Tarımda gelecek çok parlak
Geleceğin Türkiye’sinde tarım ekonominin lokomotif sektörleri arasında yer alacak. Toprak, su ve genetik kaynaklar korunacak. Tarımsal ihracat içerisinde katma değeri yüksek ve markalaşmış ürün miktarı artırılacak…
GIDA Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2050 projeksiyonunda dünya gıda ihtiyacının bugünkünden yüzde 60 fazla olacağı öngörüsüne dikkat çekerek, Türkiye’nin nüfusunun 100 milyona ulaşacağı ve 50 milyonun üzerinde turistin ağırlanacağı göz önüne alındığında tarımın stratejik açıdan ne denli vazgeçilmez olduğunun görülebileceğini kaydetti. Fakıbaba, bu kapsamda, toprak, su ve genetik kaynaklan korumayı, Tarım 4.0 teknolojisini geliştirmek suretiyle verimliliği artırmayı, tarımsal ürün ve gıdada kayıp ve israf oranlarını minimize etmeyi, tarımsal ihracat içerisinde katma değeri yüksek ve markalaşmış ürün miktarını artırarak ülke gelişiminde tarımın önemini koruyucu politikalar geliştirmeyi Bakanlığın hedefleri arasına koyduklarını söyledi. Gıda, tarım ve hayvancılığın, ekonominin lokomotif sektörleri arasında güçlenerek yer almasını amaçladıklarını belirten Fakıbaba, geleceğin büyük Türkiye’sine giden yolda sektörü en önemli katkı veren yapıya kavuşturmanın temel hedefleri olduğunu vurguladı.
“GIDA BİRİNCİ SIRADA OLACAK”
Tarım Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, 2050’de dünya nüfusunun 10 milyara yaklaşacağı, 2016-2050 yılları arasmda küresel ekonominin yüzde 130 büyüyeceği, küresel ekonominin yüzde 35’ini oluşturan ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu E7 ülkelerinin (Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya, Endonezya, Meksika) küresel ekonominin yüzde 50’sini oluşturacağının öngörüldüğünü söyledi. 2050’de aynı zamanda teknolojinin muazzam seviyelere ulaşmış olacağını belirten Fakıbaba, öğrenen makineler ve yapay sinir ağlarının, bütün sektörlerin ve günlük hayatın ayrılmaz birer parçası haline geleceğinin altını çizdi.
Tarım, gıda ve beslenmenin önem bakımından birinci sıradaki yerini koruyacağını vurgulayan Fakıbaba, hangi teknoloji baskın olursa olsun, gıda olmadığı takdirde bunlarm hiçbir öneminin olmadığını kaydetti. Fakı-baba, “O yüzden gıdasını üretemeyen toplumlar tam bağımsız olamazlar” ifadelerini kullandı.
“TARIM POTANSİYELİ AVANTAJ”
2050 yılında dünya ölçeğindeki artan gıda ihtiyacını karşılamak için tarımsal üretimde yüzde 60 ile yüzde 110 civarında artış olmasının öngörüldüğünü belirten Fakıbaba, ancak beslenmenin ve miktar olarak tarım ürünlerinin en önemlilerinden mısır, pirinç, buğday ve soyada yaşanacak üretim artışlarının 2050’de yüzde 38 ile yüzde 67 arasmda kalacağı düşünüldüğünde, bu miktarın bu dönemde yüzde 60-110 arası olması gereken artışı karşılamaya yetmeyeceğini kaydetti.
Bu gerçekler göz önüne alındığında, Türkiye’nin tarım potansiyelinin gelecekte de ne kadar önemli bir avantaj olduğunun açık bir göstergesi olduğunu ifade eden Fakıbaba, “Bakanlık olarak, bu potansiyelimizin, ülkemizin gelişmesine ve büyümesine katkı sağlayacak sektörlerin başında geldiği inancındayız. Temel politikalarımızı da bu inançla ve bilinçle hayata geçirmeye çalışıyoruz. Bu bağlamda, tarımsal yeni teknolojilerin geliştirilmesi, tarımsal kaynakların efektif kullanılması ve tabii ki gıda israfını da azaltarak üretim ve tüketim dengesinin sağlanabileceği bilincindeyiz” diye konuştu.
“TÜRKİYE TARIMDA NET İHRACATÇI”
Üretimi geliştirmek ve çiftçilerin alın terinin karşılığını vermek için 2003’ten bugüne kadar tarım ve gıda sektöründe büyük bir değişim ve dönüşümü gerçekleştirdiklerini söyleyen Fakıbaba, tarım alanında birçok projeyi hayata geçirdiklerini, uygulanan etkin ve istikrarlı politikalarla, tarım sektörünün son 15 yılın 12’sin-de büyüyerek son yarım yüzyılın en istikrarlı dönemini yakaladığım vurguladı.
Tarım sektörünün büyümesi ve gelişmesi için daima çiftçinin yanında yer aldıklarını dile getiren Fakıbaba, devletin tüm imkânlarını seferber ettiklerini, 2002’de 24.3 milyar dolar olan tarımsal milli geliri, 2017 yılında 51.7 milyar dolara ulaştırdıklarını belirtti. Türkiye, tarımsal ekonomik büyüklük itibarıyla 2002 yılında Avrupa’da dördüncü sırada iken, 2005 yılından bu yana devamlı olarak birinci sırada yer aldığını bildiren Fakıba-ba, “Tarım ürünleri toplam ihracatımızı, 2002 yılında 3.7 milyar dolar iken, 2017 yılında 16.9 milyar dolara çıkarttık. Türkiye bugün tarımda net ihracatçı ülke konumunda” dedi.
