Türkiye Gıda Sektörü ve Hedefleri
Gıda sektörü büyümesini sürdürüyor. 2002 yılında 23 milyar dolar seviyesinde olan tarımsal üretim bugün 65 milyar dolar seviyesinde. Sektör 2023 hedefleri doğrultusunda 50 milyar TL’nin üzerinde yatırım öngörüyor…
GIDA her ülke için stratejik öneme sahip sektörlerin başında gelir. Gıda sanayisi, hammaddenin temininden sınıflandırılmasına, değerlendirilip işlenmesinden dayanıklı hale getirilmesine, ambalajlanmasından satış için depolanmasına, ardından dağıtım, pazarlama ve son tüketiciye ulaştırılmasına çok geniş bir alanı kapsıyor. Gıda sektörü de diğer sektörler gibi 2003 yılından itibaren hızlı bir büyüme sürecine girdi. Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanlığının verilerine göre, Türkiye’de tarımsal üretim 2002 yılında 23 milyar dolar seviyesinde iken bugün 65 milyar dolar seviyesine ulaştı. Gıda ve içecek sektörünün büyüklüğü ise 200 milyar TL seviyesinde. Toplamda 250 milyar TL’lik devasa bir sektörden bahsediyoruz. 2018 yılında sektör cirosunun 300 milyar TL sınırına gelmesi öngörülüyor. Bu rakamlara ulaşılmasında özel sektörün peş peşe yaptığı yatırımlar, hükümetin sektöre verdiği cazip teşvikler de etkili oldu. Sektörün önümüzdeki beş yıl içinde ihracatını da 12 milyar dolarlardan 50 milyar dolara çıkarma gibi büyük bir hedefi var.
BÜYÜK DEĞİŞİM VAR
TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine göre, 2003 yılında gıda ve içecek sanayinde faaliyet gösteren işletme sayısı 27 bin 407’si gıda sanayi, 21 l’i içecek sanayi olmak üzere 27 bin 618 idi. Aynı yıl gıda sanayinde 264 bin 834, içecek sanayinde 10 bin 939 olmak üzere toplam 275 bin 773 kişi istihdam ediliyordu. 2003 yılında 32 milyar 23 milyon TL’lik gıda sanayi üretimine karşılık, içecek sanayinin üretim miktarı 2 milyar 46 milyon TL idi. Gıda ve içecek sanayi toplam üretimi ise 34 milyar 69 milyon TL düzeyindeydi. Gıda sanayinin 2003 yılı satış cirosu 32 milyar 375 milyon TL, içecek sanayinin cirosu 1 milyar 980 milyon TL olmuştu. Gıda ve içecek sanayi satışlarında toplam ciro ise 34 milyar 355 milyon TL idi. 2003 yılı itibariyle gıda ve içecek sanayinde üretilen katma değer 7 milyar 388 milyon TL idi.
İmalat sanayinin alt sektörlerinden Türkiye gıda ve içecek sanayi, 2000 yılından itibaren dış ticarette fazla veren sektörler arasında yer alıyor. Gıda ve içecek sanayinin 2003 yılı ihracatı 2 milyar 648 milyon dolar, ithalatı ise 1 milyar 634 milyon dolardı. Bu sonuçlarla dış ticaret fazlası 1 milyar 14 milyon dolar, dış ticaret karşılama oranı da yüzde 162.1 idi. TÜİK verilerine göre, gıda sanayinde 43 bin, içecek sanayinde 499 girişim olmak üzere, Türkiye gıda ve içecek sanayinde faaliyet gösteren toplam 43 bin 500 işletme bulunuyor. Gıda sanayinde 475 bin, içecek Sanayinde 17 bin olmak üzere, toplam 492 bin kişi istihdam ediliyor. 2017’de gıda sanayinde 200 milyar TL, içecek sanayinde 10 milyar TL tutarında üretim gerçekleştiği tahmin ediliyor.
Türkiye’de gıdanın her alanında üretim söz konusu. Ancak bazı alanlarda Türkiye tartışmasız lider konumunda. Yaş meyve sebze gibi ülkemizin tarım ve gıda ihracatında öne çıkan tarımsal ürünleri ayrı tutarsak, gıdada en güçlü olduğumuz kategoriler olarak, şeker ve şekerli mamuller ile su ürünleri ve hayvansal mamuller (süt ve süt ürünleri) sayabiliriz. Her ne kadar hayvancılık ve et sektöründe sorunlar yaşasak da bu sektörün de gelecekte yıldızının parlayacağını söylemek mümkün. Türkiye gıda sektörü olarak dünya pazarında söz sahibi olabilmemizin yolu, markalı üretimden geçiyor. Bugün başta AB üyesi ülkeler olmak üzere dünya pazarındaki çetin rekabet koşullarında ayakta kalabilmenin ve pazardan pay alabilmenin tek yolu, uluslararası kabul görmüş standartlara göre sağlıklı, kaliteli, ambalajlı ürünler üretmek.
İHRACAT HEDEFİ 50 MİLYAR DOLAR
TGDF (Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu) Başkanı Şemsi Kopuz, gıda ve içecek sektörünün 2023 yılında 45-50 milyar dolar seviyesinde ihracat öngördüğünü belirtiyor. Kopuz, “TÜİK’in açıkladığı sanayi üretim endeksi 2017 yılı verilerine göre, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış gıda sanayi üretim endeksinin yıllık ortalamada 2016 yılındaki 104.7’den geçen yıl 113.6’ya; içecek sanayinde ise 99.6’dan 2017’de 109.5’e çıktığını görüyoruz. Rakamlar, 2017’de bir önceki yıla göre gıda sanayinde yüzde 8.5’lik, içecek sanayinde ise yüzde 9.9’luk bir üretim artışı yaşandığını ortaya koyuyor. 2018 için de beklenmedik olumsuz gelişmeler yaşanmadığı takdirde, sektörümüzde benzer büyüklükte bir üretim artışına imza atılacağını öngörüyoruz” diyor. Kopuz, şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Tarım ve gıda üretiminde, özellikle tarımsal üretimimiz için risk oluşturan iklim değişikliğinin olumsuz etkileri konusunda eyleme geçmeliyiz. TGDF olarak hazırladığımız Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik Raporu’nu Ekim 2017’de kamuoyuna açıklamıştık. Bir an önce iklim değişikliğinin etkileri göz önünde tutularak, Türkiye’nin kaynaklarını daha verimli kullanacak bir üretim desenine geçmemiz gerekiyor. 2050’de, siyasi ve ekonomik istikrar içinde yoluna devam eden; sağlıklı, kaliteli, ambalajlı gıda üretimiyle insanını besleme ve ihracat potansiyelini daha da geliştirmiş; doğasıyla, çevresiyle, kaynaklarıyla gelecek nesillere bırakacağımız daha yaşanabilir bir ülke hayal ediyorum.”
