Bedelsiz Ödül, Zahmetsiz Rahmet Olmaz!
Bilecik Üniversitesi … Meslek Yüksekokulu Muhasebe Bölümü öğrencisiyim. Okulum çok güzel. Sayın hocalarım, çok sevdiğimiz ilçenin halkı, komşularımız, arkadaşlarımız… Çok şanslı hissediyorum kendimi bu konuda. Ailemden uzakta olmamın 2. senesi, sevdiklerimden ayrı bir yaşam sürmemin, kendi işimi kendim görmemin. Bazen başımı alıp gitmek istesemde buradan çok şeyimize tanık oldu. Çok sevincimizi, çok üzüntümüzü paylaştı bizimle beraber bu küçük kasaba:) Ne maceralarımızı, ne korkularımızı, ne üzüntülerimizi, ne aşklarımızı, ne çocukluklarımızı gördü. Her şeyimizle bağrına bastı bizi. Bazen buradan sıkılıp lanetler yağdırmamıza rağmen 3 ay sonra buradan ayrılmanın koyacağını adım gibi biliyorum. Üniversite hayatı farklı derlermiş hele bir ailenden uzaklaş. Öyle aynı yerde okumayacaksın… Öğreneceksin dünyanın kaç bucak olduğunu… Canım Türkiye’min sadece memleketimizden ibaret olmadığını ve herkesin kendi hemşerin gibi olmadığını anlayacaksın. Farkına varacaksın büyüdüğünün, sorumluluk aldığının. Elindeki …tl parayı 30 günlük bir periyoda yayıp harcaman gerektiğini, dikkatli kullanmazsan aç kalacağını, mağdur olacağını aklına getirmelisin.
En beklemediğin anda yıkılacaktır dünyan. En boş anında yakalayacaktır seni beklemediğin anda gelişen olaylar. Bazen çaresiz kalacaksın bazen sığınacak bir liman arayacaksın kendine bazen de kaçıp gitmek. Tanıdık çehreler arayacaksın etrafında. İki muhabbet yapacak, kendi şivenden kendi insanının ağzıyla, en klasik örneği ise moralin bozuk olduğunda aileni arayacaksın etrafında. Anneni. Sana kollarını açan saçlarını okşayan sıkıntını, derdini kalbinde yaşarcasına dinleyen. Seninle üzülen, senin üzüntünden kendine pay çıkarıp sevinmeyen… Seni sen olduğun için seven. Babanı arayacaksın etrafında. Nerde o dağ gibi adam diyeceksin. Beni benden iyi koruyan kollayan. Lisedeki gibi geç gelince nerde kaldın nerelerdeydin bu saate kadar diye hesap soran. Yine istiyorum babacığım o günleri. Cebimdeki parayı sorsun. Yoksa yetecek kadar versin, çokta bol istemiyorum, sadece yeteri kadar. Postahaneden, banka atmsinden çekmek istemiyorum paramı. Bin bir yalvarış içinde, babamın çalışmaktan yıpranmış ama bir o kadar da güçlü esmer ellerinden almak istiyorum kırmızılıkları yeşillikleri… Babamın emeğinin kokusunu hissetmeliyim. Ablamı arıyorum etrafımda. O da yok. Telefon, internet diyeceksiniz ama nereye kadar. Bir derdi olsa pelin bugün şöyle şöyle oldu ne yapmalıyım sence demesini nasıl özledim bir bilseniz.
Sevgilinizi arıyorsunuz mutlu bir gününüzde. Yılbasında, sevgililer gününde. Yanınızda olamıyor ama.Tabi okuldan bulduysanız ne ala. Her yerde onunla… Yok yok o da güzel değil. Hiç bir mutluluk tat vermiyor onsuz. Ne üzüntünü paylaşabiliyorsun, ne neşeni, ne kederini, ne de bir derdini… Her şeyden mağrum yani. Bunlar ne ki… Koskoca evin sorumluluğu sizde oluyor. Bizim gibi… Kira, elektrik, su, tüp ve yiyecek içecek ve daha niceleri… Kira desen ne zaman bir ay geçiyor onu bile anlamıyoruz. Bir bakmışız atmden çektiğimiz para 5 dakika önce benim cebimdeyken 5 dakika sonra ev sahibimiz Tahsin abinin cebine girmiş. Elektrik, su da öle. Yiyecek içecek mevzusunu ise hiç ama hiç açmayalım. Temizliğimizden kendimiz sorumluyuz. Çamaşırdan, ütüden. Size sesleniyorum memleketinde üniversite okuyanlar anasının babasının evinde kalanlar. Makyaj yapmaya extra ne kadar zamanınız kalıyor. Bizim 15 dakika ya sizin? 1 saat mi?
Bunun yemek hazırlama, bulaşık yıkama faslını daha söylemedim bile. Okula gitmenizden bir gün önceki akşam özenle sürdüğünüz kırmızı ojelerinizin o akşam yenilen akşam yemeği sonrası bulaşığının gazabına uğraması kabus gibidir. Hayat zor yani, bunun gibi daha nicelerini örnek verirdim de aklıma gelenler bunlar. Eee size soruyorum? Hala uzakta okumak mı? Hani uzakta üniversite okumayan ailesi yanında yıllarca kalanlar varya onlar okusun bu yazımı bir daha düşünsünler. Cevabınızın katiyen olacağını duyar gibiyim. Ama okuyupta eğitim için 2 ya da 4 sene sürünür, 40 sene de yaşarım diyorsanız sizler gözleri öpülesi insansınızdır. Ben söyleyeyim, pişman mıyım? Hayırr! 2.yılımdayım ve okulumun başladığını dün gibi hatırlıyorum. Neler geçti neler bittiki. Gün sayıyordum 1 sene bitsin diye. Bitti işte. Şubat bitiyor, 3 ayım kaldı burada. Sonra iş hayatı. Çekilen sıkıntılar ne mi oldu? Bana hayatı, arkadaslığı, dostluğu, hayatta benden daha beter olanları, kendi halime şükretmeyi, tutumlu olmayı, sorumluluk almayı, kendi ayaklarım üstünde durmayı, sorunları tek başıma nasıl çözmem gerektiğini, paramı kullanma politikamı, pazarda meyve sebze fiyatlarına olan ilgimi, temizliğimi kendim yapmayı, çamaşır sermeyi, bulaşık yıkarken önce bardaklardan başlamam gerektiğini, televizyonun insan hayatındaki en büyük hırsız olduğunu, zamanımızı çaldığını. Bir yandan alışveriş yapıp bir yandan hesap yapmayı, elektrik, su faturalarının 2 gün geçse de çok sayın(!) belediyemizin faizi bindirmesini, bu demek oluyorki zamanında belediyenin yolunu tutmamız gerektiğini, pilava soğan konmadığını, bir şeyden utandığında yüzümü saklamamam gerektiğini, arkadaslarımla ilgili bir karar aldığımdaysa bunu arkadaslarımla paylaşmam gerektiğini… Yüzlerce şey sıralayabilirim size burada oturup ama az çok anlamışsınızdır… Sıkıntı çekmeden hiç bir yere gelinmiyor.
Bu 2 sene bana beni, içimdeki pelini, BENDEKİ SİLUETİ gün yüzüne çıkardı. En önemlisi de KENDİ AYAKLARIMIN ÜZERİNDE DURMAMI ÖĞRETTİ. Evet çok sayın arkadaslarım. Peki şimdi söyleyin bakalım kararınız nedir? Anne-baba ocağı mı, yarin kucağı mı yoksa yaban eller diyarı mı? Seçim sizin hayatınızı değiştirecek kararı verecekte siz? Az da olsa söylediklerimi dikkate alın. Alınki çok değil bir 5-6 sene sonra pişman olmayın! UNUTMAYALIM Kİ HER ŞEY AMA HER ŞEY BİZİM ELİMİZDE. KENDİMİZİ BİR BATAĞA SAPLAMAKTA, ELMAS GİBİ PARILTILI Bİ HAYAT YAŞAMAKTA…
*TECRÜBELERİYLE BİZİ AYDINLATAN, GELECEKTE İCRA EDECEĞİMİZ MUHASEBECİLİK MESLEĞİ İLE İLGİLİ BİLGİLERİNİ BİZİMLE PAYLAŞAN, HAYAT FELSEFESİ HER ZAMAN YAPTIĞI İŞİN EN İYİSİNİ YAPMAK OLAN, YAZIMA BAŞLIK BULMAM KONUSUNDA YARDIMI DOKUNAN MUHASEBE HOCAM AYHAN GÜVEN’E SAYGILARIMLA…