Makaleler

Prof. Dr. ARMAN KIRIM’la BUSINESS Operasyon makineleriyiz

İNNOVASYONSUZ İŞ HAYATI MI….
“İçeride bir şeyler üret, sonra git bunu dışarıda pazarla” döneminin sonuna geldik. İnnovasyon yapmazsan istediğin kadar kendini parala, netice alamazsın. İnnovasyon yapacaksın, sonra bir daha, bir daha ve iş hayatın bundan böyle hep bu şekilde geçecek.

PERFORMANSLA YATIP KALKIYORUZ
Bugün innovasyon sayesinde dijital müzik ticaretinin yüzde 75’ini tek başına iTunes yönetiyor. Ancak bizim şirketlerimiz büyüdükçe ve ortak sayısı artıp sabırsızlık işin içine girdikçe tümü birer performans makinesi haline dönüşmüş.

Sevgili okurlarım, farkındasınız zaman zaman yazılarımı gönderemiyorum. Sizler de Sağolun, sebebini merak ediyorsunuz. Hemen söyleyeyim, bir süredir bir sağlık sorunuyla uğraşıyorum, o da beni Mehter takımına soktu. İki ileri bir geri. O nedenle bundan böyle sağlığımın elverdiği ölçüde yazabileceğim. Ama işin hoş tarafı, hasta yatağımda yatarken yüce Allah’ım nasıl bir güç verdiyse, bugüne kadar gazetede yayınlamış olduğum sevdiğiniz yazıları derledim ve kitap haline getirdim. Sanırım 15 güne kalmaz kitapçılarda olur. Kitabın adı: “Bulut Gelir Söke’ye, Çek Eşşeği Köşeye: Girişimciler, Küçük ve Büyükçe Şirketler İçin Daha Kazançlı İşYapma Rehberi.” Bence münferit olarak bütün girişimciler, esnaflar alıp mutlaka okumalı, hatta sanayi ve ticaret odaları toplu satın alıp üyelerine dağıtmalı. Hatta KOBİ bankacılığı yapan bankaların da toplu alım yapıp müşterilerine hediye etmeleri gerekiyor? Neden mi? Çünkü yazıları sizler okuyor ve kendinize olan yararlarını biliyorsunuz.
Geçtiğimiz hafta yazdığım son yazının başlığı “Sen Pekmezi Farklı Yap, Sinek Bağdat’tan Gelir” idi. Yazının diğer başlığı ise bundan böyle pazarlamanın ürünün ve iş modelinin kendi içinde olması zorunluluğuydu. Yani eski model içeride bir şeyler üret, sonra git bunu dışarıda pazarla döneminin sonuna gelmiş olduğumuzu kuvvetli bir dille vurguluyordu. Sonunda söylediği şey, eğer innovasyon yapmazsan istediğin kadar kendini ‘pazarlama’ diye parala, pek bir netice alamazsın. İnnovasyon yapacaksın, sonra bir daha, sonra bir daha ve iş hayatın bundan böyle hep bu şekilde geçecek. O zaman başarılı iş adamı olma için tek bir çare kalıyor: İnnovasyonu, yani yenilikçililiği öğrenmek.
Ama işte kazın ayağı tam burada kopuyor. Sizin karşınıza çıkan ulu başkanlar “yenileşin, innovasyon yapın, markalaşın” davetlerinde bulunuyorlar ama işin gerçeği kendileri de bunun nasıl yapılacağını bilmiyorlar. İnnovason şart. İnnovasyon hayati. İnnovasyonsuz artık iş yapmak ve para kazanmak imkânsız. Peki, bu durumda ne yapacağız?

İNNOVASYONDA NEDEN İSTEDİĞİMİZ YOLU ALAMIYORUZ?
Geçen yıl ABD’de öğretim üyesi olan iki önemli innovasyon araştırmacısı, V. Avindarajan ile C. Thrimble bu konuda çok önemli bir araştırmanın sonuçlarını yayınladı. Araştırma 10 yıl sürmüş ve sonuçları bize de aynen uyuyor. O nedenle araştırmanın bulgularını iyi izlemekte tarifsiz yarar var. Bir kere adamlar şunu söylüyor: Büyük (yani borsaya kote) şirketlerin DNA’sı innovasyon için uygun değildir! Büyük şirketlerin DNA’sı “verimlilik ve etkinlik” üzerine örgülenmiştir ve bu örgü innovasyon DNA’sını hakimiyeti altına alır. Bunun sebebi, yatırımına hızlı geri dönüş isteyen ABD’deki yeni yatırımcı türüdür. Buna karşılık 50 yıl önceki yatırımcı türü, büyük sonuçlar getireceği öngörülen innovasyon yatırımlarını beklemeye razıydı. Şimdiki durum ise tamamen Wall Street etkisi altında, bir an önce masrafları kısalım, süreçleri iyileştirelim, birim başı maliyetleri düşürüp birim başı satış marjlarını artıralım, bunun için uzun vadeli innovasyon yatırımı yapmak yerine pazarı geliştirelim, yakın komşu alanlara girelim gibi stratejik seçimleri destekler oldular. Bunun karşısında da bir taraftan Wall Street’in bu denli verimlilik baskısına rağmen, diğer taraftan General Electric, Siemens, Apple gibi firmalar son 10 yıl içinde çok ciddi innovasyon atakları yapmaya başladılar. Şimdi bu firmaları aynanın karşısına geçip “biz neyi doğru yaptık da innovasyon konusunda bu denli başarılı olduk” sorusunu ciddi ciddi soruyorlar. Çünkü eğer bu soruların tam ve doğru yanıtını bulabilirsek, işimiz bundan sonra kısmen çok daha kolay. Ben yazılarımın bundan sonraki bölümlerinde bu soruların yanıtlarını açıklamaya çalışacağım. Ama siz bu esnada şunları unutmayın: İnnovasyon girişimci ve küçük firmalarda daha kolaydır ve innovasyon yapmadan başarılı olamazsınız.

BİZİM BÜYÜK ŞİRKETLERİMİZDE İNNOVASYON
Maalesef çok az veya hiç yok. Çünkü hatırlayın, sizlere bu sayfada “iyi fikir yetmez, aslolan icraattır diye sık sık yazıyorum”. Yeni fikirler bulmak kısmen kolay, ama bu yeni fikirleri hayata geçirmek çok zor. Memlekette çok firmanın içinde gezdim, ama innovasyon konusunun yaygın bir kültür olduğu bir yere pek rastlamadım. Bizim şirketlerimiz de büyüdükçe ve ortak sayısı artıp sabırsızlık işin içine girdikçe tümü birer performans makinesi haline dönmüş. Bütçelerin zamanında hazırlanması, bütçelerin tutturulması, geçen yıl ile bu yıl arasındaki kâr ve büyüme beklentilerinin baş finansörler tarafından açıklanması gibi. Yani ülkemizdeki büyük ve özellikle borsaya kote edilmiş şirketler birer innovasyon motorundan çıkıp (acaba hiç olmuşlar mıydı) birer performans motoruna dönüşmüşler. Performans, performans, performans. Ama şirketlerin refahı, büyümesi ve istihdam imkânları innovasyonda? Olsun, performans, performans, performans. Bakın bu büyük şirketlerde performans makinesine dönüşme nasıl tezahür ediyor. Şirketin CEO’su artık her yerden duyduğu bu innovasyon kavramıyla ciddi olarak ilgilenmeye karar veriyor. Öyle ya, bir-iki pazar payı kazanmanın dışındaki en çarpıcı yol innovasyon. Baksanıza 2002 senesinde hiç olmayan dijital müzik ticaretinin bugün yüzde 75’ini tek başına iTunes yönetiyor. İşte innovasyonun gücü, işte performans makinesinin gidebileceği en uzak mesafe. Şirkette tartışıyorlar ve harika bir innovasyon fikrinde karar veriyorlar. İkinci soru artık bu işin liderliğini kim yapacak sorusu. Zaten şirketin elindeki en iyi liderler performans anlamında en iyi yerlere konmuşlar ve yoğunlar, innovasyon projesinin başına yeni ve çok yetenekli bir lider getiriyorlar. İşte çocuk o gün şirkette bir kahramana dönüşeceğinin günlerini hayal etmeye başlarken, aslında ayaklarının altında çalılar tutuşmaya başlıyor. İK ek eleman vermiyor. İlk getiriler muhtemelen çok cüzi olacağından, finans ek bütçe vermiyor. Pazarlama, halen yürüyen işlerine bir de bu icatla çomak sokacağını düşündüğünden sırt çeviriyor. Genel müdür de bu durumda bakıyor ki, mazlumu kurtarmak için projeyi şimdilik askıya alıyor ve bizim gül gibi innovasyon projesi yatıyor. Gitti mi koskoca güzelim innovasyon projesi güme? Kazandı mı yeniden performans makinesi?

CEVABI BULURSANIZ TAMAM
Başarılı firmalar “biz neyi doğru yaptık da başarılı oldu” sorusunu soruyorlar. Eğer bu sorunun doğru yanıtını bulabilirsek, işimiz daha kolay

Peki ya bizde?

