Bombay ve olağan şüpheliler
Terör Bombay’ı geçen çarşamba, akşam 06.50’de vurdu. Bir saat içinde düzenli takipçilerimden biri olan Ram şu mesajı Facebook sayfamda paylaştı: “Teröristler yine Bombay’a saldırdı. Neden bombalar Hinduları hedef alınca tek bir kelime bile etmiyorsunuz? İçi boş retorik yeterli değildir bayım. Lütfen Hindistan’da en fazla zarara yol açan Müslüman terörüne karşı bir şeyler yazın.”
Mesajı, Bombay’daki dehşeti televizyonda izlerken gördüm. NDTV haber kanalında Barhka Dutt canlı yayındaydı ve yetkilileri ve siyasetçileri sıkıştırıyordu. Ben burada sizlerleyim tavrıyla görgü tanıklarına sorular sorması bana başka bir zamanı ve başka bir trajediyi, 2008 yılı Bombay saldırılarını hatırlattı. Dutt, 26 Kasım’da yaptığı röportajla ün kazanmıştı ve açıkça o performansı tekrarlamayı umuyordu. Bombay yine karışmıştı ve medya haftalardır süren sıkıcı yolsuzluk hikâyelerinden sonra canla başla çalışıyordu.
Televizyonda yerde yatan bedenleri ve acı içinde ağlayan kurbanları izledikçe midem ağrımaya başladı. Bu insanlar Hindu mu yoksa Müslüman mıydı? Hepsi aynı gözüküyordu. Acıları aynıydı. “Lütfen Allah’ım, yeni bir 26 Kasım olmasın! Adımızı lekeleyen bir olay olmasın!” diye sessizce dua ettim. Medya ve Ram gibi insanlar bunun Müslüman teröristlerce yapılmış bir eylem olduğu sonucuna çoktan varmışlardı. Birkaç dakika içinde NDTV muhabiri Yeni Delhi’deki sunucuya saldırıların arkasında Hintli mücahitlerin olabileceğini söylüyordu. Kim, bu sonuca nasıl varmıştı?
Bombay ve Hindistan’ın başka yerlerinde her böyle bir şey olduğunda Müslümanları suçlamak adil mi? Neden Haydarabad’daki Mekke Mescidi’ne, Ajmer’de Sufi türbesine ve Samjhota Ekspresi’ne yapılan saldırılarda rolü olduğu iddia edilen Abhinav Bharat ve Ulusal Gönüllüler Örgütü RSS’nin muhtemel ilişkisine dair sorular sorulmuyor? Daha geçen ay, Hindistan hükümeti Swami Aseemanand ve 4 adamı hakkında iddianame yayınladı. Ama televizyondaki uzmanlar saldırıların bu tutuklamaların intikamını almak isteyen Hindu gruplar tarafından yapılmış olma ihtimalinden hiç bahsetmiyorlar.
Ben Müslümanların endişelerinden ve dertlerinden bahsettiğim kadar Müslümanları eleştiriyorum. Yükselen radikalizme karşı çıkmaktan Müslüman liderlerin yolsuzluk ve beceriksizliklerine ve geçmişte yaşama eğilimimize hepsinden bahsediyorum. Ve evet, Müslümanlara atfedilen radikal şiddet suçlamalarına en güçlü şekilde karşı çıkıyorum. Dini azınlıkları ve Afganistan, Pakistan, Irak ve başka yerlerdeki masum Müslümanları hedef alan saldırıları protesto ediyorum. Aslında sadece ben değil saygın İslami düşünürler ve entelektüeller, masumları hedef alan şiddetin İslam’a ve insanlığa karşı ciddi bir günah olduğunu söylediler. Mekke’deki Büyük Camii’nin imamı Şeyh Sudais radikallerin ve intihar bombacılarının “cehennemde yanacağını” bile dile getirdi.
Neden 200 milyonluk bir topluluk her bomba patladığında utançla başını öne eğmek durumunda? Bu zihniyet sadece ürkütücü bir cahilliği ortaya koymuyor, aynı zamanda medya ve entelektüel kurumlara sızmış kibirli tavrı da açığa vuruyor. Bu saçmalık o kadar ileri gitti ki Müslüman entelektüeller ve konuşmacılar suçlamaları gerekenleri suçlamak için televizyon stüdyolarına koşuyorlar. Binlerce yıldır burada yaşamalarına rağmen Müslümanları kendi topraklarında yabancı hale getiren bu zihniyet.
Müslümanlar Hindistan’ı seviyor ve bu muhteşem topraklara bir Hintli kadar sadıklar. Kimsenin onlara vatan sevgisi hakkında ders vermeye hakkı yok. Bekleyip birisi cinnet getirdiği her an bu saçmalığı üstlenmeye artık hazır değiller. Terörün din tanımadığını anlamak neden bu kadar zor? Eğer bir teselli olacaksa, her gün daha fazla sayıda Müslüman Pakistan’da, Afganistan’da ve başka yerlerde sözüm ona inançlıların ellerinde öldürülüyor.
Aıjaz Zaka Syed