İş insanları istikrarlı kurdan yana
DÖVİZ kurları son günlerde yine volatil. 2010’lu yıllarda Türk Lirası karşısında oldukça sakin bir seyir izleyen dolar, 2018’in ortalarından itibaren çıkışa geçti. Merkez Bankası gösterge kurlarına göre, 2020’ye 5.95 seviyelerinden başlayan dolar, Eylül ayını 7.76 seviyelerinden kapattı. Euro’nun da dolardan geri kalır yanı yok… Yılbaşında 6.67 olan euro, eylül ayının son gününde 9 TL’yi aştı. Kurlardaki keskin yükseliş ve aşırı oynaklık, iş insanlarını rahatsız ediyor. Kurlardaki artışla rekabet güçleri artan ve daha fazla para kazanan ihracatçılar ile turizmciler bile tercihlerinin ‘istikrarlı kur’dan yana olduğunu söylüyorlar. İş insanları biliyorlar ki, kurların hızlı yükselişiyle 2-3 ay daha fazla para kazansalar bile ardından gelen maliyet artışları bu kazançlarını geri alacak. Bu nedenle enflasyonun 4-5 puan üstünde fiyatlanan ve istikrarlı bir şekilde artan kuru tercih ediyorlar. İthalat yapanlar, hammaddesini yurtdışından getirenler ve dövizle borçlananlar için ise kurların artması ve aşırı oynaklığı tam bir karabasan. Pandemi nedeniyle Türkiye ve dünyada zayıflayan talep, kur artsa bile fiyatlarda ayarlama yapmayı zorlaştırıyor. Iş insanları, ticaretin eski hızına kavuşmadığı bugünleri daha stabil bir kur ortamında geçirmek istiyor.
“MÜŞTERİ İNDİRİM İSTİYOR”
Kur artışı denilince bardağın dolu tarafında görülen ihracatçılar, kurlardaki aşırı oynaklığın kendilerine sanıldığı oranda fayda getirmediğini düşünüyor. İstanbul Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Başkanı Tahsin öztiryaki, “Döviz kuru artınca ihracata fayda sağlayabilir ama karşımızda bir de müşteri var. Müşteri hemen indirim talep ediyor” diyor. İhracatı kurla artırmanın mümkün olmadığını belirten öztiryaki sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Yurtiçinde bile dövizle satın aldığımız ürünlerde fiyat artışı oluyor. Aşırı oynaklık fayda getirmiyor. Senenin başından beri ihracatımızı artırmak için mücadele ediyoruz. Ancak ihracatı kurla artırmak mümkün değil. Katma değerli ürün yapıp pazarlara ulaşabiliriz. Sektör olarak eylül ayını iyi geçirdik, yüzde 20 artışla kapattık. Son çeyrekte kayıpları telafi edebiliriz.”
TEDBİRLER ALINIYOR
Hazır giyim ihracatı için kurların bu seviyelerde rekabet gücü oluşturduğunu düşünen sektör temsilcileri, kurun stabil olmasını istiyor. Kiğılı Giyim CEO’su Hilal Suerdem, kurun ihracata faydasının olduğunu söyleyerek sözlerine başlıyor. Kuru dengelemek için faiz silahının kullanıldığını, bunun da sanayici ve ihracatçının giderlerini artırdığını söyleyen Suerdem, piyasanın kendisini korumak için aldıkları tedbirleri ise şu şekilde açıklıyor:
“Kurun hızlı yükseldiği dönemlerde ve son yıllardc piyasa daha çok TL finans mana yanaşıyor. İş dünyası yaşanabilecek bir sıkıntıya karşı dövizle borçlanmamayı tercih ediyor. Tedbirlerini alanlar için ihracatta yüksek kur faydalı. İhracatta rekabet gücünü ve gelecek siparişlerin adetleri artıyor. Çoğu zaman müşteri tedarikçisini de koruyor. Kurulan uzun vadeli ve sağlam ilişkilerde tedarikçisini kaybetmemek için müşteri indirimde ısrarcı olmuyor.” Hammaddesini dövizle alan sanayiciyi de yükselen kur zorluyor. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçılar Birliği (İKMIB) Yönetim Kurulu Üyesi ve Merbolin Boya Yönetim Kurulu Başkanı Kenan Baytaş, “İthal hammaddeye dayalı sektörlerde sanayici, malı sattığında yerine koyamıyor. Boya sektörü vadeli satış yapan bir sektör.
Aylar öncesinden malı vadeli olarak satıyor. Kur artınca hammadde fiyatları artsa da toptancılarına fiyatı artıramıyor” diye konuşuyor. Şubat ayından bu yana dolar kurunun yüzde 27-28, euro’nun da yüzde 24 arttığını vurgulayan Bayaş, “Talep düşük olduğu için ürettiğimizi satmakta zorlanıyoruz. Kur artışı nedeniyle fiyat artırmak bir yana sektör iskontoyu artırıyor. Iş az olduğu için ‘Sabit masraflar çıksa yeter’ diyoruz. Pandemi nedeniyle birçok işyeri kapalı. Kar etme değil ayakta kalma mücadelesi veriliyor. Büyüme olmadığı müddetçe de sermayeyi yiyorsunuz demektir” diyor.
“KURDAKİ ARTIŞ GEÇİCİ”
Yerli hammaddeyle üretim ve ihracat yapanların süreçten olumlu etkileneceğinin altını çizen Baytaş, yine de istikrarlı kurdan yana olduklarını vurguluyor. Kurdaki artışın geçici olduğunu düşünen ve spekülasyonlara kulak asılmaması gerektiğini belirten Baytaş, “Ben 45 yıllık sanayiciyim, firmam 128 yıllık. Sanayici ihracat yapmazsa kur artışından menfi etkilenir. İstikrarlı bir kur olması gerektiğini düşünüyorum. Kur, enflasyon oranında artmalı. Artmazsa da baskı altına giriyor. Ondan sonra da birden patlıyor. Biz hedeflerimizi belirlerken genellikle enflasyonun yüzde 5 üstünde bir kur öngörüyoruz.”
Kurların yükselişi bazı alanlarda sıkıntılar yaratsa da turizme her zaman doping etkisi yapar. Ne var ki, pandemi tüm dünyada turizm sektörünü zora soktu. Bu yılın ilk sekiz ayında geçen yılın aynı dönemine göre Türkiye’ye gelen turist sayısı yüzde 74 azaldı. Geçen yıl 40 milyar dolar olan turizm gelirlerinin bu yıl en iyi ihtimalle 15 milyar dolar civarında olması bekleniyor.
“GİDERLERİMİZ DE ARTIYOR”
Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanı Müberra Eresin, kurlardaki artış otelcilerin gelirlerini artırsa bile istikrarlı kuru tercih ettiklerini söylüyor. Eresin, “Otelciler olarak genel arzumuz, kurlarda istikrarın olmasıdır. Kurlardaki artışın bizim gelirlerimizi artırdığı şeklinde bir kanı bulunuyor; bu doğrudur ancak bu artışın bize çok da olumlu etkisi bulunuyor diyemeyiz. Gelirler artıyor gibi görünse de giderler de aynı düzeyde, hatta bazı durumlarda daha fazla artıyor. Sözgelimi enerji, gıda tedariki gibi maliyetlerimiz dövize endeksli olarak artıyor” diyor.
Türkiye özel Sektör Havacılık İşletmeleri Derneği (TÖSHİD) eski Başkanı Hakan Bayramiç ise, stabil olmayan kurun tüm piyasalara olumsuz etki yaptığını belirtiyor. Öngörülemeyen kur ortamlarında müteşebbisin daha ürkek davrandığını söyleyen Bayramiç, “Piyasaların istikrara kavuşması önemli.
Giderlerde artışlar yaşanıyor. Hele bir de ithal girdiniz varsa maliyetleriniz daha da artıyor. Pandemi nedeniyle havayolu taşımacılığının özellikle yolcu taşımacılığı yapan bölümü çok etkilendi. Kargo taşımacılığı yapanlar nispeten daha şanslı. Kurlar arttığında ” sektör bunu yansıtmak zorunda. Hava kargo taşımacılığında müşterilerimiz biliyor ama yolcu taşımacılığında yolculara fiyatlardaki artışı anlatmak daha zor” diyor.
“incoming turizme katkısı var”
İncoming denilen yurtdışından Türkiye’ye turizme yılbaşından beri artan kurların olumlu katkısı var. Almanlar, İngilizler, Ruslar, Araplar ve İsrailliler geliyor. Balkanlardan arabayla gelenler Ege Bölgesi ve Kuşadası’nı hareketlendirdi. Bulgaristan’dan günübirlik geçişler 1.5 milyonu buldu. Pandemi şartlarında bu rakam gayet iyi. Outcoming denilen yurtdışına gidenler için kur artışı çok olumsuz. Pandemi nedeniyle iş ve para kaybı yaşayan Türk turist yurtdışına çıkmıyor. Ticari çıkışlar adeta sıfırlandı. Yurtiçinde kültür ve gastronomi turlarıyla, karavan ve yat gibi münferit yapılan turizme ilgi var. Eylülde iç turizm beklenenden daha iyi geçti. Ekim ve kasımda da hareketin olması bekleniyor.
Bodrum ve Çeşme’deki bölgelere ikinci kez tatil için rezervasyonlar yapılıyor. Kurların artışıyla birlikte otellerin girdi maliyetlerinin arttığı belirtiliyor ama bir otelin elektrik, su, personel maliyetleri yüzde 10’u geçmez. Kurlar artsa bile otel karından sadece bir miktarını verir.
Murat ŞAHSUVAROĞLU / Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği [OYDER] Yönetim Kurulu Başkanı
“Fiyatlar ve maliyetler yükseliyor”
Döviz kurundaki dalgalanma otomotiv sektörünü ve tüketici talebini doğrudan etkiliyor. Ülkemizde satılan otomobillerin yaklaşık yüzde 60’ının ithal olduğunu düşünürsek, döviz kurundaki yukarı her hareket fiyatlara aynı şekilde yansıyor. Yerli üretimde de başta enerji maliyeti olmak üzere pek çok maliyet döviz kuru ile belirlendiğinden toplam üretim maliyetleri ve doğal olarak satış fiyatları döviz hareketi ile artıyor. 2020 başından beri canlı olan otomotiv talebi, pandemi, ÖTV artışı ve yüksek döviz hareketiyle sürekli yara alsa da eylül sonu itibariyle halâ canlılığını koruyor. Ancak bu etkiler nedeniyle otomobil fiyatlarındaki yükseliş de arttı. Otomotivin en hareketli olduğu yılın son çeyreğine girerken yılın tahmin ettiğimiz gibi 750 bin adetler seviyesinde kapanacak olması 2021 için ümit verici.
Hadi KARASU / Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı
“Stabilite ekonomi için daha sağlıklı”
Kurlardaki artışı insanın tansiyonuna benzetiyorum. Tansiyonun inip çıkması nasıl ki sağlığı bozuyorsa, kurdaki aşırı oynaklık [volatilite] da, ister ihracat, ister ithalat için olsun ekonominin her alanı için zararlı. Kur yükseldikçe ihracatta yüzler gülüyormuş gibi görünür. Ben buna balayı diyorum. Bu, 2-3 ay sürer. Daha sonra enerji, kira, personel, maaşlar kura göre güncellenir. Örneğin hazır giyim maliyetlerinin yüzde 50’si hammadde. Hem hammadde fiyatları hem de diğer maliyetler artarsa balayı da bitmiş olur. Kurda düzeltme geldiği ve aşağıya doğru indiğinde ise fiyatlar aynı oranda inmiyor, maliyetleriniz aynı kalıyor. Kurlar yükselirken aldığınızı inerken fazlasıyla veriyorsunuz. Bu sefer de rekabet gücünüzü kaybediyorsunuz. Kurların bu seviyeleri Türkiye hazır giyim sanayicisi için rekabetçi ve doğru fiyatlar. Buralarda kurun sabitlenmesi bizim açımızdan sağlıklı. İhracatçı için iyi diyoruz ama ihracatçı makine yatırımı yapıyor ve bunu dövizle alıyor. Eneıjiyi dövize endeksli kullanıyor. Döviz cinsinden kredi borçları var. Bunları düşündüğümüzde istikrarlı kur her zaman tercihimizdir. Sanayici sürprizi sevmez.
RAHİME BAŞ UÇAR