ÇİĞ SÜT ÜRETİMİ 20 MİLYON TON
Gıda sektörü içinde sütün özel bir yeri vardır. Sütle tüm Türkiye protein kaynağına ulaşırken, 100 binlerce aile de geçimini buradan sağlar. Süt sektörü geçtiğimiz dönemde hızla büyüdü. 2001 yılında 9.4 milyon ton olan çiğ süt üretimi 2016 sonu itibariyle 18.5 milyon tona ulaştı. 2017 yılında ise 20 milyon tonun üzerine çıktı. SETBÎR (Türkiye Süt Et Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği Derneği) Başkanı Tarık Tezel, “Çiğ süt üretiminin 2018 yılında 21 milyon ton mertebesinde gerçekleşmesini bekliyoruz. Bu artışta 2017’de Türkiye’ye giren 110 bin gebe düve etkili olacak” diyor. Türkiye’nin süt tüketiminin her yıl arttığını belirten Tezel, “Süt sektörü olarak baktığımızda da, 2023 yılında artık yılda kişi başı 300 litre süt tüketen, yüksek çiğ süt kalitesi ile dünyada da rekabetçi bir sektör hedefliyoruz” diyor. Türkiye’nin 2050 yılında bambaşka bir yerde olacağını belirten Tezel şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Hayvancılıkta kendi kendine yetmenin ötesinde, dünya pazarlarında rekabetçi, Ortadoğu’nun hayvan tedarikçisi, net ihracatçı, yılda kişi başı 350 litre süt, 50 kilo kırmızı et tüketen, yem hammaddelerinin tamamını kendi üretebilen, tüm sektörün kayıt altına girdiği, haksız rekabet ortamının kalmadığı bir Türkiye öngörüyoruz.”
“SÜTTE MARKALAŞMALIYIZ”
Sektörün önemli kuruluşlarından biri olan ASÜD (Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği) Başkanı Harun Çallı da süt sektörünün 2018’de de büyümeye devam ettiğini söylüyor. Çallı, “Çiğ süt üretimimiz Türkiye ekonomisinin üzerinde bir büyüme gerçekleştirdi. Gelişmeler, 2018 ilk üç ayı ve yılsonu büyüme rakamlarının ise Türkiye ekonomisinin büyüme rakamları civarında veya biraz üzerinde olacağını gösteriyor” diyor. Çallı, şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Dünya pazarlarında yer alabilmek için katma değerli süt ve süt ürünlerinin üretimi önemli. Bunun için de inovasyon ve markalaş-ma gerekli. Bu nedenle Ar-Ge yatırımlarının artması sektörümüz için elzem. Sağlık trendleri doğrultusunda talep gören süt ürünleri üretimi de artıyor. Tüketicinin ambalajlı süt ve süt ürünleri konusunda zihnindeki bulanıklıklar giderilmeli. Önemli bir nokta da süt ürünlerindeki fiyat istikrarı. Bu da çiftçimizin gelirinin artması ve daha kaliteli çiğ süt üretimi ile olacaktır. Ulusal Süt Konseyi’nin son dönemde çiğ süt fiyatlarında kalite kriterini de gözetmesi bu bakımdan oldukça faydalı. Sektörde kalite konusundaki iyileşme, ihracatımızın artması ve ihracat pazarlarımızın daha da çeşitlenmesi bakımından önemli. Bu açıdan baktığımda, 2050 yılına gelindiğinde, Türkiye süt sektörü olarak, inovatif ürünlerinin yanı sıra dünya çapında markalarıyla isim yapmış bir sek-tör haline gelmiş olacağımızı bugünden görebiliyorum.” Tek Süt, süt sektöründe son dönemlerde adını sıkça duyduğumuz firmalardan biri. 2017 yılında yüzde 25 büyüme gerçekleştiren firma, büyümesini devam ettiriyor. Tek Süt Yönetim Kurulu Üyesi Arda Aksaray, “2017’de firma olarak verimli bir yılı geride bıraktık. Artan pe-netrasyonumuz ve yeni eklenen ihracat pazarlarının da etkisiyle ciro bazlı olarak yüzde 25’e ulaşan bir büyüme ortaya koyduk. 2018 için yine yüzde 20 büyüme hedefindeyiz” diyor. Geleneksel ürünlere yoğunlaştıklarını belirten Aksaray, burada strateji olarak, yeni veya inovatif ürün geliştirmekten çok var olan geleneksel süt ürün ve peynirlerini en kaliteli haliyle üretmeye odaklandıklarını söylüyor.
