Tarım sektörü yeni girişimcileri bekliyor
Sürdürülebilir Kırsal Kalkınma ve Girişimcilik
GEÇTİGİMİZ hafta, Para Dergisi’nin Tarım ve Orman Bakanlığı himayesinde düzenlediği “Tarım Ormanın Geleceği Webinar Serisi ve Zirve”nin ikinci ayağı olan “Sürdürülebilir Kırsal Kalkınma ve Girişimcilik”, geniş bir katılıma sahne oldu. “Toprağına Sahip Çık” mottosuyla düzenlenen webinar serisinin ilki, şimdiye kadar yapılan en yüksek katılımlı webinar’lardan birisi olarak geçen hafta kayda geçti. Zirve’nin ikinci adımına da çok önemli isimler konuşmacı olarak katıldı.
İkinci webinar, Turkuvaz Dergi Grubu Genel Müdür Yardımcısı özgür Atanur’un açılış konuşmasıyla başladı, özel oturumda Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ülker söz aldı. Ardından Çin Tarım Üniversitesi Kırsal Kalkınma Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Lixia Tang, Çin’deki tarımsal uygulamaları anlattı.
Zirve daha sonra “Tarımsal Ekosistemin Sürekliliği için Türkiye’nin Yol Haritası” başlıklı panel ile devam etti. Panelin moderatörlüğünü Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cengiz Sayın yaptı. Panele özel konuk olarak katılan IFAD Türkiye Operasyon Direktörü Dr. Taylan Kıymaz bir sunum gerçekleştirdi. Panele, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkan Yardımcısı Furkan Karakaya, Tarım işletmeleri Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Ayşe Ayşin Işıkgece, MÜSÎAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Tarım ve Hayvancılıkta Dönüşüm Kırsalda Kalkınma Komitesi Başkanı Abdullah Eriş, Süt Üreticileri Merkez Birliği Genel Başkanı Tevfik Keskin, Amasya Damızlık Birliği Başkanı Güner Arslan ve Atalık Tohum Sosyal Girişimcisi Nardane Kuşçu katıldı. Tarım sektörünün önemli sorunlarının gündeme alındığı Zirve’ye Ziraat Bankası, ATP Koza Gıda Tarım Hayvancılık, Koza Altın işletmeleri ve Kentvizyon sponsor olarak destek verdiler.
“GIDADA İSRAF ÖNLENMELİ”
Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ülker, gıdada israfın önlenmesinin ve sürdürülebilirliğin tüm dünya gibi Türkiye için de büyük önem arz ettiğini söyledi. Türkiye’de 51 bin çalışan ile gıda ve tarım alanında oldukça faal bir grup olduklarını hatırlatan Ülker, sürdürülebilirliğin önceliklendirildiği grubun ana stratejileri hakkında şunları söyledi:
“Grup sloganımız ‘Mutlu Et, Mutlu Ol’dur. işletmenin karlılığı konusunda geleceği garanti edecek, makul karlılık hedefliyoruz. Sadece bizim değil, tüm paydaşların, çiftçinin de kar etmesi lazım. Tüketicinin de uygun fiyatlı kaliteli, taze, hijyenik ürünlere ulaşması lazım. Yani tüm paydaşların mutluluğu şart. 60 milyar TL’lik ciromuza verimlilik ve iyi bir tedarik zinciri ile ulaştık. Grup olarak yüksek kalite, uygun fiyat, sürdürülebilirlik kavramı altında karbon emisyonunu, karbon ayak izini kontrol altına alan, çevreye duyarlı üretim hedefliyoruz.”
