Dünyada ve Türkiyede Kuraklık
İnsanoğlunun bilinen tarihine kuraklığa karşı alınan önlemlerden çok kuraklık nedeniyle ortaya çıkan kıtlıklar, toplumsal olaylar ve toplu göçler biçim vermiştir desek, yanlış olmaz. Nitekim yerleşik hayata geçilmesine paralel olarak Ön Asya, Mısır, Mezopotomya ve Anadolu’da MÖ 3000’lerden itibaren inşa edilen sayılı baraja karşın kuraklık, dünyanın her yerinde kıtlık ve göç bağlamında sözlü ve yazılı tarihe konu olmuş. Örneğin bilim insanlarının önemli bir kısmı, Türklerin Orta Asya’dan göç etmesinin muhtemel sebebinin kuraklık olduğunu düşünüyor. Kuramsal yaklaşımın ötesinde, dendrokronoloji (ağaç halkalarından geçmişe ilişkin iklim verileri elde eden bilim dalı) çalışmaları ile de örtü-şen yazılı tarih kaynakları kuraklığın sebep olduğu toplumsal hareketleri gözler önüne seriyor.
1990’da yapılan bir araştırmayla, Osmanlı Devletinde 1564-1612 yılları arasında devam eden şiddetli kuraklığın yıllarca süren Celali İsyanlarına sebep olduğunu söyleyebiliyoruz. Ayrıca daha 1938’de yapılan bir başka dendrokronolojik incelemede 1873-1874 yıllarında Ankara’da ortaya çıkan büyük kuraklık nedeniyle hayvanların %75’inden fazlasının telef olduğu, nüfusun 52 binden 30 binlere düştüğü ve 7 bine yakın insanın göç ettiği ortaya koyulmuştu.
Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar, kuraklığın Dünyanın doğal dengesi içindeki döngüsel varlığının, özellikle 20. yüzyıldan itibaren önceki yüzyıllara göre aşırı derecede artarak yaşamsal bir tehdit oluşturduğunu gösteriyor. Bunun en önemli sebebi sanayileşme ve enerji tüketiminin hızına paralel olarak ortaya çıkan karbondioksit ve diğer sera gazları; bu gazların atmosferde sera etkisi yaratmasıyla ortaya çıkan küresel ısınma ve iklim değişikliği.
Nitekim uluslararası iki kuruluşun 2013 sonlarında yayımladığı raporlar kuraklığa yol açan küresel ısınmaya modern insanın neden olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Devletlerarası İklim Değişikliğ Panelinin (IPCC) 5. Raporuna göre son altmış yılda giderek artan küresel ısınmaya, insanoğlunun yol açmış olma ihtimali “neredeyse kesin” (%95-%100). Öte yandan Dünya Ekonomik Forumunun (WEF) 2013 sonunda yayımladığı 2014 Küresel Risk Raporunda yer alan veriler insan eliyle sebep olunan küresel ısınmanın, kuraklık bağlamında Dünyayı tehdit eden yönlerini gözler önüne seriyor.
Türkiye’nin de üyesi olduğu IPCC, 800 bilim insanının katkısıyla hazırladığı raporda, Dünyanın yüzey sıcaklığının Sanayi Devrimi öncesine göre 2 derece arttığı ve son otuz yılda 1850’den bu yana görülmemiş şekilde yükseldiği belirtiliyor. Rapora göre kuzey yarımküre 1983-
2012 yılları arasındaki dönemde son 1400 yılın en yüksek sıcaklığıyla karşı karşıya kaldı. Rapor, sıcaklıkların bu yüzyıl içinde 0,3 ila 4,8 arasında artabileceğine, dolayısıyla kuraklık ihtimalinin de yükseldiğine dikkat çekiyor.
İlk defa 2006 yılında yayımlanan Dünya Ekonomik Forumu Küresel Risk Raporunun dokuzuncusunu 700 bilim insanı hazırlamış. Bilim ve siyaset çevrelerinde kayda değer bir prestije sahip olan bu raporda ekonomik, çevresel, jeopolitik, teknolojik ve sosyal anlamda önümüzdeki on yıl dünyayı tehdit edecek önemli 31 risk ele almıyor. Raporda bir “en büyük 10 risk” listesi de yer alıyor.
En büyük on riskin yarısı doğrudan iklim değişikliğiyle ilgili. Bu risklerden al-tmcısı olan, etkisini son aylarda fazlaca hissettiğimiz ve sonuçlarından çekinir olduğumuz kuraklık “aşırı hava olaylarının oranının artması” çerçevesinde ele almıyor. Kuraklığın insanoğlunu en yakın vadede etkileyecek sonucu olan “susuzluk” ise riskler sıralamasında üçüncü.
Raporda küresel ısınmanın en önemli sebebinin fosil yakıtların yol açtığı sera gazı salımı olduğunun devletler ve şirketler tarafından bilinmesine karşın bunu azaltmak için yeterli çaba gösterilmediği hatırlatıldıktan sonra, küresel ısınma sonucu ortaya çıkan iklim değişikliği ve aşırı hava olaylarının derin siyasal ve sosyal çalkantılara sebep olduğu belirtiliyor.
Rapor Suriye’de yaşanan iç savaşta, bilinen etkenlerin yanı sıra iklim değişikliği sonucu oluşan kuraklığın ve su krizinin oynadığı gizli role işaret ediyor. Raporu hazırlayan uzmanların topladığı verilere göre, 2006 ile 2011 yılları arasında Suriye topraklarında modern zamanların en büyük kuraklığı yaşanmış. Ülke topraklarının %60’ını etkileyen kuraklık, su kaynaklarının doğru kullanılmamasının da eklenmesiyle, Suriyeli çiftçilerinin %75’ini büyük oranda fakirleştirmiş. Bu durum çiftçiyi göçe zorlamış ve gittikleri şehirlerde zaten var olan memnuniyetsizlik atmosferinin daha da şiddetlenmesine sebep olmuş.
Raporda suyun eksikliği ya da fazlalığı sonucu ortaya çıkan risklerin 2013 ve hemen öncesinde çeşitli doğal felaketlerle kendini gösterdiği vurgulanıyor.