Veri İthalatı ve Dijital Dünyanın Ekonomik Boyutu
Veri ithalatı, cari açığı ve şirketleri olumsuz yönde etkiliyor. Verinin yurtdışında barındırılması, performans, güvenlik ve stratejik anlamda tehlikeli. Çeşitli önlemler alındı, yenilerine de ihtiyaç var…
İçeriğe Ait Başlıklar
Dijital Ekonomi
DİJİTAL ekonomi her geçen gün büyümeye devam ediyor, ölçekle beraber daha önce dikkati çekmeyen bazı unsurlar da gün yüzüne çıkıyor. Ülkeler arası kur savaşlarının hızlandığı ve ticaret savaşlarının iyice görünür olduğu bu çağda, ülkeler vizyonlarını tonlarca mamul satmak yerine hammaddesi akıl olan dijital servis ihracatına çevirmiş durumda. İşte bu perspektifte, dijital dünyanın kaynağı olan içerikler ve web servislerin hangi ülkelerde barındırıldığı son derece kritik hale geliyor.
Dışarı giden barındırma, ağ (network) ve internet hattı türünden hizmet giderlerine veri ithalatı deniyor. Online alışverişten dijital oyun sektörüne, mobil uygulamalardan şirketlerin tüm iş süreçlerini dijitale aktarmasına kadar yüzlerce sebep, bilgi alışverişinde trafik akışını hızlandırıyor. Dolayısıyla veri merkezi hizmetlerindeki büyüme hızı, birçok sektörün üzerinde gerçekleşiyor. Verinin artık altından daha kıymetli olduğu, dünyada her iki günde bir 5 milyar GB veri üretildiği göz önünde bulundurulunca, veri ithalatının ülkeler üzerinde yaratacağı yükün ağırlığı da daha iyi anlaşılıyor.
Performans Dört Kat Düşüyor
Veri ithalatının hem maddi hem de performans anlamında dezavantaj olduğunu ifade eden Medianova CEO’su Serkan Sevim’e göre, barındırma hizmetini yurtdışından alan şirketlerin en büyük yükü kur riski ile oluşan döviz ödemeleri. Euro bazında anlaşılan bir hizmette içinde bulunduğumuz dönemde yıllık yüzde 25-35 arası maliyet artışları söz konusu olabiliyor. Bu da yerli muadili olmasına rağmen yurtdışma giden kaynak, giderek artan maliyet ve ülke adına yanlış ithalat anlamına geliyor.
Bunun yanı sıra yurtdışında barındırılan servisler çok daha düşük performans ile kullanıcılara sunuluyor. “İstanbul’da oturan bir kullanıcının aynı veriyi Hollanda’dan çekmesi ile İstanbul’dan çekmesi arasında 3-4 kat hız farkı oluyor. Dijital dünyada müşteri deneyimi artık sadece basit bir olgu değil, neredeyse verilen hizmetin yüzde 90’ı olarak algılanıyor. Kimse yavaş çalışan bir siteden alışveriş yapmak, oyun oynamak veya video seyretmek istemiyor” diyen Sevim, Türkiye’yi, özellikle de İstanbul’u bir global veri merkezi olarak konumlamamız, dijital barındırma ve CDN gibi hizmetleri çeşitlendirmemiz gerektiğine vurgu yapıyor.
Bugün yabancı veri merkezi firmalarıyla hem mâliyem hem de performans alanında yarışacak Türk firmalar olduğuna işaret eden Sevim şunları aktarıyor:
“Dijital oyunda adım adım geri kaldığımızı ve önlem almamız gerektiğini düşünüyorum. Bundan 7-8 sene önce Avrupa’da ufak sayılabilecek şirketler ve veri merkezleri bugün Türk operatörlerinin maddi boyutlarına ulaştı. Bazı Avrupa ve Amazon gibi ABD orijinli firmalar, barındırdıkları ve işledikleri verilerle ciddi anlamda rekabet üstünlüğü sağlıyor. Düşünün ki bir e-ticaret şirketi olarak Amazon’un altyapısını kullanıyorsunuz. Hem tüm verilerinizi yakında Türkiye’de size rakip olacak firmanın eline veriyorsunuz, hem de yarın burada aynı firma ile rekabet etmeyi düşünüyorsunuz. Bu ticari olarak çok akıllıca değil.
Aynı şekilde birçok video servisi yurtdışında barındırıldığında bugün bigdata (büyük veri) dediğimiz ve değerini ölçemediğimiz bir kaynağı stratejik olarak dışarı veriyoruz. Dijital reklam pazarımız ve barındırma servisleri yurtdışında olduğu sürece öne geçmemiz pek mümkün değil. Bunların ileride firmalar adına çok ciddi dezavantaj olacağına inanıyorum.”
“Yerlileşmişlerden Hizmet Alınmalı”
Veri ithalatına karşı alınabilecek önlem ve aksiyonlar hakkında da tavsiyelerde bulunan Sevim’e göre, Türkiye’de “yabancı iyidir” algısı sorunu var. Teknik satın almalarda bile rakamlar ve performans kriterleri yerine marka ön plana çıkıyor. Yeni muadil firmalar çıkması için yerli firmalara destek verilmesi gerektiğine işaret eden Sevim, devletin barındırma gibi hizmet üreten firmalara ck avantajlar getirmesi gerektiğine inanıyor. Birleşik Arap Emirlikleri’nde dijital girişimlerin 2017’de 700 milyon dolar yatırım aldığını vurgulayan Sevim bunun nedenini araştırmamız gerektiğini söylüyor. Sevim sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Teknoloji şirketleri son düzenleme ile sanayi şirketi olarak konumlandı ve bazı avantajlara sahip oldu. Özellikle veri merkezlerinin sanayi elektriği fiyatından altyapı alması ve bunu barındırma fiyatlarına yansıtması son derece olumlu olacak. Türkiye’de yer alan veri merkezlerine serbest bölge gibi özel bir tanımlama yaparak, hukuki olarak farklı bir kanuna bağlanması, Türkiye’ye yatırım yapmak isteyen ama çekinen Facebook, Apple ve Twitter gibi şirketlerin önünü açacaktır. Ayrıca veri merkezi tercihinde milli ve yerli kriterler önemsenmeli. Yabancı veri merkezi firmasından hizmet alınacaksa bile, en azından Türkiye’de sunucuları olan, ülkemize yatırım yapmış yani yerlileşmiş firmalar tercih edilmeli.”
“Türkiye By-pass Ediliyor”
Veri ithalatının, kuramların bilgi teknolojileri ve siber güvenlik yatırımlarının oldukça yüksek tutarlara çıkmasına neden olduğuna işaret eden Dc-Cix Türkiye Bölge Direktörü Bülent Şen, “Veri ithalatı denince kastedilenin internet trafiği olduğunun altını çizelim. Türkiye ve bölgedeki internet trafiği yurtdışına çıkıyor ve geri giriyor yani Türkiye’yi by-pass ediyor. Elbette bu durum şirketler için önemli sonuçlar doğuruyor” diyor.
Şen’e göre, bu sonuçlardan ilki, verinin yurtdışından taşınması sırasında yaşanan güvenlik zaafları. Şimdiye dek finansal kurumlardan kamu kuramlarına, hatta büyük üretim tesislerine kadar pek kurumsal sistem kesintisi ve veri sızıntısı vakası yaşadık. İkinci önemli sonuç ise, veri transferine imkan tanıyan internet trafiğinde yaşanan gecikme. Bu gecikme son kertede şirketler özellikle de operatörler tarafında son kullanıcıya sunulan internet deneyiminin kalitesini düşürüyor, bu da kullanıcılar için internet deneyimini oldukça keyifsiz hale getiren gecikme sürelerine neden oluyor.
“Türkiye’de neden internet hala çok yavaş sorusunun cevabı verinin yurtdışından Türkiye’ye taşınması gerçeğinde yatıyor” diyen Şen, veri ithalatının kurumlar için büyük maliyet anlamına geldiğini belirtiyor. Kullanıcıların telekom operatörlerinden aldıkları internetin neden hala pahalı olduğu sorusunun cevabı da veri ithalatıyla alakalı.
Özellikle veri trafiğinin çok yoğun olduğu ağları hedef alan DDOS atakları ile işlemez hale gelen sistemlerin, ülke ekonomisine çok ağır bedeller ödettiğine de değinen Şen, “Biz Black-holing (Karadelik) hizmeti ile şüphe altındaki trafik akışını bloklayarak bir karadelik yaratıyor ve böylece oradaki trafiği genel ağ akışının dışında bırakıyoruz. Sistem çökmelerinin ya da yaşanan veri sızıntılarının sadece mali yükü ile düşünmemeliyiz, bu aynı zamanda kurumlar ve ülkemiz için büyük bir prestij kaybı, ülke vatandaşları ve daha farklı perspektiften bakarsak kurumlanıl müşterileri açısından önemli bir güvensizlik kaynağı da olabiliyor” diyor.
“Türkiye’yi Veri Merkezi Yapabiliriz”
Şen, verinin yurt içinde kalması, yani internet değişiminin ülke içinde gerçekleşmesinin önemine vurgu yaparak, “Verinin yurti-çinde kalması, maliyet tasarrufu, gecikme sürelerinin en aza indirgenmesi ve güvenlik açıklarının ortadan kaldırılması demektir” diyor. Bunun son kullanıcı tarafında daha uygun, daha kaliteli ve daha güvenli bir internet deneyimi anlamına geldiğini söyleyen Şen, firmasının İstanbul’u dijital bir üs yapma hayaliyle, platformlarına bağlanan 30’a yakın network, erişim sağladıkları 25 veri merkezi ve 60 Gbit’e ulaşan internet trafiği ile Türkiye’de intirnet trafiğini dönüştürme konusunda önemli bir rol üstlendiklerini belirtiyor.
Şen sözlerini şöyle sürdürüyor: “Sunduğumuz peering (eşleştirme) hizmetimiz ile nehvork’lerin ortak bir platform üzerinden trafik değiş tokuşu yapmasını sağlıyoruz. Burada çok daha büyük bir ekosistem yaratarak, daha güvenli, daha uygun maliyetli ve daha kaliteli bir internet yaratabilir , veri akışının ülkemizde kalmasını sağlayabilir, Kafkasya, Ortadoğu ve Türki Cumhuriyetleri’ndeki içeriklerin dağılımında Türkiye’yi merkez yapabiliriz.”
Bulut Ekonomisinden Pay Almamıza Engel
Verinin yurtdışında barındırılmasmın dünya çapındaki bulut bilişim ekonomisinden Türkiye’nin pay alamaması anlamına geldiğini belirten Radore Veri Merkezi Genel Müdürü Sadi Abalı, “Gartner verilerine göre, dünya çapında genel bulut gelirleri 2018 sonunda 186 milyar doları aşacak. Bulut bilişim ve özellikle de hizmet dalları arasında yer alan Hizmet Olarak Altyapı (IaaS) ise en hızlı büyümesi beklenen alanlardan biri olarak görünüyor. Dünyanın en büyük ilk 10 bulut sağlayıcısı ise 2021’de tüm pazarın yüzde 70’ine hakim olacak” diyor.
Verinin yurtdışında barındırılmasının internet kalitesini de ciddi anlamda etkilediğini ifade eden Abalı’ya göre, verinin aktarım hızındaki 1 saniyelik gecikme dahi önemli kayıplara neden olabiliyor. Örneğin Google’ın Doubleclick araştırmasına göre, web sitelerinin yavaş yüklenmesi her geçen gün daha büyük bir sorun halini alıyor. Mobil site ziyaretçilerinin yüzde 53’ü eğer yüklenmesi 3 saniyeden fazla sürerse web sitesine girmekten vazgeçiyor. Kissmetrics verilerine göre ise, eğer bir web sitesinin yüklenme süresi 4 saniyeyi aşıyorsa, ziyaretçilerinin ortalama yüzde 25’ini kaybediyor. Sayfadaki yalnızca bir saniyelik gecikme satın alma oranının yüzde 7, sayfa gösteriminin yüzde 11 oranında azalması anlamına geliyor. Özetle, günde 100 bin liralık cirosu olan bir web sitesinin 1 saniyelik gecikme sonunda yıllık zararı 2,5 milyon lirayı aşıyor.
“Bir web sitesinin ziyaretçilerinin büyük çoğunluğu Türkiye’de olmasına rağmen yurtdışında barındırılması, aradaki mesafe nedeniyle daha uzun bir yanıt süresine yol açıyor.
Bu da kullanıcı deneyimini negatif etkileyerek, özellikle e-ticaret sitelerinde önemli kayıplar yaşanmasına sebep oluyor” diyen Abalı’ya göre, Türkiye’de bulunan yerel bir veri merkezindeki sunucuların kullanılması, kullanıcıların web sitelerinin barındırıldığı veri merkezine gelerek istedikleri çalışmayı kaynağında gerçekleştirebilmesine de imkan tanıyor. Geçen sene duyurulan teşviklerle birlikte hızlı bir büyüme yaşanan veri merkezi pazarında, yeni yatırımlarla birlikte hem yerli hem de yabancı yatırımcıların ilgisinin hızla arttığına işaret eden Abalı sözlerini şöyle sürdürüyor: “Türkiye bu alanda coğrafi olarak avantajlı konumda. Türkiye’nin doğusuna ve güneyine doğru telekomünikasyon altyapısında iyileştirmeler gerçekleştirildiği takdirde Ortadoğu ve Kafkaslardan hatta Asya’nın bazı ülkelerinden de talepler alacağımıza ve bu alanda yatırım motivasyonunun daha da artacağına inanıyorum.
Mehmet Ali AKARCA / Koçsistem Genel Müdürü
“Verimizin hangi ülkede olduğu dikkatli düşünülmeli”
Anlık veriye ne kadar sık ihtiyaç olursa o derece sıkıntılı süreçler olabiliyor. Örneğin bir şirketin çağrı merkezi arandığında, telefonu açan müşteri temsilcisinin çok kısa bir sürede arayan kişinin kim olduğunu bulabilmesi ve bütün geçmiş verilerine ulaşabiliyor olması lazım. Örneğin bir bankanın verisi internet üzerinden değil de bir kapalı devre network (VPN) üzerinde çalışıyorsa ilave bir hat kapasitesi alınması gerekiyor. Bunun maliyeti de oldukça yüksek. Şirketler verilerini yurtdışında barındırarak operasyonel, bilgi güvenliği ve yönetişim gibi sorunlarla da karşı karşıya kalıyor. Ayrıca ülke verilerinin yurtdışına çıkmasının stratejik bir önemi bulunuyor.
Veri temelli ekonomiye geçişle birlikte, veri ithalatına ödediğimiz payın cari açığa olumsuz etkisi olacaktır. SPK’nın son düzenlemeleri ile de bu konunun ele alındığını görüyoruz. Rusya gibi ülkeler veri ithalatının önüne geçebilmek için ülke düzeyinde önlemler alıp yurtdışı örneklerle rekabet edebilecek kalitede ürün ve hizmetler geliştiriyor. Bütün ülkeler verisini mümkün olduğunca içeride tutmaya çalışıyor. Türkiye’de daha rekabetçi fiyatlar olabilmesi için veri merkezlerine verilen elektrik konusunda biraz daha fazla destek olunabilir. Buna benzer uygulamaları Dubai gibi ülkelerde görmek mümkün. Çok uzun zamandır Avrupa ana ‘hub’ı Almanya’ydı.
Londra ile finans ve borsa alanında nasıl rekabet içindelerse aynı şekilde veri merkezinde de rekabet halindeler. Coğrafi konumundan dolayı Bulgaristan da bir veri merkezi ülkesi haline geldi.
Behçet YUMRUKÇALLI / Netapp Türkiye Genel Müdürü
“İleride devasa verinin getirilmesi çok zor olacak”
Veri ithalatı şirketlere avantajlar da sunuyor. Kurumlar için “yatırım yapıp sahip olmak” yerini, “kullandıkça öde” modeline bırakıyor. Bu model sayesinde şirketler, yeni ürün geliştirmek için inovatif çalışmalara kaynak ayırarak kendilerini rekabet ortamında bir adım ileriye götürecek projelerini hayata geçirebiliyor.
Verilerin yurtdışında saklanmasındaki en önemli sorunlardan biri performans konusunda yaşanabilir diye düşünüyorum. Bu şekilde bir çalışma durumunda, daralan bant genişlikleri ve düşük ağ hızları yüzünden şirketler kendi ortamlarından daha düşük performanslarda çalışmak zorunda kalacaklar.
Büyük veri ortamları yurtdışına çıkabilir ancak bir süre sonra günün şartlarına ve ihtiyaçlarına göre şirketlerin veri politikaları değişebilir ve bunun sonucunda şirketler bu verileri Türkiye’ye geri getirmek isteyebilir. Fakat buna ihtiyaç duyulduğu zaman çeşitli sıkıntılar ortaya çıkabilir. Yıllar içinde biriken devasa verinin dar bant genişlikleri üzerinden ülkeye geri getirilmesi oldukça zor olacaktır.
Veri ile ilgili donanım üretiminin Türkiye’de yapılmaması nedeniyle ülkemizin dışarıya bağımlılığı var. Bu yüzden kurumlar, bu altyapı yatırımları için ciddi maliyetleri kabullenmek durumunda
kalıyor.
Bu paranın yurtdışına çıkıyor olmasının ülke ekonomisine etkisi elbette büyük.
Ozan İNAN / Veeam Türkiye Ülke Müdürü
“Artıları da var eksileri de”
Her ülkenin kendine özgü güvenlik gerektiren bilgileri var. Vatandaşlara ait kişisel veriler dahil olmak üzere, savunma sanayi ve sağlık sektörüne ait veriler kritik önem taşıyor. Verilerin yurtiçinde kalması, o veri kapsamında yapılacak Ar-Ge çalışmaları, geliştirilecek ürün ya da lokal kampanyalar için erişim kolaylığı ve gizlilik açısından pozitif etki sağlıyor. Diğer yandan ülkede tutulan verilerin regülatif kanunlarla korunması ve kaybolması durumunda ulaşabileceğiniz bir muhatabınızın olması da yine verinin yurtiçinde kalmasının olumlu tarafı. Örneğin, sağlık sektörünü ele alırsak, olası hastalık durumlarında çözüm olması adına Türkiye’de gönüllülerden kan örneklerinin alındığı bir databank düşünün.
Bu databank’ta bulunan bütün kan örnekleri Türk Vatandaşlarının gen haritalarını bulunduruyor. Bu verilerin saklamak için yurtdışındaki sunuculara gönderildiğini düşünürsek, kötü niyetli bir saldırı neticesinde, bütün genetik bilgilerimizi kullanıma açmış, hatta biyolojik silah yapılmasına bile imkan vermiş oluruz. Bu tarz verilerin yurtdışına çıkması bugün kanuni olarak yasaklanmış durumda. Bu hem iyi hem kötü. Çünkü dünyanın önde gelen teknoloji firmalarının yapay zeka kullanarak özellikle sağlık alanında araştırmalar yapan firmaların ürünlerini de kullanamıyoruz.
Bulut teknolojisi işin tabiatı gereği verinin yurtdışına çıkmasını gerektiren bir teknoloji. İşin artılarının da, eksilerini de göz önünde bulundurarak, gerekli önlemleri alarak verimizi yurtdışına çıkarmaya kontrollü bir şekilde razı olmamız gerekiyor. Biz buna kesinlikle karşıyız dersek, o zaman mesela kimsenin Facebook, Whatsapp, Linkedin gibi uygulamaları kullanmaması gerekir.
ÜRÜN DİRÎER