Kendimize Doğru Sorular Sorabilmek
Kendimize Doğru Sorular Sorabilmek ve Doğru Düşünceler Üretebilmek
Kendimize doğru sorular sormak;
“(Ne) yapabilirim?” ya da “(A’asıl) yapabilirim?” gibi sözcüklerle ve cümlelerle başlar.
“(Niye) old::?”, “(Ne) zaman oldu?” ya da “(Kim) yaptı?” gibi sözcüklerle ve cümlelerle başlamamalıdır.
“Niye ?” sorularının altında yatan şikâyet ve yakınmalar gibi doğru bilinen kalıplaşmış yanlış düşünceler o kişinin “Niye hep benim başıma geliyor?” diye düşünmesine neden olur.
“Neden ?” somlarının altında ise hep erteleme vardır ve o kişinin kendisine “Ne zaman beni anlayacaklar?” diye düşünmesine neden olur ve o kişiye zaman kaybettirir.
“Kim ?” somlarının altında ise suçlamalar yatar ve o kişiye “Kim buna sebep oldu ve bunu kim yaptı?” diye düşünmesine neden olur.
Kendimize doğru sorular sormak;
“Ben sözcüğü içerir ve içimizdeki gücü harekete geçirir. Ben ancak (Beni – kendimi) değiştirirsem her şeyi değiştirebilirim gibi düşünmemize vesile olur.”
Kendimize doğru sorular sormak; her zaman eyleme geçmeye odaklıdır ve o an kişinin bireysel sorumluluğunu üstlenmesini ve hemen harekele geçmesini sağlar.
Çünkü Sen” ve hatta “Siz” diye düşünceler oluşturmadığından, doğru soruların altında suçlama ve şikâyet yatmaz çünkü sahiplenme vardır.
Kendimize doğru sorular sorabilmek ve Doğru düşünceler üretebilmek için
Zihnimize hâkini olmak ve zihnimizi kontrol etmek
Pozitif bir yönetim bilincine ve arzu ettiğimiz doğrultuda kaliteli yaşam anlarına, sahip olmak için amaç kendimizi harekete geçinnek ise atılması gereken ilk adım kendimize gerekli olan doğru soruyu sormaktır.
Beyin ve zihin her şeydir…
Çünkü zihin dünyamızı dahi şekillendiren, rakamlarla bile ifade edilemeyecek kadar sayısızca düşünce ve fikri üretir.
Bu nedenledir ki zihin gücün bir formudur…
Günümüzde birçok kişi iç ve dış iletişimlerini dengeleyebilmek ve zihnini kontrol altına alabilmek için bir takım eğitimler almaktadır.
Zihnimize hâkim olarak kendimize soracağımız doğru soruların neticesinde, üreteceğimiz doğru düşüncelerle ve ürettiğimiz düşünceleri hayatımıza uyarlayarak düşüncelerin gücünü açığa çıkartır ve yaşamımızda harika değişimler oluştururuz.
Düşünce gücümüzü ve bilinç düzeyimizi artırarak temel becerilerimizi geliştirebildiğimiz ölçüde, daha da yükselecek ve kendi benliğimizle çevremizin daha da farkında oluruz.
Düşünce gücümüzü geliştirmek için sürekli içsel bir arzu içinde olduğumuz bir gerçektir.
İnsanlar buna pek inanmak ve kabul etmek istemeseler de yaşamımızda ki olaylar ve etrafımızda oluşan deneyimler, tamamen yaşamımıza bizim katmayı seçtiğimiz eylemlerimizin sonucudur.
Bizler kendi yönetim bilincimizle kendi oluşturduğumuz deneyimlerimizin sonucunu yaşarız.
Hiç kimse ilişkilerinde zor durumlara düşmek istemez. Ama bazı kişiler farkında olamadığından, içindeki gizli beklentileriyle, egolarıyla, zaaflarıyla ve arzularıyla bunun olmasına olanak tanır.
Herkes kendi oluşturduğu deneyimlerin sonucunu mutlak ki kendisi yaşar ve bu durum her insanın kendi yönetim bilinci sonucunda yaşayacağı kaçınılmaz bir gerçeğidir.
Fakat bazı insanlar hayatlarındaki olayların ve oluşan olguların kendi düşüncelerinin sonucunda olduğunu ve yönetim şeklinin sonucunda geliştiğini fark ettiklerinden, zihin gücünün günlük yaşamlarına nasıl yansıdığını ve ilişkilerini nasıl etkilediğini görmektedirler.
Bu insanlar, aynı zamanda bu farkındalıklanm hayatlarına arzu ettikleri yönde kaliteli yaşam anlan katmak için kullanırlar.
Bilinçli yöneticiler olarak tanımladığımız bu insanlar, hayatlarındaki olayların ve yaşadıkları deneyimlerin aslında kendi düşüncelerinden kaynaklandığını fark edip keşfetmişlerdi:’.
Zihinlerine hâkim olmayı ve zihinlerini kontrol etmeyi de öğrenmişlerdir.
Bu bilinçli yöneticiler, mevcut bilinç düzeylerini aldıkları eğitimler ve doğru bilgilenmeler sonucunda daha da yükselterek kendilerine, yaşadıkları her deneyimde doğru sorular sormaktalar ve ürettikleri doğru düşüncelerle hayatlarına arzu ettikleri doğrultuda yön vermektedirler.
Dolayısıyla, bu insanlar giiçlii ve doğru düşünce yapılarıyla sosyal hayatlarına ve iş hayatlarına istedikleri doğrultuda kaliteli yaşaın atılan katmaktadırlar.
Bilinçli bir yönetici sosyal ve iş hayatını oluşturduğu doğru düşüncelerle bilinçli olarak şekillendirmekte ustalaştıkça, her konuda ve yaşadığı her olayda kendine sürekli doğru sorular sorar…
Yapıcı ve pozitif yeni çözümciil yollar üreterek, başan çıtasını daha da yükseltir. Yaşamının her deneyiminde arzu ettiği başarıyı ve mutluluğu elde elmiş olur. Yaydığı pozitif enerjiyle çevresini de mutlu eder.
Bu nedenledir ki kendi dünyalarında sıkışmış, egolarına, zaaflarına ve peşin fikirlerine yenilmiş, kendilerini çıkmaz bir labirent misali kendi dünyalarına hapsetmiş olan, kendini yönetemeyen kişiler ise hayatlarını kendilerine zindan etmektedirler.
Bu kişiler ancak zihinlerine hâkim olabildikleri takdirde kendilerine doğru somlan sorarak zihin kontrolü ile üretecekleri yapıcı ve poziüf çözümcül düşüncelerle ve ürettikleri düşüncelerin gücü ile hayatlannda arzu ettikleri başarıyı ve mutluluğu elde edebileceklerdir.
Ama bu kişiler başannayı ve iyi bir yönetici olmayı isterken neyi ve nasıl istediklerini çok iyi bilmelidirler. Zaman sıirecinede gereken saygıyı ve sabn da göstermelidirler…
Dolayısıyla, hayatımızı etkileyecek olan zihin gücümüzün üzerinde daha da güçlü ve kuvvetli bir kontrol hâkimiyeti kazandıkça, daha doğaı düşünceler üreterek ve en doğru zamanda eyleme geçip bireysel sorumluluğumuzu üstlendiğimizde, yeni durumların ve yeni deneyimlerimizin şekillenmiş biçimlerini ve formlarını dahi önceden görebilir ve istediğimiz doğrultuda değiştirebiliriz.
Zaman saman çevremizde çalışanlarını yönetemeyen ve yönetemediğinden şikâyetçi olan insanlar olmuştur.
İlişkilerini yönlendiremeyen ve özel ilişkilerinde iletişimlerini uyum içerisinde sürdüremeyen insanlar da olmuştur.
