Holdingler Marinacılık Sektörüne Yatırım Yapıyor
Bir deniz ülkesi olan Türkiye, turizmde 20 yıldır sürekli bir büyüme trendinde. Ancak, turizmin en aksak ayağı, marinalar oldu. Son 4-5 yılda önemi anlaşılan ve öne çıkan bir yatırım alanı haline gelen marinacılık sektörüne, Doğuş’tan Ülker’e ve Doğan Gmbu’na kadar birçok büyük holding yatırım yaptı. Sektörün en büyüklerinden olan Koç ve Doğuş gibi aktörler, küresel krizin yarattığı fırsatları değerlendirerek, son yıllarda Hırvatistan ve Yunanistan gibi ülkelerde de marina yatırımlarına soyundu.
Deniz Turizm Birliği’nin Turizm Bakanlığı için yaptığı son araştırmaya göre, Türkiye’de 54 marina ve çekek yeri var. Bunların toplam 21 bin 617 bağlama kapasitesi bulunuyor. Proje ve inşa halindeki 10 marina ve çekek yeri hayata geçtiğinde, buna 4 bin 789 bağlama kapasitesi daha eklenecek. Böylece bağlama kapasitesi 25 bini aşacak. Ancak Türkiye’deki tekne sayısı tam olarak bilinmese de mevcut kapasitenin üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Çünkü, İstanbul, Bodrum, Göcek gibi merkezlerdeki marinalarda yer bulunamıyor. Sırada bekleyen ise yüzlerce tekne var.
Türkiye’nin marinacılık alanındaki potansiyelini göıüp bu alana yoğunlaşan Ulaştırma Bakanlığı, şu anda 6,5 milyar dolar olan marinacılık gelirlerini 2023’te 10 milyar dolara yükseltmeyi hedefliyor. Ayrıca Türkiye’yi Akdeniz’de önemli bir yat turizmi merkezi haline getirmek hedefi de bulunuyor.
40 YENİ MARİNA YAPILMALI
Özel sektör yaptığı yatırımlarla bu hedefin yakalanmasını sağlayacak gibi gözüküyor. Ancak bu hedefin yakalanması için 5-6 yıl süren izin sürecinin kısaltılması gerektiğine işaret ediliyor.
Setur Genel Müdürü Üstün Özbey, Türkiye’de marinacılık sektörünün önündeki en büyük engelin izin sürecinin uzunluğu olduğuna dikkat çekiyor. Özbey, “Türkiye’de marinacılık sektörü son yıllarda hızlı bir büyüme sürecinde ancak daha gidecek çok yolumuz var. Türkiye’ye şu anda var olan marinalann 2-3 katı daha marina yapılabilir” diyor.
Sahip olduğu kapasite olarak sektörün en büyük oyuncusu Doğuş Grubu’nun D-Marin Marinalar Grubu Koordinatörü Ali Erkan Bezirgan, 2008’deki global krizden sonra Türkiye’de tekne sahipliğinin arttığını söylüyor. Bezirgan, “Kriz, Türkiye’de tersine çalıştı. Avrupa’da, dünyada tekneler satılırken, Türkiye’de tekne sahibi sayısı arttı” diyor.
Bugüne kadar yapılan marinalar için kamu kaynaklarından 300 milyon lira harcandığı belirtilirken, bu rakamdan çok daha büyük yatırımların da özel sektör tarafından yapıldığı vurgulanıyor.
Yeni marinalar için ihale ve imar süreçlerini Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü yürütüyor. Sektör yetkililerinin verdiği bilgiye göre, kuruluşu ve projeleri süren 10 yatırımın yaklaşık yatırını değeri ise 1 milyar doları buluyor.
Turizmciler, bakanlığın perspektifini onaylıyor ve Marmara’da 7, Akdeniz’de 10, Ege’de 15, Karadeniz’de 8 olmak üzere toplam 40 marina daha yapılması gerektiğini savunuyor. Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜR-SAB) Başkanı Başaran Ulusoy, yat aı-rizmini destekleyen marina yatırımlarının daha da artmasının Türkiye’nin turizmine büyük doping yapacağını söylüyor.
Ulusoy, nitelikli turist çekmek için yat turizminin önemli bir fırsat yarattığını, yat turistinin standart turiste göre 3 kat daha fazla harcama yaptığını vurguluyor.
AKDENİZ HAYALİ
Türkiye’deki mevcut mannaların bağlama kapasitesi Türk tekneleri için bile yeterli değil. Çünkü yaz aylarında yabancılarla birlikte 100 bine yakın tekne Türk sularında geziyor. Akdeniz çanağında dolaşan tekne sayısı için ise 750 bin ile 1 milyon arasında rakamlar telaffuz ediliyor. Bu tekneleri Türk marinalarına çekmenin de hayali kuruluyor.
Global krizde, Türk marinaları, yeni olmalarının ve sağlam altyapılarının büyük yararını gördü. İspanya, İtalya ve Fransa’daki marinalann yüksek fiyatları, yabancı yatları Türkiye’ye yönlendirdi. Yer bulmak neredeyse olanaksızlaştı. Başta Bodrum ve Göcek’tekiler olmak üzere bazı marinalar kapasitesinin üzerinde çalıştı. Ali Erkan Bezirgan, teknelerin, yatların Bodrum-Fethiye arasındaki hatta yoğunlaştığına dikkat çekiyor.
Akdeniz bölgesinde en önemli yat limanlan Fransa ve İtalya’da bulunuyor. Fransa’nın 227 bin, İtalya’nın 128 bin bağlama kapasitesi var. Türkiye’nin bağlama kapasitesi 21 bin 617. Türkiye’nin bu kapasiteyle yabancı tekneleri kendisine çekmesi olanaksız görünüyor.
Ayrıca sahibi Türk olan tekne sayısı da her yıl 2 bin civannda artış gösteriyor. Bu tablo sektöre yatırımı daha da cazip kılıyor. Hal böyle olunca da büyük holdinglerden belediyelere kadar çok sayıda kuruluş, marina yatırımı yapıyor.
Turizmde ön plana çıkan İstanbul’da da büyük marina sıkıntısı var. İspark, bu talebi değerlendirmek için 10 marina yapmak istiyor. Kalamış ve Fenerbahçe marinaları bin 200 tekneyle Türkiye’nin en büyük bağlama kapasitesine sahip. Ataköy Marina’nm denizde bağlama kapasitesi ise 770 civarında ama bunlar yeterli olmuyor. Marintürk’ün faaliyete geçmesi de talebi karşılayamıyor.
BÜROKRASİ YAVAŞLATIYOR
Sektörde yatırımları engelleyen en önemli unsurun, yer teslimi gibi konuları içeren bürokrasi ve karşı davaların süreci uzatması olduğu vurgulanıyor. Yatırımcılar, bürokratik engellerin aşılması durumunda sektörün patlama yapacağını ve 70 bin bağlama kapasitesine ulaşacağını öngörüyor.
Deniz Turizm Birliği Denetim Kurulu Üyesi ve Martı Marina Genel Müdürü Ercan Güneştutar, bir marina yatırımı için gerekli izinlerin alınmasının 5-6 yıl sürdüğüne işaret ediyor. Güneştutar, şöyle devam ediyor: “Orta büyüklükte bir marina-nın sadece bağlama gelirleri 5 milyon dolar. Bürokrasi marina yatırımcılarının önünü tıkıyor. İzin alma süreci yıllarca sürüyor. Marina yatınmı yapmak için 11 bakanlıktan görüş almak gerekiyor. Bakanlıkların ardından yerel belediyelerden izin alınıyor. Yatırım süreci, normal prosedür devam ederse 3-4 yıl sürüyor. Bürokrasi azaltılsa sektör patlama yapar. Bağlama kapasitesi çok kısa sürede rahatça 60-70 bine çıkar.”
İtalya ve İspanyadaki yüksek bağlama maliyetleri nedeni ile krizin ardından Türk marinalarına büyük ilgi gösterildiği vurgulayan Güneştutar, diğer Akdeniz kıyılarının marina yatırımlarına doyduğunu, Türkiye’nin ise yeni yatırım alanı olarak öne çıktığını söylüyor.
YATIRIM ALAN!
Koç, Doğuş, Doğan, Çelebi gibi pek çok holdingin yatınm yaptığı sektöre yeni yatınmcılar da giriyor. Türkiye’de özel marina yatırımlarında Koç ve Doğuş oldukça aktif. Koç’un şirketi olan Setur, 9 marinası ve 5 bini aşan bağlama kapasitesiyle, yurtiçinde sektörün lideri konumunda.
