Dünyanın Paha Biçilemeyen Sanat Sergisi
Louvre Müzesi’nde Leonardo da Vinci Sergisi
DÜNYANIN en pahalı, daha doğrusu paha biçilemeyen sanat sergisi, geçtiğimiz hafta Paris’te açıldı. Ağırlıklı olarak Leonardo da Vinci’nin (1452-1519) eserlerinin bulunduğu bu sergi için on yıldan daha uzun bir süre hazırlık yapıldı. Çıkan diplomatik sorunlar giderildi. Sonunda Fransa’nın başkentindeki ünlü Louvre Müzesi’nde, sanatçının ölümünün 500’üncü yıldönümü nedeniyle 160’tan fazla Rönesans tablosu ve çizimi, sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Bu eserlerin bir bölümü, İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth’ten, dünyanın en zengin ailesi ve sanatseveri Bili ve Melinda Gates çiftinden, Almanya ve Rusya’dan ödünç alındı. Günde yedi bin kişinin ziyaret edeceği tahmin edilen serginin başköşesinde, şaşırtıcı bir şekilde, Mona Lisa bulunmuyor. Açıklanmayan güvenlik önlemleri eşliğinde ziyaret edilecek sergi, gelecek yılın şubat ayma kadar devam cdecek.
ULUSLARARASI BİR GİRİŞİM
Sergiye en çok katkıda bulunan Kraliçe II.Elizabeth, kraliyet şatosu Windsor’da bulunan koleksiyonundan 24 eser birden gönderdi. Yüz yıldan fazla bir süredir Fransa ile bir sanat kavgasının içinde olan İtalya ise sergiye eser göndermeye karşı çıktı. Leonardo’nun Mona Lisa adlı tablosunun Fransa’da olmasından büyük öfke duyan İtalyanlar, “Leonardo İtalyan idi. Sadcce Fransa’da öldü.
Bu, Fransa’ya her şeyi sahiplenme hakkı vermez” görüşünde. Yine de Leonardo’nun Venedik’te ısı ve nem kontrollü bir odada saklanan “Vitruvian Adam” adlı eskizinin Paris’e gitmesine mahkeme kararıyla izin çıktı. Kararda, Louvre Müzesi’nin, dünyanın en çok ziyaret edilen müze olması rol oynadı (Vitruvian Adam veya Vitruvius Adamı, insan vücudunun oranlarını göstermekte kullanılan bilimsel bir eskiz. Antik Roma’nın ünlü mimarı Marcus Vitruvius Pollio’nun “De Architectura” adlı eserinde belirttiği oranlardan esinlenerek yapılmış ve eskize kendisinin adı verilmiş. Günümüzde Uluslararası Uzay İstasyonu’nun logosu olarak kullanılıyor. ABD’nin Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA 1977’de, “Voyager” adlı insansız uzay gemisini, Vitruvius Adamı’yla birlikte uzayın derinliklerine göndermiş, bilmediğimiz bir uygarlığa rastladığında insanoğlunun neye benzediğini anlatmaya çalışmıştı). Fransızlar, altı Leonardo tablosunu ödünç almayı ve kendi müzelerinde olan beş eserle birlikte sergilemeyi başardılar. Böylece 2011’de Londra’da yapılan en büyük Leonardo sergisindeki dokuz eseri, 11 eserle geçmiş oldular. İtalya’nın en çok ziyaret edilen müzesi, Floransa’daki Uffizi Galerisi, salonlarında sergilediği Leonardo’nun üç eserini, “taşınamayacak kadar kırılgan” oldukları gerekçesiyle Paris’e göndermedi. Yine de ustanın ilk eskizlerinden birkaç tanesini ödünç verdi (Leonardo’nun eskizleri, tablolarından daha çoktur).
MONA LİSA YOK
Sergide, Mona Lisa’nın bulunmadığını belirtmiştik. Mona Lisa, Louvre’un her zamanki salonunda olacak. İzdiham yaratacağı ve sergide diğer eserlere gölge düşüreceği endişesiyle tablo, sergiye alınmadı. Çünkü Louvre ziyaretçilerinin yüzde 80’inin sadece bu tabloyu görmek istediği biliniyor. Ziyaretçiler yine de sergi biletiyle, Mona Lisa’nın bulunduğu salona girebilecek. Elbette ki uzun bir kuyrukta bekleyerek. Ama sergi ziyaretçileri için bir alternatif daha var. Ziyaretçiler, ünlü tabloyu sanal ortamda görebilecekler. Sanal gerçeklik gözlüğü takanlar, kalabalıktan arınmış bir halde Mona Lisa galerisine girecek ve tabloyu enine boyuna inceleyebilecek.
Leonardo’nun en ünlü ikinci tablosu sayılan “Salvator Mundi”, özel koleksiyonlarda olduğundan sergide yer alamayacak. Tablo en son, iki yıl önce bir müzayedede, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman’a, 450 milyon 300 bin dolara satılmıştı. Serginin küratörleri, bu tabloyu da istediklerini ama herhangi bir cevap alamadıklarını söylediler. Yine de bir açık kapı bıraktılar: “Salvator Mundi, ilerleyen aylarda sürpriz bir şekilde sergimizde gözükebilir. Öyle umuyoruz.”
Bir tabloyu okumak
Mona Lisa, dünyanın gelmiş geçmiş en ünlü tablosu. En çok bilinen, en çok ziyaret edilen, en çok konuşulan, hakkında binlerce makale yazılan, şarkılar bestelenen en değerli tablo.
1962’de 100 milyon dolar sigorta değeri belirlenmiş ve bu astronomik rakam, Guinness Rekorlar Kitabı’na girmişti (2019 rakamlarına göre 650 milyon dolar. Sigortaya para ödenmedi. Onun yerine güvenlik önlemleri artırıldı).
Ressam, mucit, çizer, heykeltıraş, mimar, bilim adamı, müzisyen, matematikçi, mühendis, edebiyatçı, anatomi uzmanı,jeolog, astronom, botanikçi, paleontolog (fosil bilimci) ve haritacı Leonardo, bu inanılmaz şaheseri şekillendiren usta ellerin sahibi. Ona “Vinci’li Leonardo” diyorlardı (0 zamanlar soyadı kanunu yoktu.
İsimler, nereli olduklarıyla ya da baba adlarıyla ayrılıyordu. Asilzadeler ise birkaç isim birden alabilirlerdi).
Leonardo, bu tabloya 1503 veya 1504’te başladı. Ama bitirmedi. Bunu, Leonardo’nun ölümünden 30 yıl sonra sanat tarihçisi Giorgio Vasari tarafından kaleme alınan biyografiden öğreniyoruz. Pek çok eserini yarım bırakıp, yıllar sonra tamamlamıştı. Vasari, Leonardo’nun dört yıl uğraştıktan sonra tabloyu bitmemiş olarak bıraktığını yazıyor. Günümüz şaiiat tarihçilerinden ve dünyanın önde gelen Leonardo uzmanı İngiliz Martin Kemp, tarihleri doğrulamanın mümkün olmadığını ^söylüyor.
Gelelim iki milyar dolarlık soruya (Bazı sanat çevreleri, tablonun bugünkü değerini iki milyar dolar olarak belirler. Bazıları da “paha biçilemez” olduğu görüşündedir). Kimdi bu kadın?
Uzun yıllar tartışıldı durdu. Leonardo’nun kadın hali olduğunu iddia edenler bile oldu. 2005’te Almanya’daki Heidelberg Üniversitesi’nin kütüphanesinde bulunan bir belge, son noktayı koydu. Yarım boy portre, Lisa Gherardini’ye aitti. Floransalı ipek tüccarı Francesco del Giocondo’nun karısı.
Mona Lisa, “Benim kadınım Lisa” anlamına geliyor. Tıpkı Fransızca’daki “madam” gibi. Mona, İtalyanca “Madonna’’dan kısaltma. O yıllarda İtalyan kadınları hep böyle anılıyordu (Daha sonra Madonna deyişi, sadece Meryem Ana için kullanıldı. İtalyanlar tabloya halen “Monna Lisa” demeyi tercih eder). Tablonun bir adı daha vardır. Vasari, Lisa’nın kocasının adından dolayı tabloyu “La Gioconda” olarak adlandırmıştır (Bu ad, “mutlu, neşeli” anlamındaki ‘jocund” kelimesinden gelir. Erkek için “Giocondo” olan ad, kadın için “Gioconda”ya dönüşür). Leonardo 1516’da, Fransa Kralı I. François’dan davet alarak İtalya’dan ayrıldı. Kral, satın aldığı Mona Lisa’yı sarayında ve değişik malikanelerin salonlarında sergiledi. Fransız İhtilali’nden sonra da 1797’den itibaren Louvre’da yerini aldı. Sanat dünyası dışında tanınan bir tablo değildi. Ama kaderi değişecekti. 1911’de Louvre’dan çalındı. Soruşturma bir sonuç vermedi. İspanyol ressam Pablo Picasso’dan bile şüphelendiler ve kendisini sorguya çektiler.
Oysa tablonun İtalya’ya ait olduğunu düşünen İtalyan müze görevlisi Vincenzo Peruggia, Mona Lisa’yı çalıp ülkesine götürmüştü. Tablo, Uffizi Galerisi’nde iki hafta kadar sergilendikten sonra 1914’te Louvre’a geri getirildi (Peruggia da altı ay hapis cezası aldı). Bütün dünya bu hırsızlığı merak etmişti. Artık tablo, milyonların tanıdığı, görmek için can attığı, hakkında her şeyi öğrenmek istediği bir eser olmuştu (Caravaggio, Cezanne, Degas, Munch, Rembrandt, Matisse, Van Gogh gibi ünlü ressamların da tabloları çalınmış, sonra bulunmuştu ama bu tablolar Mona Lisa kadar ünlü olamadı).
1962’de tablo, Fransa’nın efsanevi kültür bakanı Andre Malraux eşliğinde ABD’ye götürüldü. Başkan Kennedy ve eşi Jacqueline’in tanıtımları Mona Lisa’nın ününe ün kattı. New York’ta kısaca “The Met” olarak anılan Metropolitan Sanat Müzesi’nde ve VVashington’da, dört aylık bir sürede, tabloyu görmek için toplam bir milyon 700 bin kişi saatlerce kuyrukta bekledi ve tabloyu sadece 20 saniye görebildi. Mona Lisa 1974’te, Moskova ve Tokyo’daki sergilere de gönderildi.
Şimdi tabloya bir göz atalım. Mona Lisa, kanvas bir tuval değil, kavak ağacından yapılmış düz bir yüzey (77×53 cm) üzerine yağlı boya bir tablodur. Kadın, İtalyanların “pozzetto” dediği dik bir sandalyede oturur. Ellerini kavuşturmuştur. Bu, o yıllarda “erdemli ve sadık eş” anlamında bir duruştur. Tabloda keskin çizgilere yer verilmemiştir. Buna “sfumato” (dumanlama) tekniği denir. Aynı şekilde renklerde de, “degrade” (yumuşak geçiş) yöntemi görülür. Böylece fırça izleri kaybolur. Eller, o kadar büyük bir ustalıkla resmedilmiştir ki, tabloya bakanlara üç boyutluymuş hissi verir. Kadın aslında gülmemektedir. Leonardo’nun ağız ve göz kenarlarına attığı ustaca fırça darbeleriyle gülümsüyormuş gibi görünür. Kadının kaşları da yoktur. Bunun sebebi, tablonun bitmemiş olması, dönemin modasının öyle olması ya da kaşın renk ve çizimlerinin zamanla kaybolması olabilir (Unutmayın ki, o yıllarda ressamlar fırçalarını, boyalarını, tuvallerini kendileri yapmak zorundaydı). Arka plan ise sanatçının hayal gücünün ürünüdür. Değil Floransa’da İtalya’nın tamamında böyle bir arazi yapısı yoktur. Uzak Doğu sanatının (özellikle de Çin resim sanatının) bu arka plan görüntüsünde ilham verici olduğu düşünülmektedir.