Türkiyede İç Mimarlık Mesleği ve İç Mimarlık Firmaları
İç mimarlık nedir? Önde gelen iç mimarlar, İç mimarlık hizmetleri, İç mimarlık mesleği. Evler daha bir yıl öncesine kadar genellikle akşamları sığınıp, büyük ölçüde kişisel otel gibi kullandığımız mekanlardı. Özellikle çalışan çiftler dokunuşlarını ve zevklerini evlerine yansıtma konusunda kendilerini yetersiz hisseder, bir türlü zaman bulamazlardı. Pandemi ile bu durum büyük ölçüde değişti. Beyaz yakalılar arasında evde geçirilen zaman arttıkça, ‘ev’ kavramı giderek daha sıcak ve samimi mekan anlamına gelen ‘yuva’ kavramı ile yer değiştirmeye başladı.
İçeriğe Ait Başlıklar
İç Mimar Ne İş Yapar?
MERVE YILMAZ; Yeni normalde insanlar yeni bir mekânsal düzen tasarımına yöneldiler. Ev içinde çalışma alanları önem kazandı, balkonların yeniden düzenlenmesi ihtiyacı ortaya çıktı, mutfaklar hiç olmadığı kadar çok kullanıldığı için organizasyonları konusunda yeni fikirlere ihtiyaç duyulur oldu. Bu durum iç mimari trendlerinde dönüşüm yaşanmasına yol açtı. Yaşanan alanlarda gereksinim duyulan unsurlar değişti. Masif malzemeden yapılan mobilyalar, ahşap zeminler, doğal dokular, rattan, bambu, hasırlar ve iç mekan bitkileri dekorasyon stilleri arasında ön plana çıktı.
İşte, tam bu noktada iç mimarlık sektörünün önemi daha iyi anlaşılmaya başladı.
Kişinin kendi zevkinin ötesinde, aklına gelmeyen yeni unsurları, malzemeleri ve tarzları kendisine öğretecek insanlar olan iç mimarlar daha çok aranır oldu. İç mimarlık ülkemizde her geçen yıl popülaritesini artıran bir meslek dalı. Eskiden lüks gözüyle bakılan iç mimarlık hizmeti, bugün artık orta sınıfın da erişebileceği bir konumda.
Türkiye özellikle yapı malzemeleri pazarının geniş olması nedeniyle her müşteri kitlesine hitap eden ürünlerin rahat ve ucuza bulunabildiği bir pazar. Gayrimenkul sektörünün gelişmişliği ve sektörün kendi içindeki rekabeti de hizmet alımını çekici kılan diğer etkenler. Sizler için sektörün durumunu, geleceğini ve trendlerini işin uzmanlarıyla konuşarak derledik…
Eda Tahmaz
“Bazı Firmalar Gülüp Geçiyoruz”
Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Restorasyon Bölümü mezunu olan EDDA Architecture’ın Kurucusu İç Mimarı Eda Tahmaz, firmasının İstanbul’dan sonra ikinci şubesini Karadağ Podgoriçe’de açtı. Dubai ve Libya’da farklı konut, ofis ve banka projelerinin de olduğunu söyleyen Tahmaz, yurtdışında hem tasarım hem de uygulama anlamında talebin oldukça fazla olduğu bilgisini veriyor. Ağırlıklı olarak özel konutlar, kurumsal ofis ve fabrika yönetim binaları tasarladıklarını söyleyen Tahmaz, Doğu-Batı sentezini yansıtan projeler yaptıkları bilgisini veriyor.
Yalnızca üst düzey gelir grubuna değil orta düzey gelir grubuna da hizmet ettiklerini söyleyen Tahmaz, tasarımlarında genel bir tarzın olmadığını, form, fonksiyon ve malzemenin mükemmel uyumunu yakalamayı hedeflediklerini ifade ediyor. Tahmaz’a mobilya alana iç mimar hizmeti veren kurumları nasıl değerlendirdiğini sorduğumuzda ise şunları söylüyor:
“İç mimarlık hizmetini sadece mobilya yerleştirmek olarak sunan bu tarz firmalara sadece gülüp geçiyoruz. İç mimarlık, olmayan bir mekanı oluşturmaktır. Pek çok disiplin bir arada uyum içinde ve tamamen mimarın yönlendirmesi ile çalışır. Sistem olarak bu farklı disiplinlerden bir tanesinde oluşacak bir aksama tüm sistemi etkiler ve bazen geri dönülmez hasarlara sebebiyet verir. Mobilya ise bu sistemin katmanlarından sadece bir tanesinin uzantısıdır.”
Aleyna Savaşoğlu
“Dekoratörlükle Karıştırılmamalı”
İstanbul Bilgi Üniversitesi mezunu olan iç mimar Aleyna Savaşoğlu, yaklaşık altı yıldır sektörün içinde. Genç bir kadın girişimci olduğunu söyleyen Savaşoğlu, Türkiye’de yaklaşık 60 bin ile 70 bin arasında iç mimarın hizmet verdiğini tahmin ediyor. Ülkemizde iç mimarlık ve dekoratörlük mesleklerinin karıştırıldığının bilgisini paylaşan Savaşoğlu, “İç mimarlığın dekorasyon ve mobilya seçimi yerleşiminden ibaret olma algısı var. Bu duvarların da yavaş yavaş yıkılacağına inanıyorum” diyor. Gayrimenkul projeleriyle çalışma fırsatlarının oldukça fazla olduğunu dile getiren Savaşoğlu, özellikle Batı ülkelerinde iç mimarla çalışmanın ülkemize oranla daha fazla olduğunu söylüyor ve bu durumun maddi imkanlarla alakalı olduğunu sözlerine ekliyor.
Son yıllarda eski evleri düşük bütçelerle alıp yenilenme fikrinin sıkça karşılarına çıktığını söyleyen Savaşoğlu, “Artık insanlar hayat kalitelerini arttırmanın ilk yolunun yaşam alanlarını düzenlemek olduğunun bilincindeler. Bu yıl sadeliğin önemini anladığımız bir yıl oldu” diyor. Daha soft renkler ve ferah mekanların revaçta olduğunu ifade eden Savaşoğlu, kullanılan malzemelere göre bir eve sunulan hizmetin fiyatının değiştiğini söylüyor. Savaşoğlu, 200-250 metrekarelik iki katlı bir villa için ortalama 350 bin ile 450 bin TL arasında fiyat biçtiklerini ifade ediyor. Savaşoğlu, genç meslektaşlarına ise şu sözlerle sesleniyor:
“Gençler bu meslek hakkında şunları kesinlikle bilmeli; çalışma saatleriniz belli olmuyor, proje süreçleri uzayabiliyor, yetiştirmek için çoğu zaman uykusuz kaldığımızda oluyor. İşimiz koltuk, perdeyle kısıtlı bir meslek değil. Yeri gelecek tesisatçının iş takibini yapacaksınız, yeri gelecek elektrikçi, bazen sıvacı, boyacı, seramik ustası gibi davranacaksınız, vs. liste uzayıp gidiyor. Bunlar gerçekten kolay takip edilebilir işler değil. Hayal gücünün yanında sabır ve istek gerektiren bir meslek. Kesinlikle severek yapmalısınız. Aksi takdirde piyasada tutunamazsınız.”
Berna Acar Kasırga
“Hizmet Orta Sınıfa İndi”
Bilkent Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü mezunu Berna Acar Kasırga, altı yıldır kendi tasarım ofisinde iç mimarlık ve uygulama hizmeti veriyor. Kasırga, iç mimarlığın yanı sıra Youtube üzerinden Türkiye’nin ilk iç mimari tasarım kanalı olan ‘İç Mimar Berna’ kanalına da eşi ile birlikte içerik üretiyor. Kişiye özel mekanlar tasarladıklarının altını çizen Kasırga, Türkiye’de ustalık, mobilya ve tasarım hizmetlerinin diğer ülkelere göre çok uygun olmasından dolayı müşteri profilinin yarısının yurtdışından oluştuğunun bilgisini veriyor.
Son dönemlerde satılan gayrimenkullerin çoğu mutfağı, banyosu, vestiyeri, giyinme odası hatta duvar kağıdına kadar yapılarak satıldığının bilgisini paylaşan Kasırga, “Bu durumun hem artıları hem eksileri olduğunu hatırlatıyor. Artısı bu kadar şık teslim edilen evin kalanının da tasarıma uygun olmasını isteyenler iç mimarlık hizmeti almak istiyor. Eksisi ise bu kadar şık teslim edilen eve daha fazla masraf yapmak istemediklerinden iç mimari hizmete ihtiyaç duymuyorlar” diyor.
Bu hizmetin artık orta sınıflara da indiğinin bilgisini paylaşan Kasırga, “Türkiye’de çok kişiden ‘ustalar istediğimizi anlamadı, mobilyacı mutfak yerleşimini istediğim gibi yapmadı, paramız boşa gitti’ hikayelerini çok sık duyuyoruz. İyi bir iç mimara denk geldiğinizde bu sorunlar ortadan kalkıyor” diyor. Verilen hizmete göre fiyat tekliflerinin çok değişken olduğunu hatırlatan Kasırga, “250 metrekare 3 oda, 1 salon, 1 mutfak, 2 banyo ve giriş dahil her mahal farklı tasarlanacaksa bu hizmet için 2021’de verdiğimiz teklif 40 bin TL+KDV. Bu fiyatların altında veya üzerinde hizmet almanız da mümkün” diyor. Kasırga, iç mimarlık hizmeti veren kuramlara da şu sözlerle sesleniyor:
“Maalesef bu hizmeti ücretsiz veren mobilya firmaları var ve bu hem mesleğimizi hem de sektörü sıkıntıya sokuyor. Ben verdiğim hizmet için bir bedel talep ederken karşı taraf ürünlerini satabilmek için ücretsiz bu hizmeti veriyor. Bu durumdan dolayı müşteri kayıplarımız oluyor. Ancak yıllar içinde gördük ki ücretsiz verilen hizmetin kalitesi ortada. Baştan savma veya bir yerden kopyalanmış mekanlar. “
Esen Akyar Karoğlu
“Yeni Nesil Tercih Ediyor”
ODTÜ mezunu ve İglo Mimarlık Kurucu Ortağı Esen Akyar Karoğlu, son on yıldır sanayi yapıları üzerine uzmanlaştıklarını dile getiriyor. İki mimar ortak tasarladıkları binaların ya da mevcut yapıların iç mimari projelerine de imza atıyor. Mimarlık ile ilgili toplumsal bilincin gidecek daha çok yolu olduğunu söyleyen Karoğlu, “Türkiye genç ve giderek artan nüfusa sahip bir ülke. Mimarlığa ihtiyaç hep vardı. Ancak toplumun geneli mimarlık talep etmiyordu. Yeni nesil ise dünyaya entegre ve tasarımı talep ediyor” diyor.
