapabiliyorlar. Bir yazarlık atölyesi kurabilmek için ilk gerekli şey, bu iş için yeterliliğe sahip bir eğiticinin var olmasıdır.

İkincisi, Türk tiyatrosunun kuruluşuyla aynı: İki kalas, bir heves… Yani bu eğitimi vermeye, bilgilerini yazar adaylarıyla paylaşmaya hevesli bir eğitimci veya yazar (tabii hazırlayacağı eğitim materyalleriyle birlikte) ve bu eğitimi vermeye uygun sessiz, sakin, dikkat dağıtacak şeylerden uzak, mümkünse sadece bu işin yapıldığı bir mekan. Üçüncüsü, teknoloji. Günümüzde her alanda teknoloji büyük katkılar sağlıyor. Dördüncüsü, bunu resmi, kayıtlı, yasal bir işyeri olarak yapmanız. Resmi olarak kurs adı altında açılmak istendiğinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın dersliklerin tavan yüksekliğini, çerçeve boyunu bile belirleyen yönetmelikleri devreye girdiği için bu eğitimler atölye olarak açılıyor. Zaten düzenlenen eğitimlerin çoğu da atölye ve usta çırak ilişkisine giriş mahiyetinde.”

Kurmaca yazarlık nedir?

Yazarlık Atölyesi Yöneticisi ve Yazar Koçu Can Akkiriş kurmaca yazarlığı şöyle tanımlıyor:

“Yazar, kurmaca konusunda sınır tanımaksızın yönetir kalemini. Bunu yapabilmesi için olmuş olaylardan esinlenmesi gerekmez ille de. Hiç olmamış olayları da kafasında dilediği gibi kurgulayıp hikayeleştirebilir. Bunun için tek gereksinimi geniş bir hayal gücüdür. Hikayesini kurmaya dilediği öğeden başlayabilir. İsterse konuyu bularak, dilerse karakterleri oluşturarak hatta zaman ya da mekan gibi unsurlardan yola çıkarak bile hikaye kurgulayabilir. Yazarlık, gelişmiş ülkelerde çok sık karşımıza çıkan bir eğitim modeli iken Türkiye’de yeteri kadar önem verilmeyen ve sadece bilinçli insanlar tarafından benimsenmiş bir yolculuk deneyimidir. Yazar adayları, bu yoldan daha önce defalarca geçmiş olan tecrübeli bir yazarla birlikte kurmaca sanatının inceliklerini keşfeder.”

Gerçek yeteneklerin keşfi mucize

2000’li yıllardan önce her şey farklıydı, sadece belli başlı yazarların kitapları geleneksel yayıncılık yöntemleriyle okur kitlelerine ulaştırılırdı. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte, kitap basımı kolaylaştı. Artık her isteyen kitap yazabiliyor ve bir şekilde de yayınlatabiliyor. Orta ölçekli yayınevleri bu konuda pek seçici değil çünkü ayakta kalabilmek için her ay belli bir yayın kotasını doldurmak zorundalar. A sınıfı dediğimiz köklü yayınevleri ise yeni yazarları desteklemeye hiç hevesli değil.

O zaman bu denklemde gözümüze şu gerçek çarpıyor, yazar yayınevi ilişkisi aslında tuhaf bir kovalamaca ve yeni yeteneklere yatırım yapan yayınevi sayısı gün geçtikçe azalıyor. Kim kimi sobelerse mantığı ile yürüyen bir sektörde, gerçek yeteneklerin harcanmadan ortaya çıkabilmesi de çoğu zaman mucizeye eş değer. Sosyal medyadaki takipçi sayısına göre kitap yazdırılan fakat özünde bu yola tutkuyla bağlanmamış o kadar çok kişi var ki. Halka artık sadece popüler olan servis edilirken, edebiyattan veya üst düzey bir kurmacadan bahsetmek ne kadar doğru olur bilemiyorum. Eğitimlerime katılanlar tutku ile yazmak isteyen ve emek vermeye hazır olan bireyler. Nitelikli, bol katmanlı bir roman veya sıra dışı kurgulara sahip kısa öyküler üretme çabasında olan kişiler için kurdum bu atölyeyi.

MERVE YILMAZ

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu