Seçim kampanyaları seçmen üzerinde ne kadar etkili?
Siyasetçiler miting meydanlarında kitlelerle temas kurmanın yanında seçmenle birebir temas kurma yoluna da gidiyorlar. Türkiye’de Batılı toplumlardan farklı olarak seçim çalışmaları formel yolların yanı sıra enformel yollardan da yürütülmektedir. Enformel seçim çalışmaları daha çok ev ve site ziyaretleri, yüz yüze temaslar, kanaat önderlerini markaja alma gibi etkinliklerle gerçekleştiriliyor. Enformel çalışmalarda son yirmi yılda kadınların çok önemli rol oynadığı bilinmektedir. Özellikle Refah Partisi geleneğinden gelen partilerde kadınlar çok etkin çalışmalar yapmaktadırlar. 2009 yerel seçimlerini takip eden hafta içinde yaptığımız bir araştırma, Üsküdarlı seçmenin yarısının evinde ziyaret edildiğini göstermiştir.
Parti tercihinde seçim kampanyalarının ne kadar payı var? Partilerin büyük paralar harcayarak ve tüm güçleriyle asıldıkları seçimlerde tek belirleyen faktör seçim kampanyası mı? 29 Mart 2009 yerel seçimlerinin ardından İstanbul’da 3 bin kişi üzerinde gerçekleştirdiğimiz araştırmaya göre seçim kampanyalarının seçmen üzerinde belirgin bir etki oluşturmadığı görülmüştür. Bu araştırmada partilerin geliştirdikleri seçim sloganlarının, afişlerin, parti toplantılarının, dağıtılan eşantiyon ve promosyon malzemelerinin, aday ve liderlerin performanslarının seçmen üzerindeki etkileri ayrıntılı biçimde ele alınmıştı.
Çalışma sonucunda ortaya çıkan tespitleri birkaç noktada özetlemek mümkün: Birinci olarak, parti liderlerinin kişisel performansları, seçmenin zihninde oluşturdukları imaj, seçmene verdikleri güven seçmen tercihinde büyük rol oynamaktadır. İkinci olarak, partilerin kadroları, programları, ideolojileri ve icraatları seçmeni etkileyen diğer bir unsur olarak ön plana çıkmıştır. Seçmen, partinin programı ve ideolojisinden hareketle partilerle bir özdeşlik kuruyor ve taraftarı haline geliyor. Türkiye’deki seçmenin önemli bir kesiminin bu şekilde partiler etrafında toplandığını söyleyebiliriz. Partiler etrafındaki yoğunlaşma seçim kampanyasından bağımsız ve önce oluşan bir şeydir.
KARARSIZLARI NELER ETKİLER?
Araştırmamıza göre seçmen, partilerin yoğun kampanya bombardımanı karşısında zihinsel bulanıklık yaşamakta, partilerin geliştirdiği sloganları kısa bir zamanda unutmaktadır. Seçimden bir hafta sonra gerçekleşen ve üç hafta içinde tamamlanan bu araştırmada İstanbul seçmeninin yüzde 95’i CHP’nin, yüzde 81’i de AK Parti’nin herhangi bir sloganını hatırlamamıştır. Yine seçmene dağıtılan eşantiyon ve promosyon malzemelerinin beklendiği ölçüde seçmeni etkilemediği anlaşılmıştır. Araştırmaya göre seçmenin yüzde 10’u aldığı promosyon malzemesinin etkisinde kalarak oy verdiğini belirtirken, yüzde 4’ü ise promosyon malzemelerinin kendisi üzerinde olumsuz etki oluşturduğunu, dolayısıyla buna tepki göstererek bu partiye oy vermediğini belirtmiştir. Bu veriyi esas aldığımızda promosyonların en fazla yüzde 6’lık bir seçmen kitlesini etkilediğini varsayabiliriz.
Kısaca, 2009 yerel seçimlerinin ardından gerçekleştirilen bu araştırma verilerini dikkate aldığımızda, kampanya etkinliğinden çok, partiler hakkında sahip olunan kanaatlerin seçmen üzerinde daha fazla etkili olduğunu söyleyebiliriz. Seçim kampanyası, partiler etrafında yoğunlaşmış seçmen kitlesini burada tutmanın yanında daha çok kararsızları ve yüzer-gezer seçmen kitlesini etkilemektedir. 12 Haziran genel seçimlerine giderken partiler etrafında yığılmış seçmen kitlesi ne kadardı? Değişik firmalar tarafından yapılan kamuoyu yoklamalarına göre kampanyanın başlangıcında seçmenin yüzde 40’ı AK Parti, yüzde 22’si CHP, yüzde 11’i MHP, yüzde 5’i BDP, yüzde en az 5’i de diğer partiler etrafında yığılmış durumdaydı. Partiler yanlarına yaklaşık olarak bu kadar seçmen kitlesinin desteğini alarak seçim kampanyalarına başladılar. Kampanya boyunca bu partilerden kopacak oy oranları çok yüksek olmayacaktır; ancak partilere gelecek oy, kararsızlardan ve yüzer-gezer oylardan dolayı daha yüksek olacaktır.
Bu tabloyu dikkate aldığımızda seçim kampanyası sürecinde partiler için iki hedef kitlesinin bulunduğu anlaşılıyor: Bunlardan birincisi kararsız kitledir. Özellikle muhalefette kalan partiler için en önemli hedef, bu kitleyi etkileyerek bunların sandık başına gitmesini sağlamaktır. Şayet kararsız kitlenin tümü sandığa gitmez veya geçersiz oy kullanırsa bu durumda mevcut tablodan en kârlı çıkacak parti AK Parti olur. Kararsızlar dikkate alınmadan yapılacak bir oy dağılımında AK Parti’nin oyu yüzde 48’e, CHP’nin 26’ya, MHP’nin ise 13’e çıkmaktadır. Unutmayalım ki her seçimde sandık başına gitmeyen yaklaşık yüzde 15 ile 20 arasında bir seçmen kitlesi bulunmaktadır. Seçmenin son yıllarda en fazla seçime odaklandığı 2007 seçimlerinde bile katılım yüzde 84 ile sınırlı kaldı. Bugünkü tabloya baktığımızda seçmenin 2007 kadar politize olmadığını, dolayısıyla seçimlere o günkü seçmen kadar ilgi göstermeyeceğini söyleyebiliriz. Partilerin kararsızlar üzerinde gerekli etkiyi sağlayarak sandığa götürememeleri veya desteklerini yeterince alamamaları durumunda yukarıdaki resme yakın bir seçim tablosunun ortaya çıkacağını tahmin edebiliriz.
Partilerin seçim kampanyası boyunca ikinci hedef kitlesi, her partinin yumuşak karnı diyebileceğimiz yüzer-gezer seçmen kitlesidir. Her partinin yüzde 10-20 arasındaki seçmeninin bu karakterde olduğunu söyleyebiliriz. Partilerin kampanyası öncelikli olarak bu kitleye yöneliktir. Şayet partiler bu konuda başarılı bir performans sergileyip rakiplerinin yumuşak karnını çelmeyi başarabilirse bu durumda en büyük kaybedenin AK Parti olacağını unutmamak gerekir. Rakipleri etkili bir kampanya ile AK Parti’ye yüzde 4-8 oranında oy kaybettirebilirler. Tüm kararsızlarla birlikte yumuşak karnı sayılan seçmeni kazanmaları durumunda AK Parti’nin oyunu yüzde 32-36 bandına kadar geri çekebilirler. AK Parti ise benzer bir durumda CHP’nin oyunu yüzde 18-20, MHP’ninkini ise ancak 9-10 bandına kadar geriletebilir.
Bu ihtimalin bugünkü tabloda MHP’nin dışındaki partiler için henüz söz konusu olmadığını söyleyebiliriz. Kaset skandallarının MHP’nin oyunu ne kadar etkilediğini bugünden kestirmek zor olsa da yönünü eksiye çevirdiğini tahmin edebiliriz. AK Parti’yi sıkıntıya sokacak eylemlerin fitilinin sadece Doğu ve Güneydoğu bölgesinde değil, aynı zamanda ülkenin kalbi sayılan kentlerde de ateşlendiğini görüyoruz. Kastamonu’da gerçekleşen eylem bu yönüyle ciddi bir uyarı fişeği niteliğindedir. Buna benzer olayların dozajının seçime kadar daha fazla artacağını tahmin etmek mümkün. Ancak seçmenin bu tür olaylar konusunda epey deneyimli olduğu gerçeğini dikkate aldığımızda bunların AK Parti’ye büyük darbe indirmeyeceğini söyleyebiliriz. Fakat MHP’nin seçim barajı altında kalma olasılığı netleşirse, bu durumda derin güçlerin AK Parti’yi sarsacak darbelere girişebileceğini unutmamak gerekir.
Bugün itibarıyla CHP açısından bakıldığında seçmende ciddi bir heyecan meydana getirdiğini söylemek zor görünüyor. Türkiye’de seçmen rasyonalitesinin yirmi-otuz yıl öncesiyle kıyaslanamayacak kadar arttığı gerçeğini dikkate aldığımızda, popülist söylemlerin seçmenin ruhunu derinden sarsacak etkilere yol açmayacağını tahmin edebiliriz. Şimdiye kadar görülen resim de zaten bunu gösteriyor.
Prof. Dr. Ömer Çaha Fatih Üniversitesi