Bütün dünyanın sloganı, “15 dakikalık kentler”
HEPİMİZ 2020’den kurtulmayı dört gözle bekledik. Oysa 2020’nin ne kabahati vardı? Başımıza gelen pande-mi belasının sorumlusu insanoğlu değil mi? Şimdi her ocak ayında olduğu gibi yeni yıla umutla bakıyoruz. Daha sağlıklı olma, daha iyi ekonomik şartlarda yaşama, daha mutlu olma beklentilerimiz var 2021’den. Bir aşı seferberliğiyle koronanın önünü almaya çalışacağız. Bozulan ekonomik şartları düzeltme çabası içinde olacağız.
Herkes kendine refah dolu, bol kazançlı, sağlıklı bir yaşam kurmanın hayali içinde olacak. Ne de olsa yeni yıl, yeni ve taze umutlar demek.
Fakat Ekonomik işbirliği ve Kalkınma Teşkilatı OECD’nin tahminleri moral bozuyor. Gayrisafi iç hasılası büyüyen ülke hemen hemen yok gibi. Herkes ekside. Gerileyen ülkelerin başında yüzde -12.9 ile Arjantin, -11.2 ile Birleşik Krallık, -9.9 ile Hindistan, -9.1 ile Fransa, İtalya ve Meksika geliyor. Euro bölgesinin bile gayrisafi iç hasıla gerilemesi yüzde -7.5.
MAKROEKONOMİK VERİLER KÖTÜYDÜ
Ekonomi ve istihdam rakamları öyle bozuldu ki, hemen düzelecek gibi görünmüyor. Küçük ve orta ölçekli işletme sahiplerinden fabrika işçilerine kadar geniş bir kesim, işinden oldu. Ya da en iyimser uygulamalarla “sıla izni”ne gönderildi. Büyük şirketler, on binlerce çalışanını işten çıkarıyor. Hele banka kredileriyle (mort-gage ile) ev satın alanlar, gelirleri olmadığından ödeme yapamayıp evlerini kaybetme riskiyle karşı karşıyalar. 2007 ve 2008’de görülen emlak piyasası çöküşü, 2020’de de yaşandı. Üstelik daha şiddetli olarak. İşsizlik aylığı alanlar, yolun sonuna geldi. Pek çok ülkede işsizlik aylığı, altı aydan daha uzun süre verilemiyor. ABD gibi bir ülkede bile yiyecek yardımı alanların sayısı 17 milyonu aştı. 2020 felaket bir yıldı. Bu nedenle 2021, ağır lokomotiflerin gümbürdediği bir yıl olmak zorunda. Madalyonun iyi tarafı, pek çok düşük gelir grubundaki ailenin yaz tatili, yüksek gelir grubundaki ailelerin de kış tatili için ayırdığı paranın, bankalarda önemli bir mevduat tutmuş olması. Bankalardaki ulusal hesaplar, son 45 yılın en yüksek seviyesinde, örneğin Almanya. Almanlar, tatile gitmeyerek 235 milyar euro biriktirmiş. Çoğu yastık altı. Çünkü Alman bankaları negatif faiz uyguluyor.
Böyle bir ortamda yönetimler ne yapabilir? Öncelikli hedef, elbette ki koronavirüsün önünü almak. İkinci ve en önemli konu ise yaşadığımız kentlere bir çeki düzen vermek. Şimdi bütün dünyanın sloganı, “15 dakikalık kentler”.
