Bir Dava Adamının Ardından…
“Sür çıkar aĝyarı dilden ta tecelli ide Hak,
Padişah konmaz saraya hane mamur olmadan.”
Evet o, ömrünü davasına şahit kılmış “Adanmış” bir adamdı. Ölümü, yaşarken öldürebilmiş yiĝit bir dava adamıydı. Şimdi aramızdan ayrıldı. İnsanları sadece bedenlerinden ibaret sayacak olursak ölen herkesi unutmamız gerekirdi. Ancak öldüĝü halde unutmadıĝmız, unutamadıĝımız nice insanlar var…
Allahın koyduĝu deĝişmez yasa gereĝi her canlı vadesi gelince ölümü tadacaktır. Ölümü, yok olmak kabul edenler için ölüm bir kabustur. Ancak ölüm Refik-i Ala`ya kavuşmak ise bu ancak ebediyyete hicret olur. 27 şubat Pazar günü Milli Görüş Lideri muhterem Erbakan hayatını adadıĝına kavuşmak üzere ebedi istirahatgahına çekildi. Haberi ilkduyduĝumda Efendiler efendisi Hz Peygamberin tavsiyesi gereĝi “İnna lillahi ve İnna ileyhi Raciun” ayetini okudum. Ve ne mutlu ona ki bu gökkubbede bir “hoş sada” bırakarak göçtü diyebildim.
1956 yılında “Gümüş Motor” projesiyle başlayan mücadelesi bitmek tükenmek bilmeyen muazzam bir enerji ile 85 yaşına girdiĝi son nefesine kadar devam etti. Memleketin hali pür melali konusunda derin sancıları bulunan bu adam, varlıklı bir aileden gelmesine raĝmen zor bir yolu tercih ederek “Adanma” konusunda ilk sınavını başarıyla vermiş oluyordu. Memleketin tek parti diktatoryası altında inim inim inlediĝi o zor günlerde duyduĝu derin sancıların verdiĝi ilham ve cesaretle tek başına yola revan olmuştu. Tek başına girdiĝi bu yolda yolcuların sayısına aldırış etmeden menzile varmak için cesaret ve kararlılıkla hep yürüdü. Yolda önüne çıkan engellerin hepsinde kuvvetli bir “Lahavle” çekip yoluna devam etti. Şairin :
Aman efendim Aman!
Galiba Ahir Zaman
Manzarası Yurdumun
Tufasn gününden Yaman!
Şeklindeki haykırmasına kulak vererek karada gemi inşa etmek niyetindeydi. Karada gemi inşa etmek modern bireyin rahatça alaya alabileceĝi kadar dirayetli bir işti. Nitekim O`da zaman zaman alay konusu yapıldı. Bazen hakaretlere, bazen sıkıntılara, bazen de hapislere maruz kaldı.
Onun bir hülyası vardı. Muhteşem bir medeniyetin varisi olan müslümanların yeniden bir inşa süreciyle ayaĝa kalkması ve bu düzeni bozuk dünya`ya adalet ve huzuru getirmesi. O`nun bütün hayali bu idi. Zira O, 13 asırdan beri uyumakta olan bu potansiyel enerjiyi kinetize etmek için bu kutlu dava için ömrünü vakfetti.
Kurduĝu 4 parti kapatıldı, bazen siyasetten men edildi ama o yılmadı. Genelde müslüman dünyanın özelde ise Türkiyemizin dünya için yeni bir dünya düzeni kurabileceĝine bütün samimiyetinle inanmıştı. Bu kutlu ülkü için yılmadan, yorulmadan azimle çalıştı, didindi.
O`nun „Hakkın Hakimiyeti“ şeklinde formüle ettiĝi bu zor ve çetin yol coşkun bir imanın mecbur ettiĝi bir yol du. Bana göre çok deĝerli bir bilim insanı olan Hoca, sözümona bir dava sancısı çekmeyen bir insan olma yerine idareyi maslahatçı birisi olsaydı en az Demirel kadar bu ülkede başbakanlık yapabilirdi. Memlekette zor zamanların yaşandıĝı devirlerde müslümanlara öncülük eden bazı kanaat önderleri kurànı yüzüne okumaya „Fit“ olup, münafık tipli saĝcı iktidarlarla halvet olurken o, zor olanı seçti ve bu milletin tarihe malzeme olmak deĝil yeniden tarih yazacak mübarek bir mayası olduĝuna inandı. Bu inanç ve cesaretle davasını gözünü budaktan sakınmadan savundu. Zira O, İslamın insan-ı kamil yetiştirme potansiyeline sahip tek nizam olduĝuna iman etmişti. Müslümanların üzerine serpiştirilmiş bulunan ölü topraĝını kaldırmak için birilerinin „Bismillah“ deyip yola çıkması gerekiyordu.
Muhterem Erbakan Hocanın yaptıĝı hizmetler elbette bir makalenin sınırları ile tahdit edilemez. Belki onun ardından bir araştırma enstitüsü, belki bir üniversite yahut mevcut bir üniversitede bir kürsü, hiç deĝilse bir vakıf kurularak bu vakfedilmiş hayatı gelecek kuşaklara da aktarmak gerekecektir.
Şühesiz ki Hoca dertli bir adamdı. Derdi davası, davası ise milletin ve ümmetin Hakkın Hakimiyetini üstün tutacak bir çizgiye getirilmesiydi. Modern çaĝda yeni bir asr-ı saadet meydana getirmek onun en büyük muradıydı. Burada Erbakan Hoca`nın 54. hükumet zamanındaki başarılı çalışmalarından söz edecek deĝilim. Zaten onun bu başarısı millete kazandırdıkları yanında okyanusta bir damla hüviyeti bile taşımaz. Zira O bu milletin yeniden küllerinden doĝması için bir hayat ortaya koymuş ancak kim ne derse desin bu konuda başarılı olmuştur. İçinde bulunduĝumuz konjönktür buna müsait deĝil belki ama ileride Erbakan Hoca şimdikinden daha büyük hayır ve dualarla yad edilecektir.
Şu kadarını ifade etmeden geçmek istemiyorum: Allahın ilahi kaderinin bir tecellisi olarak 28 Şubat1997 tarihinde onu zor durumda bırakanlara Hocanın cenazesi bir şamar patlatmakla kalmamış, onlara ne kadar zalim olduklarını da haykırmıştır. Sözün sonunda alemlere rahmet olarak gönderilen efendimizin müjdesine yer verelim. „Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, Nasıl ölürseniz öyle de dirilirsiniz.“
Biz Erbakan Hocanın hayatını Allah yoluna adamış, adanmış cesur ve yiĝit bir dava adamı olduĝuna şahit olduk. Sen de Şahit ol Ey Rabbimiz!
Ömrün Ramazan gibi geçti, Ahiretin Bayram olsun İnşaallah!
Mekanın cennet olsun!
Amin!
Ömer Erdem
Mainz/Almanya