Bizde, büyük ölçüde de şahsi girişimlerim ve çabalarım sonucunda 7-8 senedir popüler hale gelmiş olan innovasyon konusu ne yazık ki tabana inemedi. Bunun sebepleri de çok farklı değil:

1. Öncelikle insanlar bu yabancı kelimeyi tam kavrayamadılar.
2. İkincisi, son 10 yılda TKY yaklaşımı özellikle şirketleri içe-bakan bir yönetim anlayışına sevketti.
3. Sonuçta innovasyon, yeni mezun gençlerin oynaması için bir işe alıştırma aracına dönüştü.
4. Bornoz örüp dikerek güzel paralar kazanılıyordu. Şimdi bu imkânları kenara it ve ne idüğü belirsiz innovasyona zaman ve kaynak ayır. Denizli’li sanayicim bunu sevmedi ve eski alışkanlıklarından, yani statükodan yana tercih yaptı.
5. Devlet de innovasyon konusunu tam bilmiyordu ve hâlâ bilmiyor. Bunun bir AR-GE konusu olduğunu sanıp durdular.
6. Oysa bu esasen bir YÖNETİM konusuydu. Bu konuda esas ne yapılmalıydı? Bunların yanıtları her ne kadar bugünkü kadar ortada olmasalar da, ipuçları oluşmaya başlamıştı. Ben bunları sizlerle paylaşacağım.
7. Ülkede daha henüz geçekleştirilemeyen sosyal uzmanlaşmadan dolayı, innovasyon konusuna yeterli gündem ayrılmadı.
8. Oysa ülkenin geleceği ulusal refahtadır, istihdam imkânları innovasyondadır, gerçek anlamda büyüme MİKRO iktisat alanlarındadır.
9. Tüm bu nedenlerle de çok ciddi bir stratejik değişim hamlesi başlatılmalıdır ve bu hamlenin başrolünü innovasyon çekmelidir.
10. Ben bu konuların çoğunu kitaplar halinde yazdım, halen yazıyorum. Üstelik dünyadaki en yeni araştırma bulgularına dayandırarak. Yapılacak olan iş, hazır. Hatta öyle ki şu sıralar ABD’deki lise ve kolejlerde innovasyon eğitimi konusuna nasıl yaklaşıldığını çalışıyorum.

Çözüm var girişim yok

Barrack Obama, 26 Ocak 2011’de şu çok önemli açıklamayı yaptı. Eğer insanlarımıza yeni işler yaratmak istiyorsak, ihracat performansımızı ve haliyle rekabet üstünlüğümüzü çok iyi arttırmalıyız. Bunun için de yapmamız gereken 3 şey var:
1. Şimdi artık insanlarımızın zenginleşme zamanı geldi. Artık dünyadaki işler ve sektörler için yeniden rekabet savaşına girmemiz lazım.
2. Bizler artık tüm ulusları innovasyon konusunda geride bırakmalıyız.
3. Bizler artık dünyanın gerisini eğitim alanında geride bırakmalıyız.
4. Bizler artık dünyanın gerisinden daha fazla üretmeliyiz.
5. Bizler artık Amerika’yı dünyada en kolay ve güzel iş yapılacak bir yer haline getirmeliyiz.
6. İşte insanların zenginliği ancak böyle yükselir.

Bizim işimiz daha zor
ABD zaten şu anda dünyanın innovasyon lideri. Ama başkanın kaygılarının derinliğini hissediyorsunuz. Biz de ülke olarak kendimiz çetin hedefler koyduk. Dünyanın en büyük ilk 15 (belki de 10) ekonomisinden biri olacağız, 2023 yılında ihracat hedefimiz 500 milyar dolar olacak. İyi de nasıl? Bakın Katar, 2022 Futbol Şampiyonasını düzenleme hakkı kazandı. Ama bunun için uluslararası futbol komitesini, tam 14 yıldır bu işi yapabileceklerine dair ikna etmekle uğraştılar. Onlara bir strateji ve eylem planı sundular, para kaynaklarını ve mühendislik becerilerini açıkladılar. Bizim de ekonomik hedeflerde benzer bir yol izlememiz lazım.

Yüksek Tempolu Ulusal Kalkınma Stratejisi ve Eylem Planı

Hedef: 2023
Kişi başı milli gelir: 15.000 USD
Ne yapılmalı: İnnovasyon konusu ülkenin baş tacı edilmeli ve hızlıca bir strateji-eylem planı hazırlanmalı. Bu da esrarengiz bir şey olmaktan çıktı. Mesela ben çok yazdım.
İstihdam artışı hedefi, innovasyon yoluyla eşleşmeli.
Ödül-teşvik sistemleri şimdiden belirlenmeli.
Zaten iyi giden bir ‘Girişim Sermayesi Odaklı’ Yeni Girişimcilik çalışması var, buna hız verilmeli.
Gerek meslek içi, gerekse örgün eğitim programları için de yeterli evrensel doneler oluştu, kullanılmalı.
Marka desteği amaçlı verilen teşviklerin yönü artık innovasyona çevrilmeli.
Ülke çok daha hızla dijital hale gelmeli.
Aciliyet hissi öncelikli olmalı; hiçbir şey sürüncemeye bırakılmamalı. İşe DÜN başlanmalı.
Bir de tüm bu çalışmalar tek merkezden idare edilmeli, ama çalışmalar farklı alt çalışma komisyonlarında yürütülmeli.
Eğer dilerseniz tüm bu saydıklarımı bir günde gelip anlatabilirim.
Haydi Türkiye İleriye.

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu