Nisan ayında piyasaları bekleyen gelişmeler
SON iki haftadır salgın hastalık kaynaklı oluşan duruma ilişkin genel değerlendirmelerimizi paylaşmaktayız. Sağlıklı öngörülerde bulunmak hâlen pek mümkün olmasa da nisan ayının önemli bir kısmında da mevcut koşullar devam edecek gibi görünüyor (dilerim bu cümle çok kısa bir zamanda yanlışlanır). Bu hafta Nisan ayında piyasaları bekleyen gelişmeleri ve endeksin son durumuna ilişkin değerlendirmelerimizi paylaşacağız.
Küresel çapta vakaların artış hızına karşılaştırmalı olarak bakıldığında, maalesef, hâlen daha salgın hastalığın yayılmasıyla ilgili olarak özellikle ABD, Avrupa ve Türkiye tarafında zirvenin görüldüğünü söylemek pek mümkün görünmüyor. Temennimiz salgın hastalığın en kısa sürede kontrol altına alınması, tedavi gören tüm herkesin bir an önce iyileşmesi ve mümkün olan en kısa zamanda günlük rutine dönülebilmesi…
Yakın dönemde birçok ülke ve uluslararası kurum tarafından alman mali önlemler piyasalardaki paniğin azalmasına katkı sağladı diyebiliriz. Ancak, hâlen borsalarda dip görüldü demek için erken görünüyor. Zira önceki haftalarda da altını çizdiğimiz üzere, alınan maddi önlemler/teşvikler hastalığın çözümüne yönelik doğrudan bir katkı vermemekte. Dolasıyla, “hastalığın yayılma hızında zirve görüldü” ve/veya “hastalığa yönelik etkin bir tedavi yöntemi bulundu” gibi bir haber görülmedikçe, “piyasalarda dip görüldü, yükseliş başlıyor” gibi bir cümle kurmak kısa vadede oldukça zor. Dolayısıyla, özellikle mart ayı başından itibaren piyasalarda öne çıkan oynaklığın bir süre daha devam etmesi muhtemel diyebiliriz.
STRATEJİ NE OLMALI?
Pek iç açıcı olmayan bu girizgâhla birlikte hisse senedi yatırımı açısından mevcut durumun özellikle uzun vadeli yatırım açısından önemli fırsatları da beraberinde getirdiğini bir kez daha hatırlatmakta fayda var. Yukarıda belirttiğimiz gibi, henüz dip görüldü demek mümkün olmadığından, uzun vadeli perspektifle yapılacak olası alımların tek bir seviyeden ya da tek bir günde yapılmasındansa, kademelere ve zamana yayarak biriktirme şeklinde alım yapılması çok daha sağlıklı olacaktır. Piyasaların işleyişine yönelik yerleşmiş deyimlerden olan “herkes alırken sat, herkes satarken al” yaklaşımından hareketle; görülebilecek olası düşüşlerde, özellikle de alış yapmanın tabir-i caizse cesaret istediği günlerde paniğe kapılmadan kademelere ve zamana yayılarak yapılacak maliyetler (düşüş esnasmda bir karar vermektense ilk tepkinin geleceği seviyeleri beklemek daha yerinde bir yaklaşım olabilir) uzun vadede önemli getiri elde edilmesini; kısa vadede ise olası olumsuz senaryolarda karşılaşılabilecek zararların daha sınırlı kalmasını sağlayabilir.
Meydana gelen gelişmelerin/haberlerin etkisi finansal piyasalarda anında fiyatlanıyor olsa da asıl Nisan ayı boyunca açıklanacak verilerle birlikte salgın hastalığın ekonomilerde yarattığı hasarları daha net ve sağlıklı bir şekilde görmeye başlayacağız.
BİZİ NE BEKLİYOR?
Gelelim nisan ayı ekonomi takviminde öne çıkan başlıklara…
özellikle nisan ayı başında Türkiye’de dahil olmak üzere küresel çapta açıklanacak olan mart ayma ilişkin PMI (satın alma yöneticileri endeksi, büyüme için önemli bir öncü gösterge, 0-100 arasında değer alan endeksin 50’nin üzerinde olması büyümeyi 50’nin altında olması ise daralmayı işaret ediyor) rakamları önemli olacak. 3 Nisan Cuma günü yurtiçinde açıklanacak enflasyon verileri ile birlikte ABD İstihdam Raporu da yine kritik önem arz eden veriler arasına not edilebilir. Ay boyunca Çin ve ABD’den birinci çeyrek dönem büyümesine ilişkin ilk tahminler de görülmüş olacak. Ayrıca, her ne kadar para politikasında şu ana kadar küresel çapta birçok ciddi önlem alınmış olsa da nisan ayında TCMB (22 Nisan), BoJ (Japonya Merkez Bankası-28 Nisan), Fed (29 Nisan) ve ECB (Avrupa Merkez Bankası-30 Nisan) toplantıları da yakından takip edilecek. Ayrıca, 30 Nisan’da TCMB’nin, yılda dört kez basın toplantüarıyla tanıtarak yayınladığı Enflasyon Raporu’nun İkincisini yayınlayacağını da hatırlatalım. Özellikle, Ocak ayındaki ilk raporla birlikte yüzde 8.2 olarak duyurulan TCMB yılsonu enflasyon tahmininin nasıl değişeceği (son PPK karar metninde aşağı yönlü revize ihtimali işaret edilmişti) ve güncel gelişmelere dair TCMB Başkanı Uysal tarafından yapılacak değerlendirmeler yurtiçi piyasaların seyri açısından önemli olacak.
Bu değerlendirmelerin ardından BIST-100 endeksinin mevcut durumuna ilişkin bazı göstergelere de bir göz atalım…
Özellikle, mevsimsellik ve olası anomalilere dair bir ön fikir edinebilmek adına tarihsel performanslara bakarak başlayalım. Tarihsel ortalama getiriler (her ne kadar geçmiş istatistikler gelecekte de aynı performansın yaşanacağına dair bir garanti sunmasa da), BIST-100 endeksinin Nisan aylarında genel olarak performans gösterdiğini işaret etmekte.
Son durum itibariyle BIST-100 endeksinin hem kendi tarihsel ortalamalarına hem de gelişmekte olan ülke piyasalarına kıyasla piyasa çarpanları bazındaki iskoııtosu yüksek kalmaya devam ediyor (farklı çarpanlara göre iskonto oranı yüzde 30 ile yüzde 50 aralığında seyretmekte, biz grafiklerde yalnızca Fiyat/Kazanç -F/K- çarpanına yer verdik).
TL bazında haftayı 88 binli seviyelerden tamamlayan BIST-100 endeksine dolar bazlı baktığımızda da son küresel krizden bu yana görülen en düşük seviyelerdeki seyrin devam ettiği görülmekte.
OLASILIKLAR
Tüm bu gösterge ve değerlendirmelerin ardından sonuç kısmına gelecek olursak;
■ Karşılaştırmalı ülke verilerinden hareketle, salgın hastalığın yayılmasına dair zirve görüldü demek hâlâ kolay değil. Bu zirvenin görülmesi en azından birkaç hafta daha alabilir gibi görünüyor (umarım çok daha kısa sürede ve mümkün olan en az sayıda vaka ile bu zirve görülmüş olur). Ancak, özellikle Asya ülkelerinde yayılma hızının kontrol altına alınmış gibi görünmesi ve bu ülkelerin elde ettiği tecrübeler, ABD ve Avrupa ülkelerinde söz konusu zirvenin bir miktar daha erken görülmesini beraberinde getirebilir.
■ Önümüzdeki günlerde hastalığın yayılma hızının kontrol altına alındığı veya etkin bir tedavi yönteminin bulunduğu gibi bir haberin gelmesi piyasalarda ciddi bir tepki alimim beraberinde getireceği gibi, salgın hastalık kaynaklı belirsizlik süresinin uzaması ya da belirsizliğin derinleşmesi, bu belirsizlik dönemi sonrası beklenen tepki hareketlerinin sınırlı kalmasına/daha zamana yayılarak gerçekleşmesine neden olabilir.
■ Sosyal mesafe, izolasyon, karantina gibi tedbirlere ne kadar süre daha ihtiyaç duyulacağı ve bu tedbirlerden normal sürece geçişte nasıl bir strateji izleneceği hâlen çok net değil. Beklenenden erken gevşeme adımları yeni salgın dalgasına neden olabileceği gibi bu sürelerin çok uzaması tedarik zincirleri ve talep tarafında ciddi risklere neden olabilir. Dolayısıyla, alınacak tüm yatırım kararlarında bu riskler de göz önünde bulundurulmalı.
■ Nisan ayı boyunca açıklanacak veriler, salgın hastalık nedeniyle ekonomilerde oluşan hasara yönelik ilk net sonuçları ortaya koyacak. Bu verilerle oluşacak tablo, kısa vadeli beklentileri bir miktar karamsarlaştırabileccği gibi (geçen hafta ABD işsizlik maaşı başvurularının haftalık bazda 3 milyonun üzerinde artışla rekor kırması gibi verilerin sürmesi durumunda); beklenenden olumlu veriler ve/veya ülkelerin aldığı tedbirlerin yeterli olacağına dair güçlenen beklentiler yavaş yavaş iyimser havanın oluşmasını sağlayabilir.
■ Piyasalardaki oynaklığın yüksek kalmaya devam etmesi muhtemel, bu nedenle panik alım/satımlardan kaçınmakta fayda var.
■ Borsalarda henüz dip oluştu demek için erken ama mevcut seviyeler ve olası düşüşler uzun vadeli yatırım açısından maliyet yapma fırsatı olarak değerlendirilebilir.
EROL GÜRCAN