“ETTE İHRACATÇI OLABİLİRİZ”
Türkiye’nin son dönemlerde gündemden düşmeyen konularından biri hayvancılık ve et sektörü. Fiyatlar bir türlü aşağı çekilemiyor. İthalat yaparak piyasa terbiye edilmeye çalışılıyor. Halbuki Türkiye et konusunda dünyanın en iddialı ülkelerinden biri haline gelebilir. Ulusal Kırmızı Et Konseyi Başkanı Ahmet Hacıince, hayvancılık politikalarının belirlenmesinde tarım istatistiklerinin çok önemli olduğuna dikkat çekiyor. Konseyin, Türkiye’nin hayvancılık sektöründe kalkınmış, bölgesinde AB kriterlerinde, güvenilir kırmızı et ve et ürünleri üreten, ürettiğini tüketen ve ihraç eden bir ülke olması hedefine odaklandığını söyleyen Hacıince, “Önümüzdeki dönemde yerli üretimin daha ağır basarak, ithalatın etkisini yavaş yavaş azaltacağı ve yıl sonuna doğru gündemimizden çıkacağı bir gelişme öngörüyoruz” diyor. İyi bir mera ve aile hayvancılığı politikası ile birlikte hayvan sağlığına ilişkin atılan adımların devam etmesi halinde, Türkiye’nin kısa sürede yeniden kırmızı et üretiminde kendine yetecek duruma geleceğini ve 2023’te kırmızı ette net ihracatçı olabileceğini söyleyen Hacıince, “Hayvancılıkta kurumsallıktan çok duygusallık ve gönül bağı ile bu işi yapan aile işletmelerinin üretime devam edebilmesi ancak gençleri bu işe yapmaya telkin ve teşvik etmek ile mümkün olacaktır” diyor.
MAKARNA 1 MİLYAR DOLARI GEÇTİ
TÜİK verilerine göre, 2001 yılında makarna üretimimiz 445 bin ton, ihracatımız 35 bin ton, ihracattan elde ettiğimiz gelir 11.6 milyon dolar düzeyinde gerçekleşti. Makarna pazarının toplam büyüklüğü ise 220 milyon TL civarındaydı. Makarna sektöründe 27 firma faaliyet gösteriyordu. Sektörün kurulu kapasitesi yıllık 920 bin tona ulaşmış; kurulu kapasitenin yüzde 39’u Orta Anadolu, yüzde 38’i Güneydoğu Anadolu ve yüzde 23’ü de Ege Bölgesi’ndeydi. Ortalama kapasite kullanım oranı ise yüzde 60 civarındaydı. Türkiye’nin 2017’de makarna üretimi bir yıl öncesine göre yüzde 16 artışla 1 milyon 750 bin tona ulaşırken, aynı dönemde 152 ülkeye gerçekleşen ihracatı da 900 bin tona yükseldi. Sektör 2023 yılında 2 milyon ton ihracat hedefliyor.
Türkiye Makarna Sanayicileri Derneği Başkanı Abdülkadir Külahçıoğlu, sektördeki büyümenin devam ettiğini belirterek, “2018’in ilk iki ayma baktığımızda, geçen yılın aynı dönemine göre ihracatımızın yüzde 23 oranında arttığını görmekteyiz. İhracat ağırlıklı üretim yapan sektörümüzün yılsonu ihracatının 1 milyon 200 bin tona ulaşacağını, 2017 yılında 8.7 kg olan yurtiçi tüketimin ise 9 kg çıkacağını öngörmekteyiz” diyor. Külahçıoğ-lu, 2023 yılında kişi başı makarna tüketimini 10 kg üzerine taşımayı hedeflediklerini belirtiyor ve “Son yıllarda makarnalık buğday ekim alanları azalıyor. Özellikle kaliteli buğday yetiştiriciliğine uygun olan Güneydoğu Anadolu’da yiızdel7 azaldı. Hedeflerimize ulaşmada hammadde sıkıntısı yaşanmamasını teminen buğday ekimlerinin planlanması büyük önem taşıyor” diyor.