Her bütçeye uygun iç mimarın var olduğunu söyleyen Karoğlu, şirket olarak İskandinav mimarisinden ilham aldığını söylüyor ve fonksiyonalizm, minimalizm ve estetiğin her zaman tasarımlarına yön verdiğini belirtiyor. İç mimarlık alanında Türkiye’den isimlerin yurtdışına açılma şanslarının yüksek olduğunu da söyleyen Karoğlu, “Türkiye güçlü inşaat sektörüyle birçok ülkede projeler gerçekleştiren bir ülke. Bu projelerden birçoğunda Türk mimar ve iç mimarların imzası var. Ev gibi bireysel projelerde belki bu şans daha düşük ama kurumsal yatırımlarda yüksek” diyor.
Sabahattin Emir
“Müşteriyle Empati Kurmalısınız”
Mimar Sinan Üniversitesi İç Mimarlık Ana Sanat Dalı mezunu olan ve Ofist’in Kurucu ortaklarından biri olan Sabahattin Emir, Özellikle 16 milyon insanın yaşadığı ve sermayenin biriktiği en büyük şehir olan İstanbul’un bu mesleğin yapılabileceği en uygun yerlerden biri olduğunu dile getiriyor. Türkiye’nin iç mimarlık mesleğine sunduğu avantajların bir hayli fazla olduğu görüşünü savunan Emir, özellikle uygulama açısından küçük işletmelerin işlerini çok hızlandırdığını ve ekonomik çözüme olanak verdiğini sözlerine ekliyor.
İç mimarlığa moda gibi yaklaşmanın doğru olmadığını ifade eden Emir, hiçbir zaman trend oluşturmadıklarını, önemli olanın müşterinin fonksiyonel ve estetik ihtiyaçlarını karşılamak olduğunu dile getiriyor. “Müşteriyi iyi anlamak olmazsa olmazlarımızdan” diyen Emir, Bu anlamda proje sunumundan önce ilave bir moodboard (görsel sunum) sunumu yaparak olası bir yanlış anlamanın da önüne geçtiklerini belirtiyor.
Bireysel tasarımcılara bağlı ofislerin müşteri ihtiyacını tam ve doğru karşılamak konusunda daha başarılı olduğunu düşünen Emir, “Bu yöntemin birçok endüstride işe yarayabileceğini ve daha efektif olacağını düşünebiliriz ama bir kişinin evini yapıyorsanız işin içine başka faktörler de giriyor. Kişisel olarak müşteriyle empatik bir ilişkiye girmek ve bazen irrasyonel çözümler üretmek de gerekebiliyor. Kuracağınız yapı ise mutlaka rasyonel olmalı” diyor.
Yasemin Arpaç
“Kendinizi Tekrar Etmemelisiniz”
Bilkent Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü mezunu olan ve Ofist’in Kurucu Ortaklarından biri olan Yasemin Arpaç, iç mimarlık hizmetinin bir ihtiyaç olarak görüp talep eden kişi sayısı artsa da hala yeterli olmadığı görüşünü savunuyor. Bireysel olarak böyle bir hizmeti almanın Türkiye için lüks olduğunu söyleyen Arpaç, ”Yine de gayrimenkul sektörünün gelişmişliği ve sektörün kendi içindeki rekabeti hizmet alımını bir nebze artırıyor” diyor.
Sürekli kendini tekrar eden projelerden kaçındıklarını ifade eden Arpaç, “Bazı konular uzmanlık gerektirse de bir süre sonra o öğrenilmişliklerle kendi kendinizi tekrar etmenize veya bilinçaltını daraltıp kendinize bariyerler koymanızla sonuçlanabilir” diyor. Hizmet bedellerini metrekareye göre hesaplamadıklarının altını çizen Arpaç, proje için çalışılacak kişi, gün, saat hesabı yaptıklarını ve harcanacak emek üzerinden bir teklif hazırladıklarının bilgisini paylaşıyor. Arpaç, genç iç mimarlara da şu sözlerle sesleniyor:
“Bu sektörün her sene ihtiyaçtan fazla mezun verdiğini biliyoruz. Ancak rakiplerinizin arasından keyif aldığınız motive olduğunuz bir şeyle sıyrılabilirsiniz. Bu sebeple asla sevmediğiniz bir işi yapmayın.”
