Buluşsal Girişimlerin Tam Zamanı!
Buluşsal girişimler. Çevre sorunları burada en büyük etken… Yatırımlarını bu konuyu dikkate alarak yapanlar çok kazanacak! Atmosferdeki oksijen ve karbon dioksit dengelerinde olumsuz değişiklikler var!
İçeriğe Ait Başlıklar
Çevre sorunlarının umulmadık etkileri daha da artıyor!
Nur Demirok / Para ; Önceki yazılarımda sıkça doğada çözünür ya da geri dönüştürülebilir endüstriyel unsurlardan bahsetmiştim: Örneğin plastikler… Plastik kullanımı bugün yaşantımıza öylesine entegre olmuş durumdaki, çoğu kez kullandığımız sıradan şeylerin bile plastikten yapılmış olduğunun farkında olmayabiliyoruz.
Bu yazımda yine plastiğin getirdiği çevresel sorunlara değineceğim. Ayrıca, dünya ormanlarının azalmasıyla atmosferdeki oksijenin ve diğer gazların profilinde oluşan sorunların iklim değişimine neden olduğunun da altını çizeceğim.
Girişimciler Lütfen Dikkat!
İnsanlar, hayvanlar ve bitkiler dahil birçok canlı türünü barındıran dünyamız güneş sisteminde canlıların var olması için en ideal konumda. Gözlemlenebilir evrende canlı barındıran tek gezegen ise yine dünyamız. Dolayısıyla biz insanlar, evrenin çok özel köşesindeki bu gezegene gerektiği değeri vermeli ve yeni nesillere özelliklerini aktarabilmeliyiz.
Nüfus çoğalması, salgın hastalıklar, insanların hırslarına yenik düşüp doğaya zarar vermeleri, iklim değişiklikleri, depremler, tsunamiler derken ilerdeyse bir başka felakete doğru gidiyoruz.
Dahası da var: Kutup bölgesindekiler başta olmak üzere, denizlerde ve dağlarda buzulların alarm derecesinde erimesi, dolayısıyla deniz seviyelerinin yükselmesi, okyanus ve deniz akıntılarının yer değiştirmesi, iklimi olumsuz yönde etkiliyor.
Hava ve deniz kirliliği, ormanların ve hayvan habitatlarının yok olmaya başlaması, kuraklıklar, seller, içme suyu sorunları ve daha birçoğu, gerçekten iç karartıcı, nerdeyse umutsuz denecek bir tablo sergiliyor!
İnsanların duyarsızlığı, eğitimsizliği ve hırsları da işin içine girince çevre kirliliği ve çevresel felaketler neredeyse kaçınılmaz hale geliyor.
Buluşsal Girişimlerdeki Fırsatları Kaçırmayın
Çoğu kez göz ardı edilen, ancak son yıllarda dikkati çekmeye başlayan en tipik örnek ise ‘mikroplastikler’. Plastik dediğimiz madde, yapay olarak üretilen ve doğada çözünemeyen endüstriyel bir ürün.
Evet, ihtiyacımızın olduğu sektörler var ama plastik, maalesef hiç de o kadar ‘masum’ değil: İnsanlara olduğu kadar diğer canlılara da ciddi toksik etkileri var, özellikle de deniz canlılarına. Plastik atıklar bir şekilde denizlerde, okyanuslarda, göllerde hatta akarsularda kaybolmadan ‘mikroplastik’ denilen partiküllere ayrışıyor.
Böylece deniz canlılarının yaşamsal organizmalarına girip hem oradaki ekosistemleri hem de o canlılarla beslenen diğer hayvanları (kuşları, deniz memelilerini) ve insanları olumsuz yönde etkileme riski içeriyor. Dünya denizleri ve suları ağır metal, toksik atık ve kirlilik sorunuyla boğuşurken mikroplastik sorunu da giderek ön plana çıkıyor.
Deniz canlılarının birçoğunu tehdit eden bu sorun; başta balıkçılık, kabuklu deniz hayvanı çiftliklerini, besinsel yosun toplama sektörlerine de zarar verebilecek kapasitede. Bununla da kalmayıp karadaki içme sularına bile sızabileceği tartışılıyor.
