Turistik Restoran İşletmeciliği Yapan Kadın Girişimcinin Öyküsü
Mardinli kadın girişimci Japonya’ya örnek oldu
Mardin’de kurduğu Cercis Murat Konağı‘yla bu kente ilk turistik işletmesini kazandıran kadın girişimci Ebru Baybara, oluşturduğu rol model ile Japonya’ya örnek oldu. Japonya’da tsunamiden zarar görmüş bir köyün kalkınması için Baybara’nın Mardin’de uyguladığı kalkınma projesi örnek alındı. Model, Japonya’daki bu köyde uygulanacak.
Ebru Baybara, Mardin kökenli bir kadın girişimci.
Mardin’in ilk turistik restoranı olan Cercis Murat Konağı’nın kurucusu. Bu girişimi, Baybara’ya, 2011 yılında Ekonomist Dergisi, Garanti Bankası ve KAGİDER’in işbirliği ile 5’inci kez düzenlenen ‘Türkiye’nin Kadın Girişimcisi’ yarışmasında, Türkiye’nin Yöresinde Fark Yaratan Kadın Girişimcisi ödülünü kazandırmıştı.
Cercis Murat Konağı, yaklaşık 10 bin yıllık bir kültürün yemeklerini orijinal sunumlarıyla ikram ediyor. 1999 yılında bir evin avlusunda başlayan Mardin’deki geleneksel lezzetlerin hikayesi, 2001 yılında Cercis Murat Konağı ile devam eden bir girişim öyküsü. Bu öykü, yeni turistik işletmelerin açılması, gençlerin ve kadınların istihdamı ile birlikte kazandığı başarılarla Mardin’de turizm sektörünün gelişmesine de öncülük ediyor. Hikaye ise şöyle başlıyor:
Ebru Baybara, Mardinli bir ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Ailesi, çocuklarının daha iyi eğitim alabilmesi için 35 yıl önce İstanbul’a yerleşmeye karar verdi. Babası işçi, annesi ise ev hanımıydı.
Baybara, Marmara Üniversitesi Turizm Rehberlik Bölümünü bitirdikten sonra 1996-97 yıllarında İstanbul’da Türkiye Turist Rehberleri Birliği’nde genel sekreter olarak çalıştı. 1998’de profesyonel turist rehberi olan İzmirli bir meslektaşı ile evlendi. 1999 yılında ise öncelikle Abdullah Öcalan’ın yakalanması ve ardından Marmara depreminin ardından Türkiye’de turizm sektöründe rezervasyon iptalleri ile birlikte sıkıntılar yaşanmaya başladı. Bu sektöre devam edemeyeceğini anlayan Baybara, farklı arayışlara girdi
Doğduğu topraklara dönüş
işte o dönem aklına doğduğu topraklara gitme fikri geldi. Terörün henüz bitmiş olması, tarihi kent dokusu, kültürel çeşitliliği ile Mardin, ülke turizmi için gelecek vaat ediyordu. Buna öncülük etmek istedi Baybara. “Biz anne ve babamızın Mardin özlemi ile büyüdük İstanbul’da. Mardin’i çocukluğumdan çok az hatırlıyordum. Ama Mardin’e gitme fikri aklıma yer etmiş ve orada turizm yapma fikri bende tutkuya dönüşmüştü” diye anlatıyor o günleri Baybara…
Eşini de Mardin’e gitme konusunda ikna eden Baybara’nın babası ise bu fikre karşı çıktı. Bunun nedeni, 15 milyon nüfuslu İstanbul’dan sonra 60 bin nüfuslu Mardin’de yaşamanın zorluklarından ve Baybara’nın eşinin bir İzmirli olarak kültüre yabancı olmasından endişe duymasıydı. Ancak Baybara her şeye rağmen Mardin’e gitti.
“Mardinli’den başkası yapamaz”
Turizm yapmak, iş kurmak istediği bu şehirde o dönem bütün turizm yatırımı, bakımsız üç yıldızlı bir şehir oteli ve birkaç esnaf lokantasından ibaretti. Terör bitmiş olmasına rağmen etkisi hala hissediliyordu. Güvenlik sorunu hala birçok yerde devam ediyordu. “Ancak bir şey yapılacaksa eğer, bunu Mardinli’nin kendisinden başka kimse yapamaz” diye düşündü Baybara.
İstanbul’da bu bölge ile ilgilenen bir kaç seyahat acentesi buldu. Mardin’deki işine İstanbul’daki bir seyahat acentesinin şubesini açarak başladı. Güneydoğu için hazırladığı tur programları içerisinde, Mardin’e gelen küçük turist gruplarının konaklama, transfer ve yemek organizasyonlarının Mardin ayağını yürütmeye başladı. Eşi İstanbul’a dönmeye karar veren Baybara, Mardin’de kalmaya devam etti.
Turistler yemekleri beğenmeyince…
2000 yılında bir gece, Mardin’de konaklayacak olan grubunun akşam yemeğini beğenmemesi Baybara’nın kaderini değiştirdi. Yengesi, grubu evinde ağırlayabileceğini, istediği yemeği hazırlayabileceğini söyledi. Yengesi yemekleri yetiştirememe kaygısıyla gelinlerini ve komşularını da çağırmış, konağın terasında bir sofra hazırlamıştı. Grup, bundan çok memnun kalmıştı, işte iş fikri bu noktada ortaya çıktı. Ebru Baybara yengesiyle beraber diğer çalışmak isteyen kadınları da organize etti. Birbirine yakın yerde bu işe ev sahipliği yapabilecek tarihi niteliği olan sekiz ev seçti. Mönüler oluşturdu, işte böylece Cercis Murat Konağının ilk adımları atıldı.
ilgi arttıkça talebe yetişemeyen Baybara, Mardin Müzesi’nin kafeteryasında hizmet vermeye başladı. Bir gün düğün, bir gün mevlit derken birileri yemek işinin müzede yakışık almadığı konusunda Mardin Valiliği’ne şikayet edince müzenin kapıları da Baybara’ya kapandı. Cercis Murat Konağı’nı, yaptığı işi sürekli ve düzenli hale getirmek için kiralayan Baybara, 2001 yılında Mardin’in ilk turistik restoran işletmesini açtı.
Yemek kitabı yazıyor
İstanbul’da Batı Ataşehir’de de bir şube açan Baybara, bu restoranda günde 200 kişiyi ağırladıklarını söylüyor. Şu an için başka bir restoran açma planları olmadıklarını ifade eden Baybara, Mardin’deki restoranı büyüteceklerini belirtiyor.
Japonya’nın güney bölgelerinde tsunamiden zarar görmüş bir köyün kalkınması için Baybara’nın Mardin’de uyguladığı kalkınma projesi örnek alınmış. Japon devlet televizyonu NHK, halka örnek olması adına Ebru Baybara’nın başarısının yer aldığı bir belgesel hazırlayıp yayınlamış. Bu belgeselde Mardin’de bu yöntemle kalkınan aileler ve kadınlarla röportajlar yapılmış. Baybara, “Şimdi bu model Japonya’daki bu köyde uygulanacak” diyor.
Şu an 30’u Mardin’de ve 32’si İstanbul’da toplam 62 çalışanı olduğunu belirten Baybara, hedeflerini ise şöyle anlatıyor:
“Artan talebi karşılamak için Mardin’deki restoranımızı daha da büyütmek istiyoruz. Aynı zamanda, 10 bin yıllık bir kültürün üzerine inşa edilen Mardin yemeklerini gelecek nesillere aktarmak için de bir kitap hazırlıyorum. Bu kitapta 12 tane Mardin yemeği ve 12 kadının başarı hikayesi olacak.”
Süryani mutfağından Anadolu Beyliklerine
Cercis Murat Konağı’nda, Süryani mutfağının en özel yemekleri olan bademli but dolması dobo, Süryani içli köftesi kitel raha, Mardin’in saray mutfağından pekmezli erik tavasının pirinç pilavı ile birlikte sunulduğu incasiye ve daiıa fazlasını bulmanız mümkün. Ayrıca, Mardin’in özel bayram yemeği şehriyeli bulgur pilavı ile yapılan kaburga dolması, myfikirler.com Mezopotamya Ovası’na özgü ekmekli ova kavurma, ekşili erikten yapılan alluciye ve yöresel mezelerin bir arada sunulduğu Cercis Murat Konağı meze tabağı, Anadolu Beylikleri ve Selçuklu medeniyetlerinden günümüze gelen, birçok inançta yeri olan ve ömre ömür kattığına inanılan ‘Hayat Ağacı’ konsepti altında sunulan tatlar, yine mönü içerisinde yer alıyor.
Burcu Tuvay / www.myfikirler.com