Muhammet Özerdem
“Tadilata Önem Verilen Bir Ülkeyiz”
İstanbul Bilgi Üniversitesi Mezunu Muhammet Özerdem, Türkiye’de iç mimarlık ve tasarım fikirlerinin gün geçtikçe daha iyi yerlere geldiğini söyleyerek konuşmasına başlıyor ve son yıllarda yurtdışından Türkiye’deki mimarlara talebin arttığını söylüyor, özellikle yapı malzemeleri pazarının geniş olması sebebiyle her müşteri kitlesine ait ürünleri rahatlıkla bulduklarını söyleyen Özerdem, “Türkiye inşaat ve tadilata önem veren ülkelerden biri. Bu durum iç mimar ve tasarımcının iş alma veya iş seçme konusunda seçici olmasına olanak sağlarken, iç mimarın kendi tarzını yakalayabilmesini de etkiliyor” diyor.
Birçok tarzın İtalya’dan çıktığını iddia eden Özerdem, “Bu ülkenin özellikle ada tipi ve açık mutfaklarda yapmış olduğu özgün tasarımlar kendi yaşam tarzlarına kolaylık sağlıyor. Minimal ve ergonomik tasarımlarıyla geçmişte trend oluşturan İtalya günümüzde de trend konusunda adından sıkça söz ettiriyor” diyor. Son zamanlarda ahşap ve mermer İkilisinin çok ön planda olduğunu söyleyen Özerdem, “Bu trendlere katılan ürünlerden biri de televizyon ünitesi.
Mermer bir konstrüksiyona sahip olan ahşaplarla desteklenmiş şömine görüntülü televizyon ünitelerine talep var” diyor. Hizmet bedellerinin tamamen müşterinin istekleri ve bütçesi doğrultusunda ortaya çıktığını söyleyen Özerdem, ortalama 250 metrekarelik bir villa projesine gidecek bütçenin 350 bin-450 bin TL aralığında değiştiğinin bilgisini paylaşıyor.
Yasemin Civelek
“Müşteri Sunduğumuz Hizmetten Memnun”
Hacettepe Üniversitesi mezunu olan Yasemin Civelek, Kelebek Mobilya’da iç mimarlık hizmeti veriyor. İç mimarlığın ülkemizde henüz hakettiği değeri görmediğini söyleyen Civelek, ”Nasıl ki mimarların imzası olmadan bir inşaat ilerlemiyor ise iç mimarların da aynı şekilde imza yetkisi olmalı ki insanlar için daha yaşanabilir, ergonomik açıdan daha uygun, bulunduğu iklim veya konuma göre daha doğru teşhir yerleşimleri yapılabilsin” diyor.
İç mimarlık hizmetinin her gelir grubuna uyması gerektiğini de söyleyen Civelek, “Bu hizmet şekli hitap etmiş olduğu kişinin yaşam standartlarına göre mutlaka değişir. Ama temelinde her bireyin doğru ve ergonomik ölçülerde, doğru ölçeklendirilmiş uygun mobilya ve tarzını yansıtacak evlerde yaşamaya ihtiyacı var” diyor.
Mobilya alana iç mimar hizmeti veren kuramların tüketiciyi memnun ettiği görüşünü savunan Civelek, “Biz de bu firmalardan biriyiz. Bir çok kişi yaşam alanlarının değerlendirmesini doğru yapamıyor. Bu hizmet alanın en doğru şekilde kullanılması konusunda müşterilerimize klavuz oluyor. Hem doğru ölçüdeki hem de doğru renklerdeki ürünlerin alanlarına uygun şekilde 3D olarak yerleştirilmesi müşterileri memnun ediyor ve doğru ürün alımına yönlendiriyor” diyor.
Merve Benice
“Tasarımın Merkezinde Artık İnsan Var”
İnşaat ekonomisi potansiyelinin yüksek olması sebebiyle iç mimari mesleğinin önünün açıldığını söyleyen İç Mimar Merve Benice, “Birçok proje arasında farklılaşmak ve projenin katma değerini yükseltmek isteyen inşaat firmaları, iç mimarlık ofisleri ile işbirlikleri yapmayı tercih ediyorlar. Bu durum bizlere de farklı ölçek ve özellikte projelerde yer alma fırsatı oluşturuyor” diyor.
