Dünyadan ve Türkiyeden Güncel Haberler

Türkiye Tarımının Yeni 10 Yıldaki Hikâyesi

“Tarım Ormanın Geleceği Webinar Serisi ve Zirve” serisinin son adımı olan İzmir buluşması gerçekleştirildi. Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli’nin katılımıyla gerçekleştirilen son oturuma tarım ve gıda sektöründen önemli isimler katıldı. Zirvenin ardından düzenlenen törenlerde Tarımı Geleceğe Taşıyanlar, Kadın Çiftçiler ve Genç Toprak ödülleri sahiplerine verildi. Webinar Zirvesi’nin online oturumlarından ilki “Toprağına Sahip Çık”, İkincisi “Sürdürülebilir Kırsal Kalkınma ve Girişimcilik”, üçüncüsü ise “Katmadeğerli Üretim ve Agro Sanayi” mottoları ile Ağustos ve Eylül aylarında düzenlenmişti. Şimdiye kadar yapılan en yüksek katılım oranına sahip vvebinar zirveleri arasında yerini alan etkinliklerin sonuncusu İzmir’de hibrit olarak gerçekleştirildi. Covid-19 önlemleri alınarak kontrollü olarak düzenlenen zirve, aynı zamanda online ortamda da izlendi.

Zirvenin açılış konuşmasını Turkuvaz Dergi Grubu Genel Müdürü ve İcra Kurulu Üyesi Yasemin Gebeş yaptı. Daha sonraki özel oturumun konuğu ise Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli idi. Moderatörlüğünü ATV Ankara Temsilcisi Şebnem Bursalı ve Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi ve Yazarı Okan Müderrisoğlu’nun yaptığı “Yeni 10 Yılın Stratejisi” başlıklı özel oturumda Bakan Pakdemirli, tarım sektörünün geleceğine ilişkin yapılan düzenlemeleri ve atılması planlanan adımları anlattı.

Zirveye Ziraat Bankası, ATP Koza Gıda Tarım ve Koza Altın İşletmeleri ve Ege İhracatçı Birlikleri sponsor olarak katkı sundular.

tarim ve hayvancilik
Tarım ve Hayvancılık Destekleri

TARIMIN YENİ 10 YILDAKİ HİKAYESİ

Zirve’nin panel oturumlarından ilki “Türkiye Tarımının Yeni 10 Yıldaki Hikâyesi” başlığı altında düzenlendi. Moderatörlüğünü Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nedim Koşum’un yaptığı panele Anadolu Birlik Holding CEO’su Taner Taşpınar, Migros Genel Müdürü Özgür Tort, Sabri Ülker Gıda Araştırmaları Enstitüsü Vakfı Genel Müdürü Begüm Mutuş, Yaşar Holding Tarım, Hayvancılık ve Balıkçılık Grubu Başkan Yardımcısı Haşan Girenes, Helvacızade Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil ve ÎGSAŞ Genel Müdürü Turan Tok konuşmacı olarak katıldılar.

“KÜÇÜK ÇİFTÇİYİ DESTEKLEMELİYİZ”

Sürdürülebilir tarımın önemiyle konuşmasına başlayan Mig-ros Genel Müdürü Özgür Tort, “Sürdürülebilir tarım hem bir market zinciri için hem de toplum için bir numaralı öncelik. Raflarımızda sattığımız ürünlerin yüzde 77’si tarıma dayalı. Migros, Türkiye’deki en büyük taze meyve, sebze, et alıcısı. Yaklaşık 400 bin ton meyve-sebze, 30 bin ton ise işlemek üzere et alıyoruz” dedi. Tarımın geleceği için herkese büyük sorumluluk düştüğünü belirten Tort, “Tarımda nasıl sürdürülebilir oluruz, esas mesele bu. Türkiye bu konuları çok daha sistemli bir şekilde sahiplenmeli” açıklamasını yaptı. Türkiye’nin biyolojik zenginliği ve çeşitliliğine vurgu yapan Tort, “Yaklaşık 9 binden fazla bitkisel çeşitliliğimiz var. Bu rakam Avrupa’da 12 bin civarında. Tarımsal zenginliğimizin farkında olmalı ve bununla gurur duymalıyız” dedi. Pandemi sürecinde üretim ve ürünlerin tüketiciyle buluşması kısmında oldukça hazırlıklı bir ülke olduğumuza değinen Tort, “Türkiye iyi üreten bir ülke, pratik ve hızlı karar alabilen yapılarımız var” dedi. Migros’un toplam alımlarının yüzde 10’unun kooperatif ve birliklerden olduğunu ifade eden Tort, bu oranın artırılması ve işbirliklerinin daha da gelişmesi gerektiğine vurgu yaptı. Küçük üreticilere destek verdiklerini söyleyen Tort, bu kapsamda Ziraat Bankası ile hayata geçirdikleri finansman modeli hakkında bilgi verdi ve sözlerini şöyle sonlandırdı: “Bugün bu sisteme dâhil olmak istediğinizde, sistemin tek şartı kayıt. Migros’a mal satmak isterseniz, Ziraat Bankası’na bir hesap açıyorsunuz ve Migros’a malı teslim ettiğiniz gün Ziraat Bankası size ödemeyi nakit yapıyor. Biz de 30 gün içerisinde bankaya ödemeyi yapıyoruz. Bu proje ile çiftçinin malı sattığı gün parasını alma imkânı var. Şu an 34 çiftçimizle çalışıyoruz. Bu sayıyı artıracağız.”

“GENÇ TÜRK BİLİM İNSANLARI ARIYORUZ”

ilk panelde konuşan Sabri Ülker Gıda Araştırmaları Enstitüsü Vakfı Genel Müdürü Begüm Mutuş, toplum sağlığı açısından gıdanın önemine vurgu yaptı. Pandemi döneminde uyguladıkları stratejilerden bahseden Mutuş, “Koronavirüsü döneminde toplumu aydınlatmaya yönelik faaliyetlerimize yoğunlaştık. Çok fazla bilgi kirliliği vardı. Sağlığımızın derdine düştüğümüz dönemde bir de gıdanın peşine düşmek zorunda kaldık” diye ifade etti, Gıda paniğinin salgından daha fazla tehlikeye yol açtığına değinen Mutuş, firma olarak israfsız tüketimin altını çizmeye gayret ettiklerini belirtti. Firma olarak çocukların gıda tüketimi ve sağlığı açısından Milli Eğitim Bakanlığı ile ortaklaşa yürüttükleri projelere değinen Mutuş, “Sekiz yıldır ‘Yemekte Denge’ adında çocuklara tarımı anlatıyoruz. Gıda okuryazarlığı için de girişimlerimiz var.

Çocuklar, tüketilen ürünleri bilsin ve anlasın istiyoruz” dedi. Pandemi döneminde sektörün hammadde sıkıntısı çekmesine yol açan durumların yaşandığını ve buna istinaden yerel tedarik zincir ağına daha çok önem verdiklerinin altını çizen Mutuş, bu sayede pek çok krizi aştıklarını söyledi. Mutuş, gıdanın sürdürülebilirliği bilincinin artırılması için ellerinden gelen tüm destekleri paylaştıklarını ifade ederken, “Sabri Ülker Bilim Ödülü” ile beslenme ve sağlık alanında genç Türk bilim insanlarını bulmaya çalıştıklarını belirtti.

“TARIM BİLİMLERİ FAKÜLTESİ KURUYORUZ”

“Gıda, yaşam eneıjimiz, bir nevi yakıtımız ve bir anlamda yaşam kaynağımızdır” diyerek sözlerine başlayan Yaşar Holding Tarım, Hayvancılık ve Balıkçılık Grubu Başkan Yardımcısı Haşan Gire-nes, tarımın öneminin pandemi döneminde daha fazla fark edildiğini savundu. “Ülkemiz çok şanslı bir coğrafyada yer alıyor. Zengin toprakları, farklı iklim kuşakları ve zengin habitatı açısından büyük bir çeşitliliğe ve avantaja sahip. Hem 83 milyon insanımız, hem ülkemize turistler, hem de yakın mesafedeki bizim kadar şanslı olmayan ülkeler için üretiyoruz” diyen Girenes, son yıllarda hayvansal ürünlerin üretiminin de hızının arttığını söyledi ve bu hızlı üretim artışına yem hammaddeleri üretiminin yetişememesinin so-‘ run olduğunu belirtti. Girenes, “Yağlı tohumlar ve küspede ithalat yapmak zorundayız. Dövizli girdiler tüm değer zincirinde, üretici ve tüketici üzerinde olumsuz etki yapıyor, önümüzdeki 10 yılda bu kaynakların yerlileştirilmesinde büyük zaruret var” diye konuştu.

Küresel tarımın dijital Rönesans dönemini yaşadığımızı belirten Girenes, işlerin yapılış şekliyle ilgili hangi bilimsel metotların, hangi teknolojilerin daha fizibıl ve gerekli olduğu konusunda üniversiteler ve enstitülerin daha fazla yönlendirici olması gerektiğini savundu. Girenes, “50 sene önce bir hektar tarım alanı iki kişiyi besleyebiliyordu, bugün bu sayı beş kişi, önümüzdeki yıllarda bu sayı 10 kişiye çıkacak. Verimliliğimizi arttırmalıyız. Gelecek 40 yılda üretilmesi gereken gıda geriye doğru 6 bin yıldan daha fazla olacak” dedi.

Yaşar Topluluğu’nun Pınar markasının gelişiminden de bahseden Girenes, başarılarının arkasında sürdürülebilir bir ekosis-tem yaratma fikri olduğunun altını çizdi. Süreçlerini su ve enerji üretimi, iklim değişikliği ve doğal yaşam alanlarının korunması konusundaki farkındalıklarıyla yönettiklerini kaydeden Girenes, “Pınar Enstitüsü her yıl çeşitli illerde süt üreticilerine hayvan sağlığı, besleme, hijyen, sağım uygulamaları gibi konularda eğitim veriyor. Yakında Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi’ni Hollanda’daki bu alanda uzman bir kurumuyla yaptığımız işbirliği ile kuruyoruz” dedi.

“TARIM BİZİM GELECEGİMIZ”

İlk panelde konuşan bir diğer isim ise Helvacızade Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil oldu. “Tarım bizim geleceğimiz” diyerek sözlerine başlayan Büyükhelvacıgil, 135 yıl önce susam ile başlayan yolculuklarının şimdiki geldiği noktaya değindi. Üretim tesislerinden ve kullandıkları teknolojilerden bahseden Büyükhelvacıgil, “Ülkemizde 9 bin endemik bitkiye sahibiz. 3 bin 800 üzerinde etken maddesi çok güçlü ürün var. Biz 150 tanesi üzerinde çalışarak ürün portföyüne oluşturduk” diyerek, İzmir Ege Üniversitesi ile işbirliği içerisinde çalıştıklarının altını çizdi. Aile olarak üniversite-sanayi işbirliklerine çok önem verdiklerine vurgu yapan Büyükhelvacıgil, bünyelerinde iki tane Ar-Ge merkezi bulunduğu bilgisini paylaştı. E-ticaret sitelerinde ürünlerinin küresel pazarda satıldığına dikkat çeken Büyükhelvacıgil, “Türkiye’de çok fazla sayıda sağlık çözümüne sahibiz. Pandemi bize bunu gösterdi. Bu süreçte besin-gıda takviyelerinin ne kadar önemli olduğunu anlamış olduk” diye konuştu.

“TABANIMIZ ÇİFTÇİYE DAYANIYOR”

Çiftçiyi desteklediklerini ve 10 yıllar boyunca çiftçiye her türlü desteği verdiklerini söyleyerek konuşmasına başlayan Anadolu Birlik Holding CEO’su Taner Taşpınar, “Tabanımız çiftçiye dayanıyor” dedi. Örgütsüz olan çiftçinin yalnız olduğunu ve geleneksel üretim yaptığını söyleyen Taşpınar, “Çiftçi finans konusunda yalnızdır. Bizim yapımızda ise çiftçi münavebe ekeceği ürünü ve ne kazanacağını bilir. Dolayısıyla ürün desteğini ona göre düzenler” dedi. Taşpınar çiftçinin ayni ve nakdi avanslarla üretiminin yüzde 50’sini hasat gelmeden de alabileceğini sözlerine ekledi. Çiftçinin ürettiği ürünleri daha değerli hale getirecek bir pazarlama yapısının kurulması gerektiğini savunan Taşpınar, bu konuda markaya dönüşmenin çok önemli bir faktör olduğunu vurguladı. Patateste sözleşmeli üretim yaptıklarını ve çiftçiden yaklaşık 80 bin ton civarında patates aldıklarını söyleyen Taşpınar, “Tohumu da kendimiz üretiyoruz. Patates tohumunda dışarıya bağımlıyız. Bu bağımlılığı bağımsızlığa dönüştürdük” dedi. Çiftçiden aldıkları patatesi parmak patates haline getirerek hamburger zincirindeki firmalara ve yurtdışına ihraç ettiklerini söyleyen Taşpınar, nişastayı da ilk defa Türkiye’de üreten kurum olduklarını vurguladı. “Pandemi sürecinde etil alkol üretmeseydik kolonya ve dezenfektan üretiminde sıkıntı yaşardık” diyen Taşpınar, bu ürünü üreterek pandemi sürecinin atlatılmasına katkıda bulunduklarını belirtti.

“TARIMDA KULLANILAN SUYU AZALTMALIYIZ”

1971 yılında kurulduklarını söyleyerek konuşmasına başlayan İstanbul Gübre Sanayi A.Ş. (1GSAŞ) Genel Müdürü Turan Tok, Türkiye’de üre gübresini üreten tek kuruluş olduklarını ifade etti. Tarım ve ekili alanlarının her geçen gün azalmakta olduğunu söyleyen Tok, tarımda istihdamın yüzde 18 olduğunu ve bu oranın 15 yıl önce yüzde 30’lar seviyesinde olduğunu söyledi. “Birim alanda çok daha büyük miktarlarda uluslararası normlardan ürün almalıyız” diyen Tok, kimyasal gübrenin öneminin çok büyük olduğunu vurguladı. Ülkemiz topraklarının yüzde 6’sının birinci sınıf arazide yer aldığını söyleyen Tok, “Geriye kalan yüzde 94’ü ikinci, üçüncü hatta dördüncü sınıf arazi” dedi. İki, üç ve dördü ıslah etmeden kimyasal gübre kullanıldığı ve sulandığı takdirde istenilen verimin elde edilemeyeceğini belirten Tok, “Bizim ilk işimiz bu; yani iki, üç ve dördüncü sınıf arazileri ıslah etmek. Bunun kolayı ziraat odaları, ziraat fakülteleri ve kendi öğretim üyelerimizle mümkün” dedi. Su konusunda ülkemizin Afrika’dan da fakir olduğunu söyleyen Tok, “Suyun yüzde 70’ini tarımda tüketiyoruz. Tarımda kullanılan suyu azaltmalıyız” dedi. Ürün yelpazesine göre damlama sulama ve yağmurlama sulama yapılması gerektiğini söyleyen Tok, bilinçli sulama ve bilinçli gübreleme ile elde edilecek ürün hasılatını minimum yüzde 90, maksimum yüzde 190 oranında arttırılabileceğini vurguladı.

“ATIKSIZ SOFRALAR” PANELİ

Beslenme Uzmanı Dilara Koçak’ın moderatör olduğu “Atıksız Sofralar” başlıklı ikinci panele ise Tarım ve Orman Bakanlığı AB ve Dış İlişkiler Genel Müdürü Aylin Çağlayan özcan, Türkiye İsrafı önleme Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Aziz Akgül, Ege Kuru Meyve ve Mamulleri ihracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, Üsküdar Üniversitesi ITBF Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arı-boğan ile Net Holding Yönetim Kurulu Murahhas Üyesi Hande Tibuk katıldılar.

“EMPATİ YOKSUNLUĞU YAŞIYORUZ”

Sistemin insanları israfa teşvik ettiğini söyleyerek sözlerine başlayan Türkiye İsrafı önleme Vakfı Mütevelli Heyet Başkanı Prof. Dr.Aziz Akgül, “İsrafı, gereksiz, amaçsız ve yararsız bir işlem olarak tarif ediyoruz” dedi. 2019’da hazırladıkları ve haziran ayında yayınladıkları İsraf Raporu’nda Türkiye’nin 2019’da milli gelirinin yaklaşık yüzde 15’ini israf ettiğine değinen Akgül, bu oranın 642 milyar TL’ye tekabül ettiğini altını çizdi. Bu israfın sadece Türkiye’de değil, dünyanın her tarafında yapıldığının altını çizen Akgül. bu durumunda ciddi sorunlara yol açtığını söyledi “Dünya yılda yaklaşık 4 milyar ton gıda üretiyor.

1.3 milyar tonunu israf ediyor. Ama bunun dörtte biri ile açlık sınırının altındaki 640 milyon insanı besleyebiliriz” diyen Akgül, insanların hadlerini aştığını ve görgüsüzce davrandıklarını ifade etti. 2019 verilerine göre israfı en fazla olan ülkenin İsviçre olduğunu sözlerine ekleyen Akgül, gelişmiş ülkelerin israfta başı çektiklerini söyledi.

“DEĞER ZİNCİRLERİ OLUŞTURABİLİRİZ”

Ege İhracatçıları Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı Birol Celep, “Türk tarımı için pandemiyi bir şans olarak görüyorum. Ekmekte yaptığımız israftan tutun kullandığımız vahşi sulamaya kadar bu süreçte bir farkındalık oluştu” diyerek sözlerine başladı. Türkiye’nin bugün Peru’dan muz ithal ettiğini ama gelecek bir veya iki yıla kadar dışarıdan muz almaya gerek kalmayacağını, hatta ihraç edecek duruma geleceğini söyleyen Celep, ihraç edilen kuru incir, kayısı, üzüm ve fındığın yanına eklenebilecek birçok ürün olduğunu ifade etti. Mango, ananas gibi tropikal meyveleri ithal ettiğimizi bunların ülkemizde üretilebilecek ürünler olduğunu savunan Celep, “Bunları kendi bünyemizde kurutarak sağlıklı bir operasyonla özellikle Asya Pasifik’teki pazarımıza gönderebilirniz. Böylelikle kendi üreticimize yeni bir iş alanı yaratmış oluruz. Ülkemizde 2 bin 500’den fazla endemik bitki var. Bulunduğumuz coğrafyanın zenginliklerini inovatif düşünerek birer değer zinciri olarak hayata geçirebiliriz” diye konuştu.

“FARKINDALIĞI ARTIRACAĞIZ”

Son yıllarda israfa karşı farkındalığın arttığını söyleyerek konuşmasına başlayan Tarım ve Orman Bakanlığı AB ve Dış İlişkiler Genel Müdürü Aylin Çağlayan özcan, “2013’te ekmek israfını önleme kampanyasıyla ciddi başarılar elde ettik. Bu kampanya sayesinde yüzde 18 oranında ekmek israfı önlendi ve yıllık 300 milyon TL tasarruf edildi” dedi. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile iki yıl önce “Gıdanı Koru” kampanyasını hayata geçirdiklerini söyleyen özcan, “Türkiye’de ilk defa gıda kayıp ve israflarının önlenmesine yönelik bir strateji belgesi ve buna karşılık bir eylem planı hazırlandı. Bunu yaparken 100’den fazla tarafa ulaşarak bilgiler topladık” açıklamasını yaptı. Pandemiyle birlikte gıdaya ulaşımın öneminin bir kez daha anlaşıldığını aktaran Özcan sözlerini şöyle tamamladı: “Gıdanı Koru projesi ile yapmaya çalıştığımız şey Türkiye’de farkındalığı artırmak. FAO ile işbirliği yaptığımız bu proje kapsamında farkındalığı bölge ülkelerine yaymak amacındayız.”

“BİR UYGARLIK KIRILMASI YAŞANIYOR”

Pandemiyle birlikte dünyada büyük bir kriz yaşadığını ifade eden panelin bir diğer konuşmacısı Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı ve ITBF Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, tüm dünyanın önemli bir uygarlık kırılmasının eşiğinde olduğunu söyledi. Kapitalist pazarın hızlı yükselişiyle birlikte aslında sürdürülebilir bir sistemin yaratılamadığını ifade Arıboğan, “Bugün israf diye tanımladığımız şey aslında ihtiyaçtan fazlasını tüketmek ve bu ekonominin ana lokomotifiydi. Ancak bu ekonomik büyüme aynı zamanda kalkınma getirmedi” dedi. Kıt kaynakların olduğu bir dönemde insanların tüketim iştahının arttığını söyleyen Arıboğan, “İhtiyaç olarak tanımlanmayan ama bir yandan da ihtiyaç duyulan şeyler arttı. İçinde bulunduğumuz durum bir zihniyet dönüşümü. İsraf etmemek, başkalarıyla paylaşım içerisinde olmak özel bir terbiye gerektiriyor” açıklamasını yaptı. Arıboğan, “Küresel kapitalizm birkaç yönlü olarak kırılıyor. Günümüzde varlığı anlamlandırma konusu çok ön plana çıktı. Artık sadece bedeni beslemek değil, ruhu besleme düşüncesi ve paylaşım konularının tartışıldığı bir döneme giriyoruz” bilgilerini verdi.

“SİSTEMİ ÜLKE GENELİNE YAYACAĞIZ”

Temel İhtiyaç Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hande Tibuk, son 10 yıldır üzerinde çalıştıkları “Gıda Bankacılığı” sistemine ilişkin bilgiler verdi. Gıda Bankası’nın bağışlanmış gıda, giysi, temizlik ve hijyen ürünlerini toplayan, ayrıştıran, depolayan ve ihtiyaç sahiplerine dağıtan bir sivil toplum örgütlenmesi olduğunu aktaran Tibuk, ABD’de başlayan bu hareketin ülkemizdeki temsilcisi olduklarını kaydetti. Tibuk, İstanbul Maltepe’de kurulan ilk ‘Destek Market’in 2015’te faaliyete geçtiğini söyledi. Maltepe Kaymakamlığı ile işbirliği yaptıklarını bildiren Tibuk, ihtiyaç sahiplerinin Kaymakamlık aracılığı ile tespit edildiğini, onlara marketlerinde kullanmak üzere bir kredi verdiklerini, bu krediyle herhangi bir markete gider gibi gelip ihtiyaçların karşılanabildiğini anlattı. Tibuk şöyle konuştu: “Bu sistemi ülke geneline yaymak üzere çalışıyoruz. Hali hazırda 29 şehirde 45 Gıda Bankası açılmasını sağladık. Aldığımız bağışlarla gıda israfını önlüyoruz.

Market zincirleri son kullanma tarihi yakın diye aslında tüketilebilecek ama satılma ihtimali düşük ürünleri bize bağışlıyor. Gıda Bankacılığı Kanunu’na göre bağış yapan firmalar vergi avantajı kazanıyor. Pandemide dahil olduğumuz uluslararası ağa birçok dev şirket bağışta bulundu, bu sayede ülkemizde 600 binden fazla kişiye yardım ulaştırmayı başardık.”

Hüseyin AYDIN / Ziraat Bankası Genel Müdürü
“Sekiz yılda 239 milyar TL kredi verdik”

Zirvenin özel oturumlarından birisinin konuşmacısı Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın idi. Aydın şunları söyledi:

“Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye için de tarım kritik bir sektör. Ziraat Bankası olarak 2013-2020 yıllarında salt tarım kredisi tutarımız 239 milyar TL oldu. 3.5 milyon kişiye ulaşmışız. 2013 yılında tarım sektörüne kullandırdığımız kredi 18 milyar TL iken, bugün tarım kredilerimizin bakiyesi 76 milyar TL. 0 günlerde 500 bin kişinin riski varken, bugün tarım kredisi riski olan müşteri sayımız yaklaşık 700 bin kişi. Yani müşteri sayımızda önemli oranda artmış. Hem tarım, hem diğer sektörlere daha iyi hizmet verebilmek için banka iş modelimizi değiştirdik. Bundan dolayı eleştiriler de aldık. Bunlar ‘Çiftçiye verilecek kaynağı otoyola, köprüye, otelciye, sanayiciye veriyorlar’, ‘Bunlar çiftçiyi köylüyü unuttular* denildi. Banka olarak müşterimizi terk etmemiz mümkün değil. Ana konumuz ziraat… Bunu unutmadık, unutmayacağız. Bugün tarım kredileri içinde payımız yüzde 65.”

Pandemi döneminde başta gıda olmak üzere aynı zamanda pek çok sanayi kolunun da hammaddesi olan tarımın önemi bir kez daha ortaya çıktı. Bugüne kadar tarım sektörüne küçük büyük ayrımı yapmadan finansman desteği sağladık.

Bugün Ziraat Bankası’nın tarım kesimine kullandırdığı ortalama kredi tutarı 110 bin TL. Bu 8-9 inek parası yapıyor. Üreticilerin yarısı 50 bin TL’den, yüzde 92’si ise 250 bin TL’den daha az tutarda kredi kullananlardan oluşuyor. Her ne kadar kredi portföyümüzün büyük kısmı küçük ölçekli üreticilerden oluşsa da büyük ve çok büyük tarım işletmeleri de yine bizim müşterimiz. Ziraat Bankası’nın bugün itibariyle aktif büyüklüğü 1 trilyon TL. 85 milyar TL’lik özkaynağımız ile Türkiye’nin en büyük özkaynağı olan şirketiyiz. Toplam kredi hacmimiz ise 575 milyar TL. Bunun 76 milyar TL’lik kısmını tarım sektörüne kullandırmışız, 500 milyar TL’lik kısmını diğer sektörlere. Toplam müşteri sayımız 30 milyon. Ülke içinde 1700’ü aşkın şubemiz var. Ülke dışında ise 18 ülkede 111 noktada varız.”

“Bakanlığımızın uzun soluklu projesini destekliyoruz”

Çok güzel bir tesadüf ile zirvemizi tarım ve orman sektörü için önemli bir günde düzenliyoruz. Bugün, Dünya Kadın Çiftçiler Günü. Kadın çiftçilerin toplumdaki sosyal statüsünü yükseltmek, tarımda çalışan kadınların sorunlarına dikkat çekmek, kadınların tarımdaki etkinliğinin artırılmasını sağlamak amacını güden bu günün, tüm kadın çiftçilerimiz için kutlu olmasını diliyoruz. Tarım ve Orman Bakanlığımızın dünyaya rol model olacak projesi “Gıdanı Koru, Sofrana Sahip Çık” projemizin ana temalarını oluşturdu. Turkuvaz Medya Grubu ve Para Dergisi olarak, gıda kayıp ve israfı ile mücadelede toplumsal bilinci artırmayı hedefleyen Bakanlığımızın bu uzun soluklu projesini sonuna kadar destekliyoruz. Günümüzde 800 milyonu aşkın insanın açlık çektiği, yaklaşık 2 milyar insanın da olumsuz koşullarda beslenmeye çalıştığı dünyamızda ciddi ölçüde gıda sıkıntısı yaşanıyor. Üretilen gıdanın üçte biri, yaklaşık 1.3 milyar tonu çöpe gidiyor. Bu israf ve kaybın sadece dörtte biriyle 800 milyonu aşkın insan rahatlıkla beslenebileceği söyleniyor.

Para Dergisi olarak yayın hayatımıza başladığımız günden itibaren ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişimine katkıda bulunan çalışmalara imza atıyoruz.

“Genç Topraklar”

Zirvede tarım girişimciliği alanında sergiledikleri yaratıcılıklarıyla öne çıkan altı çalışma da ödüllendirildi. Aşağıdaki isimler kurumlan adına ödülleri aldılar. 1-Tarfin – Mehmet Memecan

2 – Doktar – Tanzer Bilgen, Selim Üçer, Kaan Erçakır

3-Tarla.io – Ayla Nurcan

4- For Farming – Levent Atlas, Ebru Şimşek Atlas

5 – Provea Analysis – Osman Selami Budak, Ayşe Ayşen Karakaş

6-Tarsens – Çelil Serhan Tezcan

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu