Yunanistan neden Euro’yu reddetmeli?
Yunanistan ve Avrupa Birliği yetkilileri bu haberi yalanladıysa da Yunanistan’ın Euro’dan kurtulma tehdidi uzun zamandır bekleniyordu ve Yunanistan bu tehdidin gerçekleşmesine hazırlıklı olmalı. Bu hamle Yunanistan’a kısa vadede bir maliyet yaratacaksa da bu maliyet seneler süren durgunluk, ekonomik kriz ve yüksek işsizlikten daha fazla olmayacaktır ki Avrupalı yetkililerin sundukları bunlardır.
2001 yılının sonunda yaşanan Arjantin tecrübesi bu açıdan eğiticidir. Üç buçuk yıldan fazla bir süre boyunca Arjantin 20. yüzyılın en ağır krizlerinden birini yaşadı. Tıpkı Yunanistan milli para birimi olarak Euro’yu kullanması gibi peso da dolara sabitlenmişti. Arjantin IMF’den borç alıyor ve harcamalarını azaltıyordu, bir yandan da yoksulluk ve işsizlik çok artmıştı. Bütün bu önlemler boşa gidiyor ve kriz derinleşiyordu.
Sonra Arjantin dış borcunu temerrüt etti ve dolardan ayrıldı. Çoğu iktisatçı ve iş dünyası basını seneler sürecek bir felaketin başladığını tahmin ettiler. Fakat ekonomi, devalüasyon ve temerrüt sonrasında sadece bir çeyrek daha küçüldü ve sonraki altı yıl içerisinde yüzde 63 bir büyüme yaşandı. 39 milyonluk bir ulusta 11 milyondan fazla kişi yoksulluktan kurtuldu.
İki yıl içerisinde Arjantin tekrar kriz öncesi durumuna geldi. Yunanistan’da ise IMF işler iyi gitse bile kriz öncesi GSYİH’ya ulaşmanın sekiz sene süreceğini tahmin ediyor. Fakat bu muhtemelen iyimser bir tahmin, zira kriz başladığından beri IMF, Yunanistan için açıkladığı yakın dönem büyüme oranları tahminlerini düşürüyor.
Arjantin’in hızlı bir şekilde düzelmesinin ana sebebi büyümeyi engelleyen mali politikalardan ve para politikalarından özgürleşmiş olmasıydı. Eğer Euro’dan vazgeçerse aynı durum Yunanistan için de geçerli olacak. Yunanistan’da ayrıca devalüasyonun ticaret dengesine katacağı canlılık da söz konusu olacak. (Arjantin de krizden çıkarken ilk altı ayda böyle bir canlılık yaşamıştı.) İhracat ürünlerinin rekabet gücü artarken ithal ürünler pahalanacak.
Portekiz, IMF’yle iki yıllık kriz daha öngören bir anlaşmaya imza attı. Hiçbir hükümet bu tür bir cezayı kabullenmemeli. Sorumluluk sahibi bir lider, Avrupalı yetkililere Yunanistan’ı konjonktür karşıtı politikalarla destekleyecek paraları olduğunu, fakat bunu yapmayı tercih etmediklerini hatırlatmalıdır. Avrupa Birliği yetkililerin de benimsediği aşikâr olan kredi verenlerin bakış açısından bakıldığında çok fazla borç biriktirmiş olan bir ülke cezalandırılmalı, böylece bu “kötü davranış” desteklenmemiş olmalı. Fakat bütün bir ülkeyi bazı liderlerinin geçmişteki hataları için cezalandırmak bazılarına ahlaki olarak uygun gözükse de kesinlikle doğru bir politikanın temeli sayılamaz.
Bir de Yunanistan’ın – ve İrlanda, İspanya ve Portekiz’in – “iç devalüasyon” yoluyla düzelebilecekleri fikri var. Bu da işsizliği ücretlerin düşeceği kadar artırıp ülkenin uluslararası rekabet gücünü çoğaltmak demek oluyor. Böyle bir hamlenin toplumsal maliyeti çok yüksek ve nadiren işe yarıyor. İşsizlik Yunanistan’da iki katına çıktı (yüzde 14,7), İspanya’da iki katından da fazla arttı (yüzde 20,7) ve İrlanda’da ise üç katından da fazla bir orana ulaştı (yüzde 14,7). Fakat hâlâ düzelme beklenmiyor. Emin olun ki Yunanistan Euro alanından ayrılmakla ilgili gerçek bir tehdit savurduğunda Avrupalı yetkililer ona çok daha iyi bir anlaşma sunacaklardır.
Sonuçta Yunanistan onun büyümesini ve krizden çıkmasını engelleyecek herhangi bir anlaşmaya imza atacak lükse sahip değil. İktisatçıların “konjonktür yanlısı” diye tarif ettikleri politikaları yani bir kriz durumunda harcamayı azaltıp vergileri yükseltmeyi gerektirecek borçlar kesinlikle önerilmemeli. Yunanistan’ı küçülterek kurtarma planı kesinlikle başarısız olmuştur. Eğer Avrupalı yetkililerin önerebildikleri sadece bu ise, Yunanistan’ın ve belki de başkalarının da Euro’ya veda etmesinin zamanı gelmiştir. NY TImes 9 Mayıs 2011
Mark WeIsbrot