Her Ürünün Yerlisi ve Millisi Olur Mu?
Ülkemiz için stratejik önem arz eden ürünlerde yurtdışındaki tedarikçilere bağımlı olmamız elbette arzu edilen bir durum değil. Ülkeler arasında yaşanan en ufak bir siyasi gerilim söz konusu ürünlerin tedarik süreçlerini olumsuz etkilemekte. Bu durumun önüne geçebilmek için son 15 yıl içinde başta savunma sanayimiz olmak üzere birçok alanda yerlileşme adımları atıldığını görmekteyiz. Peki, her ürünün yerlisi ve millisi olur mu? Cevabı birlikte arayalım:
1- Stratejik ürünleri konuşmadan önce, temel ihtiyaçlarda ne kadar yerliyiz?
Güney Amerika’dan ve Balkanlar’dan kırmızı et, Mısır’dan domates ketçabı, Güney Asya’dan hazır konfeksiyon ürünleri ithal eden bir Türkiye portresi var. Bunu küreselleşmenin sonucu olarak görmek ve kabullenmek mümkün. Ama aynı zamanda yerlileşme adımları atıyorsak, temel ihtiyaçlara yönelik ürünlerde bile neden yurtdışındaki kaynaklara yöneldiğimizi baştan iyi analiz etmeliyiz.
2- Yerli ürünlerin yaratabileceği “alternatif maliyetler” göz ardı edilmemeli.
Her ürünün yerlisini üreteceğiz diye dev sanayi tesislerimizi, doğal kaynaklarımızı, finansal kaynaklarımızı ve insan sermayemizi düşük katma değerli ürünlerin üretimine kanalize edersek kendimize ciddi bir alternatif maliyet yaratmış oluruz. Bir örnek verecek olursak, Balkanlar’dan A4 kağıt ve ahşap sehpa ithal edilmesi doğru bir strateji midir? Bence doğru bir stratejidir, çünkü her ikisi de düşük katma değerli, standartlaşmış, komodite ürünlerdir. Ek olarak, yerli üretimi teşvik edildiği taktirde, Türkiye’nin ağaç stokuna olumsuz etki yapacak olan bu ürünlerin üretiminden elde edeceğimiz fayda, sebep olacağı doğal kaynak israfı karşısında çok zayıf kalacaktır.
3- Yerli başlayan bir ürünün hep yerli kalmasını beklemek gerçekçi değil.
Yerli üründe başarı sağlandığı taktirde ölçekleme yapıp maliyet optimizasyonuna gidecek olan işletme uzun vadede üretim girdilerinin tedarikinde yabancı pazarları tekrar yoklayacaktır. Yerlilik oranı yüzde 100 olarak başlayan bir ürünün, birkaç yıl sonra yüzde 50’den az oranda yerli olması son derece muhtemeldir.
4- Buluş yaratma performansımız düşük. Birçok patent ve faydalı model yabancıların elinde.
Buluş yaratma performansımız yükselinceye kadar önümüzdeki 10-20 yıl “yerli ürün” odaklı değil “yerli üretim” odaklı stratejilere eğilmek daha gerçekçi görünüyor. Yerli üretimi de yerli ürüne giden yolda birinci aşama olarak görmeliyiz. Şu anda birçok ürün teknik olarak Türkiye’de üretilebilecek durumdayken faktör maliyetlerinin elverişsizliği nedeniyle yabancı pazarlardan ithal ediliyor. Bu nedenle önce faktör maliyetlerinde rekabetçi olmaya çalışmalı ve yerli üretimi yeniden canlandırmalıyız. Teknolojisi bize ait olan yerli ürün bir sonraki aşama…
5- Her sektörde “yeterli çoğunluk” sağlamak kolay değil.
İngihzce’de “critical mass” olarak geçen yeterli çoğunluk kavramı bir işletmenin hayatta kalması için gereken asgari büyüklüğü ifade eder. Örneğin, yerli otomobil projesinde yeterli çoğunluğun yıllık 200 bin araç olması gerektiği hesaplanmıştır. Bunun altında bir üretim yapılması halinde projenin ekonomik olarak anlamlı olmayacağı düşünülmektedir. Fazla üretim beraberinde fazla satış baskısını da getirmektedir. Neticede otomobil üretimi stoklamak için değil, satmak için yapılacaktır. Dolayısıyla, yerli otomobili üretecek olan firmanın hayatta kalması hem üretimde hem de satışta yeterli çoğunluğun sağlanmasıyla mümkün olacaktır. Yeterli çoğunluk sağlamakta zorlanacağımız sektörlerde millileşme adımları aceleye getirilmemelidir.
6- Tüketici tercihlerinin kolayca değişebileceğini düşünerek yerli çözümler üretilmez.
Tüketiciler, iletişim teknolojileri gibi alanlarda artık sadece küresel çözümleri tercih ediyor. Facebook Messenger ve Whatsapp 1 milyardan fazla kişinin cep telefonunda yüklü olan küresel haberleşme uygulamalarıdır. Diğer yandan Türkiye’de geliştirilen BİP ve PttMessenger gibi uygulamalar küresel yayılma stratejileri bulunmayan, Türk kullanıcıları hedefleyen uygulamalardır. Her iki projeyi de destekliyorum fakat projelerin sürdürülebilirlikleri konusunda şüphelerim bulunuyor. İletişimde sınırların kalktığı bir dünyada tüketicilerin yerel iletişim çözümlerine rağbet göstereceklerini sanmıyorum.
7- Yandex ve Baidu örnekleri zamanlamanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Rusya’nın Yandex ile, Çin’in Baidu ile uyguladığı dijital dünyada yerlileşme stratejisi doğru zamanda yola çıktıkları (ve bir miktar yasakçı/dayatmacı politikalar uyguladıkları) için başarılı oldu. Henüz Batı ülkelerinin başta Google olmak üzere dijital servisleri bu pazarlarda pay elde edememişken Yandex ve Baidu gibi yerli şirketler ortaya çıktı ve dijital dünyanın yerli kalmasında etkili oldu. Yandex ve Baidu eğer yakın tarihlerde kurulmuş olsalardı bugün başarı şansları çok düşük olacaktı.
8- Nihai hedef “yerli ve küresel ürün” olmalıdır. Google, Microsoft ve Boeing gibi şirketlerin ürünleri Amerika Birleşik Devletleri için hem yerli hem küresel nitelikte ürünlerdir.
Google ve Microsoft’un dijital ürünleri tek tıkla 200 ülkeye ihraç edilebilir durumdadır. Boeing’in uçaklarına tüm dünyadan hava yolları talep göstermektedir. Airbus ve Renault Fransa için, Mercedes-Benz ve Siemens Almanya için, Omega ve Lindt İsviçre için hem yerli hem küresel nitelikte ürünler üretmektedir. Türkiye’nin küresel ürünü nedir diye soracak olursak şu anda cevap vermekte zorlanacağımız kesin. Yerli üretim – yerli ürün -küresel ürün zincirinin politika yapıcılarımız tarafından özümsenmesi ekonomimizin geleceği için çok önemlidir.
Cem Ener
Direktör-BÜMED Business Angels / BUBA