Makaleler

Yargı reformu, adalet sarayları ve adalet

adaletYarın İstanbul Çağlayan’da, “Avrupa’nın en büyük adalet sarayı” hizmete açılacak… Avrupa yakasındaki on bir adliye binasını içerisinde toplayacak olan bu “Saray”ın büyüklüğü, donanımı, modern özellikleri, rakamsal ayrıntıları gerçekten dikkat çekici… 42 bin metrekarelik arsa üzerine inşa edilen 327 bin metrekarelik kapalı alana sahip bu bina, yine İstanbul Kartal’da inşa edilmekte olan ve “Dünyanın en büyük adalet sarayı” olarak tanıtılan Asya yakası adliye sarayı ile birlikte, bütün Cumhuriyet tarihi boyunca yapılmış olan adliye binalarının toplam alanından (2002’de 569.000 metrekare) daha fazla. İkisinin toplam alanı yedi yüz bin metrekareyi aşıyor…
Elbette Avrupa ve Dünyanın en büyük adalet saraylarına sahip olmak önemli. Ama bundan daha önemlisi, adaletin gecikmeden tecelli etmesini sağlamaktır. Çünkü herkesin bildiği üzere, “GECİKEN ADALET, ADALET DEĞİLDİR!..” Oysa son yıllarda, sürekli şikayet konusu olan ve çokça tartıştığımız mesele, yargının işleyişindeki aksaklıklar ve geciken adalettir. Sadece son bir yılda yirmi bin dava dosyasının zamanaşımına uğramış olması, durumun vahametini yeterince bize anlatıyor. CMK’nın tutukluluk süresi ile ilgili 102. maddesinin altı yıllık bir ertelemeden sonra, 1 Ocak 2011’de yürürlüğe girmesiyle birlikte; yüzlerce yıl hapis cezası istemi ile yargılanan ve fakat, on yıldan beri mahkemesi bir türlü bitmeyen bazı sanıkların salıverilmesi, adaletin gecikmesi ve bazen de bir türlü tecelli edememesi (Zira salıverilen kimi sanıklar sırra kadem bastı!) konuyu tekrar alevlendirmişti.
Halen Yargıtay’da birikmiş bulunan bir milyon altı yüz bin dava dosyası da, tablonun ne derece ürkütücü boyutta olduğunu ortaya koyuyor… Yargı reformu çerçevesinde son sekiz yılda, pek çok şey yapıldığını bu arada teslim etmeliyiz. Mesela; adliye binalarındaki fiziki alan miktarının, iki milyon metrekare (Cumhuriyet döneminin dört katı, devam eden inşaatlarla birlikte altı katına yükselecek.) mertebesine çıkarıldığını belirtelim. Bu arada kısa süre önce Yargıtay ve Danıştay’a toplam iki yüz on bir yeni üye atandı. Bu üyeler her iki kurumda yeni teşekkül edecek dairelerde görev yapacak. Ancak daha yapılacak çok şey var.
Adalet Bakanlığı’nın yayınladığı 2009 tarihli “YARGI REFORMU STRATEJİSİ VE EYLEM PLANI” İLE “ADALET BAKANLIĞI STRATEJİK PLANI, 2010 -2014” başlıklı dokümanlarda, çok detaylı ve çarpıcı bilgiler yer alıyor. Bu detaylara girmeye yerimiz elvermiyor. Ancak Yargıdaki reform alanları olan (İNSAN KAYNAKLARI, FİZİKİ VE TEKNOLOJİK ALT YAPI, YAPISAL DEĞİŞİKLİKLER VE MEVZUAT ile CEZA İNFAZ SİSTEMİ) nde hakikaten önemli gelişmeler kaydedildiğini görmek gerekiyor. Birkaç örnek verecek olursak; Mesela: 2011 yılında yapılacak alımlarla adli sistemde personel sayısı yüzde 75 oranında arttırılmış olacak.
2002 ile 2011 arasında, tüm adliyeler 58.232 adet bilgisayar ve on binlerce ekipmanla donatılmış. Bu bilgisayarların tümü birbirine entegre hale getirilmiş ve UYAP bilişim sistemi bütün mahkemelerde kullanılmaya başlanmış…
Lakin halihazırda, Avrupa ülkelerinde bir hakim 200 dosyaya bakarken, ülkemizde bir hakim ortalama 1078 dosyaya; bir Cumhuriyet savcısı ise 1417 hazırlık ve 447 ilâmat dosyasına bakmaktadır. Bu da adliyelerdeki iş yükünün ne kadar ağır olduğunu apaçık önümüze koyuyor. Adaletin gecikmemesi için, ne yapılsa azdır!..

İsmail Kapan

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu