Kuruntularını yok edenler, tüm engelleri aşarak yenilikçiliğe odaklanır!
İnsan daima kendine özgü idealleriyle yaşıyor. Yapılan yanlışlardan ders almak, onu giderek olgunlaştırıyor. Taklitçi olmayan yenilikçilik ise burada en önemli unsur!
İçeriğe Ait Başlıklar
Yenilikçiliğe odaklanmak
Nur Demirok / Para; GENÇLİK yaşamımın bir bölümünü geçirdiğim Ankara’da en büyük idealim iyi bir ruhsal terapist olmak ve bu konuda saygın bir uzman hekim olarak ülke çapında ün kazanmaktı.
Nereden nereye! Adeta benim manevi annem olan rahmetli Adile Naşit’in yıllar önce kurduğu ‘Naşit Tiyatrosu’nda bir dönem bu fikir kafama öylesine yerleşti ki, insan davranışlarını Adile Hanım’ın genç yaşta kaybettiğimiz rahmetli oğlu Ahmet’le birlikte adeta hep mercek altına aldık. Ve şimdi anlıyorum ki. çok da iyi etmişiz.
Denizciler Caddesi’nde o zamanın Sus ve Sümer Sinemaların bulunduğu yerde çok sayıda notlar tuttuk; ileride bize bilimsel (!) referans olur diye pratik gözlemler yaptık. Seyircilerin davranışlarını, seans sonrası konuşmalarını, sokaktaki insanların alışkanlıklarını sürekli analiz ettik ve ‘ciddi’ notlar aldık.
O tarihlerde ben 17-18 yaşlarında bir delikanlı, rahmetli Ahmet ise ortaokul çağında bir çocuktu.
Gerçekleri Hiçbir Şey Değiştiremez
Rastlantıya bakınız ki, yıllar ve yıllar sonra o notları özenle sakladığım solgun ve sararmış bir hikâye kitabının sayfaları içinde buldum. Neler yazmamışım ki; tiyatro binasının girişindeki büyük kare döşemelerin çizgilerine basmamak için bir ileri bir geri yapan seyirciyi…
Cebeci’deki Konservatuvar binasına girerken kemanını çıkarıp üç dört kez öpüp başına koyan genç bir delikanlıyı; ‘Ulus’ta kaldığımız ünlü bir otelde solak bir adamın tüm notlarını sol eliyle yazıp, imzasını özellikle sağ eliyle attığım…
Yine aynı kişinin otelden çıkarken birkaç kez duraksayıp hep sağ ayağıyla dışarı çıkmamaya gayret ettiğini ve eğer sol ayağıyla dışarı adım atmış ise bu kez geriye dönüp aynı manzarayı sağ ayağıyla birkaç kez tekrarladığını dikkatle gözlemledik.
Saplantıları Terk Etmek İçin Başlangıç
Ben daha sonra profesyonel yaşamımda üst düzey yöneticilik, genel müdürlük ve Yönetim Kurulu Üyelikleri yaptığım kurum ve şirketlerde tıpkı benzer şekil de garip davranışları olan birçok insan gözlemledim.
Gel zaman git zaman; yıllar ve yıllar sonra Fransa’da bu işi bilimsel olarak analiz eden öğretim üyesi değerli bir profesör arkadaşımla tartışma olanağı buldum.
Kendisi konuyu tüm yönleriyle izah etmekle kalmadı; işin ruhsal ve bilimsel yönlerini de uzun uzadıya bana bir güzel açıkladı.
Daha sonra bu konunun ‘obsesif -kompulsif saplantılarla takıntı odaklı bir ruhsal hastalık tablosu’ olduğunu merak ve hayretle öğrendim. Çok değil, 1990’lı yılların sonunda David Clark, Christine Purdon, Dr. Robert L. Leahy gibi tanınmış uzmanların yayınladıkları kitap ve tebliğlere de derinlemesine göz atma şansım oldu.
Uzağı Görmek Realist Olmayı Gerektiriyor!
Uzun lafın kısası; bu ilginç konunun özellikle son pandemi dönemlerinde hiç olmadığı kadar zirve yaptığını da üzülerek öğrendim. Üstelik kıdemli yöneticileri tutan bir hastalık haline geldiğini de not aldım. Bu konuyla birlikte biraz meraktan, biraz da uzağı görme heyecanımdan olsa gerek halen yine heyecan ve merakla olayları izlemeye devam ediyorum.
Kişisel izlenimlerim bunun sadece obsesif – kompulsif bozukluk olmadığı ve malum pandemiye paralel bir şekilde yine müthiş bir hızla ilerlediğini gösteriyor. Nitekim ben de bu süreci birçok yayınlar sayesinde irdeleyip doğrulayabiliyorum.
Uzun lafın kısası; eskilerin ‘vesvese’ dediği bu saplantı, ne yazık ki giderek yaygınlaşıyor. Tüm beklentiler ise, başta şirket ve kurum yöneticilerinin realist bir düşünce yapısıyla olaylara yaklaşmaları ve çevresindeki bireyleri de ikna etmeleri…
NUR DEMİROK / PARA