Mikroplastiklerin Şaşırtıcı Gerçeği…
Son yıllarda İtalya’da yapılan araştırmalara göre neredeyse tüm yenilebilir deniz canlılarında ortaya çıkan mikroplastik partikülleri, özellikle Akdeniz havzasında birikip yoğunlaşma eğilimi gösteriyor. Alınan balık örneklerinin bazılarında yoğun mikroplastik bulunması, bu durumun giderek artan bir şekilde insanları olumsuz yönde etkileyebileceğini güzler önüne seriyor.
Bu yüzden doğada çözünebilir (biodegradable), bitkisel bazlı alternatif plastik çeşitlerine öncelik vermeli ve bu konuda biz de araştırmalar yapmalıyız. Ayrıca plastik torbaları ve malzemeleri denizlere, ormanlara, doğaya atmak yerine geri dönüşüm toplama noktalarına koymalıyız. Bunun bir insanlık görevi olduğunu da asla unutmamalıyız.
Ormanlarımızı Daha Fazla Koruyalım!
Bir başka dikkat çekici ama hep göz ardı edilen konu da doğal zenginliklerin başında gelen ormanların hızla azalması. Ormanlar, oksijen üretiminin en bol olduğu alanlar. Ayrıca toprak kayması, sel gibi afetleri önlemesi, hayvanlara, çeşitli bitki türlerine de doğal habitat sağlamasıyla en önemli doğal zenginliklerden biri olduğunu her zaman kanıtlıyor.
Ne yazık ki, olağanüstü nüfus artışı ve endüstriyel kullanım gibi nedenlerden dolayı dünyanın hemen her yerinde ormanların hızla küçüldüğünü görüyoruz.
Bu durum en çok dünya atmosferini etkiliyor. Örneğin atmosferindeki oksijenin yüzde 20’sini (tek başına), ‘en büyük yağmur ormanı’ unvanına sahip ‘Amazon Ormanları’ üretiyor. Sanki gezegenimizin ‘akciğerleri’ niteliğindeki bu havza, gerçekten de tüm iklimleri direkt olarak etkileme gücüne sahip.
Dünyadaki diğer orman çeşitlerini ve tüm ormanları göz önünde bulundurursak ağaçların dünya atmosferine olan katkısı ve önemi daha da belirginleşiyor: Orta boy bir ağaç günde 15 kişiye yetebilecek kadar oksijen üretebiliyor, üstelik bunu karbondioksit gibi zararlı bir gazı absorbe edip oksijene dönüştürerek yapıyor. Dolayısıyla dünya ormanları ‘sera etkisi’nin azaltılmasında da büyük rol oynuyorlar.
Geri Dönüşüm Standartları Yeniden Belirlenmeli!
Son yıllarda, atmosferdeki oksijen ve karbondioksit dengelerinde olumsuz değişiklikler gözlemlendiğini de göz ardı etmemek gerek. Endüstriyel hava kirliliği ve ozon tabakasındaki hasardan söz etmeyi de unutmadan…
Sonuçta ormanlar ve ağaçlar olmadan dünya atmosferi, insan sağlığı için ideal profilinde olamaz ve iklimler de olumsuz etkilenir. (Ormanlardan çok uzak bölgeler ve hatta çöl iklimleri bile!).
Bunun için yine önceki yazılarımda söz ettiğim gibi; bazı konularda “geri dönüştürerek’ işe başlayabiliriz. Günümüzün dijital ve bilişim ortamında da kâğıt israfı diğer kullanım alanları yüzünden hiç bitmeyecek gibi görünüyor. Neyse ki birçok işletme geri dönüştürülmüş kâğıt ürünleri de sunuyor. Geri dönüşüm (recycling) alışkanlığının oturmasını sağlamalı ve yeni alternatifler üzerinde yoğun araştırmalar yürütmeliyiz.
İnsanların neden olduğu çevresel sorunlar bugün öylesine iç içe ki, doğal görünen afetler bile (dünyamızın tektonik bir evre içine girmiş olması gibi) bu sorunlar zinciriyle dolaylı ya da direkt irtibatlı olabiliyor. Tüm bunları durduramasak bile yavaşlatmak için ilk adımı biz insanların atması gerekiyor. Lütfen doğayı sevelim, şu muhteşem dünyaya değer verelim ve yeni nesilleri geleceğin güzelliklerinden mahrum etmeyelim!
Nur Demirok / Para