Akademide transfer sezonu çok hareketli
Artan üniversite sayısı akademisyen açığını da büyütüyor. Vakıf üniversiteleri emekli olan profesörleri hemen transfer ediyor. Maaş devletin iki katı. Özel sağlık sigortası, lojman ve araba gibi destekler de ekstraları…
YÜZBİNLERCE aile geçtiğimiz birkaç hafta boyunca üniversite tercih telaşı yaşadı. Hangi okul, hangi bölüm soruları aile meclislerinde tartışıldı, enine boyuna değerlendirildi. Tercihleri yaparken en önemli kriterler öncelikle üniversite ve bölüm kuşkusuz. Hemen ardından da akademik kadro geliyor. Kaliteli eğitimin yolu yetkin bir akademik kadrodan geçiyor. Türkiye’de üniversite sayısı her geçen gün artıyor. Bugün 107’si devlet, 66’sı vakıf 173 üniversitemiz var. Bu sayı kısa bir süre sonra 178’e ulaşacak. Artan üniversite sayısıyla birlikte doğal olarak akademik kadro ihtiyacı da büyüyor.
ÖSYM’nin verilerine göre, 2011-2012 akademik yılında üniversitelerde hem öğretim üyesi hem de öğretim görevlisi olarak 115 bin 798 kişi görev aldı. Ancak talep fazla, arz az olunca; akademik kadro açığı günden güne büyüyor. Yeni öğrenim yılına Türkiye akademi camiası yaklaşık 10 bin akademik kadro açığı ile giriyor.
PROFESÖR SAYISI YETERSİZ
Açık çok olunca, özellikle öğretim üyeleri çok aranır hale geliyor. Öğretim üyeleri deyince, profesör, doçent ve yardımcı doçent unvanlı akademisyenleri anlamak gerekiyor. Zaten bir bölüm açmak için en az üç öğretim üyesi kadrosuna sahip olmak kanun gereği zorunlu. Türkiye akademi camiasında özellikle profesör ve doçent sayısı yetersiz. Böyle olunca, özellikle vakıf üniversiteleri ve yeni açılan devlet üniversiteleri eksiklerini daha çok yardımcı doçent alarak kapatmaya çalışıyor. Diğer bir akademik açık kapatma yöntemi ise, vakıf üniversitelerinin devlet üniversitelerinden yarı zamanlı hoca istemesi. ÖSYM verilerine göre, Türkiye’de üniversitelerde 16 bin 557 profesör, 8 bin 985 doçent bulunuyor. Yardımcı doçent sayısı ise 24 bin 413.
Vakıf Üniversiteleri Birliği Başkanı ve Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Rıfat Sarıcaoğlu, yeni kurulan üniversitelerin akademik kadro kurmakta zorlandığını belirtiyor. Sarıcaoğlu, “Arz-talep dengesizliği var. Yeni akademik yılda 10 bin akademisyen açığı olacağını tahmin ediyoruz. Bu açığın önümüzdeki beş yılda da devam etmesini bekliyoruz. Ne yazık ki hızlı akademisyen yetiştire-miyoruz” diyor.
500 AKADEMİSYEN ALINACAK
YÖK’e bildirilen akademik kadro talepleri ve ilanları da akademisyen ihtiyacını ortaya koyuyor. Bu ay itibariyle 46 vakıf ve devlet üniversitesi 103 öğretim üyesi (profesör, doçent, yardımcı doçent) arıyor. Aynı üniversitelerin araştırma görevlisi, okutman, uzman gibi öğretim görevlisi talebi ise 282. Bu pozisyonlar için genelde temmuz ayı sonuna kadar başvuru yapmak gerekiyor. Bu yıl üniversite sınavlarında 13 bin ek öğrenci kontenjanı geldi. Bu öğrenciler için en az 500-600 akademisyen aliminin gerekli olduğu tahmin ediliyor.
ERKEN EMEKLİLİK ARTTI
Öğretim üyeleri açısından arz az, talep çok olunca genellikle ortaya akademisyen transferleri çıkıyor. Vakıf üniversiteleri genelde devlet üniversitelerinden transfer yapıyor. Ancak son yıllarda vakıf üniversiteleri arasında da geçişe rastlanır oldu. Devlet üniversitesindeki profesörler emekli olunca vakıf üniversitelerine geçmeyi tercih ediyor. Aslında emekli olsalar bile profesörler devlet üniversitelerinde 67 yaşına kadar çalışabiliyor. Ancak 50 yaş civarı yasal emeklilik hakkını kazanan birçok profesör hemen vakıf üniversitelerine geçmeyi tercih ediyor.
Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Tahsin Yeşildere, “Devlet üniversitesindeki hocalar erken emekli olup vakıf üniversitelerine geçiyorlar. En verimli çağları olan 45-50 yaşlarında devletten ayrılıyorlar. Bu da zamanla en başarılı öğrencilerin girdiği devlet üniversitelerinde nitelikli öğretim üyesi açığını ortaya çıkarıyor” diyor.
Kendi eğitim verdiği veteriner fakültesinden geçen akademik yılda beş akademisyenin erken emekli olduğunu söyleyen Yeşildere şu değerlendirmeyi yapıyor: “Sosyal bilimlerde ve tıp fakültelerinde ciddi akademisyen açığı var. Vakıf üniversiteleri, hukuk, edebiyat gibi sosyal bilimlerde hoca bulamadığı için devlet üniversitelerinden hoca talep ediyor. Bu nedenle bir profesör, dört beş yerde ders verir hale geldi. Son yıllarda tam gün yasası nedeniyle tıp fakültelerinden özel üniversitelere geçen çok sayıda öğretim üyesi oldu. Çapa ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi çok kan kaybetti. Zaten devlet üniversitelerinde akademisyenlerin özlük hakları da yeterli düzeyde değil.”
MAAŞ İKİYE KATLANIYOR
Bir profesör devletten emekli olup, özel üniversiteye geçtiği anda maaşı en az ikiye katlanıyor. Devlette bir profesör 4 bin 500-5 bin TL düzeyinde maaş alırken, bu rakam vakıf üniversitelerinde 7-8 bin TL’ye çıkıyor. Rektör, dekan gibi görevler üstlenildiği takdirde maaş 10-12 bin TL’yi buluyor. Tabii “yıldız hoca” transferlerinde fiyat yükseliyor. Vakıf üniversiteleri öğretim görevlilerine maaş dışında da olanaklar sunuyor. Kampüste ev, araba, taşıta benzin hakkı, özel sağlık sigortası ek olanaklardan bazıları… Vakıf üniversitelerinde özellikle yardımcı doçentlere ‘araştırma fonu’ ayrılıyor. Birçok üniversitede bu rakam yıllık düzeyde bin- 2 bin TL civarındayken, Bilgi Üniversitesi gibi bazı üniversitelerde 10 bin TL’ye kadar çıkabiliyor. Öte yandan, vakıf üniversitelerinde özellikle öğretim görevlilerinin sözleşmeli çalıştığını, iş güvencelerinin yeterli düzeyde olmadığını da belirtelim. Her yıl sözleşme yenileme döneminde özellikle öğretim elemanlarının iş kaybette stresi yaşadığı biliniyor.
“BİRİKİMİ DAĞITIYORUZ”
Vakıf üniversiteleri daha çok devlet üniversitelerinden hoca almaya çalışırken, son yıllarda vakıf üniversiteleri arasında da profesör transferleri başladı. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde 2000-2006 yıllarında rektörlük yapan Prof. Dr. İsmet Vildan Alptekin Mart 2006’da kendi isteğiyle emekli olmuştu. Mimar Sinan’dan Kadir Has Üniversitesi ‘ne ardından da sırasıyla Kültür Üniversitesi ve Aydın Üniversitesi’ne geçerek buralarda güzel sanatlar fakültelerini kuran Alptekin, myfikirler.com bir buçuk yıl önce de Işık Üniversitesi’nin akademik kadrosuna katıldı. “Devlet üniversitesinde misyonumu tamamladım ve 65 yaşında emekli oldum. Bize göre gerçek hoca 50 yaşından sonra olunur. Ben devlet üniversitesinde 15 yıl daha hocalık yaptım. Profesörlük iklimi açısından bu birikimi dağıtmak gerekir. Sağlığınız yerindeyse çalışmalısınız. Hem birikimlerimizi öğrencilere aktarıyoruz, hem de para veriyorlar” diye konuşuyor. “İsmi tanınan bir hocaysanız hak ettiğiniz ücreti alıyorsunuz” diyen Alptekin, kendisinin bugüne kadar para konuşmadığını söylüyor. Profesör Alptekin, bazı vakıf üniversitelerinin araştırma fonu açısından devlet üniversitelerine göre daha iyi konumda olduğunu vurguluyor.
Nasıl yardımcı doçent olunur?
Yardımcı doçentlik, “akademik unvan” olmayıp bir kadro unvanı olarak görülüyor. Yardımcı doçent olmak için doktora yapmış olmak gerekiyor. Bazı üniversiteler kendisinde araştırma görevlisi olarak çalışan ve doktorasını yapanlar için YÖK’ten yardımcı doçent kadrosu istiyor. YÖK kadro açarsa yardımcı doçent unvanı alınabiliyor. Bir üniversitede yardımcı doçent kadrosu açıldığında o alanda doktora yapmış herkes başvurabiliyor. Üniversiteler biraz daha seçici olmak için kendileri ek kriterler koyabiliyor. Örneğin sözlü sınav yapılması, yurtdışında doktora yapma şartı aranması, akademik yayın istenmesi bu kriterlerden bazıları…
Rahime Baş Uçar / Para