Türkiye ekonomisi dayanıklılık testini geçti
TÜRKİYE ekonomisi 2016 yılırım üçüncü çeyreğinde yaşanan yurt içi ve yurt dışı şokların etkisi ile yıldan yıla yüzde 1,3 daraldıktan sonra, son çeyrekte yüzde 3,5’lik bir büyüme kaydederek dayanıklılık testini başarıyla geçti. Büyümedeki ivme kazancı büyük ölçüde tüketim harcamaları kanalıyla olsa da yatırımların katkısı da pozitif oldu. Ancak yatırımların detaylarında inşaatın ağır bastığı, makine teçhizat yatırımlarının daha sınırlı kaldığı görüldü. Bir yandan da kamunun tüketim harcamalarından büyümeye sınırlı da olsa doğrudan bir destek geldi. Hatırlanacağı üzere üçüncü çeyrekte hem tüketim hem de yatırım tarafını güçlendirmek üzere örneğin, kredileri canlandırmak gibi hedefleri olan bazı teşvik ve tedbirler ivedilikte hayata geçirilmişti.
Dolayısıyla, kamunun büyüme üzerindeki doğrudan etkisi matematiksel olarak çok büyük olmasa da özel sektörü ivmelendir-mek suretiyle dolaylı olarak büyümede önemli bir rol oynadığını söylemek yanlış olmaz. Bu yılın ilk çeyreğine bakıldığında büyüme rakamının yine geçen yılın dördüncü çeyreğine benzer bir boyutta olabileceğine dair sinyaller görülmektedir. Sanayi üretimindeki ocak-şubat performansım, mart ayma dair dış ticaret verileri ile bir arada değerlendirdiğimizde birinci çeyrekte bu sektördeki ortalama büyümenin hızlanmış olabileceği anlaşılmaktadır.
Merkez Bankasının sıkı para politikası sürecek
Tüm zorluklara rağmen ekonominin ılımlı bir büyüme patikasında ilerleyebilmesi oldukça sevindirici bir haber. Mart ayı itibarıyla merkezi yönetim bütçe açığının GSYH’ye oranı yüzde 1,7’ye ulaşarak şimdiden 2017 yılsonu hedefi olan yüzde 1,6’yı aşmıştır. Ayrıca hükümetten yapılan açıklamalar tedbirlerin maliyetinin GSYH’nin yüzde 0,9’una ulaşma ihtimaline işaret etmektedir. Hâzinenin bu yıl için hedeflediği yüzde 98’lik iç borçlanma oranının aşılabileceği ve 2009’dan beri ilk defa oranın yüzde 100’ün üzerine çıkacağı anlamına gelen bu ipuçları tahvil piyasasında yurt dışı gelişmelere paralel olarak oluşabilecek iyimserlik alanını törpülemektedir. Bu tespite enflasyonun bir süre daha yüksek ve çift hanede seyredecek olması da eklendiğinde koşullar zorlaşmaktadır. Merkez Bankası da bu şartlarda sıkı para politikası uygulamasına devam etmektedir.
Ortalama fonlama maliyeti yüzde 11,5 gibi bir seviyede yüksek seyrederken, yurt içinde gündem yoğunluğunun azalması ile Merkez Bankasının duruşunu gevşetmesine dair beklentileri teyit edecek bir sinyal gelmemiştir. Böyle bir senaryo için yurt içi gelişmeler ve enflasyon görünümünden ziyade yurt dışı gelişmelerin daha belirleyici olması beklenmektedir. Bu nedenle de, ABD’de mali teşviklerin gecikmesi,ve ABD Başkanı Trump’m seçilmesi ile birlikte oluşan yüksek büyüme ve enflasyon fiyatlamalanmn törpülenmesi kritik bir konudur. Bu şartların devamı küresel olarak tahvil faizlerinde daha fazla düşüş getirebileceğinden, yurt içinde Merkez Bankasının para politikası duruşunda da gevşeme yönlü güncelleme olabilecektir. Ancak, bunlar olmadan yüksek enflasyona rağmen, Merkez Bankasının sıkılığından ödün vermesi pek olası görülmemektedir. Bu konunun netleşmesi için 26 Nisan’da yapılacak olan PPK toplantısı ve 28 Nisan’da yayınlanacak olan Enflasyon Raporu’nu izlemek gerekmektedir.
TEVFİK ERASLAN / ŞEMSİYE