AVRUPA’NIN BALIĞI TÜRKİYE’DEN
Su ürünleri sektörü tarım sektörü içerisinde en çok büyüme ve gelişme gösteren sektörlerin başında geliyor. Su ürünleri ihracatı 2017 yılında geçtiğimiz yıla göre yüzde 6.9 oranında artış göstererek 852 milyon dolar oldu. İstanbul Su ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Sektör Konseyi Başkanı Ahmet Tuncay Sagun, sektörün en önemli pazarının Avrupa Birliği ülkeleri olduğunu söylüyor. En çok ihracat gerçekleştirilen ülkelerin başında Hollanda geliyor. Bunu sırasıyla İtalya, Japonya, Almanya, Birleşik Krallık takip ediyor. Yılın ilk üççeyreğinde geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre en çok ihracat artışı yaşanan ülke yüzde 50 büyüme oranı ile Yunanistan oldu. Yine aynı dönemde orkinos ihracatının en önemli pazarı olan Japonya’ya gerçekleştirilen ihracat ise yüzde 30 oranında arttı.
2018 yılın ilk çeyreğinde ise su ürünleri ihracatı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 15 oranında büyüyerek Mart ayı sonunda 233 milyon dolara ulaştı. 2018 sonunda ihracatın 1 milyar doların üzerine çıkması öngörülüyor. Sagun sektör hakkında şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Su Ürünleri sektörü tarım sektörleri arasında istikrarlı büyümeyi yakalayan ender bir sektör. Bu sebeple 2023 İhracat Strateji Hedefi için yıllık ortalama yüzde 11 oranındaki artışı her yıl sağlayarak 2023 yılında 1.5 milyar doların üzerinde ihracat gerçekleştirmesi bekleniyor. Avrupa ülkelerinin en önemli balık tedarikçisi olan, dünyanın hemen her ülkesine balık gönderebilen ülkemizin hedefi dünyada Türk balıklarının yenmediği hiçbir ülkenin kalmamasıdır.”
1.2 MİLYAR DOLARLIK YATIRIM PLANI
Kanatlı et sektörü modem tesislerinde dünya standartlarında üretim yapan bir sektör. Piliç eti üretiminde dünyada sekizinci sırada olan sektörde, 2017 yılında yaklaşık 2.2 milyon ton piliç eti, 54 bin ton hindi eti ve diğerleri olmak üzere toplam yaklaşık 2.3 milyon ton kanatlı eti üretimi yapıldı. Üretim 2017 yılında bir önceki yıla göre yaklaşık olarak yüzde 10.9 arttı. TÜİK’in son verilerine göre, önceki sene ilk iki ay toplamı 316,2 bin ton olan üretim 2018 yılı aynı döneminde yüzde 10’luk artışla 348,1 bin ton olarak açıklandı.
Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Sait Koca, “Sektör olarak bu sene yüzde 6-7 civarında bir artış bekliyoruz” diyor. Koca, yakın bir gelecekte artan nüfusla beraber gıda ihtiyacının karşılanabilmesi için şu an yapılan üretimin üç kat fazlasına ihtiyaç olacağını belirtiyor. Beyaz etin halk beslenmesi için önemli bir rolü olduğunu belirten Koca, 2025 için sektörün üretim hedefinin 3.47 milyon ton, kişi başı tüketimin ise 32.9 kilogram olduğunu söylüyor. Sektörde 2025’e kadar en az 1.2 milyar dolarlık yatırım gerçekleşmesini bekleyen Koca, hedeflere ulaşılması için kümes yatırımlarının ciddi bir şekilde desteklenme sinin önem arz ettiğini söylüyor.
UN TÜRKİYE’DEN SORULUYOR
Türkiye’nin güçlü olduğu sektörlerden biri de un sektörü. 18 milyar TL büyüklüğe sahip Türkiye un sanayisi, 11.6 milyon tonluk dünya un ticaretinin yüzde 30’unu gerçekleştiriyor. Başka bir deyişle dünyada ticareti yapılan her 3 kg unun 1 kg’ını Türkiye satıyor. Türkiye’den sonra gelen Kazakistan ise dünya un ticaretinin yüzde 20’sini gerçekleştiriyor. 550 un fabrikasında 15 bin kişi çalışıyor. Geçtiğimiz yıl yüzden fazla ülkeye yapılan 3.5 milyon tonluk ihracatın döviz karşılığı ise yaklaşık 1.1 milyar dolar. Türkiye, son altı yıldır dünyanın un ihracat şampiyonu.
160 ülkeye un ihracatı gerçekleştirdiklerini belirten Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu Başkan Yardımcısı Selçuk dınalp, “Türk ununun ulaşmadığı kara parçası neredeyse kalmadı. Bundan sonraki hedefimiz, ulaştığımız bu pazarlardaki yerimizi sağlamlaştırmak olacak. Büyümeden ziyade mevcut pazarlarımızı geliştirmek istiyoruz. İlk çeyrekte elde edilen rakamlar geçtiğimiz senenin ilk çeyrek rakamları ile aynı seviyelerde. Bu tempoyu koruyacağımız ve yılı 2017’nin üzerinde bir miktarla kapatabileceğimiz düşüncesindeyiz” diyor.
Un sektörünün önemli firmalarından biri ise Ulusoy Un. TUSAF Başkanı da olan Ulusoy Un Yönetim Kurulu Başkam Günhan Ulusoy, 2017 yılında 1.8 milyar TL’lik bir ciro ile kapattıklarını söylüyor. Yatırımların devam ettiğini belirten Ulusoy, şu bilgileri veriyor:
“2018’in son çeyreğinde Samsun’da açacağımız fabrikayla birlikte ilk etapta günlük 900 ton olan işleme kapasitemizi 1500 tona çıkaracağız. Aynı zamanda Çorum Alaca’dan sonra Haziran 2018’de Yozgat Sorgun’da ikinci lisanslı depomuzu faaliyete sokacağız. Samsun’daki lisanslı depo yatırımımızdan sonra Tekirdağ başta olmak üzere yeni lisanslı depoculuk yatırımlarımıza devam edeceğiz. Hem üreticiyi hem satıcıyı koruma altına alacak lisanslı depoculukla birlikte ürün ihtisas borsalarının devreye girmesiyle buğday fiyatı ABD’de değil, Türkiye’de belirlenecek.”
Ali ÜLKER / Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
“5 bin yeni istihdam sağlayacağız”
2017 yılını 42.3 milyar TL ciro ve bir önceki yıla göre yüzde 22’lik büyümeyle kapattık. Bu yıla da hızlı bir giriş yaptık. İlk üç ayda hedeflerimizin üzerinde bir satış yakaladık. 2018 yılında da toplamda yüzde 19’la istikrarlı büyümeye devam edeceğimizi öngörüyoruz. Dünya geneline yayılmış 80 fabrikamızın 55 tanesi Türkiye’nin dört yanında üretiyor, istihdam sağlıyor, ekonomiye can veriyor. Bu fabrikalarımızda bisküviden çikolataya, yağdan dondurulmuş gıdaya ve kişisel bakıma kadar birçok alanda üretim yapıyoruz. 45 bini Türkiye’de, 15 bini yurt dışında toplam 60 bin çalışanımızla büyük bir aileyiz. 2018’de 5 bin yeni istihdam daha sağlamayı planlıyoruz.
Türk ekonomisine olan inancımız tam. Doğru stratejiler sayesinde yakaladığımız iki haneli büyümeyi 2018’de de devam ettirmeyi öngörüyoruz. Bu rakamlar sadece şirketimizin gücünün değil, aynı zamanda ülkemize olan güvenimizin de bir göstergesi.
