Kadın Girişimciler İçin Helen Doron Anaokulu
Helen Doron Türkiye’de büyümeye odaklandı
Erken yaşta İngilizce metodunu geliştirerek tüm dünyaya yayan Helen Doron, sadece Türkiye’ye özel geliştirilen anaokulu konseptiyle ülke genelinde franchising‘ler vererek büyüyecek. Helen Doron, özellikle kadın girişimciler için anaokulu konseptinin farklı bir modeli olacağını söylüyor.
Erken yaşta İngilizce metodunu geliştiren ve bulduğu sisteme kendi adını veren dil bilimci Helen Doron, Türkiye’deki partneri EFINST Dil Okulları ile birlikte Türkiye’nin dört bir yanına anaokulları açmayı planlıyor.
Franchising yoluyla özellikle kadın girişimciler için de bir iş modeli oluşturacaklarını söyleyen Helen Doron, “Helen Doron franchise’larının çoğunu okullarımızda öğretmenlik yapmış, daha sonra kendi merkezlerini açmış kadın girişimciler oluşturuyor. Franchise’larımızın yüzde 85’i kadın” diyor.
Türkiye’nin kendileri için son derece önemli bir pazar olduğuna dikkat çeken Doron, Türkiye’deki eğitim ihtiyaçlarını tespit ederek, dünyada genel olarak uygulanan haftanın bir günü ikişer saatlik eğitimden, bütün olarak bir anaokulu konseptine geçtiklerini vurguluyor.
Helen Doron, sorularımızı şöyle yanıtladı:
KOBI Girişim: Siz çocuğunuza Ingiltce öğretmek için bir metod ararken, bunu bir eğitim modeline dönüştürdünüz ve daha sonra bu metodu dünyanın pek çok ülkesine yaydınız. Bu girişimi lokal çaptan çıkararak uluslararası bir girişime dönüştürmenizin arkasındaki başarıyı neye bağlıyorsunuz?
Helen Doron: Başarılı olacağımızı en başından biliyorduk, çünkü neye ihtiyaç duyulduğunu tespit etmiştik ve ihtiyaçlar doğrultusunda hareket ettik. Amacımız İngilizce’yi çocuklara anadili gibi öğretmekti. Birçok pazar araştırması yapmamıza karşın bu bir işe yaramadı. Çünkü buna yönelik bir talep yoktu. Biz bunu yaptıktan sonra talebi yarattık ki asıl zor olan kisim buydu. Ve buna inandık, başardık.
Şu an etki alanınızın en güçlü olduğu ülkeler hangileri? Hangi pazarlarda var olmak istiyorsunuz?
Şu an 31 ülkede varız, en son buna Peru katıldı. En büyük pazarımız ise Almanya ve Polonya’da. Etki alanımızın daha çok yayılmasını istediğimiz pazarlar ise İspanyolca’nın konuşulduğu ülkeler ve Çin. Ancak Türkiye müthiş bir pazar ve burada harika bir partnerimiz var.
Türkiye’ye ilişkin hedefleriniz neler?
Türkiye’de güçlü bir pazar payını yakalayacağımızı düşünüyorum. Türkiye demografik yapısıyla da oldukça güçlü bir pazar. Ancak asıl önemlisi Türk Hükümeti erken yaşta İngilizce için önemli adımlar atmış durumda. Aileler çocuklar için en iyisini istiyor ve kalite arıyorlar. Bizim metodumuzla çocuklar sıfır İngilizce’den kısa bir sürede anadili seviyesinde İngilizce’ye çok kısa bir sürede ulaşıyorlar. Çocukların eğlenerek öğrenmesi, Türkiye’de eğitim kısmında eksik olan bir taraftı. Bu boşluğu önemli ölçüde dolduracağımızı düşünüyorum.
Helen Doron eğitim metodunun sırrı nedir?