Türkiye’nin Covid-19 döneminde tarım ve hayvancılık konusunda kendine yeterli bir ülke olduğunu ispatladığına da dikkat çeken Ülker, Bakanlığın başlattığı “Sofrana Sahip Çık” programını hatırlatıp, “Türkiye için gıda israfının engellenmesi çok önemli. Aynı şey şirketler için de geçerli. Israfsız şirketlerle üretim ve tüketimde sürdürülebilirliği sağlamalıyız” dedi. Ülker sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye buğday da ihraç edebilir, ama onun yerine un ihraç etmeli. Un yerine makarna, makarna yerine bisküvi yapabilmeli. Bizim için ürettiğimiz bisküvileri İngiltere’ye satabilmek iftihar vesilesidir. Üzerine çikolata koyduğumuzda tonunu 2 bin 500 dolardan 5 bin dolara çıkarabiliyoruz. Afrika’dan direkt kakao tanelerini ithal edip işleyerek, çikolata üretip, Türk tarımından şeker ve süt tozu alarak insanımızın emeği ile çikolata yapıyoruz. Bir kısmı Türkiye’de tüketilse de Godiva markamızla Silivri’deki fabrikadan Japonya’ya ve ABD’ye satıyoruz. Bu arada Tarım Bakanlığı bünyesindeki Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü ile 7-8 senelik çalışma ile “Ali Ağa” isimli bisküvilik buğday tohumunu geliştirdik ve artık ekim aşamasına geldik. Sözleşmeli tarım ile önemli miktarda bisküvilik buğday elde edeceğiz ve bu buğdaydan üreteceğimiz bisküviyi ihraç etmeyi hedefliyoruz” dedi.
Yıldız Holding çatısı altındaki 800 Şok Market’in sözleşmeli tarım sayesinde direkt üreticiden mal temin ettiğini söyleyen Ülker, grubun faaliyetlerine ilişkin şu bilgiyi verdi: “Dünyada 4 milyar kişiye ulaşan, 60 milyar TL ciroya sahip büyük bir grup olarak mesuliyetlerimizin farkındayız. Sürdürülebilir politikalar üzerinde ilerliyoruz. Gıda ve perakende sektöründe topluma hizmet vermeyi ve bunu uygun maliyetle gerçekleştirmeyi hedefleyerek tüm paydaşlarımızın mutluluğunu ön plana çıkartıyoruz. Tüketicilerimize hijyenik ürünler sunmayı hedefliyoruz. Binbir emekle üretilen tarımsal ürünleri israf edip, çerçöp haline getirmeyelim. Tüketeceğimiz kadarını sofraya koyalım, işleyelim ve ekonomimize destek olalım.”
“YOKSULLUĞU ADIM ADIM GERİLETTİK”
Webinar’a yabancı konuk olarak katılan Çin Tarım Üniversitesi Kırsal Kalkınma Enstitüsü Başkanı Lixia Tang, ülkesinin tarım konusunda son 40 yılda başardıklarını özetleyen rakamları paylaşarak konuşmasına başladı. Çin’in reform ve dışa açılma sürecinin başlamasından bu yana yoksulluğun azaltılması ve kalkınma stratejisini organize, planlı ve büyük ölçekli bir şekilde hayata geçirdiğini söyleyen Lixia, Çin’in kırsal bölgelerindeki yoksul nüfusun 2012’de 98 milyon 990 bin iken, 2019 sonunda 5 milyon 510 bine düştüğünü belirtti. Yoksulluk oranının aynı dönemde yüzde 10.2’den yüzde 0.6’ya düştüğü ! bilgisini de paylaştı. Lixia, Çin’in kırsal yoksul-luk sorununu kurumsal reform yoluyla çözmeyi denediğini, bu amaçla öncelikle kurumsal engellerin ortadan kaldırıldığını vurguladı. Lbda sözlerini şöyle sürdürdü:
“ikinci aşama 1978’de başladı ve 2012’ye kadar sürdü. Bu süreçte yoksullukla mücadele ile kalkınma ulusal stratejileri entegre edildi ve yoksulluğu azaltmaya dönük bölgesel çabalar etkinleştirildi. Yedi Yıllık Öncelikli ‘ Yoksulluğu Azaltma Programı uygulamaya konuldu. Yoksul bölgeler tanımlandı. Altyapı, tarım, su koruma, ulaşım, elektrik ve iletişimin yanı sıra bilim ve teknoloji, eğitim, sağlık ve kültür gibi sosyal kalkınma sektörlerindeki altyapının iyileştirilmesi için bir koordinasyon mekanizması kuruldu. Yoksullukla mücadele için büyük ölçekli, planlı ve organize bir seferberlik başlatıldı. Üçüncü aşama, Çin Komünist Partisi’nin 2012’deki 18. Ulusal Kongresi’yle birlikte başladı. Yoksullukla mücadele Çin Tarım ve Köy işleri Bakanlığı ve 220 kamu kurumuyla sınırlı tutulmadı, işin içine üniversite ve STK’lar da katıldı. Belirlenen politika sayesinde Çin, ulusal düzeyde yoksullukla mücadele tarihinde benzeri olmayan sonuçlar elde etti. 2020 sonunda ülkede yoksulluğun tamamen ortadan kaldırılması hedefleniyor.”
KAPSAMLI BİR PANEL
Zirvede “Tarımsal Ekosistemin Sürekliliği İçin Türkiye’nin Yol Haritası” 1 başlıklı panelin moderatörlüğünü Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Tarım Politikası ABD Başkanı Prof. Dr. Cengiz Sayın yönetti. Panelistlerden Cumhurbaşkanlığı Ya-1 tırım Ofisi Başkan Yardımcısı Furkan • Karayaka konuşmasında, kurum olarak I Türkiye’deki sektörel fırsatları dünyaya tanıttıklarını, hem yerli hem de yabancı yatırımcılar için kılavuz görevi gördüklerini vurguladı.
Tarım, gıda ve hayvancılık sektörlerinin, kendileri için öncelikli olduğunu ifade eden Karayaka, bu kapsamda Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü ile Tarım ve Orman Bakanlığı’yla ortaklaşa çalıştıklarına vurgu yaptı. Tarımda yeni teknolojileri Türkiye’ye kazandırmayı hedeflediklerini dile getiren Karayaka, son yıllarda dijitalleşmenin artmasıyla tarım fonlarına olan ilginin de yükseldiğine dikkat çekerek, “Girişimcilik ekosistemine destek olmak için yatırımlarımızı sürdürüyoruz. Dijital dönüşümün Türkiye’de daha da yaygınlaşmasını istiyoruz. Ülkemizde yapılan girişimcilik örneklerini yurtdışına tanıtmaya çalışıyoruz” dedi.
Tarımda yabancı sermaye konusuna da değinen Karayaka, “Türk şirketlerinin yurtdışına açılmasına ve rekabetçi maliyetlerle çeşitli pazarlarda yer bulmasına katkı sağlıyor. Yabancı sermaye şirketlerin küreselleşmesi açısından önemli” dedi.
“TARIM ÖNEMİNİ KORUYACAK”
Covid-19 salgınının kendine yetecek kadar gıda ve hammadde üretebilen ülkelerin daha avantajlı olduğunu gösterdiğini savunan MÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Abdullah Eriş, “Türkiye bu dönemde üretimi sekteye uğratmadığı gibi lojistik ve dağıtım kanallarında da sıkıntı yaşamadı. Türkiye dahil tüm ülkeler tarım ve gıdada kendine yeterliliği sağlamalı” dedi. Ülkelerin sürdürülebilir kırsal kalkınma stratejilerini yeniden gözden geçirmeye başladıklarını , hatırlatan Eriş, “1950’den bu yana hızla kentleşen dünyamızda 2014 itibariyle kırsalda yaşayan nüfusun oranı yüzde 46’ya geriledi. Tarımsal nüfus azalmaya devam ediyor” dedi. Projeksiyonlara göre 2050 yılında dünya nüfusunun 9 milyarı geçmesinin beklendiğini ve bu durumda kırsalda yaşayan nüfusun yüzde 34’e düşeceğini hatırlatan Eriş, “Bu hızlı düşüşe rağmen tarım nüfusu toplam nüfus içindeki önemini yine de koruyacak. Kırsal alanlar için geliştirilecek politika önerileri birçok ülke için kalkınmanın önemli bir anahtarı olmaya devam edecek” değerlendirmesini yaptı, özellikle girişimcilik temelli politikaların ve kırsal alanlar için ekonomik faaliyetlerin çeşitlendirilmesinin çok önemli olduğunu söyleyen Eriş, “Türkiye’de nüfus dağılımı incelendiğinde 21 milyona yakın kırsal kesim nüfusunun olduğunu görüyoruz. Her dört kişinden birinin kırsal alanda yaşadığı ülkemizde tarım ve kırsal kalkınma politikaları her dönemde önemini koruyor” dedi.
“KÜÇÜK ÜRETİCİ DESTEKLENMELİ”
Pandemi sürecinde tarım ve gıdanın ne kadar önemli olduğunu bir kere daha hatırladığımızı söyleyerek sözlerine başlayan Süt Üreticileri Merkez Birliği Genel Başkanı Tevfik Keskin, “Süt üretimi ülkemizde geleneksel yöntemlerle küçük aile işletmeleri tarafından yapılıyor. Üreticilerimizin yaklaşık yüzde 70’i küçük üretici. Üreticilerimiz üretimi çoğaltmaya, ülke ekonomisine daha fazla katkı sağlamaya ve bunun yanı sıra ayakta kalmaya çalışıyorlar” dedi. Kırsal alanda nüfus azalışının devam ettiğini söyleyen Keskin, “Genç nüfusun şehirlere göç etmesi ve gelir kaynaklarını buralarda aramalarıyla beraber Türkiye’de kırsal kesimde nüfus azalışı devam ediyor. 2018’de yüzde 92.3 olan ilçe merkezinde yaşayanların oranı 2019’da yüzde 92.8’e yükseldi” açıklamasını yaptı. Köyden şehre göçün sosyal ve ekonomik dengeyi değiştirdiğini söyleyen Keskin, “Köylerde üretim yapacak insanın olmaması ülkemizin üretimini ciddi anlamda olumsuz etkiliyor ve dışa bağımlılığı artırıyor. Halbuki ülke kaynaklarının verimli kullanılmasıyla üretim kapasitemiz ve ürün kalitemiz artırılabilir” ifadelerini kullandı.
Keskin, “İşletmelerin sütünü sahaya aktarması ve değerinde satması tek başlarına yapabilecekleri bir iş değil, örgütlerin üreticiyle temas halinde olmasıyla kuvvetli bir yapı ortaya çıkıyor” şeklinde konuştu, ithal maliyetlerin artmasıyla yem fiyatlarında artış yaşandığını söyleyen Keskin, “Yem fiyatlarının artmasına rağmen süte fiyat artışı yapamıyoruz ve aradaki parite açılıyor” şeklinde konuştu. Üreticilerin desteğe ihtiyacı olduğunu vurgulayan Keskin, bu noktada süt üretiminde girdi maliyetlerinin düşürülmesi ve devlet desteklerinin artırılması gerektiğini belirtti ve “Üreticilerin desteğe ihtiyacı var. Küçük üreticiye pozitif ayrımcılık yapılmalı” dedi.
“DEĞİŞİME AYAK UYDURMALIYIZ”
Tarımın her zamankinden daha da önem kazandığını söyleyen Amasya Damızlık Birliği Başkanı Güner Arslan, “Ezber bozan şeyler yapmamız gerekiyor. Kendi kendine yeten bir ülke olmalıyız” dedi. Son altı ayda gıdanın ulaşımında ciddi sorun yaşandığını belirten Arslan, “Sürdürülebilir bir tarımdan bahsediyoruz. Bu işin olmazsa olmazı kooperatiftir. Üretici örgüt yapıları gözden geçirilip çeşitlendirilmeli. Ortak tarım makineleri kooperatifleri, kadın üreticileri kooperatifleri kurmalıyız, farklı alanlarda kooperatifleri çeşitlendirmeliyiz” açıklamasını yaptı. İnsanların kalabalıktan kaçarak tarıma yöneldiğini aktaran Arslan, “Tarım teknolojileri ve her şey çok hızlı değişiyor. Bu değişime ayak uydurmalıyız” dedi.
Tarımda üretim sorunu olduğunu belirten Arslan, pazarlama ve markalaşma sorunu olmadığını belirtti. Kırsaldan kente göçün önlenemediğini aktaran Arslan, “Önemli olan bunu durdurabilmek” dedi. Kırsalda kadın kooperatiflerinin acilen kurulması gerektiğini söyleyen Arslan sözlerini şu şekilde tamamladı: “Fırsat verildiğinde çok hızlı gelişim yaşanabilir. Tarım çok hızlı değişiyor. Çiftçilerin tarım makinesini öğrenmesi zaman alıyor. Eğitimlerin verilmesi, sertifikalandırılmaların yapılması çok önemli. Makinalar çok pahalı. Çiftçinin sermaye gücü azaldı. Avrupa bunu başarmış, makine kooperatifleri kurmuş. Eğer fırsat verilirse Türk çiftçisi de Covid-19’u fırsata çevirebilir.”
“TEMİZ ÜRETİM ŞART”
Ekosistem prensiplerine uymak zo-runda olduğumuzun altını çizen Ata- I lık Tohum Sosyal Girişimci Nardane Kuşçu, pandemiyle birlikte birçok şeyi öğrendiğimizi vurguladı. 1996’da “Kendine yetebilen bir köy kurabiliyor muyuz?” düşüncesiyle bir köy kurduklarını belirten Kuşçu, “Atalık tohumlarla ilgili bir proje yapıyoruz. Zehirlenmiş . topraklarımızı temizlemek zorundayız.
Yüzde 80 kendine yetebilen bir köy kurabildik. Kimyasal kullanmıyoruz. Bütün bu deneyimleri kayıt altına aldık” dedi. Bir diğer önemli konunun kadın çiftçiliği olduğunu belirten Kuşçu, kadın kooperatifleri kurmanın ve kadın emeğini 1 görünür kılmanın şart olduğunu belirtti.
Yetiştirilen ürünlerin temiz olması gerektiğini aktaran Kuşçu, “Sadece ton verimi değil, içerik verimliliği de çok kıymetli. Bu işler dışa bağımlılıkla çözülemez. Ekolojik ekosisteme uymak çok önemli” açıklamasını yaptı.
Tohumun çok önemli olduğunu vurgulayan Kuşçu, “Tohum olmadan bir şey olmaz. Tohum, temiz toprak, temiz su bunlar çok önemli. Yediğimiz ilacımız olabilir” şeklinde konuştu. Tarım alanlarının doğru değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çeken Kuşçu, daha fazla ekolojik okur yazar olmamız gerektiğini belirtti. “Toprağı ve suyu zehirlediğimizde yol göstericimizi kaybediyoruz” diyen Kuşçu sözlerini şöyle sürdürdü: “Köylerin ruhunu, kültürünü kaybedersek ruhumuzu kaybederiz. Yaşadığımız dünyanın ekosistemine vereceğimiz en küçük bir zarar bizi sıkıntıya düşürür. Doğaya saygılı olmalıyız. Herkeste farkındalık oluşmalı.”
Ayşe Ayşin IŞIKGECE / Tarım İşletmeleri Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı
“Tarımda dijitalleşme çok önemli”
Pandemi sonrası sürdürülebilir kalkınma için yerli tohum kullanılması, verimliliğin artırılması, israfın azaltılması ve djjitalleşme çok daha önemli bir hale geldi. Buğday üretimimizin yüzde 38’i sertifikalı. Üçte ikisini yaparsak yüzde 25 daha fazla verim elde ederiz. Dijitalleşme de önemli. Dijital Tarım Pazarı’nı (DİTAP) tasarladık. Bu portalda arz ve talep buluşuyor. Yerli tohumculuğu geliştirmek için yaptığımız çalışmaların sonucunda satışlara da başladık. Yılsonunda özel bir katalog çıkaracağız ve üreticiler bu katalogdan seçerek tohum alabilecek. Endüstriyel kenevir konusunda da çalışmalarımız sürüyor. Karadeniz Bölgesi’nde tekstille ilgili yeni bir fabrika açılacak. Tekstilde, kağıtta, otomotivde birçok sektörde kullanılan endüstriyel kenevirle ilgili üreticilerin bize başvurmalarını önemsiyoruz. Maliyetler ve kullanım alanları konusunda üreticiye çok faydası olan bir ürün, hem de birçok üreticinin girebileceği boş bir pazardan bahsediyoruz.