Pandemi sonrası evde geçirilen sürelerin çoğalması ile insanların yaşadıkları mekana verdikleri önemin arttığını söyleyen Benice, dekorasyon ve styling talepleri ile daha çok karşılaştıklarını ve gelir düzeyi fark etmeksizin kişilerin kendi bütçeleri doğrultusunda profesyonel destek almalarını doğru bulduğunu ifade ediyor. Türkiye’de farklı üniversitelerden yaklaşık 4 bin kadar iç mimar mezunu verildiğini bilgisini paylasan Benice, sektörde çalışan herkesin iç mimarlar odasına bağlı çalışmadığı için sektör konusunda gerçek bir veri sağlanamadığını sözlerine ekliyor. Pandemi ile sağlıklı alanlar, kentleşme ile doğaya kaçış veya yeşil alanların artması gibi kriterlerin ön plana çıktığını söyleyen Benice sözlerini şöyle sonlandırıyor:
“Tasarımların merkezinde artık insan var. İnsan odaklı tasarımlar teknoloji ile buluşuyor ve geleceğe uygun esnek alanlar oluşturuluyor. Doğal ve sürdürebilir tasarımlar daha ön planda. Metropol hayatından doğaya kaçışın etkisi ile insanlar yaşadıkları mekânlarda doğal malzemeleri ve yeşil alanları görmek istiyor. Daha çok evde vakit geçirildiği için konfor işlevinin etkisi arttı ve yaşam mekanları da değişim geçirdi.”
Asu Arıkan Dayıoğlu
“Projenin Başında Sürece Dahil Olmalıyız”
Rhode Island School of Design üniversitesinde yüksek eğitimini tamamlayan Designist Kurucusu Aslı Arıkan Dayıoğlu, yurtdışında da pek çok işe imza attığını söyleyerek konuşmasına başlıyor. Profesyonel yatırımcıların artık mimari projelere iç mimari proje gruplarını da entegre etmeye başladığının altını çizen Dayıoğlu, bu sayede iç mimari mesleğinin değer ve öneminin anlaşılarak, günümüzde de tercih edilen meslek gruplarından biri haline geldiğini söylüyor. Dayıoğlu, Türkiye’deki iç mimarinin diğer ülkelerden farkını ise şöyle açıklıyor: “Ülkemizde iç mimari çok ilerleyen zamanlarda projeye dâhil ediliyor. Bina inşaatının bitmesine yakın projeye davet ediliyoruz.
Halbuki yurtdışında projenin başından daha inşaat başlamadan projeye dahil edilerek mimari ile beraber paralel çalışıyor” diyor. 2021 yılının iç mimarlık trendlerinde sanatsal objelere, orijinal resimlere heykellere, artık daha çok projede yer verildiğini söyleyen Dayıoğlu, “Sanatın daha çok iç mimari projelerde yer alması ve ön planda tutulması bizi mutlu ediyor” diyor.
İç mimari ofislerin çoğunun bireysel tasarımcı ile ilerlediğini söyleyen Dayıoğlu, “Ofisler 30 kişiden daha büyük olduğu zaman, otomatikman proje sayısının da fazla olması gerektiği için, baş iç mimarın her projeye istediği kadar dokunması ve takip etmesi mümkün olmuyor. Bu yüzdende çok büyük çapta iç mimarlık ofisleri göremezsiniz. Tabii ki bu bir tercih meselesi” diyor.
Simay Tuncer
“Abartıldığı Kadar Lüks Değil”
Geçtiğimiz yıl Simay Tuncer Design olarak markasını kuran Tuncer, endüstri ürünleri tasarımcısı olan ortağı ile birlikte çaIışıyor. Türkiye’de iç mimarlık hizmetinin lüks tüketim olarak görüldüğünü iddia eden Tuncer, “Çok ucuz bir hizmet olmasa da abartıldığı kadar lüks bir alan da değil” diyor. Sektörde Türkiye ile dünya arasındaki en büyük farkın maliyet olduğunu söyleyen Tuncer, “Birçok ürün, malzeme, araç ithal ediliyor. Kur sebebiyle de özel üretimin fiyatı yükseliyor. Bu da doğrudan biz iç mimarların tasarımlarını etkiliyor” diyor.
Kendisiyle çalışan kişilerin evlerinden çok hayatlarına bir şeyler kattığını düşünen Tuncer, “Ev, kişilerin içinde huzurla, mutlulukla yaşamaları gereken yer. Kişinin sevdiği renklerle, dokularla ve tarzlarla tasarım yapılmalı. Bu anlayışla tüm çalışmalarımda önce mutlaka kullanıcılarımı tanımaya çalışır, onlara hitap etmek isterim” diyor. Tuncer, ayrım ya da tercih yapmadan her gayrimenkul ile çalıştığını da belirterek, “Söz konusu tasarım olduğunda benim için ayrım yapmak zor” diyor.
Tuna Şentuna
“Bu Hizmeti Herkes Alabilir”
Bilkent Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü mezunu olan Tuna Şentuna, iç mimarlığın farklı şekillerde icra edilebildiğini, işin hangi kısmıyla ilgileniyorsanız ona göre de farklı bir algının oluştuğunu dile getiriyor. Yurtdışında yapılabilecek en zor mesleklerden bir tanesinin iç mimarlık olduğunu söyleyen Şentuna, “Mesleğimiz çok evrensel olduğu için yurtdışında yapmak kolay ama tercih edilmek çok zor. Bunun olabilmesi için en az bir konuda üst düzey bir yeteneğiniz ya da bilginiz olması gerekiyor; yoksa her ülke kendi vatandaşlarını tercih ediyor” diyor.
Bu hizmeti herkesin alabileceğini söyleyen Şentuna, “Üst gelir grubu şık bir semtte, büyük bir villası için sizi arayabilecekken, bir başkası ise evinin duvarına, işlevsel bir dolap yaptırtmak için size başvurabiliyor” diyor. Çağdaş ve endüstriyel tarzda daha çok çalıştığının bilgisini veren Şentuna, “Dünya ‘çok modern, çok minimal’ trendini aştı. Şu anda modern şıklıkla, klasik olarak tabir edebileceğimiz tarzdan gelen parçaları birleştirmek revaçta” diyor. Şentuna, 200-250 metrekarelik, iki katlı bir villa için hizmet fiyatının 35 ile 150 bin TL arasında değiştiğinin bilgisini paylaşıyor.
Cansu Arzık Şahin
“Tek Adam Süreci Bitmeli”
Bahçeşehir Üniversitesi mezunu olan Cansu Arzık Şahin, yurtdışındaki eğitimden döndükten sonra aile şirketi olan Arzık Mimarhk&İnşaat’ta çalışma hayatına başladı. Şimdilerde bir inşaat firmasında şantiyenin Design Office ekibinin başında olan Şahin, bir yandan da kendi mimarlık, iç mimarlık tasarım ve uygulama işlerini yürütüyor. Türkiye’de ciddi bir mimarlık okulu enflasyonu olduğunu söyleyen Şahin, “Türkiye’de 120 küsur mimarlık bölümü mevcut; bu sayı yurtdışındaki herhangi bir ülkede neredeyse çeyreği kadar. Niceliğin artışına karşın niteliksel çöküş, uzun vadede kentsel ölçekte yapılan hataları, mesleki etik sorunlarını sorunları beraberinde getiriyor.
Yeni mezun olan Z kuşağı için durum çok daha zor” diyor. İç mimarlık için farklı bakış açılarıyla karşılaştığını da sözlerine ekleyen Şahin, “İç mimarı, perde-koltuk seçen kişi olarak bilen, çarpık kentleşmenin sorumlusunun mimarlar olduğunu düşünen insanlar var. Bu denklemde mimarın sorumlu olan değil arada kalan ve zaman zaman mağdur olan olduğunu düşünüyorum” diyor. Mimari ofislerdeki bireysellik tek adamlık sürecinin halen devam ettiğini de sözlerine ekleyen Şahin sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Ofis sahiplerinin verimli bir görev şeması oluşturması ve yetki vermesi doğru olur. Her şeyi en ufak detayına kadar bileyim, her zaman benim dediğim olsun anlayışını kenara bırakıp, altında çalışanlara alan tanımalı, yetki ve sorumluluk vermeli. Diğer türlü sürecin sorumlusu olmadığını hisseden meslektaşlarım hem işlerinde yetkin olamıyorlar hem de işlerini sahiplenmiyorlar.”
Gözde Önce
“Bambu ve Hasırlar Revaçta”
Beykent Üniversitesi Mimarlık Fakültesi mezunu Gözde Önce, yurtdışı iş deneyimlerinden sonra şu anda aktif olarak yatırım projeleri üzerinde çalışıyor. Binalar ve mekanlar oldukça mimari sektöründe devam edeceği görüşünde olan Önce, “İç mimarlık bir sanat-tasarım işidir. Günümüzde mimarlık mesleğinin, iç mimarlığın gölgesi altında kaldığını görüyoruz” diyor. Önce, eskiden lüks olarak görülen iç mimarlığın, günümüzde herkes için bir ihtiyaç olduğunun ortada olduğunu sözlerine ekliyor.
İç mimarlık trendlerinin ülkelerin kendi ekonomik, sosyokültürel ve coğrafi özelliklerine göre ortaya çıktığını söyleyen Önce, bu yıl doğanın huzur verici ve iyileştirici öğelerinin evlerimizde yer alacağını söyleyerek, masif malzemeden yapılan mobilyalar, ahşap zeminler, doğal dokular, rattan, bambu, hasırlar ve iç mekan bitkilerinin dekorasyon stilleri arasında ön planda olduğunu vurguluyor. Tasarıma ilgisi olan, yeni trendleri ve dünyayı sıkılmadan yakından takip edebilecek her gence bu mesleği önerdiğini söyleyen Önce, “Bu işi sevmeden ya da tasarım yeteneği olmadan hiç kimse yapamaz. Yeteneği ve ilgisi olan gençlerin bu sektörde yer alacağına eminim” diyor.
Zerrin Gözde Kösemen
“Touch Free Kullanımı Artacak”
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İç Mimarlık Bölümü mezunu Zerrin Gözde Kösemen, 2017’de kurduğu Studio Design’da ortağı ile beraber çalışıyor. Ülkemizde bu sektörün her geçen gün daha fazla geliştiğini söyleyen Kösemen, “Oteller, restoranlar, barlar, kafelerin her biri tasarım olarak orijinal ve farklı olmayı hedefliyor. Her geçen gün daha iyi örnekler görmeye başladığımızı düşünüyorum” diyor.
İnşaat sektörünün gelişmiş olmasının avantaj sağladığı görüşünde olan Kösemen, “Biz iç mimarlar en büyük desteği ve esnekliği yerli malzeme üreticilerinden görüyoruz. Eskiden İtalyan bir seramik kullanmak için can atarken günümüzde yerli firmaların tasarım, malzeme kalitesi, teslim süreleri ve gerekirse özel üretim yapmaya fırsat vermeleri önümüzü açtı” diyor.
İtalya, ABD, İngiltere, Almanya ve Singapur’un tasarım konusunda her zaman öncü uluslar olduğunu iddia eden Kösemen, “Salgınla beraber bildiğimiz her şey değişti. Bir anda touch free (dokunmadan kullanım) teknolojisi önem kazandı. Ve üzerinde bakteri tutmayan malzemelerin tercih edilir oldu. Bu tür üretimler yapabilen ülkeler bir adım öne geçti” diyor.
Nermin Büyükçapar
“Eğitim Kadar Deneyim de Gerekli”
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Bölümü mezunu olan Nermin Büyükçapar, ortağı ile beraber 2017’den bu yana Studio Design’da hizmet veriyor. İnşaat sektörü sadece konut alanında değil ofis, alışveriş merkezi, hastane gibi birçok farklı alanda genişlediği için farklı ölçek ve kapsamdaki projelerde yer alma şansı bulduklarını söyleyen Büyükçapar, şimdilerde yurtdışında birkaç projeyle birlikte başladıkları yeni bir kavram üzerinde (Social Lobby-Sosyal Lobi)’çalıştıklarını belirtiyor.
Lobileri sadece transit bir geçiş alanı olmaktan kurtarıp vakit geçirilebilen, yeme içme faaliyetlerinin olduğu hatta resmi olmayan toplantı atölye çalışmalarının (workshop) yapılabildiği yaşayan mekanlar olarak ele aldıklarını da sözlerine ekliyor.
Mimarlık ve iç mimarlığın sadece eğitimle gelişebilecek bir meslek dalı olmadığını, eğitim kadar deneyim ve gözlemin de büyük rol oynadığını söyleyen Büyükçapar, “Türkiye‘de projeye yatırım yapma fikri yavaş yavaş oturuyor. Gelir seviyesi ayırt etmeksizin insanlar elle tu tamadıkları şeylere ödeme yap maktan hoşnut olmuyor” diyor.
Büyükçapar, pandemi ile farkındalığın iyice arttığı sürdürülebilir tasarımın ön planda olacağını söylüyor ve sözlerini şöyle tamamlıyor: “Doğal ve yerli malzeme kullanımı, yeşil bitkilerin dekorasyona da hil edilmesi, su kullanımının artışı ile daha da önem kazanan tasarruflu bataryalar ve hijyene gereksinim dolayısıyla son teknoloji virüs-bakteri tutmayan malzemeler ön planda olacak.
Mekan kurgusu olarak evde geçirilen sürenin artışıyla konforlu yaşam olanları, izole çalışma alanları gibi mekânsal değişikliklere de eğilim artacak.”
Pınar Under
“Tasarım Hayatın Her Alanında Var”
İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu olan Pınar Under, daha sonra kariyer değişikliğine giderek Bilgi Üniversitesi İngilizce İç Mimarlık Bölümü’nde eğitim almış. Under, şimdilerde Ikea Türkiye bünyesinde görev alıyor. Hayatımızın her yerinde tasarımın yer aldığını söyleyen Under, “Kurumsal müşteriler, karlılığı ve maliyetleri zaten hareket planlarının bir parçası olarak odaklarına aldıklarından, optimumu bulma konusunda daha hızlı olabiliyorlar. Ancak bireysel müşteriler için günlük hayatlarındaki gizli maliyetleri ölçümlemek daha karmaşık” diyor. Daha çok İskandinav tarzını benimsediğini dile getiren Under, bitkilerin ele geçirdiği endüstriyel stili de beğendiğini sözlerine ekliyor.
Bireysel kullanıcılarda, evin onlar için ne anlama geldiğini algılamakla işe başladığının bilgisini de paylaşan Under, dinledikleri müzik, hobileri, meslekleri, günlük rutinlerini nasıl gerçekleştirdikleri gibi detayların, mekanı kurmakta yardımcı olan verilerden bazıları olduğunu söylüyor. Under, genç tasarımcılara ise şu sözlerle sesleniyor:
“Tasarım, empatiyle, dünyaya sorgular gözle bakmakla başlıyor. Bir şeylerin nasıl daha iyi yapılabileceğiyle ilgili dertlenme karakterinde olan gençlere, el çizimi gibi kulağa korkutucu gelebilen yeteneklerine bakmaksızın tutkularının peşinden gitmelerini öneriyorum. Ama ‘bu işte para var’ diyerek mesleğe yönelen arkadaşlara, finans alanının onlara daha çok ihtiyacı olduğunu söylemek isterim.”
