Küçük bir hırdavat dükkanında dünya devliğine
Faydasıçok ailesinden çok faydalı işler
Konya’da küçük bir hırdavat dükkanında işe başlayan Faydasıçok ailesi bugün dünya devlerine kafa tutuyor. Çelik çubuk devinin ürünleri beyaz eşya ve otomotiv sanayilerinin vazgeçilmezi. Faydasıçok Holding Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Naci Faydasıçok Almanya’da da bir tesis almayı planladıklarını açıkladı…
BABA Haşan Faydasıçok’un Konya’da 1968 yılında bir hırdavat dükkanıyla temellerini attığı Faydasıçok Holding, ikinci jenerasyonla bir çelik devine dönüştü. Naci Faydasıçok kardeşleriyle yönetimi devralınca büyük bir kabuk değişimine imza attı ve tüccarlıktan sanayiciliğe geçiş yaptı. Biri Türkiye’nin en büyüğü Has Parlak, diğeri de birinciye kafa tutacak kapasiteye sahip Has Çelik adıyla iki fabrika kurdu. 1996’da 12 olan çalışan sayısını 800’e çıkardı. Arçelik, Vestel gibi büyük beyaz eşya markalarının yanı sıra Zedef, Federal Mogul gibi otomotiv yan sanayi şirketlerinin onaylı tedarikçisi oldu. Vasıflı çelik çubuk üreticisi holding, bir zamanlar bayiliğini yaptığı Asil Çelik ve Çemtaş’ın şimdi rakibi. Global rakiplerinin de korkulu rüyası olan Faydasıçok Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Naci Faydasıçok yeni fabrika için gün sayıyor. Almanya’da satın almak için
tesis arayan Faydasıçok, ÎSO 500’deki yerini ilk 100’e çıkarmaya kararlı. Naci Faydasıçok’la yatırım hedeflerini konuştuk…
Faydasıçok Holding’in 51 yıllık yolculuğu nasıl başladı?
Babam Haşan Faydasıçok, 1968’de Konya’da hırdavat malzemeleri satmakla işe başlıyor. Zamanla satışlara vasıflı çelik ürünleri de ekleniyor. Türkiye’nin en büyük çelik mamul üreticileri Asil Çelik ve Çemtaş’ın bayiliğini alarak işi büyütüyor. Ben 1996’da Marmara Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’nden mezun olduktan sonra Konya’ya döndüm. 2001’de ise ticari hayatımıza İstanbul’da devam etme kararı aldık. İki kardeşimle birlikte ikinci jenerasyon olarak 2008’de Kocaeli Organize Sanayi Bölgesi’nde Has Çelik adıyla ilk tesisimizi kurduk. 45 milyon euro yatırımla kurduğumuz bu tesisin ardından Has Parlak adıyla İkincisini de kurduk. 2012’de bu tesis için 25 milyon euro’luk yatırım yaptık.
Has Çelik İSO 500’de yer alıyor. Müşterileriniz arasında kimler var?
ISO 500’de 274’üncü sıradayız. Yıllık 250 bin ton haddeleme kapasitesiyle sıcak çelik çubuk alanında ikinci büyük üreticiyiz. İlk sırada Asil Çelik var. Bir zamanlar bayiliğini yaptığımız Çemtaş ise bizim yarımız kadar üretim yapıyor. Vasıflı çelik ürünlerimiz otomotiv, beyaz eşya, enerji sektörlerinde kullanılıyor. Son tüketici bizi tanımaz ama imalat sanayinin olduğu her yerde varız.
Has Parlak ise, Türkiye’nin en büyük parlak çelik çubuk üreticisi. Avrupa’nın en büyük ve en modern tesisleri arasında. Ağırlıklı olarak otomotiv sektörü tedarikçilerine satış yapıyoruz. Ürünlerimizin dağıtımı konusunda stratejik bir yatırım yaptık. Türkiye’nin yedi sanayileşmiş ilinde, sekiz satış noktası oluşturduk. Ankara, İstanbul, Konya, Bursa, Adana gibi illerde kendimize ait depo ve satış ekiplerimiz var. Bu noktalardan müşteriye çok hızlı ulaşabiliyoruz. Son kullanıcının ihtiyacına göre ürünleri kesip işleyip satıyor, katma değer yaratıyoruz. Dağıtım ağı olarak Türkiye’de en büyüğüz. Ayrıca yine alanındaki en büyük tesise sahip Grind-balls adında bir şirketimiz var.
Bu şirket madencilik sektörüne çelik bilye üretimi yapıyor. İzmit’te bu işi yapan düşük kapasiteli bir tesis vardı. Dört yıl önce bu tesisi aldık ve kapasiteyi büyüttük. Şu anda Türkiye’nin en büyük kapasitesine sahibiz.
Altın, krom, demir, gümüş gibi hemen tüm madenlerde öğütme amacıyla ürettiğimiz bilyeler kullanılıyor. İç piyasaya yaptığımız satışlar yanında ihracata da başladık.
Nerelere ihracat yapıyorsunuz?
Has Çelik, iki yıl önce Turquality programına dahil oldu. Bu sayede yurt-dışında markalaşma konusunda önemli gelişmeler yaşadık. Bu yıl İngiltere’de daha önce müşterimiz olan bir firmayla ortak bir girişimde bulunup şirket kurduk. İngiltere’de sadece bizim ürünlerimizi satacak. İlk yıl 7-8 milyon euro’luk bir satış yaparız; beş yılın sonunda 20-25 milyon euro’ya ulaşacağını öngörüyoruz. Belçika’nın en büyük limanı Antwerp’te depo açtık. Almanya’da satış ofisi olarak çalışacak bir ofis kurduk; fırsatları kollayacağız. Almanya otomotivin merkezi, dolayısıyla vasıflı çelik tüketimi çok üst düzeyde. Biz burada üretip gönderiyoruz ama fırsat olursa orada bir tesis satın almak ya da ortaklık yapmak istiyoruz. Bu fırsatları kollayacağız. Otomotive direkt mamul veren firmaların düzenli tedarikçisi olmak istiyoruz. Yıllık sözleşmeler yaparak yerimizi sağlamlaştıracağız. Bosch, Zedef, Magna gibi global firmalar hedefimizde. Bunlardan Zedefle Türkiye’de çalışıyoruz; Almanya’yı da müşterilerimiz arasına almayı planlıyoruz.
AB’nin çelik ürünlerine koyduğu kotayla birlikte böyle bir aksiyon planı geliştirdik. Türkiye’nin parlak çelik ihracatının yüzde 70’ini biz yapıyorduk. Hal böyle olunca kotalar satışlarımızı çok fazla etkiledi. Kota dolmadan önce satacağımız malı gönderip kurduğumuz depoda bekletiyoruz. Düşündüğümüz gibi Avrupa’da parlak çelik tesisi bulur ve satın alırsak, kota sorunumuz ortadan kalkacak. Hem de Avrupa’da daha hızlı yayılacağız. Geçen yıl 165 milyon dolar ihracat gerçekleştirdik. Kotalardan dolayı olumsuz etkilensek de bu yılı 170 milyon dolar seviyesinde kapatırız.
Cironuz ne kadar, orta vadede nereye ulaşmayı hedefliyorsunuz?
1 milyar 600 milyon TL ciromuz var. Yeni bir tesis kurmayı planlıyoruz. 60 milyon euro yatırım bütçeli üçüncü tesisimizde yüksek alaşımlı çelik üreteceğiz. Gün geçtikçe otomobiller hafifliyor. Yedek parçaların da hafiflemesi için çelik alanında teknolojiye uygun yatırımlara ihtiyaç var. Yatırım bu ihtiyaçtan doğdu. 2020’de temel atıp iki yıl sonra da üretime başlayacağız. Bu yıl 2 milyon euro’ya mal olan dijital dönüşüm projemizi tamamladık. Şirkette kalite, sevkiyat gibi farklı alanlarda kullandığımız 8-9 program vardı. Hepsini tek bir dijital platforma taşıyarak tek bir ana veri oluşturduk. Bu sayede verimliliğimiz yükseldi. Bu yılki hedeflerimizden biri de online satışa geçmek. Avrupa ve ABD’de örnekleri var ama Türkiye’de henüz yok. Bu alanda da bir ilk gerçekleştireceğiz. Örneğin Çorum’da tornası olan müşterimiz internetten sipariş verecek biz de ona istediği ürünü yollayacağız. Bu yıl bu kanalda satışlara başlamış oluruz.
Sedefteki İnciler
Holding, ailenin söyadıyla örtüşen bir sosyal sorumluluk projesi yürütüyor. Nüfus memurları, Haşan Faydasıçok’un büyükannesinin cömert ve herkese faydası olması nedeniyle bu soyadını aileye vermiş. Holding 2016 yılında Faydasıçok adıyla bir vakıf kurmuş.
Vakfın yönetim kurulu başkanlığını Selcen Faydasıçok üstlenmiş, ilk projeye ise iki yıl önce start verilmiş. Fabrikalarında çalışan az sayıdaki mühendis kadından yola çıkılmış ve “Sedefteki İnciler” projesi geliştirilmiş. Bu projeyle mühendislik okuyan kızlara maddi ve manevi destek olmayı amaçlamışlar.
Lise eğitimindeki kızlara mühendisliği seçecek bilinci ve motivasyonu veriyorlar. Naci Bey projenin hızlı yol aldığını söylüyor: “İki yıl içinde 2 bin lise öğrencisine ulaştık. Geçen sene 52 olan bursiyer sayımız ise 80’e ulaştı.”
Türkiye’nin ilk parlak çeliğini
Has Parlak, 2014’te 40 bin metrekarede üretime başladı. Öncesinde iç piyasa, ihtiyacını Avrupa ve Uzakdoğu ülkelerinden karşılıyordu. Bu alandaki ihtiyacı gören firma, niş bir alana yatırım yaparak Türkiye’nin ilk yerli parlak çelik üretimine başladı. “Yine de kolay müşteri bulamadık” diyen Naci Faydasıçok şu anda otomotiv devlerinin tedarikçisi olduklarını söylüyor. Federal Mogul, Zedef, Toyota gibi bir çok global markanın binek ve ticari araçlarında Has Parlak’ın çeliği kullanılıyor. Türkiye’nin bu alandaki en büyük üreticisi olan Has Parlak, Avrupa’daki üreticilerin de dişli bir rakibi.
“Babam kâr zararın kardeşidir diyerek, bize cesaret verdi”
Holdingin onursal başkanı Haşan Faydasıçok, Konya’da sanayinin önünü açan isimlerden biri. Vizyoner kişiliğiyle çocuklarının başarılı olması için onları cesaretlendirmiş. Üç oğlunun el ele vererek Has Çelik’i İSO 500 arasına girecek kadar büyütmesinden çok mutlu ve gururlu. Naci Faydasıçok babasının kendileri için itici bir güç olduğunu söylüyor. “Yaptığı en iyi şeylerden biri zarar ettiğimizde bize kızmaması oldu. ‘Kâr, zararın kardeşidir’ diyerek her attığımız adımda bizi korkmadan ilerlememiz konusunda cesaretlendirdi. Para kaybettiğimiz işler oldu ama önümüzü kesmedi. Çünkü zarar etmemek üzere iş yaparsan ilerleyemezsin. Babam bu şekilde davranarak bize fırsat verdi.”
Çiğdem Yücesoy Subaşı