Sıcak bir günün akşamında doğal bir serinlik. Yeni nesil açıkhava sinemalar film izlemenin ötesinde huzur da sunuyor. İlginç mekanlarda streslerinizden uzaklaşıyor, yenileniyor, iyi bir uyku sonrası yarına hazırlanıyorsunuz…
YILLAR önce açıkhava sinemalarının eğlence kültürümüzün önemli bileşenlerinden biri olduğunu vurgulamıştık. Şimdi daha ilginç yenilikler ve alışkanlıklar var. Adeta inovatif karakter gösteren yeni uygulamaların açıklamasına geçmeden önce bugüne kadar açıkhava sinemalarıyla tanışmayan genç kuşağa ufak bir hatırlatma yapalım.
Yetmişli yıllardan önce alışkanlık haline gelen açık havada film gösterimi her geçen gün biraz daha yok oluyor. Oysa kültür unsurlarından biri olan açıkhava sinemacılığının insanlara çok sağlıklı bir eğlence olanağı sunduğunu orta yaşın üstünde olan insanlar çok iyi biliyor.
Tertemiz bir havada, yıldızlı bir gökyüzünün altında, etraftaki ağaçlar ve çiçekler içinde insanların film izlemesi bir ayrıcalık. Sanki özel hazırlanıp, doğallıkla dizayn edilmiş mis kokan bir bahçe içindesiniz.
Trafik gürültüsünden ve kirli havadan uzak, hafifçe esip dingin bir geceyi müjdeleyen havanın rahatlığıyla eğlenmek sıra dışı bir deneyim. Üstelik dev perde yanında ufacık kalan televizyonun radyasyon yayması, kapalı mekanlarda terleyerek, yapay soğutucuların üfürme derdinden de kurtulmuş olarak…
ŞAŞIRTAN YENİLİKLER VAR
Şimdi yeniden başlayan bu akım kimi ülkelerin önderliğinde hızla dünyaya yayılıyor. İşin ilk adımı klasik ahşap iskemleler yerine gerektiğinde öne arkaya ayarlanabilir rahat koltukların konmuş olması.
Üstelik dev perdeden gelen sesi kulaklığa aktarmak isteyenler için rahatça kulağa takılabilen aparatlar var. Ve ufak bir ücret karşılığı isteyenlere hemen önlerinde oluşturulan pratik ama çok zarif masalar ücretin içinde.
Teknolojinin sunduğu ayrıcalıklar bununla sınırlı değil; isteyenlere -filmin özelliği olanak tanıyorsa- üç boyutlu, neredeyse canlı hale getirilmiş adeta beyaz perdeden dışarıya çıkmışçasına filmin şaşırtan kahramanları hemen yanı başınızda. Arada hostes kıyafetleriyle dolaşan, serinletici siparişleri servis eden çoğu gençlerden oluşmuş bir ekip sanki bu üç boyutlu görüntünün bir diğer canlı temsilcileri.
Yenilik ve farklılıklar bununla sınırlı değil. Olası bir yağmura, sağanağa, sert rüzgâra karşı ‘açıkhava salonu’nun üstünü ve yan cephelerini sessizce kapatabilen, ama seyirciyi temiz doğal havadan mahrum bırakmayan özel renklere sahip tente ve gergiler…
Yeni nesil yazlık sinemalarda şaşırtan konfor epey fazla; çok daha ilginç cazibe unsurları var. Bu mekanlarda sadece film izlemiyor, aynı zamanda günün stresinden uzaklaşıp kişiler bir anlamda kendilerini yeniliyor. Bu yenilenme filmden sonra evinizde yatağınıza girdiğinizde size kesintisiz bir gevşeme ve çok rahat bir uyku vaat ediyor.
SON BULUŞLARA İLGİ ARTIYOR
Uzunca süredir ABD’de klasik haline gelen ‘drive-in’ uygulaması şimdi diğer ülkelere de sıçramış vaziyette. Araba içinde olabildiğince yatar pozisyonda, bol miktarda çerez tüketerek akşamın serinliğinde film izlemek yine tercih edilen keyifler arasında. Her şey ar.aba koltuklarının rahatlığına bağlı.
Yine ABD’de trend haline gelmiş bir başka uygulama hemen dikkat çekiyor. Sinema perdesinin aydınlığı altında yere serilmiş minderler üstünde ‘gece pikniği’ yaparak en rahat pozisyonda film izleyebiliyorsunuz!
En ilginç uygulamalardan biri de komşumuz Yunanistan’da görülüyor. ‘Thisio Açıkhava Sineması’nda nisandan ekime kadar yıldızların altında sinema izlemek mümkün. Farklılaşan özelliği ise şu: Açıkhava sineması ideal bir konum üzerine kurulmuş ve en son vizyona giren filmlerin yanısıra, klasik filmleri seyircileriyle buluşturuyor. Siz eğer bir turistseniz bunları hemen yakında yer alan ‘Acropolis’ ve Tarthenon’un siluetiyle birlikte izliyor ve şaşırıyorsunuz. Atmosfer ve ambians bir arada. Bir taşla iki kuş…
En ilginç uygulamalardan bir başkası Güney Kore’nin başkenti Seul’da: 4DX sineması! 3D filmleri programına almasının yanısıra, izleyicileri de bir üst boyuta çıkarıyor. Hareket, koku, serinletici hafif rüzgâr efekti ve yerine göre -? rahatsız etmeyecek su damlacıkları. Amaç, gösterilen filmin konusuna göre duygulan harekete geçirmek ve filmdeki karakterlerin penceresinden içinde bulunulan dünyayı daha fazla algılatabilmek. Böyle bir uygulama tüm yazlık sinemalar için uygun.
Fakat genelde bir noktanın altını çizmemiz gerekiyor:
Korku, heyecan, polisiye ve vurdulu kırdılı filmlere açıkhava sinemalarında asla yer verilmiyor. Rahatlatıcı konular, olumlu tarihi geçmiş, masalsı öyküler ve komedi ağırlıklı filmler bu türün ana bileşenlerinden bir kaçı. Rehabilite olmak, rahatlamak, bilinçaltını boşatmak, vaat edilen temalar halinde.
İNOVASYONDA SINIR YOK
Başka ilginç durumlar da var: örneğin 1950’lerin ya da 60’ların nostaljik filmlerinden biri gösteriliyorsa antrakta garsonlar o filmdeki karakterlerin giysilerinin aynısı kostümlerle servis yapıyorlar. Amaç nostaljik havayı bozmamak ve biraz da izleyicileri şaşırtmak.
Japonya ve Uzakdoğu’nun önemli kentlerindeki yazlık sinemalarda o sinemaya özel çerezler ikram ediliyor ya da satılıyor. Çoğu tıpkı ‘popeorn’ gibi anında moda haline de geliyor.
Uygulamaların daha da ilginci ise, eski parkların, bazı ormanlık arazilerin, hatta havuzu olan eski fabrika binalarının yazlık sinema haline getirilmesi. Bunlar daha çok restoran içerikli sinemalar, hem günün değişik gurme menülerini tadıyor, hem de uygun içkiler eşliğinde zevkle yemeğinizi yiyip filmi izliyorsunuz. Güney Kore’deki ‘Cine de Chef bunun estetik örneklerinden biri. Yakın bir tarihte yazlık versiyonların da oluşturulabileceği söyleniyor.
Aslında tüm bunlar bir zincir halinde hayata geçiriliyor. Bilindiği gibi, sinema gelirinin bir bölümü oynatılan filmin yapımcı şirketine aktarılıyor. Baştan bu yana küçük bir bölümünü örneklediğimiz uygulamaların finansmanına yapımcı film şirketleri de destek oluyor. Hatta çoğu ilginç fikir onların yaratıcı önerileriyle hayata geçiyor.
Dolayısıyla yazlık sinemalarda film izlemek kapalı mekanların sıkıcılığından kurtulup bir anlamda çok yönlü rehabilitasyon desteği anlamına geliyor: Bu konuda yaratıcı beyinler için ilginç buluşlar söz konusu olabilir.
Buluşçu bireylerin bizim kültürümüze uygun çok ilginç yeniliklere ülkemizde de imza atacaklarına inanmak istiyoruz. Turistik yörelerimiz başta olmak üzere, bulunulan yerin tarihi ve coğrafi dokusuna uygun ilginç uygulamalar yapılabilir, bunlar kendi patentimize bağlanabilir.
Kapadokya, Cunda Adası, Selçuk, Bodrum, Datça, Marmaris, Eğirdir, Antalya, Antakya, Erzurum, Kars, Mardin ve elbette İstanbul başta olmak üzere birçok turistik bölge ve kentimiz bu işin en ilginç temalı örneklerini verebilirler.
Nur Demirok
