Koronavirüs salgınının ekonomilerde oluşturduğu tahribat
Koronavirüs salgınının etkileri
TÜM dünya koronavirüs salgınının etkilerine odaklanmış durumda. Ülkelerden üst üste gelen teşvik ve önlem paketleri krizin ilk dalgasında dibin bulunmasını ve güçlü bir tepki yaşanmasını sağlarken, endişeler tam anlamıyla ortadan kalkmış değil. Endişelerin ne denli yüksek olduğunu son dönemdeki fiyatlamalar da gösteriyor. En son petrol fiyatlarında yaşanan çöküş, ekonomilerdeki hasarın çok daha sert ve kalıcı olabileceği endişesini yansıtıyor. Petrol fiyatlarında yaşanan bu düşüş ilk olarak petrol üreticisi ülkeleri olumsuz etkilese de ekonomilerdeki toparlanmanın gecikmesi en çok gelişmekte olan ülkeleri etkileyecek gibi duruyor. Gelişmekte olan ülkelerin ekonomik temelleri ve yapıları birbirinden farklı olsa da risk iştahındaki düşüş ya da yükselişler, farklı ölçülerde olsa bile bir sepet halinde hepsinin para birimleri ve varlık fiyatlamaları üzerinde etkili oluyor. Bu süreci son dönemde daha net bir şekilde görüyoruz.
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKE PARALARI SATIŞTA
Son haftalarda TL’deki değer kaybı sıkça konuşulsa da aslında yaşanan hareket TL’ye özgü bir durum değil. Aşağıdaki grafik doların, yılbaşından itibaren TL ile birlikte diğer gelişmekte olan ülke para birimleri karşısındaki değer kazanımını gösteriyor. Farklı oranlarda olsa da belli başlı gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinin dolar karşısında değer kaybını gösteriyor. TL’deki değer kaybı grafikte yer alan ülkeleri dikkate aldığımızda orta sıralarda yer alıyor. Gelişmekte olan ülkelerin en büyük sorunlarından biri bulaşıcılık etkisinin yüksek olması. Yani birinin yaşadığı sorunun diğerlerini de çok kolay bir şekilde etkisi altına alabilmesi.
Son dönemde finansman sorunu yaşama ihtimali olan, ekonomisi petrol gibi emtialara dayanan ülkelerde görülen ya da görülmesi muhtemel sorunlar gelişmekte olan ülkelere yönelik risk iştahını baskılıyor. Bu durum gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinden ve diğer finansal varlıklarından çıkışa neden olurken, rezerv para özelliği bulunan ülkelerin para birimlerine ve tahvillerine ilgiyi artırıyor. Bu nedenle gelişmiş ülkelerin para birimleri arasında çok fazla dalgalanma yaşanmazken, gelişmekte olan ülkelerin para birimleri rezerv para özelliği bulunan ülkelerin para birimleri karşısında değer kaybediyor.
KÜRESEL RİSK İŞTAHI BELİRLEYİCİ
Aşağıdaki grafik ise doların, gelişmekte olan ülkelerin para birimleri karşısındaki son bir yıldaki (52 hafta) seyrini gösteriyor, tki grafiğe bakında son 52 haftada görülen değer kaybının neredeyse tüm ülkelerde bu yılbaşından itibaren görülen kayıplardan oluştuğu görülüyor. Örneğin dolar, TL karşısında son bir yılda yüzde 20 civarında değer kazanırken, bunun yaklaşık yüzde 17’si yılbaşından sonra gerçekleşmiş durumda. Diğer para birimlerinde de benzer durum söz konusu. Bu da gelişmekte olan ülkelerin koronavirüs salgını öncesinde oldukça istikrarlı bir seyir izlediklerini gösteriyor.