Dr. Sevinç ALKAN KORKMAZ / İstanbul Rumeli Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi İç Mimarlık Bölüm Başkanı
“İş hacmi sürekli artıyor”
Bugün artan iç mimar sayısının hem olumlu hem de olumsuz sonuçlarından bahsetmek mümkün. Mevcut iş hacminin paylaşımı üzerinden düşündüğümüzde, artan sayının negatif etkisi söz konusu. Ancak iç mekan tasarımı konusunda profesyonel yardım almanın artık lüks değil ihtiyaç olduğu düşüncesinin yaygınlaşması ile birlikte mevcut iş hacmi de artmakta. İç mekan tasarımında uzmanlaşmanın daha görünür olduğu bir dönemdeyiz.
Mağaza ve eczane tasarımı, turizm ya da sağlık yapılarının iç mekanları gibi çeşitli alanlara odaklanan tasarımcılar ya da tasarım ofisleri ile karşılaşıyoruz artık. Özelleşen alanlarda çalışma ve iç mekan tasarımının lüks olmaktan çıkması ile bu alanda iş hacminin her yıl biraz daha artacağı ve mesleğe bakışın değişeceği söylenebilir.
Başta Ortadoğu ülkeleri olmak üzere çeşitli ülkelerde Türk tasarımcıların iç mekan uygulamaları ile karşılaşıyoruz. Yaratıcı endüstrilere yönelik ilgi ve destek, uluslararası düzlemde artmış durumda. Tüm tasarım disiplinlerinde çalışanlar için uluslararası düzlemde varlık gösterme fırsatları artık daha fazla. Bu durum iç mimarlar için de geçerli. Türkiye’de verilen iç mimarlık eğitimi uluslararası düzeyde proje üretmek için gerekli bilgiyi sağlıyor. Tasarımcılar, formel eğitimin bilgisi ile uygulama deneyimini bir araya getirebildiklerinde hem ulusal hem de uluslararası ölçekte varlık gösterebilirler.
Dr. Bilge YARAREL DOĞAN / İstinye Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölüm Başkanı
“Bu alana yatırım yapılmalı”
Ülkemizde dört yıllık eğitim süreci sonunda bir üniversite 60 ile 70 arasında değişen sayıda mezun veriyor. YÖK’ün son verilerine göre ülkemizde 13’ü aktif durumda toplamda 22 adet devlet üniversitesi ve 61 adet vakıf üniversitesinde mimarlık/iç mimarlık ve çevre tasarımı bölümleri bulunuyor. Bu rakamlar ile yıllık mezun sayısının yaklaşık olarak 5 bin civarında olduğu düşünülüyor. İç mimarlık mesleğinin çok yönlülüğü ve farklı disiplinleri bir arada bulundurması sebebiyle bu meslek ile doğrudan ve dolaylı olarak ilişkili ülkemizde kamu ve özel sektörde pek çok fırsat ve potansiyel mevcut.
İç mimarlık denince ilk olarak inşaat sektörü akla geliyor ancak çoğu kişi bu sektör içinde iç mimarın görev tanımıyla ilgili derinlemesine bilgi sahibi değil. Geçtiğimiz 10 yılda bu konuda çok mesafe kaydedilmiş olsa da hala iç mimarların görev tanımlamalarıyla ilgili algıda bazı eksiklikler mevcut. Bu meslek grubunun sadece inşaat sektörü içinde yer almadığı, mobilyadan ürün tasarımına, insan faktörünün olduğu her alanda aktif olarak bulunduğu ve bulunması gerekliliği bilinmeli.
Türkiye’de gelecek 20 yılın en popüler meslekleri arasında olacağı düşünülen tasarım ve sanat alanına olabildiğince yatırım yapılmalı ve gençlerin bu alana teşviki için bilinçli bir politika takip edilmeli. Halihazırda Türkiye’den yurtdışına açılan pek çok tanınmış iç mimar var. Ülkemizdeki eğitim kurumlan küresel anlamda geçerliliği olan müfredatlar geliştiriyor. Bu sayede daha fazla iç mimarın yurtdışında çalışma fırsatı yakalaması hedefleniyor. Ülkemiz iç mimarlık sektörü dünya ile rekabet edebilme aşamasına henüz gelebilmiş değil. Fakat son yıllarda inşaat sektöründe kat edilen yol, gelişen teknoloji ve altyapı, ülke genelinde benimsenen kaliteli eğitim anlayışı, djjitalleşmenin sunduğu imkanların kullanılması ile bu alanda yakın gelecekte dünya ile rekabet edebilir seviyeye geleceğimizi söylemeliyiz.
MERVE YILMAZ / PARA