D-Marin, Türkiye, Hırvatistan ve Yunanistan’da yaptığı yatırımlarla toplam bağlama kapasitesini yaklaşık 9 bine çıkartarak Doğu Akdeniz Çanağı ve Adriyatik Denizi’nin en büyük marina ağına sahip hale geldi. D-Marin Marinalar Grubu, yurtiçinde D-Marin Turgutreis, D-Marin Didim ve D-Marin Göcek ile faaliyet gösteriyor. Bu alandaki son yatırımı olan D-Marin Dalaman’m inşaatına ise bu yıl başlamayı planlıyor.
D-Marin, 2009’da Türkiye dışına açıldı. D-Marin Mandalina ile Hırvatistan’da yatırıma başlayan şirket, 2012’de bu ülkenin en büyük marina-sını alarak D-Marin Dalmacija’yı ve bir şehir marinasını alarak D-Marin Borik’i oluşturdu. Aralık 2012’de ise Akdeniz’in en büyük marina ağı olan ve toplamda 21 marinası bulunan Hırvat Adriatic Croatia International Gro-up’un yüzde 6,92 hissesini satın aldı.
YURTDIŞI ATAĞI
D-Marin Marinalar Grubu, yatırımlarına uluslararası pazarda diğer ülkelerde de devam ediyor. Aralık 2012’de Atina Borsası’na kote olan Lamda Development SA kontrolündeki Flisvos Marina ile yüzde 50 ortaklık yaparak, Atina’da süper yatlara özel hizmet veren birinci sınıf ve ultra lüks bir mari-nayı zincirine kattı. D-Marin, bu ülkedeki ikinci anlaşmasını da yine Atina Borsası’na kote olan bir başka kuruluşla, Kiriacoulis Mediterranean Caıi-ses Shipping SA ile yaptı. Bu anlaşmayla Gouvia, Lefkas ve Zea marinalarını portföyüne ekledi.
Yıldız Holding’e bağlı Beta Turizm, İstanbul’da Marintürk İstanbul City Port, Göcek’te Marintürk Göcek Exclusive ve Marintürk Göcek Village Port’u işletiyor.
Doğan Holding, Çukurova Holding, Net Holding, Profilo Holding, Park Holding, Çelebi Holding, IC HoldingCamper&Nicholsons Marinas International ortaklığı ve Kolin Grubu da marina yatırımlarıyla dikkat çekiyor.
Büyükşehir Belediyesine bağlı İspark da İstinye ve Tarabya’da tekne parkları açarak bu alana girmişti. İspark, bu tekne parklarının sayısını 10’a çıkarmayı planlıyor.
YATÇILARIN UĞRAK YERİ
Marmaris’in Kumlubükü koyunda yer alan Kumlubükü Yat Club, 1981 yılında HollandalI Ahmet olarak bilinen merhum Ahmet Özkal tarafından kuruldu. Genellikle denizyolu ile ulaşılan yat kulübü, yatçılara, 12 tekne kapasiteli İskelesindeki elektrik ve su hizmetleri dşında, duş, dinlenme imkanları ve Türk ile Çin mutfağının seçkin yemeklerinin sunulduğu restaurant ile hizmet veriyor. Karayolu ile gelenler için de denizden yararlanacakları bir plaj, bar ve restaurant servisi bulunuyor. Mekanın sahibi Şirin Özkal, mekanı Ahmet Demir ve Suphi Ahmet adlarındaki oğullan ile birlikte işlettiklerini, yılda binin üzerinde yerli ve yabancı yatçıyı ağırladıklarını söylüyor. Ağırladıkları yatçıların yüzde 70’inin İngiliz, Alman ve Rus yatçılardan oluştuğuna dikkat çeken Özkal, “Son iki yıldır Lübnanlı ve Mısırlı tekne sahiplerinden de yoğun ilgi görüyoruz” diyor. Bar ve restaurant hizmeti veren mekanda Türk ve Çin mutfaklarından 100 civarında yemek ve meze çeşidi sunuluyor.
Merhum Ahmet Özkal, lise eğitimini tamamladıktan sonra 1971 yılında Hollanda’nın Amsterdam kentine taşındı ve t Stuivertje isimli ilk restaurantını Negen Straatjes’de açtı. Daha sonra sırasıyla Sluizer, Quartier Latin, Cafe 1927, Hartendief ve Sparks isimli restaurantlarını açıp İşleterek Amsterdarrida tanınan bir isim haline geldi. Hollanda’da başarılı iş hayatıyla tanınan Özkal, Türkiye’de de HollandalI Ahmet lakabıyla ün saldı. 1974te Marmariste marina ve yol yokken şu anda işletilen mekanı alıp yazlık yapan Özkal, 1981’de burayı restaurant haline getirdi.
Levent Gökmen / Ekonomist