Geleceğin İş Fikri Olacak İki Buluş
Hava Kirliliğini Emen Binalar - Arabaları Güneş Enerjisiyle Hareket Ettiren Akıllı Yollar
Çevre kirliliğinin üstesinden ‘duman yiyen’ binalar gelebilir. Titanyum dioksitle kaplı binaların ilk örnekleri görülmeye başlandı. Otomobillerimizi ise karayollarının ürettiği güneş enerjisiyle yürüteceğiz. Hem de bedava olarak…
GİDEREK daha çok kirlenen bir dünyada yaşam mücadelesi veriyoruz.
Fabrikaların, motorlu araçların sayısı, günlük yaşantımıza hakim olan kimyasalların miktarı her geçen gün artıyor. Bilim, bu sorunda insanlığın tek umudu, işte bu hafta, insanın içini açacak iki buluştan söz etmek istiyoruz. Biri hava kirliliğini emen binalar. Diğeri ise, üzerindeki araçları güneş enerjisiyle hareket ettiren akıllı yollar.
Birinci buluş, kirliliğin en büyük sorun olduğu ülkelerin birinden, Meksika’dan geldi. Meksika’nın başkenti Mexico City’de, Manuel Gea Gonzalez Hastanesi’nin duvarları, hava kirliliğini emen maddelerden yapıldı. ‘Duman yiyen’ olarak bilinen hastane duvarları, 2 bin 500 metrekare titanyum dioksitle kaplandı. Bu madde, gündüz güneş ışığı, gece de lamba ışıklarıyla etkileşime girip havadaki kirli partikülleri kendine çekiyor. Binanın mimarına göre duvar, günde bin otomobilin egzoz gazını etkisiz hale getirebilecek kapasitede. Bunu ölçmek mümkün olmasa da güzel bir buluş. Yarın bütün binaların böyle yapıldığını düşünün. Kentlerde kır havası solumak harika bir duygu olsa gerek.
Manuel Gea Gonzalez Hastanesi Videosu (Youtube izlemek için dns ayarı gerekir)
ETKİLİ VE UCUZ BİR ÇÖZÜM
2015’te Milano’da açılacak Palazzo Italia binasında mimarlar daha da iddialı. Binanın 13 bin metrekarelik alanına titanyum dioksit ya da benzer bir madde sürülecek. Bedeli ise çok düşük. Toplam inşaat maliyetini sadece yüzde 4 artırıyor. Pek çok ülkede hükümetler, bu farkı vermeye razı.
Bunun için bina yapmaya da gerek yok. Posterler, billboard’lar, flamalar, bayraklar, panolar, direkler ve hatta yollar bile titanyum dioksitle kaplanabiliyor. Hollandalı bilim adamları, yolların bu madde ile kaplanması halinde üzerindeki araç kirliliğinin yüzde 45 oranında azalacağını söylüyorlar.
GÜNEŞ PANELLERİ KAPLI OTOYOLLAR
Gelelim ikinci buluşa. Yakın gelecekte uygulamaya konması beklenmiyor ama bu da çığır açıcı. ABD’de bilim adamları, ülkede 72 bin kilometrekarelik asfalt ve beton karayolu yüzeyinin, bütün gün güneş gördüğünü hesaplamışlar. “Dünyaya bir günde düşen güneş enerjisinin, insanlığın bir yılda kullandığı toplam enerjiden bile daha fazla olduğu” gerçeğinden yola çıkarak elektrikli araçlar tasarlamışlar.
Bu araçlar, güneş panelleriyle kaplı yolda, yoldan aldıkları enerjiyle hareket edebilecek. Teorik olarak sonsuz bir kaynakları olacak. Temiz, bedava, yenilenebilir, sessiz kullanılan bir enerji. Peki yol, güneşten elde ettiği elektrik enerjisini üzerindeki araca nasıl aktaracak? Lise fizik bilgilerinizi biraz yoklarsanız, endüksiyon yoluyla enerjinin kablosuz iletilebildiğini hatırlayacaksınız. Tıpkı elektrikli diş fırçanızın hiçbir tel bağlantısı olmadan şarj edilmesi gibi…
insanoğlu, kirliliği er geç yenecek. Onun için gelecek nesillerin şanslı olduğunu söylemek, hiç de aşırı iyimserlik sayılmamalı.
Acı ama gerçek rakamlar
- Kirlilik, dünyada en büyük düşman. Birleşmiş Milletler raporlarına göre, kirlilikten dolayı her gün 2 bin 200 çocuk ölüyor.
- Bir milyonun üzerinde kuş, her yıl kirliliğin kurbanı oluyor.
- Kirli çevrede yaşayanların hasta olma ihtimalleri, yüzde 45 daha fazla.
- Bütün dünyada göllerin yüzde 65’i, içinde yüzülemeyecek, balık tutulamayacak kadar kirli.
- ABD nüfusu, dünya nüfusunun sadece yüzde 5’ini oluştuyor. Oysa Amerikalılar, çevre kirliliğinin tahminen yüzde 30’undan sorumlu.
- Sadece ABD’de her yıl 5.5 trilyon litre endüstriyel sıvı atık doğaya boşaltılıyor.
- Çocuklar, dünya nüfusunun yüzde 10’unu temsil etmekle birlikte çevre kirliliğinden hastalananların yüzde 40’ı çocuklar.
- Dünya Sağlık Teşkilatı WHO’ya göre, her yıl beş yaş altı üç milyon çocuk, kirlilikten dolayı hayatını kaybediyor.
- Bir milyardan fazla insan, güvenli, temiz içecek suyu bulamıyor.
- Atılan ürünlerin yeniden çevrime sokulması, dünyayı her yıl 95 milyon ton çöpten kurtarıyor.
- Tarımda kullanılan haşere ilaçları, havayı, toprağı ve suyu kirletiyor, hem insanların hem diğer canlıların hastalanmasına, gen mutasyonuna uğramasına ve sağlıksız nesiller ortaya çıkmasına neden oluyor.
- ABD’de haşere ilaçlarının yüzde 43’ü, mısır tarlalarında kullanılıyor.
- Her yıl okyanuslara, 9 milyon ton çöp atılıyor. Bunun yüzde 85’i plastik.
- Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi, dünyanın en kirli kenti olarak bilinir. Burada her yıl çoğu çocuk on bin kişi kirlilikten dolayı ölüyor.
- Dünyada 500 milyon motorlu araç olduğu tahmin ediliyor. 2030’da bu rakam, bir milyara çıkacak. Bu da sadece motorlu araç kirliliğinin iki kat artacak olması anlamına geliyor.
- Tarım ilaçlarının on katı evlerde, temizlik maddesi olarak kullanılıyor.
- Japonya’da 2011’de meydana gelen tsunami felaketinden sonra hala 140 kilometrelik bir sahil şeridi temizlenebilmiş değil. Temizlenemeyen alanda, otomobil, plastik, radyoaktif kalıntı ve cesetler bulunuyor.
- Her yıl dünyada milyarlarca pet şişe su satılıyor. Fakat bu şişelerin sadece yüzde 9’u yeniden çevrime giriyor.
- Kadmiyum, en tehlikeli kirletici. Ama içinde kadmiyum bulunan yiyecek ve içecekleri tüketiyoruz.
- Dünyada en çok su tüketen ve en çok çöp üreten ülkelerin başında Birleşik Arap Emirlikleri geliyor.
- Her bir milyon tonluk petrol nakliyatında bir ton petrol fire veriliyor ve çevreye dağılıyor.
- Sıvı tüketim maddeleri için sadece cam şişeler kullanılması halinde yüzde 20 daha az hava kirliliği ve yüzde 50 daha az su kirliliği olacağı hesaplanıyor.
- Şehir içi trafiğinde tampon tampona ilerlemeye çalışıyorsanız, şehrin hava kirliliğinin en az on katına maruz kalıyorsunuz demektir.
- Bütün bu karamsar rakamlardan sonra dünyanın temiz bir bölgesi olduğunu da söylemeliyiz: Antarktika.
Çeşit çeşit kirlilik var
Çevre kirliliği bilinci, 13’üncü yüzyılın sonlarında ortaya çıktı. İngiltere Kralı I. Edvvard, dumanın sorun olması nedeniyle düşük kaliteli kömürün kullanılmasını yasaklamıştı. Ama halk, yoksul ve çaresizdi. Kral rahat nefes alacak diye soğuktan donamazdı. 18. yüzyılda Sanayi Devrimi ile insanların yaşamı kolaylaştı, gelirleri arttı.
Fakat devrim insanlara bir bedel de ödetti: Çok daha fazla kirlilik.
Bugün kaç tür kirlilikle mücadele etmek zorunda olduğumuzu bir hatırlayalım:
- Hava kirliliği: En yaygın kirlilik biçimidir. Siz istediğiniz kadar havanızı temiz tutmaya çalışın. Komşu ülke havayı kirletiyorsa bu hava size de gelecektir.
- Gürültü kirliliği: Büyük kentlerin en büyük sorunu. Motorlu araçların, uçakların, fabrikaların gürültüsü. Önlenebilecek gibi değil…
- Su kirliliği: Sular sadece sanayi atıklarıyla değil evsel atıklarla da kirleniyor. Tarımda kullanılan kimyasal gübreler ve haşere ilaçları da cabası…
- Termal kirlilik: Buna ısı kirliliği de diyebiliriz. Soğutmada kullanılan suyun hava ve sudaki olumsuz etkileriyle oluşan kirliliktir.
- Görsel kirlilik: Onlar her yerde. Tepemizden geçen enerji nakil hatları, karayolları üzerinde gördüğümüz, dikkatimizi dağıtan reklam panoları, belediye çöplükleri, bir inşaattan kalanlar, hurdalıklar, toplanmamış çöp yığınları vs,
- Toprak kirliliği: Kimyasal maddelerin toprağa sızmasıyla oluşuyor. Bitmiş pili çöpe atarak, otomobilimizin motor yağını değiştirerek biz de bu kirliliği körüklüyoruz. Birkaç sorumlu servis istasyonu dışında bu atık yağ nereye boşaltılıyor sanıyorsunuz?
- Işık kirliliği: Kentler geceleri ışıl ışıl. İyi bir şey mi? Komşunuzun gösteriş için yaktığı güçlü bir lamba, sizin perdeleri sıkı sıkıya kapatmanıza neden olmuyor mu?
- Radyoaktif kirlilik: 20’nci yüzyılın kirlilik dünyasına armağanı. Bunun için nükleer bir kaza olması gerekmiyor. Atom enerji santrallerinden, atom araştırma laboratuvarlarından sızıntı ihtimali her zaman var.
ALEV RİGEL
PART TİME FULL TİME EK GELİR İMKANLARI !
Kendinin patronu olmak isteyenlere,ne kadar çalışacağına ve ne kadar fazla kazanacağına kendi karar vermek isteyenlere yönelik bir kazanç sistemi. http://deparlink.com/?a_aid=53eb2e2db9318