HEDEF 40 MİLYAR DOLAR İHRACAT
2003’ten bu yana yakalanan ihracat ivmesinin devamını sağlayarak sürdürülebilir bir ekonomi için ihracat atılımı gerçekleştirebilmek amacıyla Cumhuriyetin 100. kuruluş yıldönümü olan 2023’te ülke olarak ihracatın 500 milyar dolar olarak hedeflendiğini vurgulayan Fakıbaba, 2023 hedefleri doğrultusunda sektörler belirlenerek her sektör için lokal hedefler ortaya konulduğunun altını çizdi. Tarım sektörü hedefinin dokuz alt sektör toplamında 40 milyar dolar olarak belirlendiğini kaydeden Fakıbaba, “Bütün bu çalışmalar sürecinde rekabet gücümüzü artıracak unsurlar, başarı için gerekli kritik faktörler üzerinde tek tek durularak; hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri, yaş meyve ve sebze, kuru meyve, meyve sebze mamulleri, fındık ve mamulleri, zeylin ve zeytinyağı, tütün ve mamulleri, süs bitkileri, su ve hayvancılık ürünleri olmak üzere ihracat hedef ve stratejiler ortaya konuldu. 2023 yılı dünya ticareti öngörüsü 34.3 trilyon dolar, dünya tarım ürünleri ticaret öngörüsü ise 3 trilyon dolar düzeyinde. Türkiye’nin 2023 yılında dünya tarım ürünleri ticaretinden yüzde 1.3 pay almasını hedefliyoruz” şeklinde konuştu.
“GÜCÜMÜZE GÜÇ KATACAĞIZ”
Bitkisel ve hayvansal üretimde son 15 yılda yaşanan büyümenin devam ettirileceğinin altını çizen Fakıbaba, özellikle hayvancılıkta ortaya koydukları ve koyacakları çalışmalarla bitkisel ve hayvansal üretimi kendi kendine yeterli noktaya, hatta ihracat yapar düzeye getireceklerini kaydetti. 250 bin düve, 500 bin damızlık koyun ve Örnek Köy gibi projelerle üreticilerle aynı ailenin birer parçaları haline geleceklerini söyleyen Bakan Fakıbaba, toprağın korunmasına yönelik etkin çalışmalar içerisinde olacaklarını belirtti. Fakıbaba, verimli tarım arazilerinin korunması, amacı doğrultusunda kullanılması çerçevesinde ülke genelindeki 243 ovayı “Büyük Ova Koruma Alanı” olarak belirlediklerini anımsattı.
Bakan Fakıbaba, Tarım 4.0’ın geliştirilmesi konusunun da vazgeçilmezleri arasında olduğunu söyledi. Amaçlarının, gıda, tarım ve hayvancılığın, ekonominin lokomotif sektörleri arasında güçlenerek yer almasını sağlamak olacağını dile getiren Fakıbaba, sektörü, geleceğin büyük Türkiye’sine giden yolda en önemli katkı veren bir yapıya kavuşturmanın temel hedefleri olduğunu aktardı. Bakan Fakıbaba, “Yaptığımız çalışmalarla tarımda ciddi gelişmeler sağladık. 2023’e ve 2050’ye giden yolda, ortaya koyacağımız çalışmalarla, ülkemiz tarımını daha da ilerilere taşıyıp gücümüze güç katacağız” dedi.
Rekabetçi alanlara yoğunlaşılacak
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, önümüzdeki süreçte gelişmekte olan ülkelerin ağırlığının artması, büyüme potansiyeli olan pazarların gelişmekte olan ülkelere kayması, dünya ticaretinde sektörel olarak, tarımın payında düşüş, sanayinin payında ise artış olması beklendiğini söyledi. Türkiye’nin de temel pazarların yanı sıra gelişen pazarları inceleyerek, ekonominin gelişimine katkı sağlayacak potansiyel ülkeleri analiz ederek, katma değeri yüksek ve değişen tüketici kalıplarına göre ürün üretimi gerçekleştirmesi gerektiğini belirten Fakıbaba şunları aktardı:
“Bakanlık olarak biz de bu yol haritası doğrultusunda ortaya koyacağımız uygulamalarla, 40 milyar dolarlık ihracat hedefimize doğru emin adımlarla yürüyeceğiz. 2023 hedefi gerçekleşmeleri doğrultusunda 2050 için yeni politika ve hedefler konusu da önemli bir gündem maddesi olarak önümüzde duruyor. Bu konudaki temel politikalarımız arasında; rekabetçi olduğumuz alanlara yoğunlaşarak katma değeri yüksek olan ürünler ile marka değerli ve coğrafi işaretli ürünlerde daha aktif rol almak gibi hususlar da yer alıyor. Başta yeterliliğimizin daha az olduğu ürünler olmak üzere tüm ürünlerde verim artırıcı ve genişleyici politikalara yer vermeyi önceliklerimiz arasında görüyoruz. Bunlar arasında toprağın ve suyun korunması ve ıslahı, Ar-Ge ve yeni teknolojilerin kullanılması, zincirin her alanında zayiatın önlenmesi gibi konu başlıkları yer alıyor.”
Hülya Genç Sertkaya