Çalışanlar İçin Toplu Nefes Seansı
Kurumsal zindelik ve uygulamaları artık lüks değil
TIP literatüründe anaerobik yani oksijensiz koşullara bağlı gelişen onlarca hastalık bulunuyor. Kanser, alerjiler, psikosomatik hastalıklar bunlardan birkaçı. Doğru nefes alamamak, diyafram nefesini kullanamamak ve nefes potansiyelimizi tam kapasite kullanamamak birçok fiziksel rahatsızlığın yanı sıra ruhsal sorunlara da yol açabiliyor. Tüm bunlar zindeliğimizi, mutluluğumuzu dolayısıyla işteki performans ve başarımızı da olumsuz yönde etkiliyor. Bunun farkına varan birçok kurumsal şirket, çalışanları için toplu nefes seansı çalışmalarından yardım alıyor. Çünkü kurumsal zindelik artık bir lüks değil, stresin gitgide arttığı modem yaşam koşullarında bir gereklilik olarak görülüyor. Kurumsal zindelik çalışmalarından biri de nefes. Değişken rekabet şartlarında belirsizliklerle baş etmeye çalışan işverenin en önemli varlığı hala insan gücü, zihni, beyni, ruhu ve duygusu. Çalışanların bu bütünsel gücünün iyi olması ve bunu sürdürmesi şirketler açısından gitgide daha çok önem kazanıyor.
“ARTIK LÜKS DEĞİL”
Kurumsal zindelik yaklaşımının önümüzdeki on sene içinde bir departman olarak iş hayatında yer alacağından kuşku duymadığını ifade eden Size Bütünsel Yaklaşım Kurucu Ortağı Sibel Yücesan, “Kurumsal zindelik ve uygulamaları artık lüks değil. Belirsizlik, karmaşıklık, muğlaklık ve süreklilik arzeden değişim dünyasmda hepimizin yüksek seviyeli stres altında olduğumuz bir sır değil. İş dünyasının ajandasını yüksek gerilim hattında tutan bu yeni dünya, çalışandan beklentileri de farklılaştırdı. Daha hızlı, daha üretken, daha yaratıcı ve yüksek performans seviyelerinde olmak ve bunu sürdürmek zorunda hissetmek çalışan için stres yaratan faktörlerin temelini oluşturuyor. Özel ilişkiler ve ailevi sorunlar da stres durumunu etkiliyor. Dünyada özellikle Fortune 500 arasında yer alan şirketlerde kurumsal zindelik çalışmaları etkin olarak kullanılıyor. Ülkemizde daha yeni yeni kurumsal zindelik konuları şirketlerde konuşulmaya başladı” diyor.
YÜZDE 30 KAPASİTELİ NEFES
Nefes koçu Alev Karamehmet’in aktardıklarına göre, öncelikle nefes ile solunum arasındaki farkı anlamak gerekiyor. Solunum biyolojik bir fonksiyon.
Nefes ise eterik bir alanı ifade ediyor. “Bizim nefes olarak kastettiğimiz enerji alanı da diyebileceğimiz bir çeşit manyetik alandır. Ve nasıl nefes alıyorsak öyle yaşarız” diyen Karamehmet, 2-3 yaşından itibaren egonun gelişmesiyle birlikte doğal nefes alışverişimizin bozulmaya başladığım ifade ediyor. Yaşanan her olumsuz olayda fark etmeden nefesimizi tutmaya alışıyoruz ve bu çarpıtılmış nefes alış hali alışkanlıklarımızı, düşüncelerimizi ve hareketlerimizi oluşturuyor. Dünya liderlerine bakıldığında vizyoner dediğimiz, tarihin seyrini değiştirmiş liderlerin duygularım yönetebildiklerini ve yönetim şekillerinin birçok insandan farklı olduğunu belirten Karamehmet’e göre, insan okuduğunu ve öğrendiğini unutur fakat hissettiklerini asla unutmaz, işte nefes seanslarıyla yapılan da insanların kendi özlerini hatırlamalarını sağlamak.
Ancak bunu hatırlayabilenler davalarının peşinden korkusuzca gidebiliyor ve tarihin seyrini değiştirebiliyor. “Yoksa sadece 10 milyon nüfusu ve türlü ekonomik sıkıntılarıyla ne Çanakkale kazanılırdı, ne de Kurtuluş Savaşı” diyen Karamehmet, nefes kapasitemizi kullanma şeklimizle ilgili olarak şunları aktarıyor:
“Genel olarak insanların yüzde 30 nefes kapasitesiyle yaşadığını görüyoruz. Bu da potansiyelinin yüzde 30’unu kullanmak demek. Birçok insan geçmiş tecrübelere dayanarak bugünün kararlarını vermeye çalışıyor, örneğin iş hayatından pek çok danışanım ‘Başarı mutluluk getirir’ diye bir düşünce kalıbına sahip. Bu da sadece performansa dayalı düşünsel ve davranışsal durumları yaratıyor. En ufak bir başarısızlık anında kişinin özgüvenini kaybetmesine sebep oluyor. Patronuna, ailesine, sosyal ortamlarda ilişkide bulundukları herkese başarılarını kanıtlamaya çalışıyorlar. Nefes seansının en önemli özelliği Öz’ün sahip olduğu güven, kabul ve koşulsuz sevginin deneyimi ve hissedilmesidir.”
NET BİR ZİHİN
Doğru nefes almanın ruhsal sonuçları haricinde fiziksel etkileri olduğuna da işaret eden Karamehmet, kandaki oksijen oranının artmasıyla birlikte hücre yenilenmesinin sağlandığı ve bağışıklık sisteminin güçlendiğine dair bilimsel bulgular olduğunu vurguluyor. Nefes seansı öncesi ve sonrasında yapılan tahlillerde kandaki oksijen seviyesinin yüzde 2-3 oranında arttığını belirten Karamehmet, “Nefes seansları zihinsel ve duygusal olarak netlik, durgun ve dingin bir zihin sağlar. Zihinde ve algıda bir değişim, farklı pencerelerden bakabilme, esneklik ve pozitif bir dönüşüm sağlıyor. Duygularından arınmış, net bir zihinle verilen kararlar ise tabii ki daha yerinde, net ve sağlamdır” diyor. İş dünyasında yönetmeye ve kontrolü, gücü elinde tutmaya alışmış zihin için bu performanstan vazgeçmenin bir kayıp olarak nitelendirildiğine değinen Karamehmet sözlerine şöyle devam ediyor:
“10 seneyi aşkın süredir iş dünyasından birçok güçlü yönetici ile yaptığım seanslarda ve seminerlerde gördüm ki kontrolü bırakmak sonlar için çok zor. îşlerin yürümeyeceğini ve bunun sonucunun finansal kayıp olacağını düşünüyorlar. Peki o zaman bırakın bir şirketi, holdingi yönetmeyi, dünyayı yöneten liderler bunu nasıl yapıyor? İş dünyasının bugün artık kendisine sorması gereken soru budur. Bugün iş dünyasında kadın yöneticilerin arttığından ya da artması gerektiğinden çokça söz edilmeye başlandı.
Yapay zeka algoritmalarının, teknolojinin şirket yapılarını, para kazanma yöntemlerini hiç olmadığı kadar büyük bir hızla değiştirdiğini görüyoruz. Yapay zeka ürünleri, teknolojik ürünler geçmiş istatistiki verilere dayanarak yazılan bir algoritma üzerine kuruludur. Bu tıp dünyası için de böyle, finans sektörü için de böyle. Fakat yapay zekanın yapamayacağı bir şey var ekonomide. Öngörülemeyen anlık olaylar, krizler, doğal afetler üzerine anlık karar verme yetisi. İşte bu sadece insana özgü bir şey. Bu sebeple dünya şirketlerinin tepe yöneticilerinde aranan özellikler, 10 sene öncesinden çok farklı. Artık duygusal zekası yüksek, kriz yönetiminde başarılı, kendi iç dünyasında dengeli yöneticiler aranıyor. Dünyada ise genel olarak savaşların ve ekonomik krizlerin artışına bakacak olursak, eril eneıjinin çok arttığım ve bütün bu kaos ortamının eril-dişi eneıji dengesinin bozulması sebebiyle oluştuğunu göreceksiniz. Eril enerji kadınlarda bile arttı. İşte bütün bunları göz önünde bulundurursak iş dünyasında, bürokraside neden kadınların artması gerektiği, neden dünyadaki dişi enerjinin dengelenmesi gerektiğini daha rahat anlayabilirsiniz.”
