Başarı Öyküleri
GAZETELERDE ve dergilerde sık sık girişimcilerimizin, bilim insanlarımızın ve tasarımcılarımızın başarı öykülerini okuyoruz. Bu haberleri okuyunca göğsümüz kabarıyor ama akıllara şu soru geliyor: Yurt içinde veya dışında insanlarımızın bu başarılarını nasıl çoğaltabiliriz ve kurumsallaştırabilir. Tek tek başarıların işaret ettiği bu engin potansiyeli, Türkiye’nin gelişmiş bir ülke olmasında nasıl kullanabiliriz?
Bu soruların bir cevabını doğada bulabiliriz. Türkiye’de botanik bilimini geliştirenlerden biri olan Hikmet Birand’ın bir ormanın oluşumu ile ilgili şu sözleri bize ışık tutabilir: “Bozkır dağlarına teker teker ağaç dikmekle orman olmaz. Dikilen ağaç tutmaz, tutsa bile orman olmaz. Çünkü orman kendi kendini eken, kendini yetiştiren bir birliktir. Bir yerde onun gelişmesi için uygun ortam hazır olduğunda o kendi kendini yaratır. Ortamı öncü birlikler hazırlar. Bir dağın doruğundan eteğine kadar, basamak basamak gelişen birlikler, toprağı ve toprakta çalışan ekipleri ve bütün gelişme imkânlarını hazırlar. Bunlar birbirini destekler ve birisi ötekine öncülük eder.”
Bir bilim insanının araştırmanın ve yenilikçiliğin sürdürülebilirliği üzerindeki görüşü de Birand’ın anlattıklarından pek farklı değil.
Gazeteci Tolga Tanış, Harvard Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Gökhan Hotamışlıgil’e, Türkiye’ye hangi koşullarda dönebileceğini sorunca diyabet ve metabolizma uzmanı ünlü doktor şu cevabı vermişti: “Bazı önemli yapısal değişiklikleri gerçekleştirmeden dönüş zor: Birincisi özgürlük ortamı, İkincisi kritik kütlenin (araştırmacı havuzu) oluşması, üçüncüsü de maddi kaynaklar…”
İLERİ TEKNOLOJİNİN ÖNEMİ
Geçen yüzyılın son 10 yılında iş dünyasında kalite bilinci ve uygulamaları önem kazanmıştı. Yeni yüzyılın ilk 10 yılı ise inovasyonun ön plana çıktığı bir dönem oldu. İkinci 10 yılda ise ağaçlar yerine ormanla uğraşmanın daha akılcı bir iş olduğu anlaşıldı ve kümelenme olgusu gündeme geldi.
Türkiye’de ilk kümelenme uygulaması 1961 yılında Bursa’da bir organize sanayi bölgesi (OSB) kurulması ile ortaya çıktı. 90’lı yıllardaki belirli bir dalda uzmanlaşmış OSB’ler oluşturuldu. Yeni dönemde ise ileri teknoloji alanlarına yatırım yapan kümelenmelerin kurulması ve mevcutların geliştirilmesi gerekiyor.
Teknoloji geliştirme merkezlerinin katma değer yaratacak ölçeğe kavuşturulması, ekonominin orta gelir tuzağından kurtulmasına da katkıda bulunabilecek.
Üniversitelerdeki araştırma havuzları, yeni tür kümelenmelerle organik ilişkiye girdiğinde kalıcı bir başarıya ulaşılabilecek. Bu kümelenmelere sağlanacak devlet desteğinin getirisi, şu sıralar moda olan gösterişli altyapı projelerine göre çok daha fazla olacak.
KÜMELENMENİN KOŞULLARI
Kümelenme konusundaki başarı ancak aşağıdaki koşulların yerine getirilmesi ile sağlanabilir:
■ Kritik kütle: Bir konuda yapılan araştırma ve üretim, belirli bir kritik noktayı aştıktan sonra yeni bir hız kazanır. Havuzda yeterli sayıda araştırmacı veya girişimci derinliği sağlanamamışsa, başarılar sürdürülemez.
■ Eşik: Kritik kütlenin aşılması ile ortaya çıkan eşiklerin tanımlanmasında nicel ve nitel kriterler kullanılır. Gelişme yolundaki her eşiğin veya fazın oyun kuralları farklıdır.
■ Kültür: Benzer hedefleri bulunan insanların bir araya gelmesi, tartışması ve fikir alışverişi yapması toprağın sürülmesi ve çapalanması gibidir. Girişimcilik ve yenilikçilik kültürünün ortaya çıkardığı bereketli toprak, yeni bakış açılarına ve iş fikirlerine sahip girişimcilerin yetişmesini sağlar.
■ Ortam: Belirli konularda yapılan yenilik veya atılım, diğer girişimcileri de özendirir ve onların başarı ihtimalini yükseltir. Oluşan kümelenmelerdeki girişimciler bazen rekabet eder bazen de işbirliği içine girer.
■ Öncüler: Yenilikçiliğin bir iş yapma biçimi hale gelmesinin yolunu öncüler açar. Bu azimli ve sebatkâr kişiler hem yeniliklerin ortaya çıkarılmasında hem de bunların toplum yararına geliştirilmesinde’ veya ticarileştirilmesinde baş rolü oynar.
■ Kaynaklar: Hükümetlerin eski köye yeni adet getirenleri koruması ve teşvik etmesi gerekir. Gelişen ülkelerde devlet desteği olmadan kritik kütleye ulaşmak çok zordur.
Faruk Türkoğlu