Tarımsal girişim için iki farklı ürün
Günümüzde sıra dışı tarımsal ürünlere rağbet çok fazla. Ülkemizde bu ürünleri yetiştiren girişimciler pazarı hızla büyütebilir…
TARIMSAL girişimcilik konusunda hayli bilinçlenme var. Klasik tarım ürünlerinin yanı sıra fonksiyonel sayılabilecek tarım ürünleriyle yeni bir döneme girdik. Yıllar önce kısaca değindiğimiz iki farklı ürüne yeniden dikkat çekerek geleceğe dönük tasarılarınıza yön vermek istiyoruz.
ANADOLU TESCİLLİ AGAVE
Bahsedeceğimiz bitkiye ‘Agave’ ya da doğrudan ‘Agave Kaktüsü’ demek mümkün; ancak, işlendikten sonra tipik bir ihraç ürününe dönüşebilmesi, bu konudaki literatür zenginliği tek sözcükten oluşan orijinal adına bağlı kalmayı gerektiriyor.
‘Agave’nin ticarileşmiş belli başlı beş çeşidi var. Kültüre alman bu çeşitler içinde Güney Amerika ve Çin’de yetiştirilen türler hemen dikkat çekiyor. Hindistan ise bu ürünü ticaretleştiren yeni oyunculardan biri.
Bizde işin öncülüğünü yapmış bazı girişimcilerin bulunması, ilgili bitkisel materyalin tarımsal eğitimi konusunda ümit veriyor. Başta Antalya olmak üzere Akdeniz şeridinde yapılan deneme üretimleri yüz güldürecek nitelikte.
‘Agave’yi Anadolu orijinli bir tür haline getirmek; bu etiketle dünya pazarlarına sunmak mümkün. Bazı araştırmalara göre bu topraklarda yetiştirilen ürünler daha konsantre ve lezzet içerikli şeker tadına sahip. Ürünün bitkisel görünümü ise ok şeklindeki süs kaktüslerine benziyor. Bizde ‘sarısabır’ denilen bodur bitkinin bir başka varyetesi. Akdeniz ve Ege’de (hatta Iç Anadolu’nun bazı yörelerinde) rahatça yetiştirilebilir. Hem iç hem de dış pazar için geleceğin en önemli stratejik bitkilerinden biri olmaya şimdiden aday.
Bilindiği gibi elde ediliş şekillerine göre sınıflandırılan doğal şekerler içinde früktoz başta geliyor. Tıpkı glikoz gibi pancar ya da kamış şekeri yerine kullanılabiliyor. Bildiğimiz beyaz şeker aynı oranda ‘glükoz ve früktoz’dan oluşuyor. Buna kimya diliyle ‘sükroz’ ya da ‘sakaroz’ diyoruz.
Bunun yanı sıra mısırdan elde edilen früktoz ağırlıklı şekerler ise daha çok endüstride kullanılıyor. Her ikisi de insan beslenmesinde temel enerji kaynaklarının başında.
Fakat günümüz tıp otoritelerinin üzerinde sıkça durduğu bir sorun var: Doğal şekerler fazla tüketildiğinde bazı metabolik sorunlara yol açıyor. En başta da ‘şeker hastalığı’ olarak bilinen diyabete. Obezite, metabolik sendrom ve hipertansiyon gibi çağımıza özgü bazı hastalıkların diyet listelerinde -anında- kana geçen şekeri azaltmanın yararlan üzerinde duruluyor.
İşte bu amaçla kalorisiz ya da kalorisi çok düşük şekerlerin tüketimi giderek artıyor. Son zamanlarda ‘sentetik tatlandırıcılar’ yerine ‘doğal kaynaklı tatlandırıcılar’ daha çok tercih ediliyor.
İşte bunların başında ‘Agave’ var. ‘Agave Kaktüsü’nden elde edilen tatlı şuruplar gıda endüstrisinde de kullanılıyor. ‘Agave’ye tatlılık duyumsamasını veren kompleks bileşikler sağlığa zararlı değil. Aslmda içeriğinde ‘inulin’ adlı maddenin bulunması ise onun doğal bir ayrıcalığı.
Aslmda tescillenmiş ‘Agave’ üreticilerine gerekli hammaddeleri satmak ya da menşe belirtilerek yeni bir isimle tatlandırıcı imal etmek mümkün. Bu amaçla hem Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan hem de Sağlık Bakanlığı’ndan izin almak gerekiyor.
‘Agave’nin şurup formu bildiğimiz şekerlerden değil, içindeki früktoz anında kana karışmıyor. Market raflarında yer almaya başlaması ve sentetik tatlandırıcılara olan üstünlüğü onun önemli bir pazar hacmine sahip olabileceğini gösteriyor. Düşük glisemik indekse sahip olunması, kan şekerini hemen yükseltmemesi onun farklılığına bir başka kanıt. Kısacası, bu bitki yarınların en fazla talep gören organik ürünlerinden biri olacak gibi görünüyor. ‘Agave Şurubu’ içeren çok sayıda raf ürünü ise talebi ateşleyen önemli unsurlardan biri.