“NEFESİ AÇIK OLANI TANIRSINIZ”
Son 10 yılda iş dünyasından ve bürokratlardan birçok danışanı olduğunu aktaran Karamehmet, yöneticilerin kişisel gelişim ya da kurum içi eğitimleri genellikle çalışanlarına aldırdıklarını, çok azının kendileri için koçluk ya da danışmanlık aldığını belirtiyor. “Nefesi açık kişileri, liderleri gördüğünüzde hemen tanırsınız. Onlar içeri girdiğinde ortamın havası değişir, bütün algı onlara döner, ortamın duygularını, genel havasını ve aslında düşünce ve karar mekanizmalarını bu kişiler yönetir” diyen Karamehmet, nefesi açılan kişilerin hayatlarında büyük değişiklikler, dönüşümler yaşadığını ifade ediyor. Öz değerini fark eden, ilişkilerinde düzelme yaşayan, yönetici olarak bütünü, daha büyük kitleleri yönetebilecek vasıflara haiz liderler haline dönüşüyor. Onkoloji merkezleri, otizm dernekleri, MS ve benzeri hastalıklar konusundaki merkezlere ücretsiz seanslar verdiklerini belirten Karamehmet, iş dünyasına yönelik olarak şunları aktarıyor:
“Şirketler artık nefes çalışmalarının faydalarını fark etmeye başladı. Dünya geneline baktığımızda peş peşe gelen ekonomik krizler, doğal afetler ve iç dengesi bozulmuş liderlerin arttığını görüyoruz. Öncelikle şirketlerin ömrünün kurucularının ömrüyle sınırlı olmaması gerektiğine inanıyorum. Ekonomi öğrencilerine yıllardır azap çektiren, tüm dünyadaki üniversitelerin, işletme okullarının, araştırma merkezlerinin çaresizce çözmeye çalıştıkları bir bilmecenin çözümünden bahsediyorum. Dünyadaki ticari kuruluşların ortalama ömürleri kısalıyor ve varlıkları her geçen gün sallantılı bir hal alıyor. Ekonomi ve finans devleri bile uzun ömürlü olamıyor artık. Bunu anlamak için sadece 20 yıl önceki dünyanın en büyük 500 şirketi listesinde yer aldığı halde artık adı okunmayan şirketleri hatırlamak yeterli. Bütün bu şirketlerin bütünlük sahibi olamayan liderlerinin birer yansıması olduğunu düşünüyorum. Bu anlayışla birçok firma kurucusuna ve şirket içi eğitimlerde üst düzey yöneticilere koçluk desteği veriyoruz.”
“ÜÇ SEVİYEDE YARAR SAĞLIYOR”
Nefes koçu Serap Gülşen ise, doğru nefesin diyafram kasının tam kapasite çalışması ile bedenin ihtiyacı olan yeterli oksijeni alarak yaşam enerjisine dönüştürmesini sağlayan doğal bir süreç olduğunu ifade ediyor. Birçoğumuzun nasıl nefes alıp verdiğimizin, nasıl bir nefes alışkanlığına sahip olduğumuzun farkında bile olmadığımızı belirten Gülşen, “Günümüz yaşam koşullarında doğru nefes almak her zamankinden daha da önemli bir etken. Çünkü zaman ve şartların yaşamlarımızı yönetmekte olduğu günlük koşuşturma içinde nefes kapasitemizi zorluyoruz. Karşılaştığımız olaylarda yaşadığımız duyguları bastırmak, güçlü olabilmek ve ayakta kalabilmek için nefesimizi ve dolayısıyla yaşam enerjimizi zorluyor ve hızla tüketiyoruz” diyor.
Doğru nefesin yaşamdaki olası zorluklar karşısında dingin ve olgun tepki vermemizi sağladığına işaret eden Gülşen’e göre, doğal nefes alışverişimizi kazanmak üç seviyede yarar sağlıyor. Fiziksel seviyede, kandaki oksijen oranı artarak hücre yenilenmesi hızlanıyor, beden toksinlerden arınıp hafifliyor. Zihinsel ve duygusal seviyede, zihin özgürleşip netleştiğinde özgüven artıyor. Bilinçaltındaki olumsuz düşünceler temizleniyor. Motivasyon ve odaklanmayı artırıyor.
Farklı açılarından bakabilmeyi ve farklı çözümler, fırsatlar görmeyi sağlıyor, öfke, stres ve kaygıdan özgürleşme sağlıyor. Son seviye olan Manevi seviyede ise zihin egoyu yönetmeyi ve aynı zamanda kalbin rehberliğini dinlemeyi öğreniyor. Madde ile mana arasında denge kurmayı sağlıyor. Şirket lere özel nefes çalışmaları yaptıklarını da ifade eden Gülşen, bu nefes çalışmalarının amacını şu şekilde özetliyor:
“Öncelikle işyerinizde mutluluğu ön-celiklendirin diyoruz. Nefes seanslarıyla mutluluk arttıkça, akılcı, yaratıcı, verimli, başarılı, istikrarlı, önyargısız, özgüven li, cömert, yardımsever bireylerin sayısı da artıyor. Kurumlar için iş yaşamına özel hazırlanmış bir veya iki günlük hafta sonu çalışmaları düzenliyoruz. Bu çalışmalar sonunda hem kendilerine hem de şirketlerine olumlu anlamda katkılar sağladıklarını görüyoruz.”
“ENERJİMİZİN YÜZDE 75’İ NEFESTEN”
Nefes koçu Şebnem Verbeni, yaşam enerjimizin yüzde 75’sini nefesten sağladığımızı belirterek, nefes alış verişimizin kalitesinin yaşam kalitemizi de belirlediğini ifade ediyor. Diyafram nefesinin önemine değinen Verbeni, “Gergin ve sert bir diyafram, endişe, kaygı ve korku gibi duyguların bırakılmadığı, tutulduğu anlamına gelir. Bu nedenle diyafram kullanıldığında, nasıl daha etkili nefes alındığının farkına varmak çok önemlidir. Diyaframdan alınan derin nefes tüm iç organlara ve kaslara masaj yapar ve onları güçlendirir. Klinik testler diyafram nefesinin yüksek tansiyon, akciğer ve kalp rahatsızlıkları, kronik endişe ve stres gibi birçok fiziksel ve zihinsel rahatsızlığın iyileşmesinde etkili olabildiğini gösteriyor” diyor.
Doğru nefes alışkanlığı ile yeterli oksijen almanın iç organların, hormon bezlerinin, kas, kemik, sinir sisteminin ve beynin çalışması için şart olduğuna değinen Verbeni, doğru ve yeterli nefes almayan kişilerin kendilerini sürekli yorgun ve depresif hissettiğini, uyku düzenlerinde sorun yaşattığını ifade ediyor. Nefes seansının mutlaka yetkin ICF belgeli nefes koçlarından alınması gerektiği ko-â nusunda uyarıda da bulunan Verbeni, kurumsal firmalar için bir ya da iki günlük özel nefes çalışmaları düzenlediklerini belirtiyor.
Diyafram nefesi nedir?
Nefes koçu Sibel Kavunoğlu diyafram nefesini şöyle tanımlıyor:
“Diyafram göğüs ve karın boşluğunu birbirinden ayıran fibröz bir kas dokusu tabakasıdır. Kaburgalar kalbi ve akciğerleri içine alan bir kafesin üst kısmını oluştururken, diyafram bu kafesin tabanı olarak görev yapar.
Önden bakıldığında diyafram kas lifleri ile alt altı kaburgaya tutunan bir kubbe görünümündedir. Diyaframın kas lifleri nefes aldığımızda kasılır ya da sıkılaşır ve diyaframın kubbe biçimini düzleştirir. Bu düzleşme kubbenin en üst merkezi noktasını karın boşluğuna çeker ve karnın kabarmasına yol açar.
Diyafram karna doğru çekilirken karın boşluğunun hacmini küçültür ve karın duvarı istirahat halindeyken pasif olarak dışa doğru hareket eder.
Nefes verirken dışarıya doğru solumak diyaframı ve destekleyen kasları gevşetmekle olur. Küçük bir egzersiz ile diyaframınızı kullanıp kullanmadığınızı anlayabilirsiniz.
Sırtüstü yere uzanın ve bacaklarınızı rahatça, ayak parmaklarınız dışarı bakacak şekilde açın.
Kollarınızı, avuçlarınız dışa doğru ve parmaklarınız gevşek bir şekilde bedeninizin yanına uzatın. Gözlerinizi hafifçe kapatın.
Şimdi bir elinizi göğsünüzün üzerine, diğer elinizi ise diyafram bölgenize (göğüs kafesinin hemen altına] yerleştirin. Her zamanki gibi nefes alırken, dikkatinizi nefesinize verin. Her nefes alışverişte hangi elinizin inip kalktığına dikkat edin. Eğer karnınız nefes alırken dışa nefes verirken içe doğru hareket ediyorsa, diyaframla nefes alıyorsunuz demektir.”
Gülay SARIKAYA/ Nefes koçu, Gazeteci
“Kurumsal şirketler ilgi gösteriyor”
Doğal nefes, tüm solunum kaslarının doğru oranda ve tam kapasite ile kullanılmasını içeren nefes alış veriş biçimidir. Nefesin büyük bir kısmı diyafram kası tarafından gerçekleştirilir. Bu kas nefes kapasitesinin tam olarak kullanılmasına yardımcı olur. Ancak yine de pek çok insan nefes alırken diyaframını kullanamaz. Onun yerine ikincil kaslar olarak bilinen boyun, çene, göğüs, sırt ve bel kasları kullanılır ki bunlar da tam ve derin nefes alınmasını engeller. Nefes alırken bu kasların kullanılması sırt ve bel bölgelerinde gerginliğe, zorlanmalara neden olur. Dolayısıyla doğru nefes alamıyoruz, limitli nefes alıyoruz. Doğru nefes alamamak bizi büyük oranda olumsuz etkiler. Kandaki oksijen seviyesi yeterli olmadığı için fiziksel rahatsızlıklar ortaya çıkar. Hücreler oksijensiz ortamda beslenemez ve yenilenemez, bağışıklık sistemi zayıflar, vücudun enerjisi düşer. Doğru ve yeterli nefes alınmaması sürekli yorgunluğa ve depresif hissetmeye neden olur. Uyku düzenlerinde bozulma gibi birçok negatif durum ortaya çıkar. Nefes seansı alan kişilerin iş dünyasında daha başarılı, daha farkında oldukları gözlenmiştir.
Doğru nefes alan, nefesinin kapasitesi artmış kişilerde, kandaki oksijenin artması ile hücre beslenmesi, yenilenmesi sağlanır, bağışıklık sistemi güçlenir. Beden canlı, dengeli, güçlü hale gelir. Özgüven, verimlilik, direnç artar. Kurumlar artık çalışan mutluluğuna daha çok önem veriyor.
Çünkü çalışan memnuniyetinin iş performansına da olumlu yansıyacağının farkındalar. Kurumlar nefesle ilgili çalışmalara oldukça ilgili. Günümüzde uluslararası ölçekte şirketlerin bazıları bünyelerinde nefes koçu bile istihdam etmeye başladı.
Ebru ŞİNİK / Bütünsel Sağlık ve Ayurvedik Yaşam Danışmanı
6 adımda diyafram nefesi egzersizi
• Ağız kapalı, dil ucu en ön iki dişin hemen arkasında ve hafifçe üst damağa da değerek dursun.
• İki burun deliğinden basitçe nefes alıp vermeye başlayın. Çok derin almak zorunda değilsiniz, akciğerlerinizin ihtiyacı kadar alın.
• Nefes alırken karnınız dışarı doğru genişlerken, nefes verirken karnınız içeri doğru çekilmeli. Nefes alıp verirken karın kaslarının bu gel git süreci, diyafram kasının aktif çalıştığının göstergesidir.
• Gözler kapalı, dikkatinizi karın bölgenizde tutun. Nefes alırken önce karnınız
şişecek, daha sonra hala nefes alma ihtiyacı devam ediyorsa göğsünüz de şişmeye başlayacaktır.
• Burada şu noktaya dikkat edilmeli. Nefesi verirken, yavaş yavaş ciğerlerinizdeki son zerre hava çıkana kadar nefesi boşaltmalısınız. Daha sonra içinizde hiç hava kalmadığına ikna olduktan sonra tekrar nefes alın.
• Bu basit egzersizi her sabah veya akşam boş bir mide ile 5-10 dakika arası uygulamak tüm sinir sisteminizi dengeleyebilir.
URUN DIRIER