Bitcoin: Kişiden Kişiye Elektronik Para Sistemi
Blockchain devrimini Serkan Doğanfekin ile kaleme aldıkları “Blockchain 101” adlı kitapta anlatan Ahmet Usta, büyük dönüşümü özetledi…
Blockchain’in mucidi Satoshi Nakamoto, Bitcoin isimli makalesinde kurduğu sistemi şöyle anlatmıştı:
“Birbirini tanıyan ve tanımayan tüm bireyler arasında, merkezi yapılara ihtiyaç duymadan, bir mutabakat sistemi kurabiliriz. Bu sistemi kurarken teknolojik imkânlardan faydalanırız. Hiç kimse bu sistemi manipüle edemez zira güvendiğimiz şey merkezi yapılar değil matematiğin kendisidir.”
Bitcoin’in zulmünde görünmez kalan bir teknolojinin tarihsel macerasında yola çıkıyoruz. Kemerlerinizi bağlayın zira geleceğin temellerini atıyoruz, tarihi yazmak ve anlamlandırmak için günümüze kadar ulaşmayı başaran arkeolojik kalıntıların önemini hiç kimse reddedemez. Hâlâ ayakta kalmayı başaran yapılardan, günlük yaşama ait eşyalardan ve güçlü kralların mezarlarından geçmiş dönemin yaşamına dair pek çok çıkarım yapabiliriz. Ancak bunların içinde şüphesiz ki en önemli olanlar yazılı eserler ve kalıntılardır. Bugün Mısır medeniyeti hakkında bildiklerimizin pek çoğu taşlar üzerine oyulmuş hiyeroglifler sayesinde mümkündür. Eğer bu hiyeroglifler olmasaydı sadece piramitlere bakarak günlük yaşam, firavunlar, halk ve köleler hakkında bu denli detaylı bilgilere sahip olamazdık. Tarih boyunca farklı yönetim şekilleri ile alakalı bilgilerin pek çoğu günümüze ulaşan kayıtlı verilerle anlam kazanmaktadır. Örneğin Milattan Önce 1700’lü yıllarda yaşayan Kral Hammurabi’nin kanunları Babil’in koruyucu tanrısı Marduk adına yapılan Esagila Tapmağı’na dikilen bir taş üzerine Akatça dilinde yazılmıştır. Günümüze kadar ulaşan bu kanunlardan o dönemde toplumun soylular, halk ve köleler olarak üçe ayrıldığım her bir sınıf için farklı cezaların belirlendiğini öğrenmekteyiz. Hammurabi’nin kanunları kendi döneminde ticaretin kurallarını belirlemiş, suçluların cezalandırılmasını sağlamış ve binlerce insanın bu kurallara bağlı kalarak yaşaması ile medeniyet dediğimiz kavramın gelişmesini sağlamıştır.
Tarih boyunca kayıtlı verilerin en büyük rolü; toplumsal mutabakatın sağlanması için kuralların ve bilginin yazılı hale getirilmesini sağlamak olmuştur. Elbette hikayeler, romanlar ve şiirler bu tanıma tam olarak girmez ancak bu eserlerin de toplumlarm düşünce şekillerini belirlemek için oynadığı rolü göz ardı edemeyiz ve hâlâ bir kütüphaneye gittiğinizde en kaim kitapları hukuk üzerine yazılanlar oluşturur.
Toplumlar binlerce yıldır farklı yönetim şekilleri ile idare edilmiş bu süreçte yazılı kanunlar büyük rol oynamıştır. Bunun bir sonucu olarak büyük medeniyetler yükselmiş ve bilimsel gelişmeler sağlanmıştır. Bu gelişimin tam aksi yönünde ise yazılı kanunların toplumun düzenini sağlamaktan ve bireyin hakkını savunmaktan uzaklaştığı ya da yazılı kaynaklar bunu emrettiği halde uygulamaların yozlaşması nedeniyle devasa imparatorlukların yıkıldığını görmekteyiz.
Günümüzde en modern yönetim şekli olan demokrasi büyük topluluklar içinde çoğunluğun kararım, azınlıkların haklarım koruyacak şekilde hayata geçirecek şeklinde uygulanmaktadır. Devasa toplulukların içinde oluşan küçük problemler matematiksel olarak göz ardı edilecek olursa bu gün milyonlarca insanın yaşadığı şehirler, on milyonlarca, yüz milyonlarca ve milyarlarca insanın yaşadığı ülkeler ve genel itibari ile nüfusu 7,5 milyarı aşan bir dünyadaki düzen büyük oranda demokratik kuralları uygulayan merkezi yapıların varlığı ile mümkündür.
Modern medeniyetin gücü; yazılı kaynakların mutabakatı sağladığı, bu kaynakları geliştirmek ve korumakla yükümlü merkezi yapıların üstüne kurulmuştur. Ortaçağdan kalan bir köprünün mihenk taşını çektiğiniz an yıkılacağı gibi medeniyetimizin içinden merkezi yapıları çıkardığımız an kaos ve anarşizm kaçınılmaz olacak ve toplumlar çökecektir.
Güvenin çöküşü ve yeniden doğuşu
2008 yılında medeniyetin en temel bileşenlerinden birisi olan ve 15 yüzyılda İtalya’da Medici ailesi tarafından kurulan bankacılık sistemi, yazılı kuralları gereğinden fazla bükmeyi bir alışkanlık haline getirip ipin ucunu kaçırdığı için Amerika Birleşik Devletleri’nde Lehman Brothers’ın iflası ile kısmen çökmüş arkasından yüzlerce banka iflasını açıklayarak küresel bir krize sebep olmuştur. Kaybedilen paranın önemsiz bir detay olduğu bu süreçteki aradan geçen süre zarfında merkez bankaları sürekli çalışarak kaybedilen parayı yerine geri koymuş ve bunun sonuçlarını örtbas etmeyi başarmıştır, toplumlarm bankacılık sistemine, onları denetleyen düzenleyici yapılara hatta hükümetlerine karşı güvenleri sarsılmıştır. Garip bir tesadüftür ki Blockchain teknolojisinin ortaya çıkmasını sağlayan ve gerçek kimliği hâlâ bir sır olmayı sürdüren Satoshi Nakamoto tarafından kaleme alman “Bitcoin: A Peer-to-Peer Electronic Cash System” Türkçesi ile “Bitcoin: Kişiden Kişiye Elektronik Para Sistemi” başlıklı makalesi yayınlanmıştır. Bugün Nakamoto’nun makalesini okuyanlar Bitcoin sisteminin nasıl çalışacağına dair önermenin detaylarını görebilirler. Makaleyi okumayanlar dahi, bu yazı kaleme alınırken değeri 15 bin dolar civarında seyreden, Bitcoin kripto para birimini bizlere sunan Bitcoin Blockchain ağının 9 yıldır neredeyse sorunsuz şekilde çalıştığına ve Blockchain teknolojisinin en başarılı ispatı olduğuna şahit olmaktan geri kalmayabilirler.
Ancak benim bakış açım ile Nakamoto’nun makalesini eşsiz ve tarihi nadir bir eser kılan neden farklıdır, zira ben Nakamoto’nun yazdıklarını Bitcoin sisteminin ötesinde farklı bir meal ile anlıyorum.
Nakamoto 9 sayfalık makalesinde çok temel bir şey öneriyor; “Birbirini tanıyan ve tanımayan tüm bireyler arasında, merkezi yapılara ihtiyaç duymadan, bir mutabakat sistemi kurabiliriz. Bu sistemi kurarken teknolojik imkânlardan faydalanırız.
Hiç kimse bu sistemi manipüle edemez, zira güvendiğimiz şey merkezi yapılar değil matematiğin kendisidir.” Rica ediyorum, bu paragrafı birkaç kez daha okuduktan sonra okumaya devam ediniz.
Yeni Demokrasi
Tüm tarih boyunca merkezi yapılar medeniyetimizin yükselmesi için gerekli kayıt tutma ve bunları yürürlüğe koyma ve düzeni bozanlara karşı belirlenmiş kuralları uygulama görevini yerine getirdi. Bugün elimizde bu süreçleri çok daha güçlü kılacak, kuralları sadece seçilmişlerin oluşturduğu yapıların belirlediği değil tüm katılımcıların oluşturduğu yeni bir demokrasiyi kurgulayacak bir teknolojimiz var: Blockchain. Bahsettiğimiz süreç birkaç seneler, on seneler belki de asırlar içinde bahsettiğimiz nihai dönüşümü sağlayabilir. Ancak hemen şimdi var olan tüm mevcut yapıları güçlendirecek bir araç olarak pek çok kurumun ve devletin masasında kendisine bir rol almayı başardı. Öte yandan Blockchain teknoloji kendi içinde gelişimine devam ederken Tangle, Hashgraph gibi farklı benzer teknolojik yaklaşımların da doğmasına yol açıyor.
Öyle bir yaşam hayal edin ki, ödediğiniz verginin, yaptığınız bir bağışın hangi amaçla harcandığını tüm süreç boyunca şeffaf şekilde görebiliyorsunuz, küresel bir kimlik yönetimi sistemi içinde sınırların ortadan kalkarken pasaportların yok olduğunu ve güvenliğin otonom hukuk sistemi içinde işleyebileceğine şahit oluyorsunuz. Toplumda her bireyin temel hak ve hukuku korunurken her isteyenin bu yapıya uygun farklı hukuk kurallarım benimseyebildiği, buna rağmen toplumsal düzenin bozulmayıp tam aksine geliştiğini hayret ediyorsunuz… Fikir dünyasında geleceği şekillendirecek düşüncelerin temellerini ne kadar sağlam atarsak mevcut teknolojileri o denli sahiplenerek onları bu amaçlar için dönüştürebiliriz. Sormamız gereken soru, yarın Bitcoin’in kaç dolar olacağı değil, çünkü bu sadece beşeri bir merakın sonucu. Sormamız gereken soru, yeni bir medeniyet kurgulanırken bizim rolümüzün ne olacağı.
“Dağıtık Kayıt Defteri”
Artık veriyi tekil sistemlere kaydetmek zorunda değiliz, veriyi bulut gibi uzak bir noktadaki hizmeti kullanarak hatta P2P gibi yapılar üzerinden dağıtarak saklamamız mümkün. Bulut ve P2P yapılarının üzerinde veri tabanları da bulunabilir. Üstelik elimizdeki verinin büyüklüğü onu bir veya pek çok yere dağıtmamız için bir engel de teşkil etmiyor zira çok yüksek hızlı gerek kablolu gerekse kablosuz iletişim ağlarına sahibiz. Aslında bu Blockchain dünyasına giriş için gerekli olan birinci aşamayı bizlere sunuyor.
Aşama 1: “Dijital Kayıtların Evrimi” tekrarlayacak olursak; önce bir kaydın tek bir kopyasına sahiptik, daha sonra bu kaydı birkaç bilgisayara dağıttık, daha sonra bu kaydın pek çok kopyasını pek çok bilgisayara dağıttık, nihayet her bilgisayar işlemin bir kaydını tutacak hale geldi. Bunun en temel sebebi ise maliyetlerin zaman içinde ciddi şekilde düşmesiydi.
Bu yaklaşıma Dağıtık Kayıt Defteri (Distributed Ledger) adı verilmektedir. Dijital bir sistem üzerinde mutabakat yapısının sağlanması için bunun yazılımsal açıdan garanti altına alınması lazım. İşte tam bu noktada Blockchain teknolojisi ortaya çıkıyor ve diyor ki; “Ben tüm bu sorunları çözeceğim. Veriyi, iletişim ağları üzerinden, dağıtılmış şekilde saklamanızı ve bu süreç içinde verinin tüm noktalarda aynı kaldığına dair mutabakat yapmanızı sağlayacağım. Hatta bununla da kalmayacağım herkes kendi verisini şifreleyeceği için bu veriyi sadece kendisi kullanacak ve izin verirse diğer taraflar bu veriye erişebilecek.”
Bu noktada Blockchain teknolojisi, dijital dünyanın bize sunduğu çok temel bir mantığı yani veriyi dilediğimiz gibi yazıp, silme ve güncelleme imkanına farklı bir bakış açısı getiriyor. Şöyle bir çözüm sunuyor; veriyi bloklar halinde ele alalım, her bir blok önce belirli kurallara göre oluşturulsun sonra sisteme yazılsın, bu blok tüm dağıtık kayıt defteri yapısındaki uç noktalara yayılsın. Yeni bir blok geldiğinde bir önceki bloğun bir özetini alalım (burada yazılımsal bir kriptoloji yaklaşımı kullanılıyor, ilerleyen bölümlerde bu tekniklerin detaylarına bakacağız) bu özet ile birlikte ikinci bloğu oluşturalım ve zincire ekleyelim. Bu şekilde her bir yeni blok geldiğinde bir öncekinin özeti ile ilişkili olacağı için tüm zincir bir birini tamamlayan bir yapıya sahip olur.