Pandeminin sanat üretimine etkisi
Bunu söylemek ne kadar doğru bilmiyorum ama pandemi dünya çapında yeni bir dünya açtı. Herkes içindekilerle, geçmişle kendi yöntemleriyle yüzleşti. Bende de pandemi olağanüstü bir patlamaya sebep oldu. İlk dönemlerde malzemelerime ulaşamadığım için dijital olarak üretirken, son dönemlerinde daha önce hiç kullanmadığım malzemelerle buluntu nesnelerle asamblajlar, heykeller de üretmeye başladım. İnsanın kendine dönmesi ve tüm dünyanın içinde olduğu duruma dairfarkındalığı, kesinlikle içindeki gücü ateşledi.
Merve YILMAZ / PARA ; Dünyayla sadece Zoom bağlantıları veya sosyal medya canlı yayınları üzerinden değil, gerçekten kendime özgü bir yerden, hayatla ve insanlarla bağ kurmamı sağladı. Pek çok sanatçıda da benzer eğilim gözlemledim. Sanat deneyimimiz ve sanatın değiştirme gücü çağlar boyunca farklı yollarda ilerledi. Bugün artık heykele eski heykel, resme eski resim gibi bakmıyoruz. Hayatımız djjitalleşti, retinal bakma süreçlerimiz farklılaştı. Sanatı ve sanatçıları çoğunlukla djjital ortamda görüyoruz. Bu deneyim değişikliği, üretilen sanatı da değiştiriyor.
Eminim ki sanatçılar giderek daha fazla dijital olanaklardan yararlanacaklar ama kalıcı olan sanatın insana dairliğini unutturmayanlar olacak.
ANNESİ Tayvanlı, babası Türk olan sanatçı Melek Kocasinan (Gao Anqi), geçtiğimiz günlerde Türkiye’de ilk sergisini açtı. Kocasinan’ın “Multi Kültürel Pop Sanat” olarak adlandırdığı yeni çalışmaları “Çarpıcı Bir Düş Yeri” (The Scene of an Exquisite Dream) serisi sergileniyor. Sanatçı yeni serisini yorumlarken, çocukluğunun geçtiği Türkiye ve Tayvan kültürlerinin popüler imgeleri ile çocukluk fotoğraflarını, üniversite için gittiği ABD’de hafızasında oluşan güçlü görselleri kullanarak gerçek hayat hikayesini anlatıyor. Çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik dönemlerini geçirdiği üç ülke kültürü arasında köprü kuruyor. Kocasinan ile hikayesini konuştuk…
Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Tayvanlı anne ve Türk babanın çocuğu olarak Ankara’da dünyaya geldim. Annem Li Chuan, Türk vatandaşı ile evlenen ilk Tayvanlı kadın. Çocukluğumun ilk yılları Ankara’da geçti, ilk Tayvan-Türk melezi çocuk olmam nedeniyle etrafımda bana benzeyen yüz hatları olan kimse yoktu. Bu da benim için çok değişik ve ilginç bir durumdu. Sonrasında Tayvan’da ilköğretimime devam ettim. Türkiye, Tayvan, Amerika arasında geçen çocukluk, ergenlik, gençlik yıllarımda kültürler arası yaşantı sırasında kendi sanatsal kimliğimi buldum.
Sanat çalışmalarına ne zaman başladınız?
Yeteneğimi keşfetmem çocukluk yıllarıma dayanıyor. Geleneksel Çin tarzıyla resimler yapan Çince profesörü babamın doğal kağıt, fırça ve boyalarına özenerek, Çince kaligrafide usta olan annemin mürekkep taşlarıyla siyah mürekkep hazırlayışını ve pirinç kağıtlarına çizdiği çizgileri görerek yetiştim. Resme olan derin tutkumun kaynağı Taipei’deki Cheng Che Üniversitesi’nin öğretim üyelerinin çocuklarının gittiği ilkokulda Tayvanlı çocukların çizdikleri muhteşem resimlere imrendim. Los Angeles’taki University of California’daki (UÇLA) lisans eğitimimin ardından Yale Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptım. New York’ta Nuala Clarke’tan, sonrasında da Türkiye’de çeşitli sanatçılardan özel resim dersleri aldım. Bu dersleri ileri taşımak ve kendimi geliştirmek amacıyla da, ESMOD Uluslararası Moda Akademisi’nde moda tasarım ve illüstrasyon eğitimlerine katıldım.
Türkiye’deki serginize ilgi nasıl?
Yerel sergiler haricinde Türkiye’de geçtiğimiz günlerde ilk sergimi gerçekleştirdim. Türkiye’de sanatıma duyulan ilgi beni çok memnun etti, önümüzdeki dönemde yeni sergilerde yer almaya devam edeceğim. Türkiye’deki ilk sergim 1-5 Haziran tarihleri arasında ArtContact İstanbul Çağdaş Sanat Fuarı’nda gerçekleşti. Ankara’da Çankaya Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde ve İstanbul’da Karl&Ein Art Gallery’de sergilerim olacak. Temmuz’da online katılacağım uluslararası bir karma sergiye davetliyim. Kari &Ein Art Gallery’de, 21 Haziran-22 Temmuz’da gerçekleşecek olan sergimde “Karanlıkta Işıldayan (Glow-in-the-Dark) serimi sergileyeceğim.
Serginizin ana teması ne?
Tayvan’a çocukken yeni gittiğimiz zamandan esinlenen sergide, fiziksel ve dgıtal araçlar kullanıyorum. Çocukken Türkiye’deki ve Tayvan’dapyaşam tarzlarının ve evdeki anne baba kültürlerinin farklılığı nedeniyle gerçekliğin kişilere ve kültürlere göre değişebilir olduğunu gözlemledim. Bu gözlemler sayesinde kendime özgü dün-yalar irişa ettim. Kültürel kimliğim gibi kullandığım araç ve tekniklerime melezlik var. Akrilik, mürekkep ve marker kalemlerle fiziksel alarak ürettiklerimi dijital ortama aktarıyor ve yeni bütünsel imajlar oluşturuyorum. Deneyimleyenin devasa ağaçlar, ışıltılı adalar arasında gezinmesini, büyülü varlıklar karşısında huşu hissetmesini amaçlıyorum. Tanıdık olan ve olmayanı birlikte deneyimleterek, çocukken yeni bir ülkeye alışırken duyduğum heyecan ve çekingenliği yaşatmak istiyorum.
Yeni çalışmalarınız neler?
Üzerinde çalıştığım yeni serim “Çarpıcı bir Düş Yeri” (TheSce-ne of an ExquisiteDream)’de, “MultiKültürel Pop Sanat” diye adlandırdığım bir tarzla, Tayvan ve Türkiye’deki çocukluğumun, çizgi romanlar, fotoğraflar, popüler kültür imgeleriyle kolaj formatında izini sürüyorum. Çinceyi Tayvan’da Doraemon çizgi romanlarından, Türkçeyi ise Türkçe çeviri Tom Miks ve Zagor çizgi roman sayfalarından öğrendim. Türkiye’ye döndüğümüzde öğretmen amcam askerlik yaparken okuma yazma bilmeyen erlere Türkçe öğrettiği kitaplarla bana Türkçe öğretti. Budist tapınağında tütsü yakıp dua eden, komşu çocuklarıyla mahalledeki Kuran kursunu da deneyimleyen, TayvanlI Amerikalı olarak “model vatandaş” gibi algılanan, Türkiye’de ise Türkçem iyi olduğu için “Tatar mısın” diye sorulan karışık kültürel kimliğimi bu kolajlara yansıtmayı amaçlıyorum.
Türkiye’de sergi açma fikri nasıl gelişti?
