Serbest Radikal Karşıtı Ürünlere Yatırım Yapın
Marka yatırımını ilk yapan kazanır
VÜCUTTA serbest radikaller nasıl oluşur, bünyeyi nasıl etkiler? Bu konu yalnız sağlık otoritelerinin değil, ‘kozmetik destekli’ gıda üreticilerinin de gündeminde bugün. Serbest radikaller, ‘oksidatif stres’ adı verilen süreçte canlı hücrelere ve dokulara ciddi zarar verebilecek toksik metabolizma ürünleridir. Vücudun oksidatif stresi önlemek için kullandığı tüm vitamin ve minerallere de bu nedenle ‘antioksidanlar’ adı verilir.
Bilindiği gibi yaşam oksijenin varlığına bağlıdır. Canlıların hemen tümü oksijensiz yaşayamaz. Oksijensiz ortamda canlıların türüne göre birkaç saniye ile birkaç dakika içinde ölüm meydana gelir. Oksijen aynı zamanda yediğimiz gıdaları bir anlamda yakıp bize enerji sağlar.
işte tam da bu aşamada ‘serbest radikaller’ meydana çıkar, başta duyarlı hücreler olmak üzere tüm organlara zarar verir, adeta onları paslandırır. Peki, bu olay çoğumuzun bilmediği başka nelere sebep olur? En tehlikelisi hücrelerin yapı taşı olan DNA’ları bozar. Yağların bünyede hızla okside olmasına yol açar, tehlikeli maddeler oluşturur. Bu maddeler zamanla vücutta birikir, başta tümörler olmak üzere; alzheimer, parkinson, romatizma, diyabet gibi hatalıkların ortaya çıkmasında rol oynar.
Tüm bunların gözle görülen tipik belirtilerinden biri dokuların hızla yaşlanmasıdır, insan yaşlandıkça yorgunluk ve bitkinliğin yanında hemen fark edilen bir belirti daha ortaya çıkar: Oksidatif stres olayının yıkım ürünü olan ‘lipofuscin’in ciltte yarattığı lekelerdir bunlar: Önce ellerin üst yüzeyinde kahverengi noktalar halinde belirir; yaş ilerledikçe sırasıyla alında, sonra yüzün belli bölümlerinde kümelenir. Koyu renkli bu lekeler yaş ilerledikçe yaygınlaşır, cilt hızla kırışır ve kurumaya başlar.
Aslında bu lekeler serbest radikallerin etkisiyle meydana çıkan vücudun reaksiyonu ‘paslanmanın’ sonucudur. Neyse ki, bu tipik ‘oksidatif paslanma’ olayı her iki cinsten gençleri pek etkilemezken orta yaşlı, hatta yaşlı kadınlarda daha az görülür. Nedeni onları kadınlık hormonu ‘östrojen’in korumasıdır. Ancak ilerleyen süreç her iki cinste de dokularda serbest radikallerin gizli etkilerini zamanla hızlandırır; böylece oksidatif stres yani ‘oksijen stresi’ tüm dokuların yaşlanmasını giderek artan tempoda tetikler.
YAŞLANMAYI HIZLANDIRIYORLAR
Peki, serbest radikallerin yarattığı oksidatif stresi azalmanın yolu nedir? Önce şunu bilmemiz gerekir: Serbest radikaller oksijen metabolizmasının normal yan ürünü olmasına rağmen, bazı çevresel ve davranışsal riskler vücuttaki serbest radikal sayısını önemli ölçüde arttırır; bu da vücuttaki oksidatif stresi olağanüstü büyütür, örneğin sigara içmek vücutta en tehlikeli serbest radikal üretimine neden olur. Bir paket sigara bile vücutta yükselen oksidatif stresi uzun zaman geri dönüşsüz hale getirebilir. Çevre kirliliği, kızarmış yiyecekler ve odun kömüründe ya da yağda kızartılmış etler de oksidatif stresi anlamlı şekilde artırır.
Serbest radikallerde ortaya çıkan bu türden artışlar hücre zarlarını büyük ölçüde bozar, birçok kanser türünün risk oluşturma potansiyelini ciddi biçimde artırabilir. Dahası; kan damarlarının iç çeperine zarar verir, kritik kalp hastalıkları ile beklenmeyen felç risklerini de gündeme getirebilir.
Tüm bu hatırlatmalardan sonra şunu sorabiliriz; vücudumuzda biriken serbest radikallerden tümüyle olmasa bile büyük ölçüde nasıl kurtuluruz? Öncelikle besin değeri düşük öğünler ile antioksidan eksikliği bulunan gıdalara beslenmede yer vermemek ilk adımdır. Yüksek glisemik indekse sahip rafine karbonhidrat ve şeker bakımından zengin yiyeceklerden de kaçınmak gerekir. Diyetinizde sosis, pastırma, salam gibi işlenmiş etlerin sınırlandırılması esastır. Kırmızı etin de yaşla ters orantılı biçimde tüketilmesi gündeme gelir. Izgara yağlarını asla tekrar ‘ kullanmamak gerekir. Bağımlı olunsa bile ailkolü ciddi şekilde sınırlamak şarttır.
Yüksek Tansiyon İçin Bitkisel Ürünler Girişimcileri Bekliyor
ANTİOKSİDANLAR İSE TAM TERSİ
Birçok insan için, antioksidanların tümü yaşlanma karşıtı birer ilaç gibidir. Bunlar hücrelere zarar veren serbest radikallere karşı etkili panzehirdir; serbest radikal üretimini engellemeye yardımcı olur ve hücreleri olası hasarlardan korur. Şunu da unutmamak gerekir; vücut oksidatif strese karşı sürekli tehdit altındadır, ihtiyarlık dediğimiz süreç zamanından çok önce ortaya çıkabilir. Üstelik derideki serbest radikaller cildin DNA’sını bozup cildin yaşlanmasını aniden hızlandırabilir. Tam da bu noktada ‘yaşlanmadan yaşlanan’ bir insan olarak yaşam enerjisini yitirmiş bir ‘ihtiyar’ haline gelebilirsiniz.
Çare serbest radikal karşıtı besinlerdedir. Bunlar için henüz ‘ölçülebilir’, ‘tartılabilir’ tam bir değerlendirme yapılmamış olsa da bazıları günümüzde sürpriz yaratacak şekilde öne çıkmaktadır. Yakın geçmişte de vurguladığımız üzere; tam da burada ‘havuç’ ve ‘enginar’a özel bir yer vermek gerekir. Kısa süre önce de belirttik; siyah havuçtan elde edilen konsantreler mükemmel birer kan temizleyicidir. Yüksek miktarda demir ve C vitamini içerir; göz sağlığının ve kan dolaşımının korunmasına yardımcı olur; kabızlığa, mide rahatsızlıklarına iyi gelir ve sonuçta cildi olağanüstü bir hızla sağlıklı hale getirir.
‘Beta Karoten’ deposu turuncu renkli klasik havuçtan elde edilen doğal sağlık ürünleri ise yaşlanmanın ve cilt pörsümesinin bir numaralı nedeni olan oksidatif stresle mücadele eder ve riski azaltmak için kan antioksidan seviyenizi artırmanıza yardımcı olur. Havuç preparatları pek çok vitamin ve mineral kaynağı olarak pazara sunulabilir, özellikle ‘biyotin’, potasyum ve A vitamini (beta karoten) ile Kİ vitamini (filokinon) ve B6 vitamini içermesi onu harika bir cilt yenileyici doğal krem ya da pomat haline getirebilir.
Havuçtan elde edilen sıvı ya da krem formundaki konsantrelerin tümü cilt sağlığına olağanüstü yararlıdır. Hatta nefis tadıyla ‘yeni nesil şekersiz sağlık cezeryesi’ üretimi de değişik çeşni ve katkılar eşliğinde düşünülebilir. Sağlık temalı cezeryeler yanında C vitamini takviyeli limon ve portakal kabuğu özlü, beta karoten ağırlıklı süper pastillerin üretimi de planlanabilir.
Cilt sağlığı açısından çok yararlı ‘avokado’ ve ‘blueberry’ katkılı ‘cilt sağlığı pastillo’ları (pestilleri) ise özel hazırlanacak ‘sağlık ürünleri raflarında’ sergilenip piyasaya yeni bir soluk getirilebilir. Hatta bunlara özel izinlerle ‘anti-aging katkılar’ konularak bu olağanüstü ürünler tipik ihraç kalemi haline de dönüştürülebilir.
NUR DEMİROK