Metodolojimizde kitaplar ve CD’lerle eğitim var. CD’leri çocuk evde uyurken, oynarken, yemek yerken sürekli arkan plandan dinliyor. Böylece kelimeleri ve şarkıları ezberliyor. Derse geldiğinde öğretmenin görevi ise çocuğun anlamadığı kelimeleri çocuklara eğlenceli bir şekilde öğretmek. Bunun için öğretmenlere sürekli eğitimler veriliyor. Çünkü öğretmenin ne yaptığını biliyor olması gerekiyor. Hiç durmaksızın eğitim üzerinde çalışıyoruz. İddialı olduğumuz konu da bu zaten. Veliler de konu üzerindeki bu hakimiyetimizin farkında. Çünkü çok belirli bir müfredatımız var. O müfredatın içinde hangi kelimenin ne kadar geçeceği ya da ne zaman ne öğrenileceği belli. Çocuğun 3 ay ya da 6 ay sonra ne öğreneceğini dakika dakika biliyoruz.
Siz Türkiye’deki ortağınızla birlikte sadece Türkiye’ye özel bir eğitim metodu oluşturdunuz. Böyle bir ihtiyaç mı vardı?
Avrupa’dakinden çok daha farklı bir franchise modeli uyguluyoruz, doğru. Bu açıkçası beni çok heyecanlandırıyor. Bu franchise modeline ilk olarak İzmir’de başladık. İzmir’de le-arning center’ı açtığımızda haftada birer günü ikişer saat ders veriliyordu. Türkiye’nin yapısı itibariyle bu modelde bir anaokulu ihtiyacı olduğunu fark ettik. Böyle bir modele ihtiyaç duyulduğundan yola çıkarak bunu Türkiye geneline yaymamızın uygun olacağını düşündük. Bu EFIST ile beraber geliştirme imkanı bulduk. Yani bu aslında spontane olarak gelişti. Anaokulunun içerisinde beden eğitim, matematik, fen bilimleri, iyi beslenme gibi farklı Helen Doron programlarının bulunduğu klasik anaokulu modelinden farklı bir eğitim merkezi oluşturduk. Çocukların daha o yaşta doğru beslenme alışkanlıkları kazanmasını hedefliyoruz. Çocukları yaşama hazırlıyoruz aslında.
Türkiye ve Avrupa kadın girişimcilik açısından farklılık’ lar gösteriyor. Örneğin siz işinizi hayata geçilirken hiç zorluklarla karşılaştınız mı?
Ben açıkçası büyük zorluklarla karşılaşmadım. Benim büyüdüğüm ülkede kadın olmak bir dezavantaj değildi. Ancak biz Helen Doron organizasyonunu kurarken bu yapının içerisinde kadın girişimciler oldukça çoğunlukta. Özellikle orta yaş üzeri kadınlar daha verimli çalışıyor. Hatta kadınların çoğu merkezlerimizde öğretmen olarak başlayıp bizim franchise’ımız olarak kendi öğretim merkezlerini açıyorlar. Franchise’larımızın yüzde 85’i kadın girişimci. Ancak sorunuza yanıt olarak belki genel anlamda şu yanıtı verebilirim. Kadınların tek dezavantajı ailelerine daha çok vakit ayırmak istemeleri. Erkekler bu konuda daha serbest olduğu için, girişimcilik açısından daha rahat konumdalar. Türkiye’de de bu ciddi bir iş modeli olacak aslında.
Eğitimde trend nereye doğru gidiyor?
Beş duyuyu da kullanarak öğretmeye doğru gidiyor. Çocuklara İngilizce konusunda biz ilk başlatanız. Büyüme ön-cüsüyüz. Bugüne kadar 500 adet şarkı besteledik. Eğitime yönelik bilimsel olarak bestelenmiş şarkılarla eğitim yapıyoruz.
Nasıl bir eğitim modeli?
Helen Doron metodu, oyunlar, hikayeler, çalışma kitapları, flash kartlar, hikaye kartları, orijinal şarkılar vasıtasıyla İngilizce öğrenmeyi yönlendiriyor. CD’leri yemek yerken, uyurken ya da oyun oynarken dinleyen çocuklar, böylece gün boyu İngilizce ile iç içe oluyor.
Özel eğitim almış öğretmenler ise farklı metotlarla çocukların anlamadığı kelimeler üzerine odaklanıyor ve eğlenceli bir şekilde onlara kelimeleri öğretiyor. Neşeli ve canlı dersler eşliğinde çocukların duygusal, bedensel, zihinsel gelişimleri harekete geçiriliyor.
Burcu Tuvay / Ekonomist