Dönüşümün Yükünü Kaldırabilmek
Modeller güzel ama ya ruhsal yükler?
Bugün hangi sektörde, hangi ölçekte, hangi yapıda olursa olsun, hemen hemen her şirket dönüşüm dalgasının etkisini hissediyor. Son 10 yılda gelişen ve olgunlaşan bazı önemli teknolojiler önümüzdeki kısa ve orta vadede iş hayatının ve günlük hayatın her alanına girmiş olacak. Bundan birkaç yıl sonra otomobil dediğimiz ürünün üçte birinden fazlası yazılımdan oluşacak. Her cihaz akıllı bağlantılı hale gelecek. Ekosistemler ve platformlar üzerinden gerçekleşen etkileşimler 1+1=4 denklemini sağlamayı mümkün kılan kaldıraçlar oluşturacak. Kısacası bildiğimiz, alıştığımız ve kullandığımız her kavram, her iş modeli ve her anlayış en iyi ihtimalle evrilecek.
İşte bu tablo iş dünyasında karmaşık duygular oluşturuyor. Bir yandan çok ciddi açılımlar, yeni pazarlar ve katma değer fırsatları söz konusu iken bir yandan da, özellikle yerleşik şirketler için ezberleri bozma gerekliliği kendini gösteriyor. Tüm bu gelişmelerde en büyük ağırlık ve sorumluluk üst yöneticilerin omuzlarına yükleniyor. Zira bu yeni dünyada başarılı olup ayrışmanın, rekabet avantajı elde etmenin yolu, bu dönüşümü anlamak ve adapte olabilmekten geçiyor. Bu da kültürel değişim, yeni yaklaşımları kucaklama ve ezber bozma gerektiren uzun ve zorlu bir süreç. Ve bu, üst yöneticiler omuzlamadığı sürece kaldırılabilecek bir yük değil.
Bugün basit bir arama yapıldığında üst yöneticilerin bu değişimi nasıl yönetmeleri, nelere dikkat etmeleri, nelerden kaçınmaları üzerine binlerce çalışma ve makale bulunabiliyor. Bu yazı kaleme alındığı sırada, Google’da bu konudaki İngilizce arama 25,8 milyon, Türkçe arama 112 bin sonuç veriyordu. Bu çalışmaların hemen hepsinde bir bakış açısı ve bazılarında çerçeveler ve yöntemler bulunuyor. Ancak bunların neredeyse hiçbiri bu yükün kaldırılması sürecindeki bilişsel ve psikolojik baskılara ve bunların nasıl yönetileceğine değinmiyor. Üst yöneticilerden bu zorlu görevi üstlenmeleri bekleniyor, ancak bunun duygusal ve bilişsel tahribatına dair bir bakış açısı eksikliği var.
Dönüşümde karşımıza çıkan ve çok aşina olmadığımız durumlarda genel reflekslerimiz, bildiğimiz yöntemleri uygulamak ve alışkanlıklarımızı devreye sokmak veya inkar edip uzak durmak yönünde. Ancak bunlar çoğu zaman sonuç vermediği gibi ters de tepebiliyor. Böylesi durumlarda yeniyi kabullenmek, eskiyi bırakmak hiç de kolay değil. Bu, aşırı farkmdalık ve çaba gerektiren bir süreç.
Bir süredir bu konuya kafa yorup düzenli araştırmalar yapıyorum ve geçtiğimiz günlerde karşıma çıkan çok güzel bir çalışmayı sizlerle paylaşmak istedim. İçerik üretme konusunda en az danışmanlık işindeki kadar başarılı olan McKinsey, iç çevikliğinizi kullanarak liderlik etmek üzerine Leadingwith Inner Agility başlıklı bir makale yayımladı. Bu makalenin özünde liderlerin dönüşüm dönemlerinde karşı karşıya kalacaldarı bu tür duygusal ve bilişsel yükleri nasıl yöneteceklerine dair bir yaldaşım ve güzel bir çerçeve yöntem yer alıyor. McKinsey, bu noktada özetle beş gerçeğin altını çiziyor:
Bir durun: Akış o kadar hızlı ki buna kapılmayın. Ara ara durun, değerlendirin ve ilerlemeye devam edin.
Bilmeme durumunu kabullenin: İyi fikriler her yerden gelebilir, hiç ummadığınız bir alandan rakibiniz doğabilir. Bu nedenle her şeyi bilmediğinizi kabullenin. Dinleyin, açık olun ve yargılamaktan uzak durun.
Soruları farklı biçimde sorun ve çerçeveleyin: Bir soruyu soruş biçiminiz onu cevaplamanızı etkiler. Örneğin 28’inci katta asansör beklerken sıkılıyorsanız, “Bu asansör neden çok yavaş?” sorusunun cevabı daha hızlı bir asansöre sahip olmaktır. Soruyu “Nasıl sıkıntıdan kurtulabilirim?” diye çerçevelerseniz cevap belki de bir ekran koyup film izletmektir. Bu nedenle soruları soruş biçimini farklı ve sizi zorlayacak hale getirin.
Hedef değil, yön belirleyin: Son derece karmaşık dünyada çözümlerin çok azı doğrusal. Yani başı sonu belli ve tahmin edilebilir çözüm oluşturmak çok mümkün değil. Bu nedenle A noktasından B noktasına giden yolu çizmek yerine yolculuğa başlayın, süreçte değişimleri anlayın ve pivot edin.
Çözümlerinizi ve kendinizi sürekli test edin: Artık hiçbir şeyi tam olarak bilemiyorsunuz. O zaman denemekten, yanılmaktan ve erken aşamada, düşük maliyetli hatalar yapıp, bu hatalardan bir şeyler öğrenmekten çekinmeyin.
Bunlar söylemesi kolay ama yapması zor işler. Yine de bu yükü kaldırmak isteyen üst yöneticiler için bir bakış açısı tarifliyor. Zor dönemlerde bu yükleri kaldırmak daha da büyük mücadeleler gerektiriyor. Asıl nokta, bu mücadelelerden kaçınmadan bu yükü yıpranmayı en aza indirecek biçimde kucaklamak. Bu da modern dünyanın liderlerinin en zorlu mücadelesi olsa gerek…