Bankacılık Dijital Devrime Hazır
Bankacılara göre 2018 yılında Türkiye ekonomisi yüzde 5-5.5, krediler yüzde 14-16, mevduat ise yüzde 14-12 büyüyecek. Sektör temsilcilerine göre 2050 yılına ise yapay zeka ve büyük ihtimalle Endüstri 5.0 damga vuracak…
2017 yılında KGF kredilerinin dopingi ile yüzde 7.4’lük hızlı bir büyüme yakalayan Türkiye, aynı dönemde bankacılık sektörünü de adeta uçurdu. KGF kredilerinin etkisiyle toplam kredi hacmi yüzde 21 büyüyen bankaların aynı dönemde başta mevduat olmak üzere aktifleri de büyük oranda arttı. Ekonomiye yakından takip edenler hatırlarlar; 2017 ikinci çeyreğinde hükümetin reel sektörü ayağa kaldırma planı çerçevesinde Kredi Garanti Fonu’nu aktif hale getirdi. Bu sayede yeterli teminatı olmadığı için kredi kullanamayan KOBİ’ler başta olmak üzere Türk reel kesimi 200 milyar TL gibi önemli bir yeni kaynağa ulaştı. Deyim yerindeyse 2017 yılında KGF kredileri sayesinde her kesimde tam bir bahar havası yaşandı.
2018’de Hükümet biraz daha temkinli bir teşvik politikası izleme kararı aldı. Bu yıl görünen o ki her kesim 2017’nin hızlı büyümesini hazmetmeye çalışacağı ve kontrollü büyüyeceği bir yıl geçirecek. Bunun en temel nedeni ise bu yıl KGF teminatlı kredi tutarının geri ödemelerde dahil edildiğinde toplam 55 milyar TL’ye çekilmesi.
ÇİFT HANELİ BÜYÜME
Peki, şimdi ne olacak? Hemen söyleyelim aslında tüm kesimler hükümetin almış olduğu bu limit indirme kararını çok olumlu buluyor. KGF teminatlı kredilerle “hormonlu” büyüyen Türk ekonomisinin artık kendi dinamikleriyle büyümesi gerektiği vurgulanıyor.
KGF kredilerine uygulanan bu limitin ise öncelikle Türkiye ekonomisindeki büyümeyi bir miktar aşağı çekeceği görüşü hakim. Bankaların tepe yöneticileri Türkiye ekonomisinin yılı yüzde 5-5.5 aralığında bir büyüme ile tamamlayacağı görüşünde. Yine bu yılsonunda kredideki artışın yüzde 14-16, mevduattaki artışın ise yüzde 12-14’lerde kalması bekleniyor. Yani geçen yılki kadar olmasa da bankalar yine de hatırı sayılır çift haneli bir büyüme rakamını yakalayacaklar gibi görünüyor.
YATIRIMLAR DİJİTALE
Bankalar 2018 yılında hangi alanlara odaklanacak?
Bu soruyu yönelttiğimiz banka tepe yöneticilerinin ortak yanıtı dijital oldu. Son yıllara damgasını vuran dijital yatırımları bu yıl da hız kesmeden devam edecek gibi görünüyor. Tüm ürün ve hizmetlerini internet ve mobil bankacılık platformlarına taşıyan bankalar şimdi daha çok kesime daha kolay, hızlı ve güvenli ürün ve hizmet sunma yarışına girdiler.
2023 ve 2050 yıllarında nasıl bir bankacılık sektörü göreceğiz? Özellikle 2050 çok öngörülebilir değil ve yapılan tahminler aslında fütüristik. Zaten bankacıların burada da tek yanıtı var; o da dijital. Diji-talizmin dünyaya damgasını vurduğunu söyleyen bankalar, dijitalleşmenin bir sonraki adımı olan yapay zeka ve o zaman muhtemelen Endüstri 5.0’ın olduğu bir dünyada yaşayacağımızı söylüyorlar.
DENIZBANK
FONLAMA MALİYETİ ARTABİLİR
Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, 2018 yılında büyümenin, hem devlet teşviklerinin daha seçici hale getirilmesi hem de bir miktar hız kesmesi yüzünden 2017’deki rekorun altında kalacağı görüşünde. Buna rağmen 2018 yılında yüzde 5 civarında güçlü bir büyüme yakalanabileceği tahmininde bulunan Ateş, “Nitekim 2018 ilk çeyreğinde de sanayi üretimi gibi öncü göstergeler, ekonomik aktivitenin 2018 başında güçlü performans gösterdiğine işaret ediyor. Orta ve uzun vadede baktığımızda ise Türkiye’nin 1980’lerden beri içinde bulunduğu orta gelir grubundan çıkması için reformlara ağırlık vermesi gerekiyor. Önümüzdeki dönemde hızla eğitim, hukuk, vergi sistemi ve istihdam piyasasında yapısal reform programlarının uygulamaya konması kritik öneme sahip” diyor.
Ateş’e göre, Türk bankacılık sektörü ise kriz tecrübesi ve Merkez Bankası, BDDK gibi otoritelerin çevik davranarak aldığı tedbirlerin yardımıyla güçlü yapısını koruyor. 2017’de başlatılan KGF sürecinin Türkiye ekonomisi ve bankacılık sektörü için kritik önemde olduğuna da dikkat çeken Ateş, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Bu süreçte KGF çok önemliydi. KGF desteğiyle vergi gelirleri arttı, istihdam korundu, yarım kalan yatırımlar yapıldı, kredi geri ödemeleri yapıldı.
2016 üçüncü çeyrekte yüzde 0.8 küçülen ekonomide 2017 yılında yüzde 7’nin üzerinde büyüme sağlandı. Önümüzdeki dönemde de KGF’nin kademeli olarak ve belli koşullarla devam etmesi büyüme için gerekli. Verilen desteklere karşın bankacılık göstergelerinde bir bozulma yok ve uluslararası kriterlere uygun seviyelerde kalmaya devam ediyor.” Geçtiğimiz yıl bankaların sermaye yeterlilik oranı 160 baz puan artarak yüzde 16.8’e yükseldi. Bankaların aktif kalitesinde de bozulma olmadı. Sorunlu kredi oranı yüzde 3 seviyesinde kaldı. Mevduatlar yüzde 56 pay ile bankaların en önemli fonlama kaynağı olmaya devam ediyor. Ancak 2018 yılında dış fonlama girişinin yavaş seyretmesi ve mevduat rekabetinin artmasının, fonlama maliyetlerinin yükselmesine neden olabileceği uyarısında bulunan Ateş, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“2017 yılında KGF desteğiyle yüzde 21’e ulaşan kredi büyümesinin, 2018 yılında yüzde 16, mevduat büyümesinin ise yüzde 13 seviyesinde gerçekleşmesini bekliyoruz. Orta vadede dijital dönüşüm ve efektif CRM kullanımı (müşteri ilişkileri yönetimi) ile müşteri memnuniyeti ve maliyet kontrolünün rekabette çok önemli hale gelmesini bekliyoruz.”
Bu süreçte Denizbank’ta dijital dönüşüme odaklandı. Bankanın teknoloji iştiraki Intertech ile yerli ve yabancı toplam 49 kuruma teknoloji çözümleri sağladıklarını söyleyen Ateş, “Mobil ödeme çözümü ‘fastPay’ ile banka hesabı olsun olmasın tüm vatandaşlarımıza hizmet veriyoruz. Türkiye nüfusunun kayda değer bir kesiminin banka hesabı olmaması, birçok finansal hizmete direkt olarak ulaşamamaları anlamına geliyor. FastPay’in bu insanlara da hizmet etmesi finansal kapsayıcılığı geliştirmekte. Finansal erişimin ilk adımı olarak banka hesabı sahipliğinin kabul edildiği bir ortamda fastPay para transferi, para tutma, ödeme yapma gibi birçok finansal hizmeti Türkiye’de banka hesabı olmayan yüzde 43’lük kesimin kullanımına sunuyoruz” diyor.
QNB FİNANSBANK
FINTECH’LERLE İŞBİRLİĞİ ARTACAK QNB
Finansbank Genel Müdürü Temel Güzeloğ-lu’na göre, teknolojik gelişmeler bankacılık sektöründeki gelişimin lokomotifi konumunda. İnovasyon ve dijitalleşmenin sadece Türk değil tüm dünya bankaları için ticari bir zorunluluk haline geldiğine dikkat çeken Güzeloğlu, “Teknolojik gelişmelerle beraber geleneksel bankacılık hizmetlerinin sınırlarının genişlemesine paralel müşteri beklentileri ve ihtiyaçtan arttı. Yeni ürün ve hizmetlerin talep edilmesi bankalar üzerinde teknoloji yatırımlarını arttırması için ciddi bir baskı oluşturuyor. Rekabette fark yaratmak için değişen müşteri ihtiyaçlarını en kısa sürede en iyi şekilde karşılamak finans sektörü için hayati önem taşıyor” diyor.
Türk bankacılık sektörü de teknolojik gelişmelerin takip edilmesi ve yeniliklerin ürün/hizmet olarak sunulması konusunda gelişmekte olan pazarlar içerisinde başarılı örneklerden biri. Bu konudaki yatıranların orta ve uzun vadede de artacağmı düşünen Güzeloğlu, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Dijitalleşmenin aslında bir sonraki seviyesi olan yapay zeka alanında dünyada ve Türkiye’de birçok oyuncunun yatırımlarını artıracağını düşünüyoruz. Özellikle müşterilerin hizmet aldıkları kanallarda anlık ihtiyaçlarına daha akıllı cevaplar verebilmek ve bunu yaparken de veriyi doğru analiz edebilmek önemini sürekli arttıracak ve sektörde başarılı oyuncuları diğerlerinden ayırıyor olacak.”
Son dönemde bankalarla fintech’ler arasındaki işbirliklerinin arttığına da dikkat çeken Güzeloğlu, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Son dönemlerde özellikle yeni işletme modelleri ve teknolojik gelişmelerin bir araya gelmesi ile yükselen fintech (finansal teknoloji) bankacılıktaki değişime yön veriyor ve gelecekte de yön vermeye devam edeceğini düşünüyoruz. Fintech’ler bankacılık sektöründe sunulan hizmetler konusunda temel bir değişimi beraberinde getirdi. Gelecek dönemde de banka ve fintech işbirliğinin artacağını ve bu işbirliklerinin daha da derinleşeceğini düşünüyoruz.”
QNB Finansbank 2018 yılında sektörden daha hızlı bir büyüme oranları kaydetmeyi ve ürünler bazında pazar payını artırmayı hedefliyor. 2018 yılında da Türkiye ekonomisinin hızlı büyümesini sürdüreceği tahmininde bulunan Güzeloğlu, “2017 yılında kaydedilen büyümede önemli pay sahibi olan KGF kredilerinden bu yıl daha az ek katkı gelecek. Ancak maliye politikasının destekleyici kalmaya devam etmesine bağlı olarak 2018 GSYH büyümesinde, 2017’ye kıyasla sınırlı bir yavaşlama bekliyoruz. Küresel risk iştahının da destekleyici kalması halinde, Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 5’i aşan bir büyüme kaydedebileceğini düşünüyoruz. Buna karşın KGF desteğiyle, 2017’de son yıllardaki trendinin üzerine çıkan sejctör kredi büyümesinin ise 2018’de normalleşeceğini düşünüyoruz” diyor.
VAKIFBANK
“YENİ HEDEFİMİZ GENÇLER”
Vakıfbank Genel Müdürü Mehmet Emin Özcan, 2018 yüında bankacılık sektörünün sağlıklı bir büyüme içinde olacağını öngörüyor. Türkiye’nin 2017 yılındaki yüzde 7.4’lük hızlı büyüme performansının ardından uluslararası kuruluşların da Türkiye’ye ilişkin tahminlerini revize ettiklerini hatırlatan Özcan, “Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye’ye yönelik 2018 ve 2019 büyüme tahminlerini yüzde 4.3’e yükseltti. OECD ise 2018 için büyüme tahminini yüzde 3.5’ten önce yüzde 4.9’a, daha sonra da yüzde 5.3’e çıkardı. Biz de 2018 yılı için orta vadeli programda belirtilen yüzde 5.5’lik büyüme hedefine rahatlıkla ulaşılacağını düşünüyoruz” diyor.
Vakıfbank, 2018 yılında büyük projelerin finansmanına desteğini sürdürmeye kararlı. Bankanın temel amacı olan, ülkemizdeki büyük altyapı projeleri ile stratejik öneme sahip projeleri desteklemeye devam edeceklerini söyleyen Özcan, bankanın stratejisi hakkında şu bilgiyi veriyor:
“Hedefimiz ülkemiz ihracatçısının, imalatçısının, KOBİ’sinin, çiftçisinin, esnafının, serbest meslek erbabının ve çalışanının yanındaki güç olmak olacak. Kredilerimizi yaklaşık yüzde 20, aktiflerimizi ise yüzde 17 artırmayı amaçlıyoruz. 2018 yılında büyümemizin itici gücü kredi büyümesi olacak. Mega projeler ve KOBİ’lerin yanı sıra tarım bankacılığı ve yerel yönetimlerin finansmanında da hızlı yol almak istiyoruz.”
Vakıfbank 2017 yılında KGF uygulaması kapsamında 20 milyar TL’den fazla kredi kullandırdı. Buna karşın vadesi gelen dönüşlere göre takip oranı yüzde 1’in altında kaldı. KGF kredilerinde bu yıl da aktif olmayı planladıklarını söyleyen Özcan, 2018 yılı planlarını ise şöyle özetliyor:
“Bireysel bankacılık alanında yeni hedefimiz gençlere ulaşmak. Özellikle 18-25 yaş arası gençlerin ilk bankası olmak istiyoruz. İhmal ettiğimiz bir kesim de beyaz yakalılar. Önümüzdeki dönemde bu iki kesim için daha güçlü adımlar atacağız. Buna karşın mevduat toplamada agresif bir büyüme hedeflemiyoruz. 2018 yılında yüzde 15’lik bir mevduat büyümesi öngörüyoruz.”
VakıfBank 2018 yılında banka ile bağlı ortaklıklar arasındaki sinerjiyi artırarak konsolide bilançosunu daha güçlü hale getirmeyi hedefliyor. Bankanın buradaki temel amacı VakıfBank Finans Grubu çatısı altında müşterilerinin tüm bankacılık ve bankacılık dışı finansal ihtiyaçlarını karşılamak. Konuşmasında Türkiye’nin 2023 hedeflerine de değinen Özcan, şu değerlendirmede bulunuyor:
“Türkiye 2023 yılında 2 trilyon dolarlık milli gelir, 500 milyar dolar ihracat, 25 bin dolar kişi başı gelir ve ilk 10 ekonomi arasına girme hedefine emin adımlarla yürüyor. Tabii ki bu kapsamda bankacılık sektörüne de önemli görevler düşüyor. Bu arada gelişen teknolojiyle birlikte iş yapış şekilleri ve müşterilerin talep ve ihtiyaçları da değişiyor. “Geleceğin bankaları, bankacılık lisansı olan teknoloji şirketleri olacaktır” sözünü son derece gerçekçi buluyoruz. Nitekim önemli teknoloji şirketleri bazı hizmetlerde bankalara rakip olmaya başladı. Bu nedenle sektörde bilgi işlem altyapısına ve yazılıma yapılan yatırımların, harcamalar içerisindeki payı her geçen yıl artıyor. Bu trend önümüzdeki dönemde hızlanarak devam edecek.”
2020’den itibaren üretimden, bankacılığa, toplumsal yaşamdan bireysel beklentilere kadar her şeyin hızla değişeceği öngörüsünde de bulunan Özcan, 2050 yılma ilişkinse şunları söylüyor:
“2020’den itibaren yapay zekâların yön verdiği bir yaşam olacak. 2030’lara gelindiğinde dijital dönüşümün pek çok sektörde radikal değişiklikler yaptığına şahit olacağız. Ancak bugünden 2050’leri tahmin etmek oldukça güç. Ancak bankacılık dahil bazı sektörlerde dünyadaki değişime yön verici tarafta olduğumuzu söyleyebiliriz. Pek çok sektörde inovatif ürün geliştirme kapasitesine ulaştık. Asya, Avrupa ve Ortadoğu pazarlarının lojistik üssü olabilecek altyapı yatırımları yapılıyor. Endüstri 4.0 dünyasına Türkiye olarak iyi hazırlanıyoruz. Bu çizdiğimiz resimden anlaşılacağı üzere 2050 Türkiye’nin dünyaya liderlik yaptığı bir dönem olacaktır.”
TEB
2018 TEST YIL! OLACAK
TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici’ye göre, geçen yılın ikinci yarısından itibaren büyüme trendine giren ülkemiz ekonomisinde bu pozitif etki bu yıl da sürecek. Bölgemizde ve dünyada önemli gelişmelerin yaşandığı ve bu gelişmelerin ekonomiler üzerine büyük baskılar yarattığı 2017 yılında Türkiye’nin yüzde 7.4 gibi bir büyüme rakamına ulaşmasının son derece önemli olduğuna vurgu yapan Leblebici, “Türkiye’nin 2017 sonunda yakaladığı bu mo-mentumu sürdüreceğine inanıyorum.
2018 ilk üç ayındaki göstergeler de buna işaret ediyor. Kredi Garanti Fonu (KGF) ile sermaye getirisinde yaşanan düzelme geçen yılın büyüme rakamlarında önemli bir rol oynamıştı. Önümüzdeki süreçte KGF büyümeye destek olacak ama form değiştirecek, bu da kazanmış olduğumuz ivmenin devam etmesine olanak sağlayacak görünüyor” diyor. Leblebici tüm bu göstergelerin sonrasında, olağanüstü bir durum yaşanmazsa Türkiye ekonomisinde yüzde 5 civarında bir büyüme ile tamamlanacağı görüşünde.
TEB için de 2018 yılı planlar doğrultusunda sürüyor. Bütçeye paralel gidildiğini söyleyen Leblebici, bankacılık sektörü ve TEB özelinde şunları söylüyor:
“Bankacılık sektörü 2018’de, bu yılın benzerine yakın, yüzde 15-20 arasında büyüme gösterecektir. Odak noktamız transformasyon. Her banka zayıf olduğunu düşündüğü alanda büyümek isteyecektir. Sektörün KOBİ’de büyümeye devam edeceğini, kurumsal bankacılıkta iyi projelere odaklanacağını, bireyselde ise 2018’i optimizasyon sağlamakla geçireceğini bekleyebiliriz. TEB olarak, bireysel, KOBİ ve kurumsalda dengeli gitmeyi hedefleyen bir bankayız. Bankacılıkta anlayışı değiştirmeyi hedefliyoruz ve 2018 bizim için bu dönüşümün test yılı olacak. En önemli konu zamanı yönetmek ve mobil olabilmek. Bunun için teknolojiyle entegre, ihtiyaçlara odaklanan bir çalışma sistemi benimsiyoruz. Bu sayede bankacılık sektörümüzün dönüşümü ve verimlilik anlamında büyük bir ilerleme kaydedeceğimize inanıyorum.”
TEB 2017 yılında dijital ve fiziki şubeyi birleştirerek TEB Pratik Şube’yi hayata geçirdi. TEB Pratik Şube sayesinde artık para çekme, yatırma, kredi kartı teslimi gibi fiziksel alışveriş gerektiren işlemlerin yanı sıra ıslak imzanın zorunlu olduğu konut kredisi kullanımı gibi işlemler de yapılabilecek.
Fiziki dokümanların ortadan kalktığı ve tüm dokümantasyonun cihaz üzerinden dijital olarak onaylandığı TEB Pratik Şube ile aynı zamanda operas-yonel verimliliğin de sağlandığını söyleyen Leblebici, 2018’de en büyük hedeflerinin bu alanda büyümek olduğunu açıkladı. Leblebici, TEB Pratik Şube’nin yurt-dışından yazılım ve donanım almadan tamamen yerli üretime dayanan, üstelik TEB’in kendi kadrosuyla geliştirildiği bilgiside verdi. TEB hali hazırda Denizli ve İstanbul’da pilot uygulaması başlatılan TEB Pratik Şubeleri 2018 yılında tüm Türkiye’ye yaygınlaştırmayı hedefiyor.
Bankacılık sektörü için her dönem maliyet kontrolünün önemli olduğuna dikkat çeken Leblebici, 2023 yılı hedef ve beklentilerine ilişkinse şunları söylüyor: “Bankacılık sektörü her dönem için maliyet kontrollü olarak ilerlemeye devam edecektir. Dolayısıyla başta operasyonel maliyetler olmak üzere tüm maliyetlerin optimize edilmesi kritik bir faktör. Tüm bankaların hedefinde dijital kanalların geliştirilmesi var. Bu alanda büyük yatırımlar yapılıyor. Bankalar hem müşterileri hem de çalışanları için daha iyi kullanıcı deneyimleri sunmak üzere yeni fonksiyon ve uygulamalar geliştiriyor. Endüstri 4.0 ile dijital teknolojileri konuşurken artık Hayat 4.0’ı da konuşmak zorundayız. 2023 bu anlamda kritik bir dönemeç olacak. TEB olarak bütün yatırım ve planlamalarımızı buna göre yapıyoruz. Dijitalleşme sürecimizi hızlandırıyoruz ve gelecek planlarımızı da bunun üzerine kuruyoruz.”
Hüseyin AYDIN / Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı, Ziraat Bankası Genel Müdürü
“Gerekli yatırımlar yapılıyor”
2018 ilk üç aya ilişkin parasal, kredi, mevduat, dış ticaret ve üretim endeksi gibi öncü göstergelere göre, milli gelir büyümesi ve bankacılık sektörünün yılsonu beklentilerine ilişkin tahminlerimizi koruyoruz. Buna göre yılın tamamı için beklentimiz büyümenin yüzde 5 dolaylarında, kredi artışının yüzde 14-16, mevduat artışının ise yüzde 12-14 civarında olması yönünde. Sektör ise, kredi/mevduat rasyosunu sabit tutma çabası içinde görülüyor.
Türkiye’nin 2023 için büyüme, dış ticaret, cari denge ve enflasyonla ilgili çok iddialı hedefleri var. Bunlara ulaşırken koordineli şekilde çalışılmasına ihtiyaç vardır. İhracatın finansmanı ve sürdürülebilir bir büyüme için uygun faiz ortamının oluşmasını teminen verimliliğin artırılması bankacılık sektörünün önündeki en önemli hedefler arasında bulunuyor. Teknolojideki gelişmeler ve finansal sektördeki yeniden yapılandırma sonrası küresel büyümenin ve ticaretin daha olumlu olacağı kanaatindeyim Ülkemizde son 15 yılda gerçekleşen yüksek performansın devam edeceği varsayımıyla, ekonomik faaliyetin ve müşterilerimizin ihtiyaç duyduğu her türlü finansal hizmeti hızlı, ekonomik ve güvenilir şartlarla sunmak önceliğimiz.
Bu amaçla ödeme sistemlerinin etkin şekilde çalışmasını sağlamak için emek, teknoloji, hizmet kanalları, ürün çeşitliliği ile ilgili gerekli yatırımları da sürdürüyoruz. Gerek içeride gerekse dışarıda, özellikle yakın coğrafyamızda rekabetin çok daha çetin olmasını bekliyoruz. Siyasi ve ekonomik model tercihleri, hukuk sistemi, nüfusu, kurumlan, üretim gücü ile bölgesinde her açıdan çekim gücüne sahip olan ülkemizin en büyük 12 ülke arasında yer alması en büyük hedefimiz. 2050 Türkiye’sinde ise, belki o zaman ihtimalen Endüstri 5.0 olacak ama daha az enerji tüketen ve katma değeri yüksek üretim ve dış satım konusunda önemli mesafeler alınmış olmasını bekliyoruz. Bu durum finans endüstrisinin de daha gelişmiş olmasını gerektirecek. 2050 yılında sermaye piyasası daha derin ve tasarrufun milli gelire oranı daha yüksek olarak sürdürülebilir büyümenin sağlandığı bir finans endüstrisine kavuşacağımızı düşünüyorum.
ESİN ÇETİNEL