Ne Kadar Futbol O kadar Siyaset
Ne ka(dar) futbol, o ka(dar) siyaset
Futbola veya spora bütünüyle ilgisiz olsanız bile şu birkaç gündür meydana gelen gelişmeleri görmezden gelmeyin.
Yediden yetmişe herkesi etki alanına alan seyirlik bir spor olarak ‘futbol’, ülkenin halinin de göstergesidir. Hatta biraz cesaretle ‘futbol=siyaset’ denkleminin varlığından bile söz edilebilir.
‘Ülkedeki futbolun durumu neyse siyasetin durumu da ona benzer’ anlamına…
Şu birkaç gündür yazılanlardan nasıl bir tablo canlandı zihninizde? Benim zihnimde canlanan tablo şu: Futbolun ciddiye alınması gereken bir sektör haline gelmesiyle birlikte kulüplerin yapısı da değişmiş ve ‘mafya’ ile bağlar oluşmuş… Kimi kulüp askerle kimi de istihbarat örgütüyle yakınlık kurmuş… Herbirine milyonlarca Euro ödenen oyuncular sahada ter dökerken, onlara güvenmeyen yöneticiler, maçların sonucunu para gücüyle belirleme yoluna gitmiş…
Kimin ligden düşeceğine, kimin şampiyon olacağına ‘parayı basan’ karar verir olmuş…
Evine götüreceği bir kilo et yerine bilet alarak tribünleri dolduran veya aylık gelirinin önemli bir kısmını bastırarak TV’den maç izleme imkânına kavuşan taraftar “Top yuvarlaktır” martavalına inanadursun, sahadaki top parayı alan oyuncunun ayağında kareleşerek boş kale önünden dışarıya savrulmuş, ya da kalecinin elinden kayıverip gole dönüşmüş…
Parayı veren, hakemin düdüğünü de çaldırmış…
Tıpkı siyasette olduğu gibi; daha doğrusu yakın zamana kadar siyasette de olduğu gibi…
Rakibini sandıkta geçemeyen siyasi partilerin kimlerden ve nerelerden medet umduklarını, demokrasiler açısından kabul edilemez ittifaklar oluşturulduğunu, milletvekilleri pazarları kurulduğunu, yasalar yamultularak veya parti kapattırılarak sonuç alınmak istendiğini, telefonlarla Meclis’e girmenin engellendiğini…
Bütün bunları ve daha neleri hatırlıyoruz siyasi hayatımızdan…
Çok şükür, bu siyasi ayak oyunlarının, kirli ittifakların büyük bir bölümü artık tarihe karıştı; ancak yine de geçmiş alışkanlıkların etkisiyle yanlışlıklar yapan siyasiler ve onların yönlendirmesiyle hatalı davranışlar sergileyen partilerle karşılaşılabiliyor.
‘Yeni Türkiye’ gerçeğiyle seçmen tarafından yüzleştirildiklerinde siyasette artık farklı kuralların geçerli olduğunu onlar da öğreniyorlar. Demokrasilerde ‘güç’ yalnızca milletten alınır; iktidar ve muhalefeti vatandaşın helâl oyu belirler… Futbolda da ‘gücün kaynağı’ sahada sergilenen oyundur; topa hâkim olan, maça asılan, verilen taktikleri sahada uygulayabilen, taraftarını coşturmayı başaran ve tabii şanslı olan takım kazanır…
Parayla satın alınan maç, süngü gölgesinde kurulan hükümetten farksızdır; ikisi de mide bulandırır…
Siyasete kurallar geldi, iktidar da ülkeyi kurallar ülkesi haline getirmede kararlı görünüyor… Siyasette ‘şike’ yapmaya kalkışanlarla mücadeleyi başarıyla sürdüren yargının, siyasete bakan yüzü de bulunan futbolda da kurallar hâkimiyetini sağlamak için kolları sıvadığını görüyoruz. Daha da önemlisi, en koyu taraftar bile, “Futbolun üzerindeki gölge kalkacaksa, alınacak en radikal karara bile varım” noktasına gelmiş görünüyor.
“Futbola veya spora ilginiz bulunmasa da gelişmelere bigâne kalmayın” demem bundan…
Fehmi Koru