Sürdürülebilir Gayrimenkul Politikası
Şeffaf politika için birlik olmak şart
“Dar ve orta gelirlilere yönelik projelerin hayata geçirilmesi için STK’lar, şehir plancıları, mimarlar, akademisyenler ve kamu ile özel sektörün bir araya gelerek çalışmalar yapmaları Türkiye’nin kazancı olacaktır”
Geçtiğimiz yıl dünya ekonomisinin lokomotifi, Türkiye’nin de aralarında olduğu gelişen ülkeler oldu. Büyüme ivmesinin de yine gelişen ülkelerde daha yüksek, gelişmiş ülkelerde daha az olduğunu gördük. Türkiye ekonomisine önemli katkı sağlayan gayrimenkul sektörü de bu ivmeden etkilendi; geçtiğimiz yıl yeniden büyüme sürecine girdiği verimli bir dönem yaşadı. Bu süreçte, sunduğu kalite ve farklı seçeneklerle tüketicinin konutta aradığı çözüm önerilerini, en uygun koşullarla sunan şirketler ön planda olmaya devam etti. Ertelenmiş olan projeler, cazip ödeme koşullarıyla sunulmaya başlandı. 2011’de Türkiye ekonomisi için büyüme beklentisi, yüzde 4.2 olan dünya büyüme beklentisine paralel bir seyir izliyor. Bu tablonun gayrimenkul sektörüne de yansımaları kuşkusuz pozitif olacak. 2011 yılında konut yapı ruhsatlarında yüzde 10 artış olmasını öngörüyoruz. Ticari gayrimenkul yatırımlarının da yüzde 8-10 oranında büyüyeceği tahmin ediliyor. Konut talebindeki artışta istikrar sürerken, gayrimenkul yine en değerli, getirisi en yüksek yatırım araçları arasında olacak. Sektörde çözüm bekleyen konuların da önümüzdeki dönemde sağlıklı çözümlerle gündeme geleceğine inanıyorum. 2011 yılı Soyak için özel bir öneme sahip; gayrimenkul sektöründe 50. yılımızı geride bırakmaya hazırlanıyoruz. Bu yılı, 50 yılda ev sahibi yaptığımız 50 bin aile, yeni müşterilerimiz, çalışanlarımız ve iş ortaklarımızla kutlayacağız; 6 yeni projeyle çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bu dönemde müşterilerimize önemli avantajlar sunmayı planlıyoruz. Sektörün önde gelen oyuncularının, sektörün gelişimi için katkı sağlama sorumluluğunun daha büyük olduğuna inanıyoruz. Büyük oyuncuların, yılların getirdiği deneyim ve uzmanlıkla, tüketicinin yaşamına artı değerler katacak projeleri geliştirmeleri doğal bir beklenti. İşte bunların üzerine çıkarak; fayda maliyet dengesinde tüketicinin yanında yer almak, sektörde çözümün parçası olmak, Türkiye için yatırımları uzun vadede devam ettirerek büyümek önemli.
SÜRDÜRÜLEBİLİR GAYRİMENKUL POLİTİKASI GEREKİYOR
Türkiye’de her yıl konut sahibi olmak için bekleyen 600 bin kişinin olduğunu biliyoruz. GYODER raporu verilerine göre bu nüfusun yalnızca yüzde 20’si konut sahibi olacak maddi imkânlara sahip. Yine GYODER verilerine göre, 2010-2015 yılları arasında ise, hane halkı artışı, yenileme ve kentsel dönüşüm kaynaklı olmak üzere toplam konut ihtiyacının 3.4 milyona ulaşması bekleniyor. Barınmanın, yaşamak için en temel ihtiyaçlardan biri olduğu göz önüne alındığında, konunun önemi ve aciliyeti daha çok ortaya çıkıyor. Toplumumuzun yaşam standartlarının yükselmesi, sürdürülebilir gayrimenkul politikalarıyla mümkün olacaktır. Kaliteli yaşam alanlarının, dar ve orta gelirli kesimler için de ulaşılabilir olması için söz konusu politikalar büyük önem taşıyor. Dar ve orta gelirlilere yönelik projelerin hayata geçirilmesi için Sivil Toplum Kuruluşları (STK), şehir plancıları, mimarlar, akademisyenler ve kamu ile özel sektörün bir araya gelerek çalışmaları, ülkemizin kazancı olacaktır. Bu doğrultuda mevzuatta değişikliklere gidilmesi de önemli bir adım. Bunlar arasında, tapu harçları ile ruhsat ve iskân harcının düşürülmesi, damga vergisinin kaldırılması, arsada yüzde 18 olan KDV’nin de
indirilmesine değin pek çok uygulama var. Sektörde çözüm bekleyen bir başka konu ise, binalarda enerji verimliliği ve tasarrufu uygulamaları. Dünyanın gelişmiş kentlerine baktığımızda, kentlerin sağlıklı gelişimi, huzurlu bir yaşam ve toplumsal barış için öncelikli hizmet alanı olarak dikkat çekiyor. 2009 sonunda yürürlüğe giren ‘Binalarda Enerji Performansı (BEP) Yönetmeliği’nin etkin bir şekilde uygulanabilmesi, bu konuda hayati önem taşıyor. Çünkü enerjinin yaklaşık yüzde 50’si binalar tarafından tüketiliyor. Enerji verimliliğini merkeze alan çevre dostu uygulamaların hayata geçirilmesiyle, binaların enerji tüketiminin yüzde 40’a kadar azaltılması mümkündür. Binalarda ısıtma ve yalıtım sisteminde verimlilik yaratılması, bu konuda öncelikli uygulamalar arasında yer almalıdır. Eğer mevcut tüm binalar ısınma açısından verimli hale getirilirse, Türkiye yılda 6 – 7 milyar dolar tasarruf edebilir. Türkiye’nin enerji alanında dışa bağımlılığını da azaltacak bu uygulama için yapılacak yaklaşık 25 milyar dolarlık yatırım da kendini 4 senede geri ödeyecek bir yatırımdır. Ancak işletme sürecinde kullanıcılara büyük ölçüde tasarruf sağlayacak bu sistemlerin uygulanması konusunda teşvik mekanizmasının kurulmasına, finansal enstrümanların da geliştirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. 2011 yılında da, gayrimenkul sektörünün önünü açacak uygulamalar için üniversite, özel sektör, kamu ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliği içinde çalışmaları büyük önem taşıyacak. Böylelikle sürdürülebilir ve şeffaf gayrimenkul politikalarının hayata geçirilmesi; sağlıklı ve huzurlu bir kent yaşamı için önemli adımların atılması mümkün olabilecektir.
Emre Çamlıbel Soyak Holding Ceo’su