ŞEHİR PLANCILARINA İŞ DÜŞÜYOR
Artık hiç bir ülke, milyonlarca nüfusu olan, gökdelenlerin silüetini oluşturduğu, çılgın bir yaşamın sürdüğü kentlerle övünmüyor. 15 dakikalık kentler, israfa varan tüketim toplumlarım dizginlemeyi amaçlıyor. Bu yeni kavramın özünde, insanların en fazla 15 dakikalık yürüyüşle veya bisikletiyle, ihtiyacı olan her tür market, kasap, postane, tıbbi hizmet tesisleri, banka, tuhafiyeci, nalbur, gel-al büfesi, restoran, parklar, eğlence merkezleri, küçük işletmeler, jimnastik salonu vs. kolaylıklara ulaşabilmesi fikri bulunuyor. Böylece şehir sakinleri motorlu araçlarını kullanma gereği duymayacak, toplu taşıma araçlarım meşgul etmeyecek, metrolarda kalabalığa sebep olmayacak. Bu fikir, mimarları ve kent planlamacılarını heyecanlandırdı. Bunun için yeni 15 dakikalık kentler inşa etmeye gerek yok. Mevcut kentleri, 15’er dakikalık alanlara ayırmak yeterli.
Fikir yeni değil aslında. Avrupa’da ve Kuzey Amerika’da öyle siteler inşa ediliyor ki, bu siteler içinde her tür ihtiyacı karşılayacak tesisler, hatta gece eğlenceleri için bile imkanlar var. Site sakinleri, dışarıya çıkmaya ihtiyaç duymuyor. Özel araçlarını sadece hafta sonu kırsala kaçış için kullanıyor. Ama herkes sitelerde oturmuyor. Burada iş, şehir planlamacılarına düşüyor. Önemli olan, mahalleleri, sakinlerinin her ihtiyaca 15 dakikada ulaşılabildiği yaşam alanlarına dönüştürmek.
“MOTORLU ARAÇLARA SAVAŞ”
Bu yeni kentleşme kavramını daha iyi anlamak için Paris’ten iki farklı sahneye bir göz atalım. 1976’da ünlü Fransız film yönetmeni Claude Lelouch, otomobilinin ön camına bir kamera yerleştirmiş ve Paris caddelerini dolaşmıştı. 1966’da çektiği “Bir Erkek ve Bir Kadın” (Un Homme et une Femme) filmiyle hem Oscar hem de Altın Palmiye ödüllerini kazanan ve bugün 84 yaşında olan Lelouch, 9 dakikayla özetlenen kısa metrajlı belgeselini izledikten sonra şu kanıya vardı:
“Paris, otomobiller için inşa edilmiş.”
İkinci sahneyi hepimiz YouTube’dan izliyoruz. Her bisikletli, gidonuna bir kamera takıp çekim yapıyor ve bunu sosyal ağlarda milyonlarca kullanıcıya ulaştırıyor. Bu görüntülerde, Paris sokaklarında dolaşan yüzlerce bisikletli yer alıyor. Bisiklet, binlerce Parisli’nin, fosil yakıt yakmayan, çevreyi kirletmeyen, sessiz bir ulaşım aracı haline gelmiş. Slogan belli: “Motorlu araçlara savaş”.
PEK ÇOK BELEDİYE DESTEKLİYOR
Daha da geriye gidecek olursak, Amerikalı şehir planlamacı Clarence Perry, 1900’lerin başlarında 20-30 dakikalık kentler projesini ortaya atmıştı. O yıllarda herkesin otomobili yoktu ama yine de insanlar, bütün ihtiyaçlarını yakın çevresinden karşılamalıydı. “Çeyrek Saatlik Kent” (La Ville du Quart d’Heure) fikri, 2019’da Kolombiya asıllı Fransız profesör Carlos Moreno’nun kafasında yeniden şekillendi. Moreno, yeni kent modelini, “bir merkezden yönetilmeme” (desantralizasyon) uygulamasına benzetiyor. Bu fikri, Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo da sahiplendi. Hidalgo, Paris’in ortasından geçen Seine Nehri’ne yakın yolları motorlu araç trafiğine kapattı. Kent içindeki otopark alanlarını kısıtladı ve yaklaşık bin kilometre uzunluğunda bisiklet yolu yaptırdı. 15 dakikalık kent, dünya belediyelerinin bir araya gelerek oluşturduğu ağ olan “C40 Kentleri”nin de desteklediği bir proje.
