Geleceği Şekillendirmek İçin Makro Trendleri Farketmek
Geleceği Şekillendirmek İçin Makro Trendleri Farketmek Gerekir
Trendleri takip etmek deyince bu yılın moda kıyafetleri ne olacak tarzı bir düşünce sarar çoğu kimseyi. Ya da teknoloji dünyasından bahsedecek olursak cloud computing’e ısınma döneminin başlayacağını söylemek trendleri takip olarak algılanabilir. İş dünyasından bahsedecek olursak, bir zamanların PR kokan sosyal sorumluluk projelerinden her ürünün ve şirketin “yeşil” olma çabasına geçişinden bahsedebiliriz.
Hayatımız inanılmaz bir şekilde değişiyor. Son 10 yılda eskisinden daha da hızlı bir şekilde değişiyor. Farkediyor musunuz?
Peki bu değişimlerin neler olduğunu nasıl anlayabiliriz?
Eğer bir konuda çok okuyorsanız, işin içindeyseniz o alandaki trendleri hissetmeniz ve farketmeniz mümkün. Ancak trendleri yakalamak için sadece bir alanda ne olup bittiğine bakmak yetmiyor. Aynı zamanda diğer alanlarda ki gelişmeleri de takip edebilmeniz önem kazanıyor.
Macro trendler ya da The Coca-Cola Company’nin Global Marketing Insights Direktörü Tom LaForge’un Macroforces olarak adlandırdığı konsepte bir bakalım. (Kültür değişimleriyle ilgili bu videoyu mutlaka seyretmelisiniz)
Macro Trendleri uzun dönemli değişimler olarak düşünebiliriz. Çevresel, sosyal, ekonomik, politik ve teknoloji alanında ki gelişmeleri ele alan ve bunlar arasında bir bağ kurmamızı sağlayan bir bilim. Örneğin medya alanında ki macro trend analizleri ile ilgili buradan bilgi alabilirsiniz.
Macro trendleri anlamak bugünden neler yapmamız gerektiğini daha iyi bilmemiz için gerekli. Örneğin Bain and Company’nin makro trend analizinde 8 konu öne çıkıyor. Bunlardan benim ilgimi çeken önümüzde ki dönemde bir milyar kişinin -özellikle Çin ve Hindistan başta olmak üzere- ekonominin gelişimini sağlayacak yeni müşteriler olacak olması. Kasım 2011 itibariyle dünya nufusu 7 milyara ulaşıyor. Dünya kaynaklarının yetersiz kalmasının en büyük sebeplerinden biri popülasyon artışı. Her eve 3 çocuk prensibini uygulamayı düşünenler bir daha düşünmesinde fayda olabilir.
Bir yandan populasyon artıyor bir yandan da daha fazla birbirimizle bağlantı halindeyiz. Teknoloji -sevin ya da sevmeyin- hepimizi birbirimize daha da yakınlaştırdı. Bugün konuşacak birini bulamadığınızda ya da yanlız hissettiğinizde internet yanınızda. Ve eğer siz kendinizi hiç yanlız hissetmediğinizi sananlardansanız, kendinize dürüst olmadığınızı biliyorsunuz. Inovasyonu körüklerken internetin bize kazandırdığı bilgi kaynağının eşsiz olduğunu biliyorsunuz. Türkiye’de ki depreme ya da Afrika’da ki açlığa yardım toplamak için internetin sağladığı hızla nasıl daha bütünsel hareket edebildiğimizi görüyorsunuz.
Webby Awards kurucusu Tiffany Shlain, Connected isimli filminde teknolojinin hayatımızı nasıl değiştirdiğini ve insan-teknoloji ikilisinin nasıl ayrılmaz bir bütün olduğunu irdeliyor.
Dünya nufüs artışının, kısıtlı kaynakların, teknolojinin, artan çalışma saatlerinin ve diğer faktörlerin birleşimiyle birlikte kültür değişimini de beraberinde getirdi. Ve belki de bu değişim Shlain’in dediği gibi bağımsızlık arayışıyla değil, birbirimize olan bağın gücünü geliştirmeye çalışmakla daha fazla değer kazanacak.
Yazan : Fatmanur Erdogan : Kariyeryolculuğu