İş Fikirleri ve İş Kurmak

Organik Gıda Boyası Üreten Kazanacak

Gıda boyalarının büyük bölümü sentetik ve yapay yollardan elde ediliyor. Bu alanda Anadolu’da yetişen bazı bitkiler hazine değerinde. Şimdi ihraç amaçlı endüstriyel yatırım zamanı…

Anadolu’da muazzam hazineler saklı

GÜNÜMÜZDE bilinen teknolojik gelişmelerin yanı sıra önemli yenilikler ortaya çıkıyor. Bunlar insan beslenmesinde devrimsel nitelikte buluşlara yol açıyor. Besin mühendisliği (food engineering) bunun tipik örneklerinden biri. Çürüme, küflenme, bozulma gibi gıda endüstrisi problemlerine çözüm bulunması yolunda bugüne değin ciddi mesafeler alındı. Önemli olan şey hazır besinlere eklenen katkı maddelerinin tümüyle doğal olması.

Besinlerin bozulmadan niteliklerinin devam ettirilmesi endüstrinin başlıca amaçlarından. Uzun ömürlü besinlerin doğal lezzetlerini yitirmeden dozunda renklendirilerek tüketime sunulması da ana hedeflerden biri. Başta gelişmiş ülke toplumları sağlık ve beslenme konusunda kimi duyarsız markalar tarafından manipüle edildiklerinin farkına varmaya başladılar. Çok az da olsa bir grup insan bu farkındalığı toplum geneline yaymak için ciddi çaba harcıyor.

Gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun, çeşitli toplum katmanlarında pek görülmeyen çölyak, laktoz intoleransı gibi günümüzde tavan yapan hastalıkların bu türden besin-sağlık ilişkisine dayalı olduğu ortaya çıkmış bulunuyor.

Hatta nedeni giderek tartışılan otizmin yaygınlaşmasının da buna bağlı olduğunu düşünenler az değil. Gıda mühendisleri ve tıp otoriteleri bu konular hakkında şimdi daha fazla araştırma yapıyor.

gida boyasi

EN İYİ ÜRETİM TEKNİKLERİ

İngilizce ‘GMP’ (Good Manufacturing Practices) kısaltmasıyla anılan iyi üretim teknikleri günümüz gıda endüstrisinde önemli standartlardan biri. Tüm katkı maddeleri; bu arada renklendiriciler, aroma vericiler ve dayanıklılık sağlayan katkılar bu üretim tekniğine uygun olmak zorunda. Fakat son yıllarda standardize edilmiş bazı katkıların sağhk üzerindeki etkileri sıkça tartışılıyor. Bunların başında gıda boyaları var. Gıda boyalarının büyük bölümü sentetik ve yapay yollardan elde ediliyor.

Hiç umulmayan gıdalarda dahi yapay/yarı yapay gıda boyası kullanılması gündemde. Bunlar insanların sağlığını tehdit ediyor. Neden oldukları semptomlar ve hastalıklar çok çeşitli: Alzheimer, parkinson, kalp-damar sorunları, kanser hemen ilk akla gelenler arasında.

İnsanlığın ortak bilinci başta renklendiriciler olmak üzere tüm katkı maddelerinin yapay kaynaklardan elde edilmesine artık tepki gösteriyor. Niteliği ve doğallığı korunmuş gıda boyası kaynaklarını bulmak bundan böyle altın standart.

Bu kapsamda zararsız olduğu iddia edilen ve endüstride kısaca ‘QS’ (Ouantum Satis) denilen en az miktarı ifade eden bazı sentetik boyalar da tartışılıyor. Renklendiricilerde belli sınırları aşmamak gerekiyor.

Birkaç olumlu örnek vererek konuyu biraz daha açalım: Basit örnekler arasında pancarla başlayıp safranla sonlanan onlarca doğal renklendirici var. Bunların çoğu sadece renk vermekle kalmıyor antioksidan ve anti-aging (yaşlanma karşıtı) özellikleriyle de öne çıkıyor.

Yine de bunlarda belli bir sınırı aşmak hem doğal lezzeti etkiliyor hem de yüksek doz boya sendromuna yol açabiliyor. Yararlı olduğu iddia edilen kaynaklardan elde edilmiş bazı renklendiriciler konsantre (özüt) hale getirildiğinde ise bazı sağlık sorunlarına dahi yol açabiliyor.