Bu insanlar, sahip oldukları mevcut beyin potansiyellerinin ve zihin gücünün farkında olamayan adeta esir oldukları içlerindeki etkin ve negatif dürtülerinin, zaaflarının, egolarının, ön yargılarının, peşin fikirlerinin, yakınmalarının, kaygılarının ve kendilerinden duydukları endişelerinin etkisinde kalmaktadırlar.
Bu insanlar anlık duygularının esiri olduklarından iradelerine hâkim olamamaktadırlar.
Bu insanlar arzu ettikleri gibi bilinçli bir yönetici olmadıklarından, sosyal ve özel hayatlarındaki ilişkilerini istedikleri gibi yönetememektedirler.
Bu insanlar zihinlerine hâkim olamayıp, pozitif ve yapıcı çözümcül düşünceler üretemeyen, ön yargılı düşünceleriyle ve peşin fikirleriyle hayatlarını kendilerine sürekli zindan edip başarıdan ve mutluluktan mahrum kalan kişilerdir.
Yani, ummak ve sanmak ile beynimizin mevcut programları gereği zihnimizin amaçlanın gerçekleştirebilmesi arasında büyük bir fark vardır.
Zihnimiz önemli derecede itaatkârdır…
Zihnimizden ne islersek zihnimiz mutlak ki isteğimizi yerine getirecektir…
Kendimizi olduğumuz gibi kabul görerek ve kendimizi gerektiği kadar sevip kendimize hak ettiğimiz değeri vererek neyi, nasıl ve ne zaman isteyeceğimizi çok iyi bilmeliyiz.
Kendimize doğru somları sorarak düşüncelerimizi doğru üretebildiğimiz takdirde, zihin kontrol hakimiyetimizle ve zihin gücümüzle düşüncelerimizi arzu ettiğimiz yaşam modelimize entegre ederek doğru düşüncelerimizin açığa çıkan gücünün farkına varabiliriz.
Bundan dolayıdır ki hayatımızı ve yaşamımızdaki olayları arzuladığımız şekilde amaçlanınız doğrultusunda lehimize çevirebilmek için düşüncelerimizi kullanabilmenin en önemli anahtan iç dünyamıza bakışımızı kullanarak içimizde aramak ve kendimize en doğru somlan sorabilmektir.
Zihin kontrolümüzle de iç ve dış iletişimlerimizi dengeleyerek en doğru, yapıcı, yeni ve çözümcül düşünceler üretebilmektir.
Çünkü amaçlanmızın ve hedeflerimizin ne olduğunu zihnimizde tam olarak canlandırdığımızda, zihnimizi istediğimiz doğrultuda yönlendirebilir ve hedeflerimize ulaşmak için pozitif, yapıcı, çözümcül ve yeni düşünceler üretebiliriz.
Yani her şey beynimizde başlar ve zihnimizde şekillenir.
Biz kendimize,
“Nasıl başarabilirim? Yaşamımı en mükemmel şekilde nasıl yönetebilirim ? ”
gibi doğru somlan sorduğumuzda, beynimizin gerekli olan bölümü devreye girer ve bizim için doğru, yapıcı yeni ve çözümcül düşünceler üretir.
Etraflınıza şöyle bir baktığımızda başanlı olmuş bir kuruluşun ya da mutlu sonuçlanmış bir ilişkinin alt yapısının öncelikle binlerinin düşüncelerinde başlamış olduğunu görürüz.
Bu mutlu sonlar, bu kişilerin bireysel sorumluluklarını üstlenerek en doğru zamanda eyleme geçmeleriyle somut hale gelmiştir.
Mutlak ki tüm ilişkilerimizin alt yapısı, karşılıklı pozitif bir iletişim ve güven duygusuyla oluşan bir uyum sürecidir.
Yani amaçladığımız ve hedeflediğimiz her şey önce zihnimizde başlar ve zihnimize hâkim olarak kendimize sorduğumuz doğru soruların neticesinde, zihnimizde ürettiğimiz doğru düşüncelerin sonucunda ve bireysel sorumluluğumuzu üstlenerek, en doğru zamanda eyleme geçerek somut hale gelir.
Oğuzhan Doğani