Sözleşmeli tarım, üreticiye de sanayiciye de kazandırıyor
Sözleşmeli üretimle, planlı tarım
TARIM, bir toplumun sözlük anlamıyla yaşamını sürdürmesi için en gerekli iktisadi faaliyettir. Binlerce yıl boyunca geleneksel yöntemlerle yapılan tarım günümüzde bambaşka bir çehreye büründü ve endüstriyel bir faaliyet haline geldi. Bu faaliyetin en yaygın yapılma yöntemlerinden birisi ise sözleşmeli tarım. Sanayici üretici işbirliğiyle, sofradan tarlaya ürün izlenebilirliğinin sağlandığı sözleşmeli üretim, üreticiye fiyat ve satış garantisinin bulunduğu hazır bir pazar sunuyor. Üreticinin satış kaygısını ortadan kaldırıyor. Şirketlere üretim sürecinde gerek duydukları hammaddeyi kalitesi, fiyatı ve alım satım koşulları belirlenmiş bir şekilde temin etme fırsatı veriyor, sanayicinin rekabet gücünü artırıyor. Mevsimlik dalgalanmalar üreticiyi, şirketleri ve tüketiciyi olumsuz etkilemiyor. Sözleşmeli üretimle, planlı tarımın oluşturulmasında kullanılacak istatistiklerin doğru oluşturulması sağlanıyor.
“MEVZUATTA DÜZENLEME YAPILACAK”
Türkiye’de meyve suyu, turşu, salça, tohum, tohumculuk, kozmetik, yağ, tütün ve şekerpancarı sanayi için yaygın olarak uygulanan sözleşmeli üretimin, gıda sanayi ve perakende sektörünün talepleri çerçevesinde tarımsal üretimin birçok alanına yaygınlaşması noktasında adımlar atılıyor. Üreticiyi “pazarlamacı” hüviyetinden kurtarma hedefine kilitlenen Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri, sözleşmeli üretime yönelik hedeflerini büyütüyor. Meyve suyu üreticileriyle geçen yıl vişne için yaptığı işbirliğini bu yıl dört ürüne çıkaran Tarım Kredi, makarna sanayicileriyle benzer bir işbirliğine gidiyor. Tarım Kredi, hasat döneminde yaklaşık toplam 15 bin ton salçalık domates ürünü alımı planlıyor.
Yıllardır sözleşmeli üretim uygulamalarıyla dikkat çeken tarım sanayinin öncü şirketleri, sözleşmeli üretim yaptıkları üretici ve üretim alanlarını artırmayı hedefliyor. Hükümet de sözleşmeli üretim alanında yatırım yapacaklara fırsat kapılarını aralayacak önemli adımlar atmaya, sözleşmeli tarımın önündeki engelleri kaldırmaya hazırlanıyor.
Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, sektörün ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurarak hali hazırda uygulamada karşılaşılan sorunları çözüme kavuşturmak amacıyla mevzuatta bazı düzenlemeler yapacaklarını vurguladı.
FİYAT TAAHHÜDÜ VERİLİYOR
Sözleşmeli tarım, tarımsal üretim yapan çiftçilerle bunların ürünlerini satın alacak özel veya tüzel kişiler arasında sözleşmeye dayalı bir üretim şeklini ifade ediyor.
Sözleşme, üretici ve üretilecek ürünü alacak alıcı arasında yapılıyor. Üretici belirli bir genişlikteki arazisini bu ürü-ne tahsis edeceğini veya belirli miktarda .ürünü alıcıya teslim edeceğini taahhüt ediyor. Buna karşılık tohum, fide, fidan, gübre, ilaç ve benzeri gibi belirli giderleri ve gerekli teknik bilgiyi üreticiye vermeyi ve üretilen ürünü belirli fiyatlardan almayı taahhüt ediyor.
Taraflar, genel hükümlere aykırı olmayacak şekilde sözleşmeye özel hükümler koyabiliyor. Bu genel hükümlere aykırı hükümler geçersiz oluyor. Sözleşmeli tarımın üretici ve sanayici olmak üzere iki ayağı bulunuyor. Ya çiftçi sanayiciyi arayıp onlara uygun üretim yapmak istiyor ki eğer bir örgütleri varsa bu ulaşım daha çabuk ve etkili oluyor ya da sanayici çiftçi örgütlerine ulaşarak ne ürettirmek istediğini söylüyor. Eğer ilgili bölgedeki toprak ve iklim yapısı sanayiciye uyuyorsa üreticiyle masaya oturuluyor. Taraflar hammaddenin fiyat, prim ve ödeme koşullarım, sanayicinin yetkilerini, ürünün toplanmasını, yüklenmesini ve fabrikaya taşınmasını, kabul şartlarını, kalite kriterlerini, tartım ve sınıflandırmasını, ayni ve nakdi yardımların dağılımlarım, cezai şart, tazminat, sözleşmenin süresini ve feshini hukuksal süreçler çerçevesinde belirliyorlar. Ardından imzalar atılıyor ve süreç başlıyor. Ayrıca sanayicinin zirai ekibi belirli periyotlarda çiftçiyi ziyaret ederek; hem eğitiyor hem de denetliyor.
“ZARAR RİSKİ PAYLAŞILMALI”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, üretici ile alıcının karşılıklı menfaatleri doğrultusunda yapılan sözleşmeli üretimde, üreticinin de alıcının da sözleşme koşullarını tarımsal üretimin doğasına ve ticaretine uygun tespit edilmesi gerektiği görüşünde. Sözleşmenin tek taraflı olarak alıcılarca dikte edilmesinin kabul edilemeyeceğini dile getiren Bayraktar, “Alıcılar da doğal koşullar sonucu ortaya çıkan zarar riskini üretici ile paylaşmalı. Birbirlerini kollamak, korumak zorundalar. Çünkü sözleşme, üreticiye ürününü satmada garanti, alıcıya da zamanında ve istediği miktarda mal temininde önemli kazanç sağlamaktadır” dedi.
Sözleşmelerde fiyat yanında fiyatlandırma yönteminin de olması gerektiğine dikkat çeken Bayraktar, çeşitli nedenlerle birim alandan alınan verim kayıplarına bağlı ürün arzının azalması sonucu, piyasa fiyatından düşük kalan sözleşme fiyatının maliyet açısından üreticiyi zorladığını ifade etti. Bayraktar şunları kaydetti:
“îki fiyat arasında üretici aleyhine doğan bu farkın bir kısmı da alıcı tarafından karşılanmalı ve bu oran olarak sözleşmeye yazılmalı. Sermaye açısından yetersiz, doğa koşullarına bağlı ağırlıklı olarak küçük ölçekli işletmelerde tarımsal üretim yapan çiftçilerimiz, alıcının dikte ettiği sözleşmeye imza atmaktadır. Bu nedenle sermaye sahibi alıcıların karşısına münferiden çiftçimiz değil, bağlı olduğu üretici örgütünün çıkması gerekiyor. Bunun için de sözleşmeli üretim yapan örgütlü çiftçinin desteklenmesi zorunlu. Sözleşmede öngörülen standart ve kalitede üretimin gerçekleşememesi dolayısıyla fire ileri sürülerek ve özellikle doğal afetlerin etkisiyle üründe oluşan kalite kayıpları gerekçe gösterilerek alıcıların sözleşme fiyatından kesintiye gitmesi büyük sıkıntı yaratıyor. Ürün bedellerinin zamanında ödenmeyerek üreticilerin finansman yönünden güçsüz kalmaları da bir diğer sorundur. Bu sorunların giderilmesi sözleşmeli tarımın yaygınlaşmasını sağlayacaktır. Bunu yapamadığımız için dünyada söz sahibi olduğumuz fındık, incir gibi ürünlerde bile katma değeri bizim üreticimiz, bizim sanayicimiz veya ihracatçımız değil, alıcı ülkeler elde ediyor.” Bayraktar, alıcıların halihazırda yönetmeliğe bağlı kalarak çiftçinin hukukuna dikkat etmesinin sözleşmeli tarımın gelişmesine katkıda bulunacağına dikkat çekerek, Bakanlık tarafından hazırlanan yeni meyzuatta da üreticinin haklarının gözetilmesi gerektiğini kaydetti. Sözleşmelerin ziraat odaları aracılığıyla düzenlenmesi gerektiğini belirten Bayraktar, “Sözleşmeli tarım uygulamasında üreticinin hakkını koruyacak bir değişikliğe gidilmelidir. Üreticiler sözleşmeden dolayı ellerine geçecek paraya göre planlamasını yapmaktadır. Bu nedenle elde edeceği gelirin sözleşmeli tarımla garanti edilmesi oldukça önem kazanmaktadır” dedi.
7.6 MİLYON DEKARDA ÜRETİM
Sözleşmeli üretim uygulamasında ürün sınırlamasından çok, işleme sanayisinin ve pazarın talepleri doğrultusunda ürünlere yönelik çalışmaların yürütülmesinin daha uygun olacağı ifade ediliyor. Türkiye’de halihazırda sözleşmeli üretim metoduyla şekerpancarı, tütün, gıda (meyve suyu, turşu, salça), tohum, tohumculuk, kozmetik, yağ sanayisi için sözleşmeli üretim yapılıyor. Tarım ve Orman Bakanlığından edinilen bilgiye göre Türkiye’de 2018’de 7.6 milyon dekar alanda sözleşmeli üretim yapıldı. Toplam alan içerisinde şekerpancarı ve tütün sözleşmeleri de yer aldı.
Sözleşmeli üretime yönelik bu bilgilerin ardından şimdi de tarımın çeşitli kollarında sözleşmeli üretimi uygulayan ve yeni yatırım hedefleriyle bu pozisyonlarını güçlendiren şirketlere göz atıyoruz.