Dr. Taylan KIYMAZ / Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu [IFAD] Avrupa ve Orta Asya Merkezi Ülke Program Müdürü
“Pandemi döneminde Türkiye ofisimizi açtık”
Türkiye’de kırsal kalkınma anlayışı sürdürülebilirlik üzerine oturtuldu. Bu alanlara yönelik IFAD’ın dahil olduğu çok sayıda destek bulunuyor. IFAD Türkiye’de 11 adet kredi programı uyguluyor ve bunlardan üçü halen devam ediyor. Toplam 670 milyon dolarlık bir proje. Bunun 230 milyon doları IFAD’dan gelen kaynakla sağlandı. Bu kredi programları ile kırsaldaki 1.5 milyon kişiye ulaştık. IFAD yoksul ve gelişmekte olan ülkeler bazında, yüksek alanlar denilen, yani kimsenin ulaşmadığı bölgelerdeki küçük üreticileri desteklemek amacıyla 1987 yılında kuruldu. Kurumun odağında açlığa son vermek, beslenme koşullarının düzeltilmesi ve sürdürülebilir tarım gibi maddeler bulunuyor. Covid-19 döneminde IFAD’ın İstanbul ofisini açtık. IFAD’ın Türkiye’ye gelmesinin temelinde, insan ve proje kapasitesini Orta Asya ve Doğu Avrupa’ya aktarma girişimi var. Bu bölgelere değer katmamız öngörülüyor. Önümüzdeki dönem IFAD burada yeni programlar başlatacak. Özel sektör katılımını öngören programlar da olacak.
Özgür ATANUR / Turkuvaz Dergi Grubu Genel Müdür Yardımcısı
“Tarım sektörünün stratejik ortağıyız”
Geçen haftaki etkinliğimizde de belirttiğimiz gibi “Tarım Ormanın Geleceği” projesi, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ‘Toprağına Sahip Çık’ sloganı çerçevesinde, tarımın gelecek 10 yılının tartışıldığı ve sektör paydaşlarının bu sahada yaptıkları çalışmaları kamuoyu ile paylaşmayı hedefleyen bir yapıda tasarlandı. Turkuvaz Medya Grubu ve Para Dergisi olarak gıda kayıp ve israfı ile mücadelede toplumsal bilinci artırmayı hedefleyen Bakanlığımızın bu uzun soluklu projesini sonuna kadar desteklemeye devam edeceğiz. Bugün ‘Sürdürülebilir Kırsal Kalkınma ve Girişimcilik’ konu başlıklarımız olacak. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın “Atadan Toruna Tohum Seferberliği”, “Geleceğe Nefes” ve “Suyun Gücü Milletle Buluşuyor” gibi marka projeleri konuşmalarımızı çerçeveleyecek. Tüm bu vvebinar’ların sonrasında İzmir’de planladığımız fiziki buluşmada, iki ödül programımızın kazananları açıklanacak. “Tarımı Geleceğe Taşıyanlar” adlı projemizde yaptıkları çalışmalarla tarımın gelişmesine katkı sağlayan gıda, tarım, orman ve hayvancılık alanındaki 10 işletmeye ödüllerini takdim edeceğiz. Bir diğer ödül programımız olan “Genç Topraklar” projemizde ise tarım girişimciliği alanında seçilecek beş çalışmayı ödüllendireceğiz. Bugün ulusal ve uluslararası çok değerli katılımcılarımızla “Sürdürülebilir Kırsal Kalkınma ve Girişimcilik” konularını konuşarak hem bu konudaki politikalardan, güncel örneklerden hem de dünyadaki başarılı örneklerden bahsedecek, kırsal kalkınmanın daha hızlı yol alması ve girişimciliği desteklemek için yapılması gerekenlerin altını çizeceğiz. Para Dergisi olarak, ülkemizin sürdürülebilir refahına ve başarısına katkıda bulunabilecek tüm bu çalışmalarda işbirliği içinde olduğumuzu ve stratejik ortak görevini üstlenmekten mutluluk duyduğumuzu ifade etmek isteriz.”