2018 bizim için ülkemizle birlikte büyümeye devam edeceğimiz yoğun bir yıl olacak. Doğru bir stratejiyle Türkiye’nin dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında yer alabileceğine ve 2023 hedefine ulaşacağına yürekten inanıyoruz.
Dr. Mehmet AKTAŞ / Yaşar Holding İcra Kurulu Başkanı
“885 milyon TL’lik yatırım yaptık”
2017 yılını yüzde 14.5 seviyelerinde büyüyerek 5.2 milyar TL konsolide brüt ciro ile tamamladık. Her yıl ülkemizin ve faaliyet gösterdiğimiz sektör büyümelerinin üzerinde, yüzde 10-15 seviyelerinde büyüme hedefliyoruz. 2018 için de büyüme hedeflerimiz geçerli. Son beş yılda toplam 885 milyon TL yatırım yaptık. Pınar Süt’ün Şanlıurfa Fabrikası, Pınar Et’in Ören Besi Çiftliği, Çamlı Yem’in Beydere Organik Süt Besi Çiftliği, Dyo Boya’nın Toz Boya Fabrikası ve Pınar Su’yun Bursa/Uludağ Tesisi yatırımları son beş yılda gerçekleştirilen önemli yatırımlarımız arasında. 2017’de, Desa Enerçi’nin 3. Türbin yatırımı ile Desa Enerji ve Viking Kağıt tarafından gerçekleştirilen Kojenerasyon Tesisi yatırımlarımızı da tamamladık. 2018 yılında, 2017 yılında başladığımız, YBP’nin İstanbul Avrupa Yakası Depo ve Lojistik Merkezi ile Çamlı Yem’in Manisa/Turgutlu’daki Yem Fabrikası yatırımlarımızı tamamlamayı hedefliyoruz. Gıda alanında yurtdışındaki ilk üretim yatırımımız olan Abu Dhabi’deki peynir fabrikası yatırımımıza da hızla devam ediyoruz. Pazar ve inovasyon odaklı, sürdürülebilir ve karlı büyüme hedefimiz doğrultusunda, ağırlıklı olarak ana iş kollarımız olan gıda ve içecek ile boya iş kollarımızda yatırımlarımıza devam edeceğiz.
Mete ÖZ / Uludağ İçecek CEO’su
“15 yıldır iki haneli büyüyoruz”
2017’de tüketicilerin her anlamda beklentilerini yükselten stratejilerle pazarlama, satış ve üretim yatırımlarımıza devam ettik. Son 10-15 yıldır iki haneli büyüyoruz. 2018 de yeni ürünler ile pazarda fark yaratacağımız bir yıl olacak.
Özellikle Ar-Ge tarafında çalışmalarımızla ve koruyucu içermeyen ürünlerimizle fark yaratacağız. Son 10-15 yıldır Uludağ İçecek olarak iki haneli büyümeler gerçekleştirdik. 2018 için de yüzde 18-20 bandında bir büyüme hedefimiz var. Geçtiğimiz 12 yılda toplam 110 milyon doların üzerinde bir yatırım yaptık. Son iki yılda gerçekleştirdiğimiz 10 milyon TL’lik Ar-Ge yatırımı ile Türkiye’nin içecek sektöründe Bilim, Sanayi, ve Teknoloji Bakanlığı tarafından onaylanmış ilk Ar-Ge merkezini açtık. 2018 itibariyle Endüstri 3.0 (İleri Otomasyon) yatırımlarımızı tamamlayarak Endüstri 4.0’a geçiş yaptık ve bugün sadece Türkiye’nin değil dünyanın içecek alanında en iyi tesislerinden birine sahibiz. 2023 yılı için hedefimiz Ar-Ge ve inovasyon tarafında devam eden yatırımlarımızla Endüstri 4.0 konusunda en ileri seviyeye ulaşmak ve ciromuzu 1.5 milyar TL’ye yükseltmek.
İDRÎZ ÇOKAL