Afrika boynuzunun insan yapımı trajedisi
Afrika boynuzunun insan yapımı trajedisi
Görünen o ki, Afrika boynuzu bir türlü rahat bir nefes alamayacak.
Afrika’nın boynuzu diye tabir edilen Somali, Kenya ve Etiyopya’yı oluşturan bölge, tarihin en büyük kuraklık krizlerinden biriyle karşı karşıya. Bazı yerlere aylar hatta yıllardır tek damla yağmur düşmedi, çoğu yere de beklenenin çok altında. Yaklaşık 10 milyon kişinin etkilendiği kuraklık, 2 milyon çocuğu ölüm riskiyle karşı karşıya getirdi. Her gün yollarda yüzlerce çocuk cesedi bulunması, çocukların ölüme terk edildiğini gösteriyor. Bölge insanının neredeyse tamamı yardımlara bağımlı halde olmasına rağmen yeterli yardımlar olmadığı gibi kuraklık gıda fiyatlarını da artırmış durumda. Somali’de mısırın fiyatı bir yıl öncesine göre yüzde 240 artmış. Kısacası, Afrika boynuzu, tam bir insanlık dramına sahne oluyor.
Ancak şunu ifade etmek gerekir ki; Afrika boynuzunu saran şiddet sarmalı ve çatışma ortamları bu ülkelerde altyapı hizmetlerinin yok olmasına ve neticede de kuraklığın etkisinin artmasına neden oldu. Afrika boynuzundaki kuraklığın yol açtığı trajediyle baş etmesine engel olan yoksulluğa, bölgenin talihsiz geçmişinin veya kültürünün bir özelliği gibi davranmak yanlışından kurtulup bazı gerçekleri görmek gerek. Zira bu yoksulluk, Batılı ülkelerin Afrika boynuzuyla arasındaki acımasız ilişkiyle de yakından ilişkili. Yaşanan felaketin ölçeğinin büyümesi de işte buna dayanıyor. Yani bu insanlık trajedisinin doğal bir afet olmaktan öte bir insan yapımı trajedi olduğu su götürmez bir gerçek.
Somali, Kenya ve Etiyopya’nın ABD ve Afrikalı sömürgeleriyle birlikte yazılmış tarihinden miras kalan ve bugün itibarları dibe vuran siyasal sistemlerin aygıtları bütçelerinin çoğunu silah alımlarına ayırırken halklar döküntü barakalar, yetersiz beslenme, durma noktasında sağlık sistemleri ve altyapıdan yoksun bir yaşama terk edildi. Ayrıca şunun da altını çizmek gerekir ki; devletlerin halkına en temel yardımları sağlamak konusundaki çaresizliği zorunlu bir duruma tekabül ediyor da değil. Kesinlikle yapay ihtilaflar üzerinde yükselen savaş ortamları söz konusu. Bu hikâyenin gerçek hayata nasıl yansıdığını daha iyi anlamak için pirinç bulmakta zorlanırken Kalaşnikof’un pazarlarda satıldığı bir ülke hayal edin.
Bu krizin insan yapımı olduğuna dair ikinci bir durum daha var. Afrika boynuzunda kuraklık ve gıda krizleri yeni değil. Bölge insanları sürekli krizin eşiğinde yaşıyor. 1984’ten bu yana 50’den fazla büyük gıda krizi ve kuraklık yaşandı. Kuraklığın ve sonuçlarının önceden bilinmesine rağmen tedbir alınmamasından ötürü yönetimleri suçlamak kolay, ama bu bir gerçek. Öte yandan Batı’nın yıllık 5 milyar doları bulan yardımlarının ve insanları kuraklıktan korumayı amaçlayan projelere akıtılan paraların da doğru biçimde kullanıldığı meçhul. Bu noktada, Afrika ülkelerine kriz başladığında harcanılan paranın, krizin gelişmesini durduracak projelere harcanacak bedelin kat kat üstünde olduğunu anlatmak gerek. Sözgelimi sorunlarıyla başa çıkamayacak kadar savaşa batmış durumdaki Somali’de ülkeyi yönetenlere paralarını silah almak yerine yeni yollar yaparak gıdanın pazarlara daha ucuz ulaşmasına harcamasına sevk etmek çok zor. Ama kaçınılmaz.
Konuyu bu ülkelerin tezatlıklarla dolu tarihine de tekabül eden bir çıkarımla bitirelim. Bu kuraklık, Afrika boynuzu ülkelerinin işlemeyen hükümetlerini ve ekonomisini gözden geçirmek ve yeniden biçimlendirmek için bir fırsat olduğu kadar Batılı ülkelerin dünyanın gözündeki imajını düzenlemek için de bir fırsat. Afrika boynuzunun mevcut felaketten çıkış yolu bulması ilk etapta acil yardımlar, orta vadede ise kamusal yatırımlar, eğitim ve sağlık destekleri ve tarımın yeniden kalkındırılması ile mümkün.
Recep Korkut Göç uzmanı