Bu tablonun bize işaret ettiği bir diğer konu da yukarıda bahsettiğimiz gibi, çok büyük içsel sorunlar olmadığı sürece gelişmekte olan ülkelerin bir sepet halinde alınıp satılıyor olmasının bir etkisi. Bu durum hiçbir koşulda ayrışma olmadığı şeklinde de algılanmamalı. 2018 ve öncesindeki birkaç yıl TL yaşanan siyasi ve jeopolitik gelişmelerin etkisi ile emsallerinden oldukça negatif ayrıştı. TL’deki değer kaybına karşın o dönemde de diğer gelişmekte olan ülke para birimleri arasındaki korelasyon yüksek seyretmeye devam etti. Bu durum küresel risk iştahının yüksek olduğu dönemlerde bulaşıcılık etkisinin daha düşük seyretmesinden kaynaklı ancak rüzgar gelişmekte olan ülkelerin aleyhine esmeye başladığında yani risk iştahı düştüğünde bu grup içinde bulaşıcılık etkisi de yükseliyor. Bu nedenle içinde bulunduğumuz dönemde gelişmekte olan her bir ülkenin ekonomisi, kendisi ile birlikte diğer gelişmekte olan ülkeleri de ilgilendiriyor.
DOLAR/TL’DE DEĞER KAYBI DEVAM EDER Mİ?
TL’de son haftalarda yaşanan değer kaybının arkasında gelişmekte olan ülkelerdeki genel trendin etkili olduğunu görmüş oldu. Buna karşın başta BDDK’nın yurtdışı yerleşiklere getirdiği swap kısıtlamaları olmak üzere TL’nin değer kaybının şiddetlenmesini engellemek için alınan önlemlerin, yüksek CDS primlerine rağmen TUnin daha fazla değer kaybederek, negatif ayrışmasını engellediğini söylemek mümkün. Bununla birlikte son haftalarda özellikle petrol üreticisi ülkeler negatif ayrışmada biraz daha ön olana çıkarken, petrol ithalatçısı konumundaki Türkiye’nin gerek cari açık gerekse enflasyon üzerindeki pozitif etki nedeniyle yön aynı olsa da olumsuzluklardan daha az etkilenmeye başladığını görüyoruz. Buna karşın en başta da ifade ettiğimiz gibi sürecin uzaması ayrışma hikayelerini rafa kaldırarak topyekun bir satış getirebilir. Salgının getirdiği küresel belirsizlikler devam ettiği sürece, güvenli liman olarak takip edilen rezerv para olma özelliği olan gelişmiş ülke paralarına eğilim devam edecektir. Bu da TL dahil gelişmekte olan ülke para birimlerindeki satış furyasının henüz sonuna gelmediğini işaret ediyor.
PSİKOLOJİK RAKAMLAR ÖNEMLİ AMA…
Bazen hiçbir önemli olmasa da piyasalardaki fiyatlamalarda düz rakamlara psikolojik olarak daha fazla önem atfedilir, örneğin BIST-lOO’de 99 bin ile 101 bin arasında temel değerlemeler açısından çok fazla bir farklılık olmasa da psikolojik olarak 100 binin altında ya da üstünde olması yatırımcılar için önemli olmaktadır. Benzer şekilde dolar/TL kuru 6.70 iken yüzdesel olarak çok daha büyük fark olmasına rağmen 6.90 olur mu sorusu çok fazla dile getirilmezken, kur 6.90’a geldiğinde kur 7.00 olur mu soruları çok daha fazla sorulmakta kurun 7.00 olması ise manşetleri süslemektedir.
Son günlerde de kurda dolar/TL 7.00 olur mu, üzeri görülür mü soruları yoğunlaşmış durumda. Dolar/TL’de kısa vadede 7.00 ya da hafif üzerinin görülmesi ana trend açısından çok bir anlam ifade etmemektedir. Genel olarak bu tür düz rakamlar geçildikten sonra kısa vadede hareketler biraz sertleşse de teknik olarak, bu düz rakamdan ziyade geçmişte görülen zirve seviyeler daha kritik olmaktadır. Bununla birlikte yukarıda da bahsettiğimiz gibi rüzgar gelişmekte olan ülkeler aleyhine estiği sürece TL’nin bu rüzgarlardan etkilenmemesini beklemek de fazla iyimserlik. Bu durumda da eşiğinde bulunulan 700 TL’nin çok bir anlamı olmamaktadır. Bu süreçte rakam telaffuz etmek zor olsa da koronavirüs salgınının ekonomilerde oluşturduğu tahribat henüz geride kalmış değil. Bu da TL dahil gelişmekte olan ülke para birimlerinin bir süre daha korele bir şekilde değer kaybının devam edebileceğini işaret ediyor. Bu durum bir süre daha dolar/TL’deki anlık haber akışlarına bağlı yaşanan düşüşlere temkinli yaklaşmak gerektiğini işaret ediyor.
ÜZEYİR DOĞAN