Bitkisel özüt ve yağların kullanım alanı genişliyor
Buluşsal girişimcilikte yeni buluşlar
Buluşsal girişimcilik konusunda adım atmak önemli. Dünya doğal takviye ve kozmetik alanlarında yeni buluşlara yöneliyor. Sıvıyağlar ve bitkisel özütlerde küresel fırsatlar var.
GELENEKSEL olarak zeytinyağı ve susamyağı dışında kalan sıvı yağlar bizde 1970’lerden sonra yaygınlaştı. Pamuk, soya, kanola gibi yağlar gıda amaçlı olarak ancak 1980’lerden sonra hız kazandı. Bunlardan ‘Kanola’ adıyla bilinen tür Kanada’da kombine edilmiş bir yağ olarak bize de geldi. KanadalIların kolza bitkisi tohumlarını çeşitlendirerek geliştirdikleri bu yağ şimdi yalnız gıda endüstrisinde değil, başka alanlarda da kullanılıyor. Günümüz gastronomi sanatlarında ise bitkisel özüt ve sıvı yağların yararları tam olarak bilinmiyor.
Sızma zeytinyağı ve susamyağı dışında yukarıda bahsedilen yağların çoğu yoğun olarak tüketilemiyor. Oluşan boşluk ay çekirdeğinden çıkarılan çiçek yağı başta olmak üzere mısıryağını öne çıkarmış durumda. Daha geçen yüzyılda Fransız ‘Michel Eugene Chevreul’ bu türden yağların yanı sıra, bizde de belli ölçülerde tüketilen bademyağı, ketentohumu ve aspir gibi tüm sıvı yağların yağ asitleri ve gliserol esterlerinden oluştuğunu söyleyerek bir döneme damgasını vurdu. Böylece pek bilinmeyen sıvı yağların kozmetik ve sağlık takviyesi olarak da kullanılabileceği ortaya çıktı.
SIVI YAĞ VE ÖZÜTLERİNDE YAŞAM VAR
Her türden sıvı yağın kendine özel meraklı bir geçmişi bulunuyor. Bugün bunların bir bölümü modern endüstride başka amaçlarla da kullanılıyor. Örneğin soya yağı Çin orijinli sağlıklı bir yağ olarak tüm dünyaya yayılmaya başladı. Yağm elde edildiği soya fasulyesi yoğun araştırmalara konu oldu. Yağlık tohumlan inceleyen uzmanlar yüksek viskoziteli yağm içindeki bazı maddelerin ‘plastitite’ (plastiklik) özelliği gösterdiğine de tanık oldular. Bu yağm elyafı plastik dokulu bir madde olarak çeşitli işlemlerden geçtikten sonra araba karoseri yapımında bile kullanıldı. Buna rağmen soya yağı 1970’lerde ABD’de en popüler yemeklik yağ olarak tüketilmeye devam etti. Bugün soyadan yalnız yağ elde edilmekle kalmıyor, yüksek nitelikli sanayi ürünleri de yapılıyor. Buna karşın ‘hidrojenize’ edilen (katılaştırılan) bitkisel yağlar sağlık üzerinde yarattığı olumsuz etkiler nedeniyle artık biraz daha dikkatli tüketiliyor.
Günümüzde bazı bitkisel yağlar beslenme dışında özel amaçlarla sağlık ve kozmetik alanında da kullanılıyor. Geçmişte de değindik; endüstriyel ölçekte olmayan usullerle elde edilen bu tür yağlardan öne çıkanlar girişimciler için yeni bir girişim alanı yaratmış durumda. Bu alana yatırım yapacakların gerekli izinleri alarak üretime geçmeleri epey kolaylaşmış durumda. Gelişen teknolojik standartlar makul yatırımlarla bu sektörü daha da büyütecek gibi görünüyor. Önemli olan bunları aktarlarda, parfümerilerde, eczanelerde satışa sunmanın yanı sıra yalnız bu ürünlere özgü işyerleri açmaktan geçiyor.
ÖZEL GİRİŞİMCİ MANTIĞIYLA BAKIN
En başta preslenmiş bitki yağları var:
Limon, portakal ve greyfurt gibi meyvelerden elde edilen uçucu yağların kullanım alanları günümüzde oldukça genişliyor, sağlık literatürüne girecek kadar da önemseniyor. Turunçgillerin tohumlan kimyasal açıdan yeni olanaklar sunuyor, araştırmalar devam ediyor. Greyfurt çekirdeklerinin özütlerinden elde edilen yağlardan yapılan sabunlar bugün dünyada en etkili virüs ve mikrop öldürücülerinden biri olarak dikkat çeliyor. Ümit edilir ki, son ‘Corona Virüsü’ salgınında da bu preparatlar koruyucu olarak sağlık otoritelerinin izniyle daha sık kullanılabilsin.
Greyfurt çekirdeği özütleri bugüne kadar keşfedilmiş en etkili bakteri ve virüs öldürücülerinden biri. Bu özütlerin ve yağların ağızdan alınması ise sakıncalı. Kesinlikle Sağlık Bakanlığı’nm onay ve izni gerekiyor. Limon kabuklarının ve limon çekirdeklerinin özütü ise bazı aromatik maddelerin formülüne giriyor, aromaterapide sıkça kullanılıyor. Yüzde 90 gibi yoğunluğa sahip ‘d-Limonen’ adlı son derece yoğun kokulu yağ ise soğuk sıkım narenciye ve limon kabuklarından elde ediliyor, pahalı parfümlerin formülüne giriyor. Çok az miktarları bile bazı gıdalara nefis lezzetler ve çeşni katmakta da kullanılıyor.
Son yılların efsaneleşen yağlarından biri ise geleneğimizde epey popülarite kazanmış olan badem yağı. Bu yağ çok iyi damıtılmış fındık yağıyla belli dozlarda kombine edildiğinde kozmetik endüstrisinde ana madde olarak kullanılıyor, çeşitli krem ve cilt koruyucularının formülüne giriyor. Benzer formüller sızma zeytinyağıyla birleştiğinde etki alanı daha da genişliyor. Bizde ‘Kozak Yaylası’nda korunmuş ağaçlardan elde edilen çam fıstığı yağı ise bir başka bulunmaz nimet. Bu yağ antepfıstığı yağıyla belli oranda karıştırıldığında rengi hafif yeşile dönüyor ve dünyanın en etkili kozmetik ürünlerinden biri haline geliyor. Bu arada unutmadan söyleyelim; kabak çekirdeğinden elde edilen bazı yağ asitleri antepfıstığı yağıyla birleştirildiğinde tam anlamıyla bir kozmetik bakım yağma dönüşüyor.
ANADOLU TOPRAKLARINDA HAZİNELER VAR
Bu arada ‘Anadolu Sığla Ağacı’ olarak bilinen halk arasında ‘Günlük’ olarak anılan tümüyle bu topraklara özgü ‘Liquidambar Oriantalis’ ağacına da dikkat çekmek isteriz.
Bu yağ yoğun nitelikli kokusuyla kozmetik sektöründe yeni bir devrim yaratılabilecek gibi görünüyor. Sayılamayacak kadar çok özelliği bulunan bu yağın balsamı ‘sığla yağı’ olarak literatürde yeni sayfalar açmaya devam ediyor. Merkezi bizim topraklarımızda Köyceğiz olan ağaçlar Fethiye ve Marmaris’te de doğal olarak yetişiyor. Bu konuda modern yetiştirme alanları açılarak dünya kozmetik sektöründe yer edinmek mümkün. Anadolu’nun kendine özgü yabani otlarım da unutmamak şart: ‘Kapari’ (Kapparis Spinosa), ‘Çayırdikeni’ (Kenger), ‘Sumak’ (Rhus Coryaria), ‘Defne’ (Laurus Nobilis), ‘Adaçayı’ (Salvia Officinalis) ve daha onlarca yabani bitki ve tohumlarından elde edilen esansiyel madde vc özütler aynı zamanda değerli birer kozmetik girdisi.
Kozmetik sektöründe devrim yaratan bu yağlarla üretilen ürünler önemli ihraç malzemesi haline gelebilir. Önemli olan, bu ürünleri marka haline getirip ilgili otoriteden gerekli izinleri almak vc ilgi uyandıracak reklam kampanyalarıyla desteklemek, örnek verdiğimiz çeşitler coğrafi özellik ve nitelikleriyle henüz yeterince keşfedilmiş değil. Tümünü topraklarımızdan elde edeceğimiz ekstre ya da özütlerle dünya pazarlarına açılmamız mümkün. Dahası, kimi hammaddeler sadece bizim topraklarımızda var ve yalnız bize özgü. İncelemek, merakla araştırıp dünyaya bu yenilikleri sunmak girişimcilik sahasında yepyeni olanaklar yaratabilir.
NUR DEMİROK