Agave’nin kökünden elde edilen konsantre hale getirilmiş özüt aslmda acıya yakın bir tada sahip. Proses edilip inceltildiğinde normal şeker tadına kavuşuyor. Fakat bildiğimiz şekerden üç misli daha tatlı. Kalorisi ise nispeten daha az. Ölçülü kullanıldığında önemli bir sağlık riski içermediğine ilişkin çok sayıda yaym var. Tüketimi abartılmadığı takdirde şeker hastaları dahi bu özütü rahatça kullanabiliyor.
En çok tüketildiği ülkeler ise başta Meksika olmak üzere, Amerika, Avrupa, Japonya ve Çin. ‘Agave Pazarı’nın halen 18 milyar dolarlık bir pazar hacmine ulaştığı konuşuluyor.
DOMATES OLMAYAN DOMATES!
Yaklaşık sekiz yıl önce bu ilginç bitkinin bir başka akrabasını sizlere etraflıca tanıtmıştık. Bu kez aynı aileden ‘Tomatillo’ üzerinde duracağız. Karadeniz Bölgesi’nde başarılı yetiştiricilerin olduğunu işitiyoruz. Henüz fazla bilinmiyor. Bu ilginç bitkiyi topraklarımızda geniş çapta hayata geçiren girişimciler var mı bunu da bilmiyoruz. Bildiğimiz şey manavlarda ve market reyonlarında henüz görülmeyişi. Oysa bu bitkinin doğal istekleri bizim topraklarımıza çok uygun. Üstelik beslenme kültürümüzde inovasyonlara yol açabilecek unsurlan da bünyesinde barındırıyor.
Bitkinin önemli özelliği görünüşündeki sıra dişilik. Ürün yarı saydam bir kapsülün içinde gelişiyor. Bu doğal kapsül tıpkı ince bir kâğıt gibi meyveyi dışarıdan çevrelemiş durumda. Bu zarfın ince bir yaprak şeklinde kuruması sonucu meyve tam olarak olgunlaşıyor. Anayurdu ise Peru’nun ılıman yaylaları…
Bugün dünya piyasalarında egzotik bitki sıralamasmda en başlara oturan ‘Tomatillo’nun Güney Amerika, Avustralya ve Yeni Zelanda’da yaygın ölçüde kültürü yapılıyor.
Taze ve kurutulmuş olarak tüketilen meyveler marmelat, reçel, konserve şeklinde de tüketiliyor. Gurme mutfakların ve pastacılık endüstrisinin en değerli sosları ise bu sıra dışı meyveden yapılıyor.
Tadından dolayı son zamanlarda çikolata endüstrisi tarafından çok kullanılıyor. Çikolatayla birlikte ilginç bir tat oluşturması dikkat çekici. Özellikle fmdıkla muamele edildiğinde nefaseti daha da artıyor.
Kuru meyvelerin içeriği zamanla zenginleşiyor, lif içeriği çoğalıyor. Olgun meyvelerin üç önemli özelliği var: Olağanüstü lezzeti, içeriğindeki maddeler ve sağlık üzerindeki etkileri.
Bu özellikleri onu çok değerli bir bitki yapmakla kalmıyor; geleceğin değerli ürünlerinden biri haline getiriyor. Görünüş bakımından ‘cherry domates’e yakın olsa da daha çok ‘altın çilek’ ve ‘böğürtlen’ türlerini hatırlatıyor.
Tomatillo’nun içeriği benzerlerinden farklı. Aslında birçok ‘physalis’ türü aynı aileden bitkiler egzotik mutfakların çoğunda kullanılıyor. Güney Amerika orijinli Kızılderililerin çok benimseyip, zamanında ilkel tarımını yaptıkları bitkilerin en başında bunlar var.
Bugün ‘Tomatillo’ adıyla çeşitli dillere girmiş olan meyve başta Japonya olmak üzere yaygın kültüre alınıyor, başlıca gıda kodekslerinde yer buluyor. Çünkü ‘Tomatillo’ geleceğin sağlık meyvesi aynı zamanda. Metabolizma düzenleyici, kan basıncını ayarlayıcı özellikleri var. Son yıllarda meyvenin konsantre edilmiş özütlerinden anti-oksidan takviye ürünleri ve yardımcı diyet tozları yapılıyor. Suyu ise değerli bir madde olarak pahalı içeceklerin formülüne giriyor. ‘Tomatillo’ kolaylıkla kültüre alınabiliyor. Açıkta ya da sera içerisinde yetiştirilmesi mümkün. Üretim genellikle tohum ve fidelerle yapılıyor. Ülkemizde bu meyvenin yetiştirilmesi yönünde faaliyet gösteren kurumlar ve bireysel meraklılar.
İnternetten ulaşılabilecek adreslerden tohumların elde edilmesi ve başlangıçta yetiştiriciliğe ilişkin bilgiler alınması önerilebilir.
‘Tomatillo’ yine ‘Anadolu’ markasıyla Türkiye’nin önemli ihraç ürünlerinden biri haline getirilebilir. Araştırmalar bitkinin başta Karadeniz kıyüarı ile alçak rakımlı yaylarda ve Ege Bölgesi’nde yetişebileceğini gösteriyor. Akdeniz’de ise daha değişik türlerinin kültüre alınması düşünülebilir.
Nur Demirok / Para Dergisi