Odaklanma Kodu
İnsanoğlu kendisine ikinci bir dünya yarattı: bitler ve baytlardan oluşan dijital bir dünya. Farkında olmadan sıfırlar, birler ve ikili kodlar tarafından kuşatılmış durumdayız. Elbette ki bu dünyanın bize faydası var, olmasaydı zaten insanlar dijital cihazları yaratmazlardı. Cep telefonuyla iletişim kurabiliyor, navigasyon aletiyle yolumuzu buluyor, dijital tertibatı sayesinde mükemmel çalışan çamaşır makinesini kullanıyor, daha iyi kalitedeki dijital radyo yayınını dinliyor, çevrimiçi bankacılık sayesinde bekleme sürelerinden ve yol katetmekten kurtuluyoruz.
Dijitalleşme sayesinde yavaş yavaş ve çoğumuz farkına bile varmadan yaşamın tüm alanlarında yepyeni bir insan ve cihaz ilişkisi oluştu. Bu ilişki davranış ve iletişim şekillerini ve daha bir çok şeyi değiştiriyor. Hatta ben dijital dünyanın kafalarımızın içinde bir nevi programlamaya yol açtığını iddia ediyorum. Nitekim her bir cihaz programlamasının temelindeki kodlar doğrultusunda işler ve insan da bu cihazları kullanmak istediği takdirde bu kodlara uymak zorundadır. Bu her bir kullanıcının kullanmak istediği cihazın en azından en temel işlevlerini öğrenmesi gerekmesine sebep vermiştir. Girdiğimiz bilgilerle sıfırlar ve birlerden oluşan sistemi yönetiyor, yazılımları devreye sokuyor ve onlara istediğimizi yaptırıyoruz. Sadece ne girmemiz gerektiğini bildiğimizde programlanan kodlar arka planda işliyor. Farkına bile varmadan yavaş yavaş cihazlara ayak uyduruyoruz. Bu yeni insan ve cihaz ilişkisi davranış ve iletişim şekillerini değiştiriyor. Hatta ben dijital dünyanın kafalarımızın içinde bir nevi programlamaya yol açtığını iddia ediyorum. Özellikle iletişimde bitler ve baytlar çoktan beri insanlar arasındaki paylaşımın temeli haline geldi. Artık birbirimizle daha az doğrudan onun yerine daha fazla dijital cihazların aracılığıyla konuşuyoruz: cep telefonuyla, mesaj atarak, e-posta yoluyla, çevrimiçi ortamda sohbet ederek veya video bağlantılarıyla. Modern bilgi ve iletişim toplumumuzun dijital kodlara çoktan bağlanmış olduğu açıkça ortada ve bu kodlar artık hayatımızın vazgeçilmez bir parçası.
Modern toplum insanı e-postalarını okuyor, çevrimiçi haberleri takip ediyor ve fotoğraflarını dijital ortamda saklıyor. İnternette ne kadar fazla zaman geçirirsek o kadar çok bize sunduğu olanakların farkına varıyor ve günlük yaşamımızın diğer alanlarını da gittikçe internete kaydırmaya başlıyoruz. Sanal alemde alışveriş yapıyor, açık arttırmada ucuz eşyaları kapıyoruz. Ev, araba, iş ve tatil yerlerini çevrimiçi arıyoruz. Vergi beyannamesini, pasaport ve araç plakası için başvuruları bile bugün artık çevrimiçi yapabiliyoruz.
Sanal alem gerçek dünyadaki işlerimizi düzenlememize yardımcı olan paralel bir dünya. Bunun bir adım ötesinde ise sosyal medya sanal alemi yer alıyor. Burada arkadaşlarımız, iş arkadaşları ve ortaklarımızla iletişim kurabiliyoruz. Burada ikinci bir dijital benlik yaratma imkânına sahip oluyoruz. Doğumgünü, oturma yeri, fotoğraflar, videolar, yorumlar, bağlantılar, favori müzik ve özgeçmiş gibi bir çok kişisel bilgiyi ifşa ediyoruz. Böylece özel hayatımızın dijital kodlar halinde örneğin sosyal medya platformlarını sunan dijital süper güçlerin elinde olmasına müsaade ediyoruz.
Bizim bu dijital dünyaya sadece katılmakla kalmamamız aynı zamanda onun tanımlanmasına yardımcı olmamız çok önemli. Ne de olsa kodlar, yazılımlar ve donanımlar insanlar tarafından programlanıyor ve tasarlanıyor. Toplumun, ekonominin ve siyasetin bu sorumluluğun bilincinde olması gerekiyor.
Odaklanma: Dijital ortamda yaşayan insan gittikçe daha çok dijital cihazlara ve programlara (kodlar) bağlanıyor – dijital işleyen espresso makinesinden world wide web’e kadar. Gittikçe cihazların ve sanal dünyanın dibine dalıyoruz. Çevrimiçi dünyada ikinci bir hayat süren insanların sayısı az değil. Ekranın önünde koltuklarına yapışmış bir halde aynı televizyon gibi artık şimdi interneti tüketiyorlar.
Kod: Dijital dünya ikili koda dayanıyor. Bu kod tüm teknik standartların ve yazılımların dayandığı temel. Bu dünyaya girmek veya en basitinden bu makineleri kullanmak istediğimizde yine belli kodlara ve giriş süreçlerine ihtiyacımız var. Cihazla etkileşime girebilmek için şifrelerimizi, PIN numaralarımızı bilmemiz, programları nasıl açacağımızı, dosyaları nasıl yöneteceğimizi ve daha bir çoğunu öğrenmemiz gerekiyor. “Dijital susamı açmakˮ için belli davranışlarda bulunmamız ve belli şeyleri bilmemiz şart.
Dijital dünyanın bizden beklentileri her geçen gün artıyor. İnternetin gelişimi ve bilgi transferinin her geçen gün Twitter gibi daha yeni, kısa ve hızlı araçlarla gerçekleşmesi bilgi akışında insanların işleme potansiyelini aşan bir hız yaratıyor. Bu araçları ne kadar çok kullanırsak her şeyi okumak ve her yerde paylaşımda bulunmak bizim için o kadar imkânsız hale geliyor. Twitter kullanan, blog sahibi olan, özel ve iş e-postalarına cevap veren ve haber sayfalarını okuyarak güncel haberler hakkında bilgi sahibi olmak isteyen birinin gününü iyi planlaması şart. Dijital bir ikinci hayat süren birinin, bilgi selinde kaybolmak istemediği takdirde gittikçe karmaşık hale gelen bu dünyada yerini tekrar tekrar bulması ve kendisi için geçerli olan kuralları sürekli olarak yeniden tanımlaması gerekiyor.