Pandemi başlangıcında Türkiye’ye geldim ve annemle Ankara’da bir yıl kaldım. Annem evinin bir odasını stüdyoya çevirdi. Serideki tüm resimler pandeminin bilinmezliği en fazla olan, aşının geliştirilmemiş olduğu en karanlık günlerinde ışığı, umudu hissetmemi sağladı. Bu nedenle “Karanlıkta Işıldayan” serim aslında karanlık günlerin içindeki hediyeleri, ışığı barındıran bir metafora sahiplik yapıyor. ArtAnkara Çağdaş Sanat Fuar’ında tanıştığım kontaklar sayesinde, ilk kez İstanbul’daki düzenlenecek ArtContact İstanbul Çağdaş Sanat Fuarı’na katılma kararı aldım.
Gördüğünüz ilgiden memnun kaldınız mı?
Türkiye’de sanata aç, yeniliklere açık bir sanat seyircisi var. ArtContact İstanbul’daki sergime Türk ve Tayvan basınının yanı sıra, sanatseverler de büyük ilgi gösterdi. Sergi, uluslararası yayınlar haricinde, Tayvan Kültür Bakanlığı ve Tayvan merkezi haber ajansı tarafından da haber yapıldığı için İstanbul’da yaşayan TayvanlIların ilgisini çekti. Sınırlı edisyon diasec resimlerimin baskıları; Türk ve Tayvanlı koleksiyonerlerin yanı sıra uluslararası koleksiyonerler tarafından satın alındı. Gösterilen ilgi nedeniyle 21 Haziran-22 Temmuz arasında Akaretler’de Karl&Ein Art Gallery’de serimin tümünü sergileme kararı aldık. Türkiye’deki galerileri ve sanat ortamını tanımaya çalışıyorum. Şu anda Türkiye satışlarımın çoğu, deneyimli koleksiyonerlerin benimle direkt temasıyla gerçekleşiyor. Gösterilen büyük ilgiden sonra Türkiye’deki galerilerle çalışmak istiyorum.
Türkiye sanatsal faaliyetler konusunda neler düşünüyorsunuz?
Türkiye’de sanatçıların dünyayı yakından takip ettiğini, dünyanın içinde bulunduğu, göç, din, milliyetçilik, ırkçılık, ekolojik sorunlar, savaşlar konusunda duyarlı olduğunu gözlemliyorum. Gelenek ve köktencilikten uzaklaşmak için genç sanatçılar küreselleşmeyi bir araç olarak kullanıyor. Türkiye’de çeşitli sanat akımlarını, malzemelerini ustalıkla bir arada kullanan, yetenekli, becerikli, sınırları zorlayan sanatçılar var. Tek getirebileceğim eleştiri, bazen kullandıkları dil, medya – reklam sloganlarına benziyor. İçtenlikleri konusunda şüpheye düşürebiliyor. Çağdaş sanatta kuvvetli sanatçılar, özellikle de kendi öykülerine, geçmişlerine (yeri geldiğinde yargılayarak da olsa) sahip çıkanlar, uluslararası ortamda daha başarılı oluyor.
Gelecek planlarınız neler?
“Çarpıcı bir Düş Yeri” adlı serime devam edip sergilenmeye hazır hale getirmeyi planlıyorum. Çocukluğumun Tayvan kısmını işledim. Türkiye’deki çocukluğumu işlemeye başladım. Tayvan’dan yeni gelmiş bir çocuk Türkiye’yi nasıl deneyimledi, nasıl algıladı bunu anlatacağım. Ardından Tayvan-Türk kimliği Amerika’ya gittiğinde ne gibi görsel birikimler kazanır, bunu irdeleyeceğim. Ayrıca moda tasarım eğitimimden yararlanarak, moda ve sanatı farklı bir şekilde birleştirecek çarpıcı bir projem var. Türkiye’de çalışmalarıma olan ilgi ve destek beni çok motive etti. Türkiye’deki sanatseverlerle ve koleksiyonerlerle anlamlı bağlar kurabileceğim sanatsal projelerle, Türkiye’yle bağlarımı derinleştirmeyi umut ediyorum.
İlginizi çekebilir: Sesli kitap uygulamaları çok popüler oldu
Merve YILMAZ / PARA