AZI KARAR ÇOĞU ZARAR

Bugün ‘EC’ koduyla belirlenen gıda boyası katkılarının çoğunu yurtdışmdan ithal ediyoruz. Oysa ülkemizde doğal renk formüllerine düşük dozlarda katkı sağlayacak birçok bitki var. Bunların bir kısmı hem endemik hem de ülkemizde yetiştirilebilir nitelikte olan bitkiler. Tümünü kimyasal yolla değil fiziksel yöntemlerle işlemek mümkün.

Yine de konulan gıdayla etkileşme risklerini araştırmakta yarar var. Biz burada isim vermek yerine geniş kapsamlı bir araştırma yapılmasını öneriyoruz. Araştırma işi hem tıbbın hem de gıda mühendisliğinin sorumluluk alanında. Böylece sadece bizim topraklarımızda yetişen zararsız bazı endemik bitkileri bu işin patent safhasına getirebiliriz.

Önemli olan sadece zararsız değil, sağlığa yararlı renklendiricileri de birer ihraç kalemi haline getirmek. Bu bitkilerin içinde öyleleri var ki hem proses optimizasyonu sağlıyor hem de içerdikleri pigmentler ve fito-kimyasallar yoluyla vücut direncini arttırıyor.

Konu bir süredir Avrupa Birliği’nin de gündeminde. Yakın gelecekte saf doğal renklcndiricilere olan ilgi giderek artacak.

Başta unlu ürünler ile et mamulleri olmak üzere; dondurmalar, şekerlemeler ve pastacılık ürünlerinde sentetik renklendiricilerin kullanımı ise hızla azalacak.

Buna yalnız gıda boyaları değil sentetik bazlı aroma vericiler de dahil. Örneğin Japonya’da endemik olsun olmasın yalnız karada yetişen bitkiler değil, spirulina algleri başta olmak üzere açık denizlerdeki bitkiler de kullanım listesi içine girmiş durumda.

Kaynağı ne olursa olsun doğal gıda boyası elde etmek amacıyla kullanılan bitkilerin çoğunda sağlığa yararlı ‘karotenoid’ ve ‘antosiyanin’ gibi birçok renk bileşikleri var. Şimdi bunları tümüyle izole edip sadece takviye şeklinde değil, doğal renklendirici olarak kullanılmasının önü açılıyor.

En bilmen şekliyle havuç, mor patates, şalgam, narenciye kabuğu, renkli biberler ile çay özütleri bizde bilinen doğal hammaddelerden bazıları. Bu konuda bile en çok pigment veren türler için özel yetiştirme çiftlikleri kurulabilir.

ANADOLU TOPRAĞI BİR HAZİNE

Zararsız renk kaynağı olabilecek bitkiler -endemikler dahil-Anadolu’da inanüamayacak kadar çok. Önerimiz bu maddeleri basit çözümlerle küçük imalathanelerde konsantre hale getirmek değil, bunun endüstriyel ölçekte araştırmasını yapıp, standartlarını belirledikten sonra uluslararası pazarlara açılmak. Kısacası ithal eden değil, gıda boyası ihraç eden ülke olmak.

Bundan sonraki aşama ise sentetiklerin yerine ‘doğal aroma verici’ maddelerin de üretimine geçmek. Sadece renklendirici konusu bile öncül bir pazarlama figürü haline getirilebilir.

Dondurmalara, süt ve et ürünlerine, meşrubatlara, unlu mamullere, şekerlemelere, çikletlere hatta kozmetiklere konan ürün boyaları ile aroma vericilerin hangi doğal kaynaktan elde edildiğini ilan etmek o ürünü hem öne çıkaracak hem de ona pozitif bir ayrıcalık tanıyacaktır.

Ambalajlar üzerinde renklendirici hatta aroma vericilerin standart kodları yerine bunları belirtmenin giderek ‘sentetikleşen’ dünyamıza yeni bir doğallık kazandıracağını bilmek zorundayız. Dijital iletişim çağında bu tür ayrıcalıkların en başarılı reklam türlerinden çok daha etkili olacağını, toplumda pozitif söylem olarak hızla yayılacağını söyleyebiliriz.

Olaya marketing stratejisi açısından baktığımızda sadece şunu da belirtmemiz mümkün: Bundan böyle -özellikle gıda ürünlerinde-kaliteyi sadece araştırmacılar ve bilim çevreleri değil, tüketiciler de ortak bir bilinçle belirleyecek.

Dahası, özellikle gıda üreticileri için tüm dünyada ‘kâr elde etmek’ sadece borsa yayınlarına geçen bir veri olmaktan çıkacak, toplum sağlığına yapılan katkının bir değeri haline gelecek.

Nur Demirok

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu