Lojistik devrimi
Ulaştırma/lojistik sektörü 2023 hedefleri
- Büyük ölçekli 16 yeni lojistik merkezi
- 36.500 km’lik bölünmüş yol
- 7.500 kilometrelik otoyol
- 70 bin kilometrelik bölümlü sıcak karışım asfalt
- 2019 yılında Boğaz’da bir denizaltı tüp geçit ve Üçüncü Köprü
- Çanakkale Boğazı’nda köprü
- 10 bin kilometrelik hızlı tren demiryolu,
- 4 bin kilometrelik ilave demiryolu
- Türkiye’yi Kafkaslar, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya bağlayacak projelerinin desteklenmesi
- Yeni havaalanları, 400 milyonluk yolcu kapasitesi
- İstanbul’a üç yeni havaalanı
- 750 uçaklık filo (200 bölgesel)
- Ana limanların demiryollarına bağlanması
Ege/Akdeniz/Marmara ve Karadeniz’de transfer limanh 2019 yılında dünyanın en iyi 10 limanından en az birine sahjp olmak Konteymr taşımacılığı için 32 milyon TEU’luk elleçleme ka . 500 milyon ton katı, 350 milyon ton sıvı yük elleçlemek 10 milyon DVVT’lik gemi inşaatı kapasitesi O 50.000 yat kapasiteli 100 marina
Bölgesinin lojistik üssü olabilecek coğrafi avantaja sahip olan Türkiye, dünyanın en hızlı gelişen 10 lojistik pazarından biri. 2023’te 500 milyar doladık ihracat hedefinden güç alan sektör 50 milyar dolar ciro sağlamayı planlıyor…
ULUSLARARASI ticaretimiz son 15 yılda beş kata yakın artarken, ihracatımızın dünya ticaretinden aldığımız pay 2016’da yüzde 0.89’a çıktı. Hedefimiz 2023’te dünya ticaretinden aldığımız payı yüzde 1.5’a yükseltebilmek. 2023’te 500 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirip, G-20 ülkeleri içinde ilk 10’dayer almak istiyoruz. Ticaretin gelişmesi demek lojistik sektörünün de gelişmesi anlamına geliyor. Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye, Asya ile Avrupa kıtası arasında bir köprü olurken, Avrupa ve Ortadoğu arasında coğrafi olarak doğal bir hub konumunda. Dünya ticareti ve kendi ticaretimizin gelişme hedeflerine uygun olarak bir de lojistik altyapımızı geliştirebilirsek, Türkiye’nin bölgesinde önemli bir ‘lojistik üs’ olmaması mümkün değil.
EN HIZLI GELİŞEN PAZAR
Zaten lojistik sektörünün son 15 yılda ulaştığı nokta, gelecek adma da hedeflerin gerçekleştirilebileceği umudunu güçlendiriyor. Coğrafi konum olarak Ortadoğu, Türk Cumhuriyetleri ve Avrupa arasında stratejik bir noktada olan ülkemiz, bu avantajlı konumu ile birçok otorite tarafından zaten lojistik üssü olarak görülüyor. Böyle olmasına rağmen ülkemizin “lojistik” kavramı ile tanışması çok eski değil. Kara, deniz ve hava taşımacılığını entegre eden lojistik, 2000’li yılların başından itibaren bir sektör olarak ifade edilmeye başlandı. Ancak öylesine hızlı bir gelişim gösterdi ki dünya otoritelerinin de dikkatini çekmeye başladı. Dünya Ekonomik Forumu çerçevesinde yayınlanan Lojistik Endeksi’ne göre, dünya genelinde en hızlı yükselen 39 pazar karşılaştırıldı. Ülkelerin lojistik çekiciliğini değerlendiren endekse göre, lojistik alanında Türkiye dünyanın en hızlı gelişen 10 ülkesi arasmda gösterildi. Endekste Türkiye’nin en büyük avantajının, coğrafi konumunun üretim ve tüketim merkezlerine yakınlığı olarak belirtildi.
YATIRIMLAR HIZ KAZANDI
Türk lojistik sektörü bugün sahip olduğu 1.500 şirket ve 46 bin araçla Avrupa’nın en büyük filosuna sahip. Türkiye Gayri Safi Yurtiçi Hasılası içerisinde yüzde 12-13 gibi bir paya ulaşan lojistik sektörünün hacminin 100 milyar TL’ye ulaştığını söyleyebiliriz. Türkiye’nin 2023 yılı hedefi olan 500 milyar dolarlık ihracat hedefine uygun bir ivme sergileyen sektörün 2023 yılında 50 milyar dolarlık ciro sağlaması bekleniyor.
Uluslararası Nakliyeciler Derneği Başkanı Fatih Şener, Son 15 yılda lojistik kavramının hayatımıza girdiğine işaret ederek, “Bu süre içerisinden şirketlerimiz adlarında lojistik kavramlarını kullanmaya başladılar” diyor. Şener’in verdiği bilgiye göre, eşya taşımacılığında son 15 yıldır önemli altyapısal iyileşmeler yapıldı. Otoyolu ve liman yatırımları artarken, demiryollarında eşya taşımacılığında özerkleşme çalışmaları hız kazandı. Y aklaşık bir yıl önce ilk defa T aşıma Kanunu ve Yönetmeliği yayınlandı. Eskinin Türkiye’sinde bunların hiçbiri yokken, artık bütün taşıma modları taşıma şekilleri yetkiye bağlandı. Yol kontrol, denetim sistemleri hayata geçirildi. Yayınlanan yasa ve yönetmelikle sektörün ilk defa disiplin altına alındığını belirten Şener, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Türkiye için stratejik bir sektör olan uluslararası taşımacılık bu yönetmelikteki çok keskin çizgilerle belirlediği hatlar sebebiyle önemli hasarlar aldı. Özellikle uluslararası oyuncular olması sebebiyle rakiplerinin muhatap olmadığı yaptırımlarla karşılaşmak Türk taşımacılık sektörünü ciddi sıkıntıya soktu. Marmara Bölgesi için konuşacak olursak; 2004 yılında yönetmelikten önce var olan 425 firmanın çeşitli sebeplerden dolayı 302 tanesi kapandı. Marmara Bölgesi Batıyla rekabet ediyor. Bunda batının getirdiği kısıtlamaların etkisi çok oldu. Romanya ve Bulgaristan gibi ülkelerin AB’ye girmesinden sonra bu ülkelerin Türk araçlarını geçişlerini kısıtlamaları ve Türkiye’nin Avrupa’ya olan taşımalarını kendilerinin yapma çabaları sektöre ciddi zararlar verdi.”
SIKINTILAR GEÇİCİ
Gelecek için büyük hedefler koyan sektör, son 3-4 yıldır yoğun yaşadığı sıkıntıları atlatmak zorunda. Sektörün rekabet gücünü tekrar kazanması gerekiyor. Uluslararası Nakliyeciler Demeği (UND) verilerine göre, Türkiye’den yerli ve yabancı araçlarla ihraç taşımaları 2016 bir önceki yıla göre yüzde 1 artarak 1 milyon 525 bin 903 sefer gerçekleştirildi. Bu seferlerin yüzde 80’i yerli araçlarla yapılırken, yüzde 20’si ise ithal araçlarla gerçekleştirildi. Aynı dönemde Rusya’ya yapılan sefer sayısı yüzde 680 düşerken, Irak’a yapılan sefer sayısı ise yüzde 33 azaldı. Türkiye’den 2016’da yapılan ithal taşımalarda da kan kaybı yaşandı. İthal taşıma seferleri 2015’e göre yüzde 13 azalarak 370 bin 325 sefer gerçekleştirildi.
UND Başkanı Fatih Şener, sektörün son durumunu şu sözlerle değerlendiriyor: “Son 3-4 yıldır bölgesel güvenlik krizleri sektörümüzü etkiledi. Özelikle Irak ve Suriye’nin durumu nedeniyle bu ülkelere taşıma yapamadığımız gibi; bu ülkeler üzerinden Ortadoğu ülkelerine de taşıma yapamaz hale geldik. En son Rusya ile yaşadığımız uçak krizi derken Türkiye pek çok coğrafyada karayolu ulaşımında sıkıntı yaşadı. Uluslararası taşımacılar için hem mevzuatın yenilenmesi, rehabilitasyonu hem de uluslararası cephede güzergahlardan geçişin kolaylaştırılması görevi yeni dönemde bizi bekliyor.”