Pekiyi, 15 dakikalık kent, hayata geçirilecek mi? Montmartre Tepesi’ni saymazsanız Paris düz bir kent. Bisikletle değil 15 dakikalık mesafeleri kat etmek, saatlerce yol almak bile çok kolay. Ama her kent, düz değil. Günlük alışverişin, 15 dakikadan daha kısa zamanda yapılabildiği kentler olduğu gibi, daha uzun süre evinizin dışında olmak zorunda kaldığınız yerleşim birimleri de mevcut. Avrupa bu konuda daha avantajlı. Kentler, sıkışık değilse bile bir arada. Oysa Kuzey Amerika öyle değil. Burada hesaplar, h mil üzerinden yapılıyor. Amerikalıların yüzde 60’ı, altı milden (9.6 kilometreden) daha kısa mesafelerde her tür ihtiyacını karşılayacak dükkan veya tesis bulabiliyor. Yüzde 75’i ise on milden (16 kilometreden) daha kısa mesafelerde dolaşıyor. Amerikalıların 15 dakikalık kent kavramından anladığı ise, metro ile istediği yere gitmek ve yine aynı yolla evine dönebilmek.
Kim, ne planlıyor?
• New York, geçtiğimiz sekiz yılda, 706 toplum oluşturdu. 120 milyon dolar harcadığı bu projede, yerel hizmetlerin geliştiği ve daha etkin, daha hızlı biçimde yapıldığı gözlemlendi.
• Los Angeles’ta her birey, 2035 yılına kadar yarım millik (800 metrelik] bir mesafede taze besin maddelerine ulaşabilir hale gelecek.
• Londra, koronavirüs belasını atlattıktan sonra semt pazarları kurmayı hedefliyor. Böylece kent sakinlerinin, süpermarketlere olan bağımlılıkları ortadan kalkmış olacak.
• Güney Afrika Cumhuriyeti’nin en büyük kenti Johannesburg, yerleşim birimlerini küçük mahallelere bölmeyi ve her mahalleye, en azından gıda maddelerine kolay erişim sağlamayı planlıyor.
• Milano, Roma, Atina gibi kentlerin belediyeleri, pandeminin sona ermesinden sonra ilk olarak, bireylerin evlerinden çalışmasını sağlayacak düzenlemeleri yapacağını açıkladı.
• ABD’nin Oregon/Portland kentinde, 2030’a kadar sakinlerin yüzde 80’i, günlük temel ihtiyaçlarını, güvenli bisiklet ve yaya yollarından geçerek karşılayabilecek.
• Barcelona belediyesi, kenti 400×400 metrelik süperbloklara ayıracak ve ihtiyaçların bu bloklar içinde karşılanması garanti edilecek. Madrid de benzer bir uygulama peşinde.
• Texas/Houston kenti, “yürünebilir mekanlar” yapma telaşı içinde (ABD’de hiç bir kent, yürümeye elverişli değildir. İnsanlar caddeleri motorlu araçlarla geçtiğinden çoğu mağazanın vitrini bile yoktur].
• Çin’de Şanghay, Guangzhou ve Chengdu gibi kentler, kent gelişiminde polisantrik (çok merkezli] bir yaklaşım benimsiyor. Bu kentlerin banliyölerinde bile uydu mahalleler oluşturulacak.
• Avustralya’nın ikinci büyük kenti olan Melbourne, “20 dakikalık kentler (ya da mahalleler] kurma çabasında. Bunun için işe 2017’de başladılar. 2050’de tamamlayacaklarını tahmin ediyorlar.
• Kanada’nın başkenti Ottawa, 2019’da 25 yıllık kent planlamasını kabul etti. Planda “15 dakikalık kent” modeline de geniş yer ayırıyorlar. Amaç, Ottavva’yı Kuzey Amerika’nın en yaşanır, orta ölçekli kenti haline getirmek.
Alev Rigel